Belediyelerin neden spor kulüpleri olur? Sporla halkı bir araya
getirebilmek için. Özellikle büyükşehirlerde belediyelerin spor
hizmetlerinin olmasının gerekli olduğu aşikâr. İnsanların spora
erişimini sağlamanın, teşvik etmenin uygun araçlarından biri
okullarsa, diğeri de belediyeler. Ancak belediyelerin yönetimleri
sürekli farklı siyasi partilerce yönetildiği için bu tür
hizmetlerin kalitesi de sürekli farklılık gösteriyor. Düzgün bir
spor politikası olsaydı Türkiye'de bu da sekteye uğramazdı tabii
ki. Belediyelerin futbol kulüplerinin de olmasının bir sakıncası
yok bence. Spora ulaşmak için herkes Ozan Kabak gibi Tekirdağ'dan
Florya'ya 1 saatlik yolculuk yapamayabilir. Burada da belediyeler
yerinde spor hizmeti sunabilir. Çeşitli kurallar dahilinde
yönetilip çeşitli kurallara tabi tutularak profesyonel liglerde
mücadele etmesinin de bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum.
Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmediği için Türkiye'de bu
kulüpler hep bir çıkar uğruna kullanıldığı için tüm ülkeye sporun
yayılabilmesini kolaylaştıracak olan belediye kulüplerine son
dönemde yükselen bir tepki var. Başakşehir'in hikayesini eşelemeden
önce kısa bir kaç örnek vererek devam etmek gerek.
BELEDİYESPORLAR: "KOCAELİ VE GAZİANTEP"
Bugünlerde artık nostaljik futbol programlarının konusu olarak
andığımız Kocaelispor, Gaziantepspor en parlak dönemlerini
kulüp başkanlarının aynı anda kentlerinin de belediye başkanları
olduğu dönemde yaşamıştı. Bugünlerde CHP ve İYİ Parti'nin ortak
adayı olarak Gaziantep'ten Belediye Başkanı adayı olarak
gösterilmesi gündemde olan Celal Doğan Gaziantepspor kulübünün
başkanlığı yaptığı 1993-2006 yılları arasında kulüp ilk 4'ün en
büyük rakibi, Avrupa kupalarında mücadele edecek takım olmanın da
en büyük adayıydı. Fenerbahçe'nin 3-0'dan 4-3 kazandığı
Gaziantepspor maçının unutulmaz oluşu Fenerbahçe'nin büyüklüğü
kadar Gaziantepspor'un o sezon şampiyonluk adayı bir takım
olmasındandı. Kadrosu da o kadar iyiydi ki daha sonra oyuncularının
bir çoğunu Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor'da izledik. Celal
Doğan 2004'te belediye başkanlığını, 2006'da da kulüp başkanlığını
bıraktı. Sonrasında Gaziantepspor'un düşüşü başladı. Kötü
yönetilmiş olmanın da bir katkısı olmuştur bugün gelinen noktada
ancak 8 milyon Euro'ya Tabata'yı Beşiktaş'a satan bir Anadolu
kulübünün bugün batmış olmasını sadece kötü yönetimlere bağlamak
fazla saflık olur.
Kocaelispor'un da en şaşalı günlerinde kulüp başkanı Sefa Sirmen
SHP ve CHP'den Kocaeli Belediye Başkanı'ydı. Başkanlık gitti,
Kocaelispor'un da şaşalı günleri azalarak bitti ve sonrasında da
takım küme düştü.
Gaziantepspor'un, Kocaelispor'un şaşalı günlerini hatırlarken
başarı hikayelerini hatırlarken bunların belediyelerin/siyasetin
desteği olmadan yaptığını düşünmek Türkiye'nin gerçeklerini
bilmiyormuş gibi davranmak olur. O gün o takımların yaptıklarını
övüp bugün de sportif anlamda övülecek işler yapan
Başakşehir'i sırf belediye kökeni ve siyasetle (ideolojilerden
bağımsız) içli dışlı olması nedeniyle eleştirmek de tutarlı
olmuyor. O günlerde Kocaelispor ve Gaziantepspor şampiyonluğa
Başakşehir gibi göz koymamış olduğu için belki de Başakşehir kadar
güçlü bir
desteği olmadığından şampiyonluğa göz koyamadığı için siyasetle
olan ilişkileri çok fazla göze batmamıştı. Ya da her şey zaten
ortadaydı: Belediye başkanları futbol kulübü başkanıydı! O yüzden
de gözle görüleni dile getirmiyordu kimse.
HİKAYELERDEKİ BENZERLİK
İstanbul Büyükşehir Belediyespor'un hikayesiyle Gaziantepspor ve
Kocaelispor'un hikayelerini yanyana koyup okumak iyi olabilir.
2004'te Kadir Topbaş AKP'den belediye başkanı seçiliyor. 2007-08
sezonunda İstanbul Büyükşehir Belediye Futbol Takımı Süper Lig'e
çıkıyor. O günden beridir sadece 2012/2013'te alt lige düşüp tekrar
Süper Lig'e çıkan takım ne hikmetse dönüşünü "A.Ş." olarak yapıyor
ve kısaca "İBBSK" olarak bildiğimiz kulüp İBFK (İstanbul Başakşehir
Futbol Kulübü) oluyor. Belediye, futbol hizmetlerini 17 milyon TL
karşılığında ihalesiz olarak o dönemin
Belediye Meclisi 2. başkan vekili olan Göksel Gümüşdağ'ın içinde
bulunduğu 7 kişilik ortaklığa satıyor. Belediye, belediyeye(!)
futbol hizmetlerini satmış gibi bir işlem bu. Futbol kulübünün
A.Ş.'ye dönüşümünün Süper Lig'de değil de 1. Lig'de gerçekleşmiş
olması bile yapılacak işlemlerin gözden uzak olması içinmiş gibi
durmuyor mu?
TRANSFERDE SESSİZ GÜÇ
Adından belediyeyi atmış, sonuna A.Ş.'yi koymuş olmasına karşın
Başakşehir'in siyasetten ve siyasetin desteğinden bağımsız
düşünülemiyor oluşunun nedeni sadece belediyeyle olan bağlantısı
değil. Göksel Gümüşdağ'ın Tayyip Erdoğan'ın uzaktan akrabası/damadı
olması, adının başında bugünkü sağlık bakanının sahibi olduğu
Medipol Hastaneleri'nin adının bulunması gibi gerekçeler de var.
Robinho transferini bile bu kadar kolay gerçekleştirmiş olmaları
hiç mi dikkat çekmiyor!
Robinho'nun sözleşmesi 6 ay sonra bitiyor olabilir, Sivasspor
için çok kârlı bir işlem olabilir, Başakşehir'in 2 milyon Euro'su
da hazır olabilir. Fakat şampiyonluk yarışındaki diğer takımların
(paraları da yok değil) bu transfere müdahil olmaması, Sivasspor'un
transfere hiç itiraz etmemesi bile şüphe uyandırıcı değil mi?
BAĞIMSIZ DÜŞÜNEMEYİZ
Başakşehir'i Akbil'le, Halk Ekmek'le, doğal gaz fiyatlarıyla
eleştirmek çok doğru değil. Ama Göksel Gümüşdağ'ın son basın
toplantısında iddia ettiği gibi Başakşehir'i 'siyasetten bağımsız'
düşünmek de mümkün değil. Adında sağlık bakanının kartviziti
'Medipol'ü, sırtında 3. Havalimanı'nı, Arda Turan transferindeki
katkısıyla AKP'nin büyümesi için yol verdiği Makro İnşaat'ın
ortaklığı var oldukça, Gümüşdağ, "Cumhurbaşkanının desteklediği
takım olmakla gurur duyuyoruz" dedikçe, maçlarınızı oynadığınız
stadyumun açılışında forma giyen Tayyip Erdoğan'ın 12.
Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından futbolcularınız sahaya "12
numaranın sonuna kadar arkasındayız" pankartıyla
çıktıkça, tribünlerde "12 numaralı formamız, sonsuza kadar
Cumhurbaşkanımız için ayrılmıştır" pankartı açıldıkça Başakşehir'i
siyasetten bağımsız düşünemeyiz.
Sadece formasına ve adına baktığınızda bile siyasetle ilişkisi
okunan Başakşehir'in tertemiz bir kulüp olduğuna inanmamızı
beklemeyin. Aynı eski örnekleri gibi Başakşehir de siyasetle
yükselen bir başka kulüp sadece. Bu yaklaşımların doğru mu yanlış
mı olduğunu Tayyip Erdoğan sonrası Türkiye'de Başakşehir'in
konumuna bakarak anlayabiliriz ancak.