Behçet Çelik: Çocuklar 'ayıp' kelimelere bayılıyorlar

Behçet Çelik ile çocuk edebiyatını konuştuk. Çelik " İyi dil ile kastım çocukların örnek almaları gereken “güzel Türkçemiz”le yazılması değil" dedi.

Abone ol

Behçet Çelik, Türkçe edebiyatın önemli öykücüleri arasında sayılıyor. Gün Ortasında Arzu (2007) adlı kitabıyla 54'ncü Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazandı.  2010 yılında yayımlanan Diken Ucu adlı hikâye kitabıyla Haldun Taner Öykü Ödülü'nü kazandı. Sınıfın Yenisi (2011) adlı bir de gençlik romanı yayımlayan Çelik ile çocuk kitabı "Çantasızlar Kampı" ve çocuk edebiyatı üzerine konuştuk. Çelik "Çocuklar oyun oynarken farklı bir gerçeklik düzleminde var oluyor gibidirler. Hikâyelerin de benzer biçimde onların dünyasında yetişkinlerden farklı bir etkisi varmış gibi geliyor bana – hikâyeye, masala düşkünlükleri hatırlayalım" dedi.

 Sizi, çocuk kitabı yazmaya iten motivasyonlar nelerdir?

2011’de Sınıfın Yenisi isminde bir gençlik romanı yayınlamıştım; o zamandan beri çocuk kitabı da yazmak istiyordum. Birkaç nedenle: Öncelikle öteden beri yazageldiğim tarzın dışında bir tür olduğu için istiyordum. Gençler için yazarken hem zorlanmış hem de bilmediğim bir alanda bir şeyler yapmaya çalışmanın heyecanını duymuştum. Çocuklar için yazmanın da benzer bir deneyim olacağını düşündüm. Aynı şekilde gençlik romanını yazdığım dönemde ister istemez o yaşlardaki hallerimi hatırlamak durumunda kalmıştım, bu da hoş bir deneyimdi. Kendi hikâyemi kurmaca hikâyelerle karıştırmanın, iç içe geçirmenin hafızayı tetikleyen bir yanı var, çocuklar için yazmanın da böyle olacağını tahmin ediyordum. Öyle de oldu. Bir de özel bir motivasyonum vardı: Yeğenlerim. Yurtdışında yaşayan ikiz yeğenlerim var. Türkçe kitap okuma konusunda onları motive edecek bir şey olacağını düşündüm.

Öykü kitaplarınız ile birçok okura hitap ediyorsunuz. Yetişkin kitapları ile çocuk kitapları arasındaki anlatım farkı nasıldır?

Çok temel bir fark var. Okurunuzun dikkatinin çabuk dağılabileceğini akıldan çıkartmamanız gerekiyor, üstelik okurunuzun okuma deneyimi az, dille ilişkisi farklı. Onların ilgisini çekebilmek, odaklanabilecekleri bir hikâye bulmak çok önemli ama aynı zamanda metnin dilinin de onlara hitap etmesi, en azından onlar kaçırmaması gerekiyor. Yaygın bir inanış var. Çok basit bir dille, kısa cümlelerle yazdığınızda çocuklara okuyabilecekleri bir metin sunmuş olursunuz. Oysa söz ettiğim nedenlerle çocuklar için yazmak çok daha disiplinli bir çaba istiyor. Ursula K. Le Guin de kendisiyle yapılan bir söyleşi de bunun altını çiziyor. Müsaadenizle aynen alıntılamak istiyorum: “Çocuklar için yazmaya yönelik aynı derecede, hatta daha kötü bir ukalalık söz konusu. İnsanlar çocuk kitabı yazdığımı öğrenince sık sık, ‘Ben de aynısını yapmayı düşünüyorum,’ diyorlar. Bu, bir dansçıya gidip boş zamanlarımda ben de bale yapmayı düşünüyorum, demek gibi bir şey.

Behçet Çelik, Çantasızlar Kampı, Günışığı Kitaplığı

İnanılmaz ukalaca. Çocuk edebiyatı, şiir yazmak kadar sıkı bir disiplindir.” (Ursula K. Le Guin’le Konuşmalar, derleyen: Karl Freedmen, çev: Burcu Erdoğan, Agora Kitaplığı, 2016) Le Guin’in sözünü ettiği ukalalık çocukların henüz olgunlaşmamış yetişkinler olarak görülmesinden kaynaklanıyor, oysa onları yetişkinlerle kıyaslayarak tanımlamak yerine kendine özgü özellikleri olan bir birey kategorisi olarak görebilmek lazım. Çocukları alıp götüren kitaplarda alttan alta bunun sezdirildiğini sanıyorum.

Yetişkin kitapları ile çocuk kitapları arasındaki anlatım farkı özellikle yetişkinlerin ve çocukların dille ve metinle ilişkilerindeki farklılıktan kaynaklanıyor. Şunu da iddia edebiliriz sanırım. Çocukların dünyasında oyunun çok önemli bir yeri var, onların temel meşgalesi oyunları desek yanlış olmaz. Çocuklar oyun oynarken farklı bir gerçeklik düzleminde var oluyor gibidirler. Hikâyelerin de benzer biçimde onların dünyasında yetişkinlerden farklı bir etkisi varmış gibi geliyor bana – hikâyeye, masala düşkünlükleri hatırlayalım. Çocuk kitaplarının farkı, bu kitapların okurlarının anlatılan hikâyeye verdikleri önemden, onu koydukları yerden de kaynaklanıyor. Onlar için hikâyenin akıcılığı galiba daha önemli. Hikâyenin akışı da sadece olayların sıralanışına bağlı değildir, akışın ivmesini belirleyen aynı zamanda anlatımdır.

'SEVMEDİĞİ KİTABI BIRAKABİLMELİ'

Çocuklara kitap sevgisi aşılamak için neler yapılmalıdır?

Öncelikle çocukların kitaplara kolaylıkla ve ücretsiz erişiminin sağlanması gerekir. Ayrıca herhangi bir kitaba erişim de yeterli değildir, çocukların geniş bir çeşitlilik içerisinde kendilerine yakın gelecek kitapları bulabilecekleri mekânlar yaratılmalı, yani çocuk kütüphaneleri artmalı. Çocukların kitap okumayı bir görev olarak görmemeleri gerekir, oysa bizim eğitim sistemimiz daha çok tersi bir etki uyandırıyor. Çocuğun sevdiği kitaba ulaşabilmesinin kolay olması gibi, sevmediği kitabı da okumadan bırakabilmesi ve bir başka kitaba geçebilmesi gerekir.

Daniel Pennac’ın Roman Gibi’sinde yer alan “Kitap Okurunun Hakları”ndan biridir, “bir kitabı bitirmeme hakkı.” Çocuklara bu hakkı vermediğimiz ve onlara ellerine tutuşturduğumuz her kitabı başta sona okumaya zorladığımız takdirde okuma sevgisi değil, kitap nefretini aşılarız. Ayrıca bizim belirlediğimiz iyi/kötü ayrımlarını da bir tarafa bırakmak gerekir. Bırakalım ne okuyacaklarına kendileri de karar versinler. Kendimden ve pek çok arkadaşımdan biliyorum, okuma sevgisini Tommiks, Teksas okuyarak kazandık biz.

Çocuk kitaplarının görsel kısmını nasıl buluyorsunuz? 

Çok anladığım bir konu değil bu, ama görebildiğim kadarıyla nitelik giderek artıyor. Görsel-işitsel medyayla çok küçük yaşta tanışan çocuklar için görsellik önceki kuşaklara göre daha önemli olsa gerek. Yayınevleri de bunun farkındalar, gerek kitap kapaklarında gerekse iç sayfalarda görselliğe önem veriyorlar. Yayın teknolojisinin de gelişmesiyle görsel açıdan harika çocuk kitapları yayınlanır oldu. (Böylesi kitapların maliyetinin ve ederinin yüksek olduğunu da hatırda tutmak lazım.) Bizim ve bizden önceki kuşakların bunları kıskandıklarından eminim.

ÇOCUK EDEBİYATININ ALT TÜRLERİ OLUŞUYOR

Çocuk edebiyatının son beş yılını nitelik açısından değerlendirebilirler?

Behçet Çelik, Sınıfın Yenisi, Günışığı Kitaplığı.

Takip edebildiğim kadarıyla nicel artışın yanında nitel bir artış da var son yıllarda. Büyük yayınevlerinin çoğu çocuk kitabı yayınlamaya başladılar. Üstelik birbirinin aynısı kitaplar yayınlamıyorlar; çeviri kitaplar da, telif kitaplar da büyük bir çeşitlilik gösteriyor. Çocuklara illa ders vermek gerekmediği, kitaplarla çocukların eğlenmek, oyun da oynamak istedikleri görüşü öne çıktıkça çocukların ilgisini çekebilecek hemen her şey kitaplara konu olmaya başladı. Sanki çocuk edebiyatının alt türleri oluşuyor gibi. Bu zenginlik de önemli bence.

Türkiye’de çocuk kitaplarına ilgi ne düzeyde? 

Şöyle bir gözlemim var: İnsanlar kendileri artık kitap okumuyor olsalar da çocuklarının kitap okumasını istiyorlar. Sanırım bu nedenle çocuk kitaplarının satışı ve gördüğü ilgi azalmıyor. Uzmanlığı sadece çocuk ve gençlik kitapları olan çok sayıda yayınevi var artık, bu yayınevlerinin ve yayınladıkları kitapların sayısı da azalmayıp artıyor. Bunlar ilginin kötü olmadığını düşünmemi sağlıyor, ama bunlar basit gözlemler sonuçta.

Bir çocuk kitabının olmazsa olmazları var mıdır? Nelerdir?

Bu konuda çocuk kitabı ile yetişkin kitabı arasında fark yok, olmazsa olmaz diyebileceğimiz şey, kitabın iyi bir dille kaleme alınmış olması. İyi dil ile kastım çocukların örnek almaları gereken “güzel Türkçemiz”le yazılması değil. Bazı çocuklar kitaplarda geçen küfürlere, “ayıp” kelimelere bayılıyorlar, buna hiç karşı değilim, hatta çocukların dünyasında bunlar var ise okudukları kitaplarda da olmasından yanayım. Beri yandan özensizce yazılmış, ne dendiğinin anlaşılmadığı kitaplarla çocukları bütün hayatları boyunca okumaktan uzaklaştırabileceğimizi de unutmamalıyız.