Barış Atay ve Erkan Baş’ın misyonu

24 Haziran seçimlerinde de HDP, daha önce TİP’i yeniden kurmak için kolları sıvayan Erkan Baş ve Barış Atay’ı, dolayısıyla TİP’i, 53 yıl sonra TBMM’ye taşıdı. Bu, 1970’te TİP’ten gelen karanfile, HDP’den giden iki guldexwîn (Ters Lale) anlamı taşıyordu. Buradan bakıldığında, gerilimlere, ayrışmalara, ihtilaflara rağmen Türkiyeli sosyalistlerle Kürtler arasındaki tarihsel ilişkinin devamlılığı muazzam.

İrfan Aktan iaktan@gazeteduvar.com.tr

Barış Atay ve Erkan Baş’ın, 24 Haziran’da milletvekili seçildikleri HDP’den istifa edip partileşme sürecini tamamladıkları Türkiye İşçi Partisi’ne geçme kararlarının TİP’in 4. Büyük Kongresi’nin 48. yıl dönümüne denk gelmesi son derece anlamlı oldu.

29 Ekim 1970 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilen TİP’in 4. Büyük Kongresi’ni tarihi kılan olay, 6 No’lu karardı. Doğu Mitingleri’nin (1967- 1969), parti içindeki “Doğu Grubu”nun ve sosyalist Kürt gençlerinin de etkisiyle alınan bu karar, o tarihe kadar yasal bir siyasi partinin Kürt sorununa ilişkin en net ve en ileri açıklamasını içeriyordu:

- "Türkiye’nin doğusunda Kürt halkının yaşamakta olduğunu,

- Kürt halkı üzerinde, baştan beri, hâkim sınıfların faşist iktidarlarının, zaman zaman kanlı zulüm hareketleri niteliğine bürünen baskı, terör ve asimilasyon politikaları uyguladıklarını,

-Kürt halkının yaşadığı bölgenin, Türkiye’nin öteki bölgelerine oranla geri kalmış olmasının temel nedenlerinden birinin, kapitalizmin eşitsiz gelişme kanunlarına ek olarak bu bölgede Kürt halkının yaşadığı gerçeğini göz önüne alan hâkim sınıf iktidarlarının güttükleri ekonomik ve sosyal politikanın bir sonucu olduğunu,

- Bu nedenle, “Doğu Sorunu”nu bir bölgesel kalkınma sorunu olarak ele almanın, hâkim sınıf iktidarlarının şoven, milliyetçi görüşlerinin ve tutumunun bir uzantısından başka bir şey olmadığını,

- Kürt halkının anayasal vatandaşlık haklarını kullanmak ve diğer tüm demokratik özlem ve isteklerini gerçekleştirmek yolundaki mücadelesinin, bütün anti-demokratik, faşist, baskıcı, şoven milliyetçi akımların amansız düşmanı olan partimiz tarafından desteklenmesinin olağan ve zorunlu bir devrimci görev olduğunu,

- Kürt halkının gelişen demokratik özlem ve isteklerini ifade ve gerçekleştirme mücadelesi ile işçi sınıfının ve onun öncü örgütü partimiz öncülüğünde yürütülen sosyalist devrim mücadelesini tek bir devrimci dalga halinde bütünleştirmek için, Kürt ve Türk sosyalistlerinin parti içinde omuz omuza çalışmaları gerektiğini;

- Kürt halkına karşı uygulanan ırkçı-milliyetçi şoven burjuva ideolojisinin, partililer, sosyalistler ve bütün işçi ve diğer emekçi yığınlar arasında yerle bir edilmesini sağlamanın, partinin ideolojik mücadelesinin ve gelişmesinin temel ve devamlı bir davası olduğunu;

- Partinin Kürt sorununa, işçi sınıfının sosyalist devrim mücadelesinin gerekleri açısından baktığını kabul ve ilan eder."

Her ne kadar çeşitli parti içi ihtilaflar olsa da Genel Kurul’da itiraz edilmeyen ve bir muhalif oya karşı ezici çoğunlukla kabul edilen 6 No’lu karar, Türkiye sosyalist hareketiyle Kürtler arasındaki ittifakın en somut belgelerinden biri olarak tarihe geçti.

TİP, 4. Kongre’de alınan diğer kararlar gibi bu kararın da izini süremeden, beş ay sonra, 12 Mart 1971’de, darbe yapıldı. Darbeden kısa süre sonra ilan edilen sıkıyönetim sürecinde, 11 Haziran 1971’de TİP aleyhine Anayasa Mahkemesi’nde dava açıldı. Açılan bu davanın temel gerekçesi 6 No’lu karar ve TİP’in Kürt gençleri tarafından kurulmuş olan Devrimci Doğu Kültür Ocakları’yla (DDKO) ilişki içinde olduğu iddiasıydı.

Dava uzun sürmedi, TİP 20 Temmuz 1971’de “bölücülük” yapmaktan, Anayasa’nın “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ilkesine”, Siyasi Partiler Kanunu’nun 81. Maddesi’ndeki “(Siyasi Partiler) azınlıklar bulunduğunu ileri süremezler, azınlık yaratarak millet bütünlüğünün bozulması amacını güdemezler” maddesine ihtilaftan kapatıldı. Buna karşın Behice Boran ve arkadaşları “bölücülükten” değil, komünistlik yapmaktan 15’er yıl hapis cezasına çarptırıldı ve Boran bir buçuk yıllık hapislikten sonra, 1974’te ilan edilen afla serbest bırakıldı.

Öte yandan, 4. Büyük Kongre’de alınan 6 No’lu karar o düzeyde ileri ve tarihiydi ki, başta Behice Boran olmak üzere, bazı parti yöneticilerinin yargılama safhasında 6 No’lu kararın arkasında durmayışları, yıllar sonra bile 6 No’lu kararın yanlış olduğunu ifade eden birtakım TİP’lilerin pozisyonu kayıtlara ayrıntı olarak geçti. Buna rağmen aslolan, Türkiyeli sosyalistlerin ciddi bir bedeli göze alarak o tarihe kadarki ezberi bozmaları ve Kürtlerin daha sonraki mücadelelerine önemli bir zemin hazırlamış olmalarıydı.

12 Mart’ın ardından, 12 Eylül darbesi Kürt siyasetçileri olduğu gibi sosyalistleri de tamamen yok etmeyi hedefledi. Askeri, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel politikalar buna göre şekillendi. Neticede, Türkiyeli sosyalistlerin bir daha TİP benzeri geniş bir siyasi partiyi canlandırmaları, sol içindeki ayrışmalar bir yana, devletin baskıları ve toplumsal tabana yönelik bin bir politikası sonucu olasılık dışı kılındı.

Buna mukabil, TİP’in 4. Büyük Kongresi’nde toprağa atılan tohum, Kürtler arasında filizlenerek büyüdü ve 1990’lı yıllardan itibaren tüm engellemelere rağmen Kürtler TBMM’ye kendi temsilcilerini göndermeyi başardı. HDP bu başarıyı –en azından şimdiki çıtaya göre– doruk noktasına ulaştıran parti oldu.

24 Haziran seçimlerinde de HDP, daha önce TİP’i yeniden kurmak için kolları sıvayan Erkan Baş ve Barış Atay’ı, dolayısıyla TİP’i, 53 yıl sonra TBMM’ye taşıdı. Bu, 1970’te TİP’ten gelen karanfile, HDP’den giden iki guldexwîn (Ters Lale) anlamı taşıyordu. Buradan bakıldığında, gerilimlere, ayrışmalara, ihtilaflara rağmen Türkiyeli sosyalistlerle Kürtler arasındaki tarihsel ilişkinin devamlılığı muazzam.

Elbette gerek Kürt hareketi gerekse sosyalistler içinden bazı kesimlerin, bunun TİP mirasıyla HDP arasındaki tarihsel ilişkinin diri tutulması açısından nasıl bir önem taşıdığını gözardı etmeleri yadırganmamalı.

Çünkü 6 No’lu kararla Atay ve Baş’ın HDP’den ayrılıp TİP’e dönmesi arasındaki yarım asırda, Boran’ın yargılama safhasındaki tutumundan başlamak üzere karşılıklı olarak sayısız kırgınlıklar, ihtilaflar yaşandı.

Öte yandan Atay ve Baş, TİP’e dönüş kararlarını seçimden önce HDP’yle konuştuklarını, dönüş takvimini de HDP yönetimiyle beraber belirleyeceklerini açıklamış olduklarına, nitekim ayrılık duyurusunu da HDP eş genel başkanlarıyla birlikte yaptıklarına göre ortada etik bir sorun görünmüyor. Ancak halihazırda HDP açık saldırı altındayken Atay ve Baş’ın ayrılmasının siyaseten ne kadar doğru bir karar olduğu ise ayrıca tartışmaya değer.

Diğer yandan Erkan Baş ve Barış Atay’ın 1970’te alınan 6 No’lu kararın fikriyatını, gerekliliğini TBMM’ye taşıyıp taşımayacakları, bundan sonra yazılacak TİP tarihinde, bu tarihin devamlılığında belirleyici olacak. Bu açıdan Baş ve Atay’ın hem HDP’ye gelerek hem de TİP’e dönerek tarihsel bir yükü, misyonu üstlendikleri, bu misyonun hakkını ise 6 No’lu kararın izini sürdükleri oranda verebilecekleri söylenebilir.

Tüm yazılarını göster