Barış Akademisyeni Prof. Karaman görevine iade edildi: Bu karar emsal olur

Antalya Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Taha Karaman, Akdeniz Üniversitesi'ndeki görevine iade edildi. Mahkeme kararını değerlendiren Karaman, "Akademisyenler için emsal bir karar olur" dedi.

Abone ol

ANTALYA – Kamuoyunda "akademisyenler bildirisi" ya da "barış bildirisi" olarak bilinen "Bu Suça Ortak Olmayacağız" başlıklı metni imzaladığı için Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı’ndan 686 sayılı KHK ile ihraç edilen Antalya Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Taha Karaman, mahkeme kararı ile görevine iade edildi. Ankara 21’inci İdare Mahkemesi’nin verdiği kararda, Prof. Dr. Karaman’ın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içinde görevine yeniden başlamasına oy birliği ile karar verildi. Kararda, yaklaşık 2 bin 200 akademisyenin imzası bulunan bildiriye verilen desteğin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapıldı.

'ÇOK ÖNEMLİ BİR KARAR'

Prof. Dr. Karaman kararı, "Mahkemeden akademiye dönme kararı çıktı. Uluslararası hukuk bakımından büyük bir ihtimalle emsal karar olur. Daha önce ret kararı çıkanlarda da dönüş olur" diye yorumladı. Hukuki süreçle ilgili bilgi veren dava avukatı Münip Ermiş de “Mahkemenin aldığı bu karar istinafa gitse bile üniversitenin yasal olarak en geç bir ay içinde göreve başlatması gerekiyor. Kararla ilgili istinafa gidildiği yönünde bir bilgi almadık. Sürecin akıbetini Yükseköğrenim Kurulu’na sorduk, yanıt bekliyoruz. Nihayetinde sadece Antalya’da görevinden uzaklaştırılan akademisyenler için değil tüm Türkiye’de aynı süreci yaşayan akademisyenler için de emsal niteliğinde önemli bir karar" dedi.

AYM KARARINA ATIF YAPILDI

Anayasa Mahkemesi’nin 26 Temmuz 2019 tarihli “Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri” konulu kararına atıf yapılan kararda, dava konusu bildirinin aynı olması ve ‘ifade hürriyeti’ kapsamında bulunduğuna ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararı hatırlatıldı. Taha Karaman’ın kamu görevine iadesi istemiyle Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’na yaptığı başvurunun reddedilmesinin hukuka uygun olmadığının belirtildiği mahkeme kararında, "Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararı da gözetildiğinde söz konusu bildiriye imza atmanın, davacının anılan örgüt ile irtibat ve iltisaklı bulunduğunu göstermeyeceği değerlendirilmiştir. Davacının, bir grup akademisyen tarafından yayınlanan bildiriye imza attığı gerekçesiyle hakkında yapılan soruşturma neticesinde Akdeniz Üniversitesi Disiplin Kurulu kararıyla sözleşmesinin feshinin iptali istemiyle açılan davada Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığına karar verilmiştir” denildi.

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE VURGU

"Kamu otoritelerine yönelik eleştirilerde mahkememiz bazı ilkeler benimsemiştir” denilen kararda beraata ilişkin şu gerekçeler sunuldu: "Bazı ifadeler kamu gücünü kullanan organlar nazarında kabul edilemez görülse bile hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik bir toplumda, düzene karşı çıkan fikirler serbestçe açıklanmalıdır. Terörle etkin mücadele, demokratik hukuk devletinin temel ilkelerini koruyarak yapılabilir. Bu kapsamda, ne kadar ağır olursa olsun, devletin terörle mücadele politikalarını eleştiren görüş ve düşüncelerden dolayı kişilere yaptırım uygulanmamalıdır. Kamu otoriteleri, şiddete teşvik içermedikçe ceza soruşturmasına başvurma hususunda kendilerini sınırlandırmalıdır. Bildirideki ifadelerin herhangi bir kişiyi veya resmi görevliyi doğrudan hedef almadığı, kamuoyunu yakından ilgilendiren bir konuda büyük bir toplumsal tartışmaya yönelik ifadeler barındırdığı kabul edilmelidir.”

'YETKİLİLERİN SERT BİÇİMDE ELEŞTİRİLMESİ TEHLİKE DEĞİLDİR'

Dava sürecinde barış bildirisi ile ilgili değerlendirmede şu sonuçlara ulaşıldığı açıklandı:

“Başvurucuların altına imza attıkları bildirinin bir bütün olarak şiddete doğrudan veya dolaylı teşvik olarak nitelendirilmesi mümkün görünmemektedir. Bildiride o tarihlerde sürmekte olan çatışmaların sona erdirilmesi talebinin baskın olduğu değerlendirilmiştir. Açıklanan bir düşüncenin salt ağır olması, yetkilileri sert biçimde eleştirmesi, topluma, devlete ve demokratik siyasal düzene yönelik olarak bir tehlike olduğu anlamına gelmez. Bildirinin ülkemizi uluslararası alanda küçük düşürme amacı olduğu gerekçesi, müdahalenin meşru sebebi olarak kabul edilemez. Bildiri, bütün olarak bakıldığında yetkililere çatışmaların sona erdirilmesi ve yaşam hakkına ilişkin ilke ve kuralların korunması çağrısını içermektedir. İfade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız kabul edilen fikirler için değil incitici, endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.”