Başka bir sahilden hikayeler

Kültürler, doğa, şamanizm, mistisizm konularında çalışan Carla Bresciani’nin resim ve heykellerinde sergide ele aldığı konular, bir şekilde Anadolu kültürüne de oldukça yakın geldi bana. Kadınların gücü, bilgeliği, kadimliği, doğayla ilişkileri, dolgun bedenleri, renkli halleri bizim topraklarımızın da tanıdığı, bildiği, sevdiği konular.

Irmak Özer heyirmako@gmail.com

Kitap okumayı, tartışmayı çok severim, iki aktif kitap kulübüne üyeyim. Haliyle The New York Times (üzgünüm ama o dev ve boş ABD gururuyla) bu yaz "21. Yüzyılın En İyi Kitapları" listesini yayınladığında Türk’ü yabancısı bu listeyi konuştuk. Sadece İngilizceye çevrilmiş, İngilizce konuşulan dünyada bilinen yazarları kapsayan, oldukça kısıtlı bu liste bir hayal kırıklığıydı. Aslında bu kültür sanatta neredeyse her alan için geçerli. Bir şekilde ya hakikaten başarısı ve dehasıyla ya da iyi bir pazarlama ve halkla ilişkiler stratejisiyle (ve buna dökülen çuvallarla paralarla) birileri dünya radarına giriyor, geri kalan milyonlarca yetenekli insan liste dışı kalıyor. Bu kısıtlamaları düşünerek bugün çok ünlü bir müzede değil, bir kolektif sayesinde tanıdığım, renkleri, fikirleri, yaydığı enerji pek hoşuma giden Ekvadorlu sanatçı Carla Bresciani’den bahsedeceğim.

Carla Bresciani’yi bir tesadüfler zinciri sayesinde tanıdım. İnsanların tanımadıkları kişilerle konuşmaktan hoşlanmadıkları İsviçre’de, bir galeride tesadüfen belli ki aynen bizim gibi tanımadığı kişilerle muhabbet etmekten pek hoşlanan Ekvadorlu Ana María Castillo ile tanıştım bir gün. Bizden çok uzak bir coğrafya, bize çok benzer hayatlar yaşadığını düşünürüm Latin Amerikalılar'ın. Ana María Castillo, New York, ardından Cenevre’de uzun süren parlak bir kurumsal kariyerin ardından rotasını kültür-sanata çevirmiş ve kısa bir süre önce ülkesinin sanatçılarını Avrupa’da tanıtmak üzere "The Art Room" markasıyla kolları sıvamış. Yaz başında feminist kolektif, "La Collective" tarafından düzenlenen, kadın ve queer sanatçılara yer veren "Lovely Autonomy" (Keyifli Özerklik) sergisinde Ana María tarafından Avrupa sahnesine sunulan ve benim özellikle Türkiye seyircisine anlatmak istediğim Ekvadorlu sanatçılardan biriydi Carla.

Kültürler, doğa, şamanizm, mistisizm konularında çalışan Carla Bresciani’nin resim ve heykellerinde sergide ele aldığı konular, bir şekilde Anadolu kültürüne de oldukça yakın geldi bana. Kadınların gücü, bilgeliği, kadimliği, doğayla ilişkileri, dolgun bedenleri, renkli halleri bizim topraklarımızın da tanıdığı, bildiği, sevdiği konular. Kendini Ekvador tropiklerinden çok yönlü ve multidisipliner bir sanatçı olarak tanımlıyor Carla. Sanatçının amacı, Ekvador kıyıları ve kıyı kültürlerinden esinlenen, Kristof Kolomb öncesi sanatın çağdaş yeniden yorumlamak. Bu sebepten bizim de benzerlikler paylaştığımız kadim kültürlere gönderiler yapıyor. Carla Bresciani, en çok doğup büyüdüğü yörenin tarihinde var olan, Amerika kıtasında bilinen en eski yerleşik kültürlerden olan ve özellikle seramikleri bulunan Valdivia kültüründen referans alıyor. The Metropolitan Museum gibi dünyanın önde gelen müzelerin koleksiyonlarında görebileceğiniz Valdivia figürinlerinin hepsi kadın. Figürlerin doğurganlığı, üretimi ve tarımsal gelişmeyi de temsil ettiği düşünülüyor. Özellikle tarımda bereket ve yağmur duası için ritüellerde kullanıldıkları tahmin ediliyor. Carla da çağdaş sanatla köklere dönüyor ve atalarından kalma ifadeleri, temaları bugünle birleştiriyor. Kimlik, kültürel kodlar, yörenin tropik bitki örtüsü ve çevresel konularla birleşiyor sanatçının çalışmalarında. Bresciani tarihi referanslara önem veriyor; çünkü Valdivia figürinleri ancak 1956’da Emilio Estrada isimli bir arkeolog tarafından ortaya çıkarılmış. Yörede halen çok fazla arkeolojik kazı yokmuş; bu yüzden bu kültürü, figürinleri bugün de canlı tutmayı, gençlere, çocuklara ve dünyaya çağdaş sanatla bağdaştırarak tanıtmayı bir görev edinmiş Carla. Ben de sanatçının edindiği bir görev sayesinde tanıştım bu kültürle. Bresciani’nin katıldığı sergide, Valdvia figürinlerinden referans alarak, Ekvador’un özel çamurlarıyla yapılmış, tropik Ekvador gibi dışı kumla kaplı, bir kadın büstünün içinden kıpkırmızı bir kadın çıkıyordu. Aynen Anadolu figürinleri olan bu kadın dövmeliydi. “Bu kadının kafasında, içeride, doğada hayat var; kadınlar bastığı yerleri inletiyor,” diye anlatmıştı sanatçı.

DÜNYANIN TAKİP ETTİĞİ, PEK EĞLENCELİ BİR İNSAN

Carla Bresciani ile aramızda binlerce kilometre olsa da kendisini bu dijital dünyada rahatlıkla sosyal medyadan takip edebilirsiniz. Instagram hesabı pek eğlenceli ve renkli olan Bresciani, büyük bir topluluk oluşturmuş çünkü sadece stüdyoda zaman geçiren bir sanatçı değil. Kendisi sokakla, toplumla iç içe. Heykel, resim, çizim, dijital ve analog illüstrasyon gibi geniş bir yelpazede üretim yapan Carla’nın büyük ölçekli, aktivist bir yaklaşımla yaptığı sosyal ve çevresel konulara değinen duvar resimleri pek meşhurmuş. Çocuklara atölyeler yapan, dersler veren, yerel topluluklarla, STK’larla çalışan, festivaller yapan Carla’yı markalar da fark etmekte gecikmemiş. Türkiye’de de sanatçılarla çalışan kahve zincirlerinden büyük tekstil markalarına, birçok uluslararası marka, yerel projelerini Carla Bresciani ile yapmış. Sanatçı, marka taleplerini sadece kendi hayrına kullanmamış, stüdyosuna sanatçılar dahil ederek bir sanatçı kataloğu oluşturmuş. Bugün stüdyosuna gelen marka tekliflerini ilgili sanatçılarla eşleştirdiği bir iş modeli kurmuş.

Carla Bresciani’yi hem bizim kültürümüze benzer temalarda işler yaptığı hem de Türkiye’de girişim yapmak, sesini duyurmak isteyen genç sanatçılara örnek olması için anlattım. Ekvador da en az Türkiye kadar karışık, politik olarak çalkantılı hatta tehlikeli bir ülke. (Ki bunu bir sonraki Ekvadorlu konuk sanatçı yazımda anlatacağım.) Başını ellerinin arasına alıp dertlenmek yerine neşesiyle dertlerin üzerinden uçan, işbirliği ve paylaşımla kitlesini büyüten Carla, elbet birilerine ilham olur dedim.

Tüm yazılarını göster