Başörtüsü teklifine ‘İran’ uyarısı: Anayasada yeri yok
CHP’nin Meclis’e getirdiği üç maddelik başörtüsü kanun teklifini değerlendiren hukukçulara göre mevcut mevzuat gereği bu kanuna hem gerek yok hem de bu konunun anayasada yeri yok.
ANKARA - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sosyal medya hesabından duyurduğu başörtüsüyle ilgili kanun teklifi CHP’li tüm Milletvekillerinin imzasıyla TBMM’ye sunuldu. Cumhur İttifakı kanadının tepkisine neden olan teklifle başörtüsüyle ilgili bir yasaklamanın önüne yasal olarak geçilmesi öngörüldü. Hukukçulara göre CHP’nin söz konusu teklifine mevcut uygulama ve önünde bir yasal engelleme olmadığı için gerek yok.
‘BAŞÖRTÜSÜNÜN ÜNİVERSİTEDE YASAK OLDUĞUNA DAİR HİÇBİR KANUN YOK’
Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Levent Köker’e göre “başörtüsüyle ilgili mesele” en başında öğrenim hayatı ve çalışma hayatı olarak iki başlıkta ele alınması gerekiyor. Geçmişte de bugün de üniversitede başörtüsünün yasak olduğuna dair hiçbir kanunun olmadığını belirten Köker, tarihi arka planın hatırlanması gerektiğini düşünüyor:
“1989 yılında Turgut Özal tarafından bir kanun çıkarıldı ve Yükseköğretim Kanunu’na başörtüsünün serbest olduğuna dair bir madde eklediler. O zaman Cumhurbaşkanı Kenan Evren’di ve bunun laiklik ilkesine aykırı olduğunu söyleyerek Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. AYM Özal’ın başörtüsü kanun değişikliğini iptal etti. Bunun üzerine bir kanun maddesi daha kabul edildi, ‘Yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir’ dendi. Bunu da Sosyal Demokrat Halkçı Parti Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. Anayasa Mahkemesi de ‘Yükseköğretim Kurumlarında kılık kıyafet serbesttir maddesi anayasaya aykırı değildir’ diye karar verdi. Dolayısıyla madde yürürlükte. Fakat AYM, ‘Serbesttir, anayasaya aykırı değildir’ kararı verirken, ‘Buradaki serbest teriminin içine başörtüsü girmez’ dedi. Bunun üzerine yine başörtüsü yasak gibi oldu. Aslında serbest ama AYM’nin gerekçesinden yola çıkarak, Danıştay da bu yönde kararlar verdi.”
‘MEVZUAT BÖYLE BİR KANUN TEKLİFİNE İHTİYAÇ GÖSTERMİYOR’
AK Parti ve MHP’nin 2008 yılına gelindiğinde anayasanın 10’uncu ve 42’nci maddesinde değişikliğe giderek başörtüsünü serbest bırakmayı sağlamayı amaçladığını, AYM’nin “Başörtüsünü serbest bırakıyor ve laikliğe aykırı” diyerek o anayasa değişikliklerini de iptal ettiğini belirten Köker, bu adımın ardından AK Parti’ye yönelik kapatma davası sürecini hatırlattı.
“Türkiye’deki mevzuat Cumhuriyet Halk Partisi’nin getirmiş olduğu böyle bir kanun maddesine ihtiyaç göstermiyor” ifadelerini kullanan hukukçu Köker sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çünkü üniversitelerde başörtüsü zaten serbest. Eskiden hukuken yasak değildi, fiilen yasaktı. Hem Danıştay hem AYM bu fiili yasağa hukuki kılıf bulmaya çalışıyordu ve bu kılıfı ürettiler. O kılıftan yararlanan bir takım idari otoriteler üniversitelerde başörtüsü yasağını uyguladılar bazıları uygulamadılar. Örneğin iktidarın bugün çok saldırdığı Boğaziçi Üniversitesi’nde başörtüsü yasağı hiç uygulanmadı. 28 Şubat sürecinde Milli Güvenlik Kurulu kararları çerçevesinde, Genelkurmay’ın tavrıyla öyle bir hava yaratıldı ki bu ‘başörtüsü yasağını uygulamak zorundayız’ gibi o dönemin rektörleri düşündü ve iğrenç şeyler oldu.”
‘CHP’NİN KANUN TEKLİFİNE GEREK YOK’
Anayasa Hukukçusu Levent Köker’in başörtüsüne ilişkin ikinci dikkat çektiği başlık ise çalışma hayatı. 12 Eylül askeri darbesinin arından kamu kurumlarında çalışan kadınlar için başörtüsü yasağının getirildiğini, üniversite öğrencileri için bu zamana dek hiç yasak yönetmeliği yokken kamuda çalışanlar için böyle bir yönetmeliğin uygulandığını belirten Köker, bu yönetmeliğin de 2013 yılında AK Parti tarafından kaldırıldığını söyledi.
Kadınların istedikleri gibi başlarını örtüp istedikleri gibi de açabildiklerini söyleyen Köker, “Kaldırılan o yönetmeliğin dayanağı da kanun. Kanunda bu konuda bir hüküm yok. Kanunda ‘Baş açma mecburiyeti’ diye bir şey yok. Dolayısıyla CHP’nin bu kanun teklifine de gerek yok” diye konuştu.
‘YASAK OLMAYAN HER ŞEY SERBESTTİR’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, AK Parti grup toplantısında bu konuda anayasa teklifi getirebileceğini, ‘Bunu anayasa yazalım’ diyebileceğini belirten Köker, “Bunun anayasaya yazılması gerekir mi? Böyle bir şey anayasaya yazılır mı?” sorularını dile getirdi ve şöyle sözlerini sürdürdü:
“Bir defa prensip şudur, yasak olmayan her şey serbesttir. Hukukun yasaklamadığı ve müeyyideye bağlamadığı her şey serbesttir. Sadece hukukun yasaklamadığı ama ahlakın, dinin yasakladığı birtakım şeyler vardır ve kişi ona kendi ahlak anlayışı veya dini inancına göre belirler. Din bir şeyi yasaklamıştır ama siz ona uymayabilirsiniz. Örneğin insanlar rakı içiyorlar, şarap içiyorlar. ‘İçki içmek serbesttir’ diye hüküm olur mu? Olmaz. İçki içmenin bazı yerlerde yasak olmasını düzenleyebilirsiniz ki o yönde düzenlemeler var. Her yerde rakı içemezsiniz. “
‘BU KONUYU YASA KONUSU YAPMAYA BAŞLADIĞINIZ ZAMAN BAŞKA BİRİ YASAYLA ZORUNLU YAPAR’
CHP’nin bu adımının sadece siyaseten okunması gerektiğini söyleyen Köker, bu aşamada “CHP iktidara geldiği takdirde başörtüsü yasağı yeniden gündeme gelecek” gibi söylemlerin dolaşımda olduğunu hatırlattı. CHP’nin, “Biz iktidara gelirsek böyle bir niyetimiz yok” demek için böyle bir kanun teklifi vermiş olabileceğini ifade eden Köker, “Ama hukuken buna ihtiyaç kesinlikle yok. Fiilen yasak uygulaması geçmişte oldu, olmamalıydı. Türkiye’nin böyle bir meselesi yok” dedi.
Başörtüsü konusunun “çok kaşınması” durumunda “İran gibi” olunacağını ifade eden Köker, “Sonunda ‘Başörtüsü zorunluluğu’ diye bir yasa yaparlar, kimse de bir şey diyemez. Bu konuyu yasa konusu yapmaya başladığınız zaman bir süre sonra birisi de çıkar, başka bir yasa ile ‘başörtüsünü zorunlu’ yapar. Yasa konusu olmayacak şeyi ‘bunu düzenleyelim’ dediğinizde birkaç yıl geçer ve geri dönüp sizi vurur, ‘Serbest olsun’ dediğiniz şey ‘zorunlu’ olur. Çünkü yasa konusu olmayacak bir şeyi yasa konusu yapıyorsunuz” ifadelerini kullandı.
‘MECBURİYET KALKTIKTAN SONRA SERBESTLİK GELİR’
2007 yılında yaptıkları anayasa çalışmasında, eğitim hakkını düzenleyen bugünkü 42’inci maddeye “Hiç kimse kanunda açıkça yazılmayan bir sebepten ötürü yüksek eğitim ve öğretim hakkından mahrum edilemez” hükmünün yazılmasını istediklerini, ancak böyle bir ifadenin anayasaya girebileceğini belirten Köker sözlerini şöyle sürdürdü:
“Buna dahi gerek yok. İlla başörtüsüyle ilgili bir şey yapmak istiyorsanız, ‘Hiç kimse kılık ve kıyafetinden dolayı hiçbir haktan mahrum edilemez’ diye bir şey yazabilirsiniz. Ama bunun da bir manası yok. Anayasada böyle bir düzenlemenin yeri yok, ayrıca bu bir kanun konusu da yapılmamalı. Kadın memurların başının açık olması zorunluluğu 2013’te yönetmelikle kalktı. Mecburiyet kalktıktan sonra serbestlik geri gelir. Serbestlik esastır. Tekrar burada bir düzenleme yapmaya hiç gerek yok."
‘HELALLEŞME BİTMİŞ, DEVLET HELALLEŞMİŞ’
İdare hukukçusu Prof. Dr. Metin Günday’a göre kanun teklifine ilişkin konuşmaya başlamadan önce başörtüsüne dair, “Böyle bir zorlama var mıydı” diye sormak gerekiyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” kapsamında bu açıklamayı yaptığını hatırlatan Günday, “Eğer başörtülülerle helalleşme söz konusuysa o helalleşilmiş bitmiş. Devlet onunla helalleşmiş. Şu an böyle bir sorun ortada yok. Böyle bir sorun da ortaya çıkmaz. Böyle bir sorun ortaya çıktığında da, bugün için dahi olsa, hukuki bir sorun teşkil etmez” ifadelerini kullandı.
Geçmişte üniversite öğrencilerinin başörtüsü gerekçesiyle eğitim haklarının engellendiğini, bunun kabul edilemez olduğunu belirten Günday, “Bu sorun bugün yok. Hocayım, başörtülü öğrencilerim var başörtüsüz öğrencilerim var. Aynı eğitimi ve hoşgörüyü benden alırlar. Hiçbirinden ayrım yapmam ve yapılmamaktadır. Böyle bir sorun kalmadı” dedi.
‘ÖZGÜRLÜKLER BAĞLAMINDA GÜVENCE ALTINA ALINMASI LAZIM’
Başörtülü kadınların kamu kurumlarında çalışması yönünde bir engelin kalmadığını, hukuken böyle bir sorun kalmadığını söyleyen Günday, “Bir güvence altına alınması gerekiyorsa, özgürlükler bağlamında bunun güvence altına alınması lazım” dedi ve şöyle sözlerini sürdürdü:
“‘Kılık kıyafet serbesttir’ denmeli. Belli mesleklerin kıyafet zorunluluğu, cüppe gibi, olabilir. Kamu görevlilerinin kendi siyasal düşüncelerini, dünya görüşlerini, yaşamlarını hizmet sundukları kişilere empoze edebilecek tarzdaki eğilimlerden, hatta böyle bir izlenim yaratmaktan kaçınmaları lazım. Böyle bir kuşku duyulmaması lazım. Bunların güvence altına alınması lazım. Başörtüsü takan kamu görevlilerinin bu şekilde bir izlenim uyandırdığı, kendi dünya görüşleri doğrultusunda izlenim yarattıklarını söylemiyorum. Böyle bir şey yok. Dolayısıyla böyle bir sorun da ortada yok. Yani hukuken böyle bir teklife gerek yok."
‘YASAL DÜZENLEMEYLE ÖNÜNE GEÇEMEZSİNİZ’
Başörtüsü konusunda anayasal bir sorun olmadığını, anayasanın 70’inci maddesinin, “Kamu hizmetine girmede hizmet gereklerinden başka bir nitelik aranamaz” dediğini hatırlatan Günday, “Hizmetin gerektirdiği nitelik de nedir, liyakattir. Burada başka bir şey arayamazsınız Bu liyakata uyulmuyor mu? Şu kılıkta olan bu kılıkta olan liyakatlidir, liyakatsizdir diyemeyiz. Benim düşünceme göre bu haklar güvence altına alınmış durumdadır” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu’nun ne düşündüğünü bilmediğini belirten Günday, CHP’nin “Bunlar tekrar iktidara geldiğinde bizim 20 yıl içinde elde ettiğimiz kazanımları ortadan kaldırırlar mı” gibi bir söylemin önüne geçmek için bu adımı atmış olabileceğini söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama siz böyle bir yasal düzenlemeyle bunun önüne geçemezsiniz. Diyelim ki böyle bir yasal düzenleme yok. Bu yirmi yıl içinde başörtülülere tanınmış hakları siz zaten ellerinden almaya kalkıldığında zaten bu hukuksuzluk olur."
CHP’NİN TEKLİFİ NE DİYOR?
CHP tarafından Meclis’e sunulan üç maddelik ‘Kadınların Yürüttükleri Mesleğin İcrası Kapsamındaki Kılık ve Kıyafeti Giymek Dışında Herhangi Bir Zorlamaya Tabi Tutulamaması Hakkında Kanun Teklifi’ şu şekilde:
MADDE 1: Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz.
MADDE 2: Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3: Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.