'Barış hemen şimdi'

Emek ve Demokrasi İçin Güç Birliği bileşenlerinin çağrısıyla bugün, Dünya Barış Günü dolayısıyla Bakırköy Halk Pazarı’nda binlerce kişi toplandı.

Abone ol

DUVAR - Bakırköy Halk Pazarı'ndaki mitinge HDP Eş Genel Başkanı Başkanı Selahattin Demirtaş, HDP milletvekilleri Ertuğrul Kürkçü, Garo Paylan, Sezai Temelli, DİSK Genel Başkanı Kani Beko, KESK Eş Genel Başkanları Lami Özgen ve Şaziye Köse, TTB Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, ABF Genel Başkanı Baki Düzgün, PSAKD Genel Başkanı Gani Kaplan, 78'liler Girişimi'nden Celalettin Can ve sanatçı Pınar Aydınlar'ın da bulunduğu çok sayıda davetli katıldı.

Mitingde konuştuğumuz HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, sanatçı Ferhat Tunç ve KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen barış için çağrılarda bulundu.

‘BU ÜLKE 7 HAZİRAN’DAN BERİ DARBE SÜRECİNE TUTSAK EDİLDİ’

Bugün barış talebi için alanlarda olduğunu belirten sanatçı Ferhat Tunç şunları söyledi: “Bir ülkenin başbakanı bugün kalkar çözüm mözüm yok derse bu ülkenin emekçileri, Kürtleri, Alevileri, ezilenleri evet bizim çözüm önerilerimiz öteden beri vardır, bu da barıştır, demokrasidir der. Çünkü barışın ve demokrasinin dışında başka bir formül aramaya kalkışmak bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. 15 Temmuz’da bir darbe girişimi oldu ama biz 7 Haziran’dan itibaren bu ülkenin bir darbe sürecine tutsak edildiğini biliyoruz. Yaptıkları bir şey var 15 Temmuz’dan sonra kendi darbelerine meşruluk kazandırmaya çalışıyorlar.”

‘SAVAŞIN KARŞISINDA DURACAĞIZ’

Mitingde bulunan KESK Genel Başkanı Lami Özgen, her şeyden önce Kanun Hükmünde Kararnameler ile birlikte başta Ankara, İzmir olmak üzere evrensel bir gün olan 1 Eylül Dünya Barış Günü etkinliklerin iptal edilmesini kınadığını söyleyerek şunları ifade etti: “Biz faşizme OHAL’e ve savaşa karşı, barış, eşitlik, özgürlük taleplerimizle Türkiye’nin hem içeride hem de dışarıda bir savaş bataklığına sürüklendiği bir dönemde barışı ve 1 Eylül’ü kutlamak için bu alandayız. Türkiye’nin işçileri, emekçileri ve Türkiye’nin ezilen bütün kesimlerinin bir arada olması oldukça önemlidir.

Bugün barış mitinginin yasaklandığı bütün yerlerdeki yurttaşların gözü kulağı Bakırköy meydanındadır. Onlar için barış sesi ve barış yolunu Türkiye ve bütün dünya kamuoyuna duyurmak istiyoruz. Ancak bununla yetinmememiz gerektiğini de düşünüyorum. Çünkü savaş bu ülkede son bir yıldır bize yeni yeni acılar ve kayıplar toplumun değişik kesimlerinde fiziksel ve düşüncesel ayrılıklara sebep oldu. Biz de ısrarla buna karşı durmaya çalışıyoruz. Ayrıca Türkiye’nin Ortadoğu bataklığına sürüklenmesi hükümetin politikalarının ne kadar sıkıntılı ve tehlikeli olduğu ortaya çıkmasına rağmen halen devam ediliyor. Türkiye’nin karar mercileri olarak bütün kesimlerle beraber hükümetin yönelimlerine rağmen önümüzdeki süreçlerde de savaşın karşısında durup barış

taleplerimizi söylemeye devam edeceğiz.”

‘İNSANLARIN EVLERİNDEN ÖNCE ONURLARI TAMİR EDİLMELİ’

Başbakan Binali Yıldırım’ın bugün Diyarbakır’da Doğu ve Güneydoğu Yatırım Destek Hamlesi tanıtım programı hakkındaki konuşmalarına yanıt veren İstanbul Milletvekili Garo Paylan ise her şeyden önce bir halkın kimliğinin tanınması gerektiğine dikkat çekerek şöyle devam etti:

“Kürt halkı yüzyıldır acı çekiyor. Pek çok kez yıkıma ve katliama uğradı. İnsanların tabi ki evleri, barkları önemlidir. Ama bunlardan önce yapılması gereken bir halkın kimliğinin tanınmasıdır. Elbette evleri yıkılan insanlara destek vermeliler. Mesele yalnızca ev, mal, mülk, taş beton meselesi değil. Asıl mesele kimlik meselesi. Kimlikte bir insanın önce onurunu ve kırılan kalbini tamir edeceksin. İyileşme helalleşmeden geçer. Helalleşme de o sözde kardeşlik politikasını bir kenara bırakıp gerçek anlamda kardeşlik hukukunun tesis edilmesi gerekiyor. Bu da ancak siyasi bir çözümle gerçekleşir. Halkların barışını ve uzlaşmasının tek yolu müzakeredir. Dünyanın en güzel yerlerini yapsalar bile hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Bunu da yapamayacaklar yerel yönetimler ve halkın iradesini görmezden gelerek insanları bir betona hapsetmek çözüm olamaz. O insanların kendi istedikleri gibi yaşamasının kendi yerelinde yaşamasının önü açılmalı. Buradaki görev hem yerel yönetimlerin hem de merkez yönetimlerin görevidir. Devlet insanların istediği yönde hareket etmeli ama maalesef ondan uzak olduğu bir dönemdeyiz. Yalnızca betonla bu işi çözeceklerini düşünüyorlar. Tansu Çiller de böyle düşündü, Özal, Erbakan, Demirel’de böyle düşündü ama hiçbiri başaramadı. Tayyip Erdoğan’da başaramayacak. Bir halkın onuru satılık değildir. Bu onur ilk başta tamir edilmeli ve iade edilmelidir. Bu görevde ilk başta başbakan ve cumhurbaşkanının en büyük görevidir.”