'Başka Bir Sanat Mümkün mü?' benzer görüşlerin yer aldığı, tek bir okuma üzerinden giden bir çalışma değil. Karşıt sayabileceğimiz görüşler, sanat ve sanat tarihi anlayışları kitapta yer alıyor. Bu da kitabın kuvvetli yönlerinde.
Bu pazartesi akşamı Contemporary İstanbul sanat fuarına alternatif olarak yola çıkan Artweeks @Akaretler etkinliğinin ikinci edisyonunun açılışına katıldım. Öner Kocabeyoğlu'nun koleksiyonundan derlenen Modern sergisi ve birkaç galerinin sergileri dışında pek de bir şey vaat etmeyen açılış o dillere desten koleksiyonerlerimizin ve sanatseverlerimizin tuhaf meraklarını görmek için bir fırsat sağladı. Uzun zamandır fuarlara katılmadığım için unutmuşum. Gösterişli, varaklı, bol malzemos işlerden baygınlık geçirmeden kaçtım.
Eve vardığımda karşılayan kitapsa beni bu ortamın ve bu sanat anlayışının tam zıddına savurdu. Patika Kitap tarafından basılan, Serhat Yüksekbağ'ın yayına hazırladığı Başka Bir Sanat Mümkün mü? kitabı az önce önceki şaşaaya bir cevap gibi karşımda duruyordu.
Kitap Atölyealtı Sanat Kolektifi tarafından 2016 yılından bu yana düzenlenen söyleşilerden yola çıkıyor. Söyleşi kayıtlarının yanı sıra bu kitap için komisyon edilmiş yazılar ve Julian Stallabrass'ın Müzenin Markalaşması makalesinin çevirisi yer alıyor. Öncelikle kolektif üyelerini ve Yüksekbağ'ı çalışmalarından ötürü kutlamak istiyorum. Sosyalist solun elinin ayağının kilitlendiği, sanat alanını tamamen boşladığı bir dönemde böyle bir söyleşi serisi düzenlemek ve bir kitap hazırlamak büyük bir çaba istiyor.
Başka Bir Sanat Mümkün mü? kitabının değerli taraflarından biri sadece sanat alanındaki kişileri değil, farklı disiplinlerdeki kişileri de çalışmaya dahil etmesi. Kitap uygarlık tarihine dair çalışmalarıyla tanıdığımız Alaeddin Şenel'in sunumuyla başlıyor. Şenel kültürel gelişimi evrimsel açıdan inceliyor. Ekonomi alanındaki çalışmalarıyla tanıdığımız Fuat Ercan mesela, sanat ve para ilişkisini tarihsel kökenlerinden alıp günümüz tartışmalarına getiriyor. Sosyolog Mustafa Kemal Coşkun Marksizm ve Sanat yazısında teorik temellere iniyor. Sungur Savran da küreselleşme ve neoliberalizm çağında sanat ve sanatçının konumunu irdeliyor. Felsefeci Doğan Göçmen de ontolojik estetik kuramını irdeliyor.
Ali Artun, Feyyaz Yaman, Julian Strallbrass, Fırat Arapoğlu, Emre Zeytinoğlu, Begüm Özden Fırat, Aylin Kuryel, Ceren Özpınar ve Ezgi Bakçay da sanat alanından tanıdığımız ve kitaba katkı koyan isimler. Ancak Başka Bir Sanat Mümkün mü? benzer görüşlerin yer aldığı, tek bir okuma üzerinden giden bir çalışma değil. Karşıt sayabileceğimiz görüşler, sanat ve sanat tarihi anlayışları kitapta yer alıyor. Bu da kitabın kuvvetli yönlerinde.
"Daha dün 'estetiğin' yüceliğini konuşurken, bugün 'estetiğin' imkansızlığı ve inkarı konuşuyoruz. Dün avangardın 'özgür bireyinin' sorgulayıcı, yaratıcı form arayışının Batı Sanatı'ndaki yaratıcı değil, yıkıcı boyutunu tartışırken, bugün 'form bitti'yi konuşuyoruz. Dün sanatçı, hoca, galerici, koleksiyoner korosu, devlet ağzı ile 'Sanatla siyaseti nasıl karıştırırsınız?' diye saldırırken, bugün komünist bienal ve küratörden geçilmiyor; en çok 'prim' yapan, 'en politik' laf sokan 'seçkin' olabiliyor..." Karşı Sanat'ın kurucusu Feyyaz Yaman "Türkiye'de ve Dünyada Sanat Piyasası ve Alternatifler" yazısında günümüz sanatına dair bu yorumları yapıyor.
Sosyalist solun güncel sanatla ilişkisi her zaman sorunlu oldu. Şaşkınlıkla başlayan ilk dönemler, pek işe yaramayan küçük düşürme çabası, sonrasında neoliberalizm üzerinden yapılan eleştiriler, modernizmin sonuna dair vahvahlanmalar ve piyasa eleştirileri içine sıkışıp kaldı. Bu alanda alternatif çalışma yapmak isteyen "solcu gençlere" de pek alan sağlanmadı. Güncel sanat alanının potansiyeli çoğunlukla görmezden gelindi. Başka Bir Sanat Mümkün mü? kitabında dile getirilen görüşler en başta solun neden bu alan geride kaldığını görmek açısından önemli bir fırsat. Gördüğümüz üzere TÜYAP (Artist) Sanat Fuarı'nın son edisyonları gibi solun önüne konulabilecek, sanat ortamına dair eleştirilerden çıkıp işe dönüşebilecek pek bir çalışma yapılmadı. Eleştirellik çoğunlukla toptan reddiyeye dönüştü. Velvet Buzzsaw ve Kare gibi filmler de üzerine tüy dikmiş oldu.
Ancak artık bu cevaplar yetersiz olmuş olacak ki genç bir ekipten oluşan Atölyealtı Sanat Kolektifi'nin çağrısı karşılık bulmuş. Solun ne yapabileceğine dair arayışlar devam edecek. Bunu bulmak için çok da uzağa gitmeye gerek yok. Sanat Tarihini Yeniden Düşünmek: Bir Metot Olarak Feminizm makalesini Ceren Özpınar şöyle bitiriyor:
"Sanat yapıtını yalnızca üretildiği dönemin düşünce biçimleri bağlamında değil, aynı zamanda o zamansal aralıktaki devlet ideolojilerinin kadınlara, azınlıklara, sosyalistlere veya entelektüellere toplumsal roller biçen geniş çerçevesi içinden okumak, bu çerçevenin özne olarak sanatçı ve sanatsal pratiğini etkilemiş sosyal ve kültürel çevresi üzerinden anlamaya çalışmanın, sanat tarihini daha iyi anlamamızı sağlayacağını ve yeni yapıt yorumlarına ortam yaratabileceğini söyleyebiliriz."
Başka Bir Sanat Mümkün mü? aslında Atölyealtı tarafından gerçekleştirilen çalışmanın ilk kitabı. Sanat, Siyaset, Estetik İlişkisine Eleştirel Yaklaşımlar alt başlıklı bu kitabı Türkiye Sanat Tarihinden Çağdaş Sanata: Eleştirel Yaklaşımlar başlıklı ikinci kitap takip edecek. Bu kitabı da heyecanla bekliyorum.