'Beklenen heyecan' doğmadı, diyor Bay Selvi

Bu iş zaten seçimde kullanılmak için yapılıyor. Evet, kesin bilgi:) Zira: Kandil’deki PKK varlığında şu son zamanda acilen operasyon yapılmasını gerektirecek bir değişim görülmedi. Yoksa Kandil’e operasyon için şart olan birtakım silah ve teçhizat TSK’nın elinde yoktu da gümrükten anca mı çıktı? Yoo. Son birkaç ay içinde ansızın yeni komutanlar yetişti ve bunlar daha önce akıl edilmemiş operasyon planları mı yaptı? Hayır.

Ümit Kıvanç yazar@gazeteduvar.com.tr

İktidar propaganda aygıtının görece mutedil vazifelilerinden Abdülkadir Selvi, “Kandil’e Türk bayrağını dikmek,” diye yazdı, “40 yıllık PKK ile mücadelemizin neredeyse, ‘Kızılelma’sıydı.” Ne hoş, değil mi? Abdülhamit, İttihat-Terakki, Teşkilat-ı Mahsusa, Enver, Talat, Ziya Gökalp, Nihal Atsız, Recep Peker, Alparslan Türkeş, Komandolar, Ülkücüler, İslâmcılar, Asena’lar, Rabia’lar, hepsi üstüste bindi, içiçe geçti…

Peki, niye oraya bayrak dikmek “Kızılelma”ymış: “Çünkü Kandil, PKK’nın beyni demekti. Kandil’in susturulması demek, PKK’nın belinin kırılması demekti.”

“Beyin” demek yanlış, bu bir. Herhangi bir örgütün “beyni” oradan oraya kolaylıkla geçer. İkincisi: Abdülkadir Bey bilmez mi, PKK’nin bir “mahsül”, bir sonuç olduğunu? “PKK’nın belinin kırılması” diyerek kastedilen her ne ise o hâsıl olduğunda meselenin sadece birkaç yıllığına görünüm değiştireceğini, sonra, kalındığı yerden veya başka yerden, her şeye tekrar başlanacağını?

Daha mühimi -ki, burada öbür vazifedaşlarından farklı olarak genellikle görece sâkin ve edepli bir görüntü veren Selvi de elindeki masumiyet kırıntısını yola saçıyor-, Selvi bilmez mi, PKK bugün kapısına kilit vurup, dükkânı kapattık, dese, devlet içinden birileri ne yapar eder yenisini kurdurmaya çalışır. Bu derin ve dallı budaklı -ve şüphesiz geniş izaha muhtaç- meseleye girmeyeceğim. Şunu demekle yetineyim: Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana Türkiye’de şekillenen devlet yapısı ve devlet-toplum ilişkisi, bir tür savaşsız sürdürülebilir değildir. Bu, asla “iç düşman”sız edemeyecek bir yapıdır. Toplumu hem devlete bağlayan hem de toplumun elini kolunu bağlayan meşhur “bekâ” motifinin özü, kaynağı, kanı, damarı, her şeyi budur. “Dört tarafımız”ın “düşmanla sarılı” oluşu yetmez, hep teyakkuzda olmayı, halkın büyük bölümünü devlet hizmetine koşmayı, muhbir yapmayı, lince hazır kitlelerin her kuşakta yeniden yetiştirilmesini içeren bir projedir bu devlet-toplum ilişkisi.

Geçiyorum, zira şu anda derdimiz başka.

AFRİN VE ÇANAKKALE

Abdülkadir Bey, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kandil operasyonunun başladığını açıkladı,” diye devam ediyor. “Nedendir bilinmez ama Kandil operasyonu henüz beklenen heyecanı oluşturmadı. Afrin harekâtında Mehmetçik’e çay yapan sakallı amcaları, börek açan teyzeleri, dolma saran anneleri, askerlik şubesine müracaat eden gençlerin oluşturduğu kuyrukları görüyorduk. Afrin’de bir milli şuur oluşmuştu. Seçim iklimi nedeniyle mi, yoksa iktidarın bunu seçimlerde kullanacağı propagandası mı etkili oldu tam bilemedim ama aynı heyecan dalgası yok.”

Önce yine yan konuyu gündemden çıkaralım. Afrin harekâtı dolayısıyla “oluşan” şu “millî şuur” nasıl bir şeydi? Çanakkale Savunması ile Afrin harekâtını bir tutan, dünyanın bu en mânâsız ve mesnetsiz ve tutarsız karşılaştırması aracılığıyla bizzat kendi tarihini küçülten, küçümseyen, onyıllarca, kimbilir kaç hükümetin, kaç muktedirin hükmetmek için kullandığı bir büyük kahramanlık motifini buruşturup minnacık hale getiren, düşüncesizce, kafasızca bir hamleydi. Dünyanın o esnadaki en güçlü deniz kuvvetine karşı hem sayısız kahramanlık hikâyesi barındıran hem de çok sonuç alıcı bir direnişi başarmış ve bunu yakın tarihinin önemli bir zafer motifi olarak toplumun bilincine yerleştirmişsin. Ülkede farklı toplumlar gibi yaşayan ve hemen her konuda birbirini yiyen farklı kesimler hep beraber bu motifi benimsemişler. Türklerle Kürtlerin, hattâ gayrimüslim azınlıkların dahi sahip çıktığı bir ortak değere dönüşmüş, “Çanakkale” savunması. Fakat sen tutuyor, uçağı, helikopteri, herhangi bir hava kuvveti, düzenli ordudakini andırır herhangi bir mekanize gücü, tankı topu olmayan bir kuvvetin elindeki toprağı ele geçiriyor ve bunu yakın tarihindeki en anlamlı askerî başarılardan biri ile aynı kefeye koyuyorsun. Üstelik, hangi sebeple olursa olsun, ele geçirdiğin, başkasının toprağı. Bırakın mutlaka gözetilmesi gereken ama bizim yerli-millî alışkanlıklarımız icabı zaten hesaba katılmasını bekleyemeyeceğimiz insanî kaygıları, Çanakkale savunması ile Afrin harekâtını aynı kefeye koymak, her ikisini de cân-ı gönülden benimseyip destekleyecek milliyetçi bir insan için de asla kabul edilemez olmalıydı. Pragmatik-oportünist zihniyetli bir devletçi için de. Zira ikisini yanyana getirdikçe “vatan savunması”nın anlamı üzerinden bir kıyaslama başlayabilir ve insanlar hangi durumda vatan savunması yapanın kim olduğuna, dışarıdan saldıranın kim olduğuna dair düşünmeye başlayabilirler.

YOKSA 'SEÇİMDE KULLANACAKLAR' MIYDI!..

Dönelim Selvi’nin açığa vurduğu gizil fikriyata. Açıkça şu: Kandil operasyonunun “heyecan” oluşturması “bekleniyor”muş, fakat bu olmamış. Acaba bunun sebebi, “iktidarın bunu (operasyon) seçimlerde kullanacağı propagandası”nın etkili olması mıymış?

Sondakinden başlayalım. “İktidarın bunu seçimlerde kullanacağı”, Bay Selvi’ye göre “propaganda”. Sahiden böyle mi? Yani iktidar bunu kullanmayacak, ama birileri propaganda maksadıyla böyle diyor; öyle mi? Size soruyorum Abdülkadir Bey; böyle mi?

Hepimiz biliyoruz ki, değil. Bu iş zaten seçimde kullanılmak için yapılıyor. Evet, kesin bilgi:) Zira: Kandil’deki PKK varlığında şu son zamanda acilen operasyon yapılmasını gerektirecek bir değişim görülmedi. Yoksa Kandil’e operasyon için şart olan birtakım silah ve teçhizat TSK’nın elinde yoktu da gümrükten anca mı çıktı? Yoo. Son birkaç ay içinde ansızın yeni komutanlar yetişti ve bunlar daha önce akıl edilmemiş operasyon planları mı yaptı? Hayır. Irak şu ana kadar set çekiyordu, şimdi izin verdi?? Böyle bir durum da yok. ABD önlüyordu, şimdi okey dedi?? Yoo. Rusya bilmemne yaptı?? Hayır, yapmadı.

Peki, Bay Selvi ve iktidarın faaliyetinin şahsî zenginleşme hesaplarıyla zinhar alâkası olmadığına, bu iktidar sayesinde eline tahakküm imkânı -ve bolca servet- geçirmiş insan müsveddelerinin ellerindekini kaybetmeme kaygısından kaynaklanmadığına, ne münasebet, tamamen yerli, millî, dinî, ulvî duygu ve amaçlarla yürütüldüğüne, üniforma giydirilip silahlandırılan yoksul çocuklarının birilerinin yeryüzündeki saltanatı sürsün diye değil vatan-millet için ölüme gönderildiğine inanmamızı isteyen öbür baylar, şu operasyonun zamanlamasına dair diyeceğiniz söz acaba nedir? Yahu zaten “seçimlerde kullanılmak” maksadıyla yapılıyor bu harekât, bütün dünyada buna başka anlam veren tek kimse yok; siz neden bahsediyorsunuz? Gelsin çatışmalar, şehitler, bayraklar… hem millet iktidardakilerin peşine takılsın hem de HDP’liler bir de buradan kıstırılsın.

Her şey zaten böylesine çıplak, basit ve iç kaldırıcıyken ve azıcık vicdan ve izan sahibi insan bu hakikatle yüzyüze gelmemek için yüzünü çeviriyorken, Abdülkadir Bey gidip o pis kokulu şeyi herkesin görebileceği yere döküyor. “Beklenen heyecan” ne, Bay Selvi? Kim “bekliyor”du? Nasıl bir “beklemek”ti bu?

Daha genel çerçevede bir soru: Orduyu polisi ve birtakım Anadolu şehirlerinde ve büyükşehir varoşlarında Türk-İslâmcı saldırganları ve linççi kalabalıkları Kürtlerin üzerine saldırtmadan nasıl hüküm sürülecek bu ülkede? Ve bu sorunun tipsiz, sevimsiz, hiç yıkanmayan, hep yerlere tüküren, karaktersiz eşlikçisi: Kürtlere saldırılınca oyların yükselmesi neden-nasıl bekleniyor?

Bir de olumlu soru, memleketin istikbali açısından: Kürtlerin hak arayışlarını, eşitlik taleplerini bir ölçüde anlayışla karşılayan, en azından Kürt düşmanı olmayan kesimlerin dahi PKK meselesini bundan ayırdığını, Kürt inşaat işçilerine veya HDP binalarına yapılan saldırıları asla onaylamayacak birilerinin de Kandil’e operasyonu -normal şartlarda- pekâlâ destekleyeceklerini biliyoruz. Kandil’e operasyon iktidarın doğal yandaşı kesimler dışından da destek bulabilirdi. Oysa şimdi, Bay Selvi’yi hayalkırıklığına uğratarak, “beklenen heyecan”ı yaratamıyor. Neden? Herhalde PKK birdenbire toplumda sempati yarattı da ondan değil.

Öyleyse neden?

Kısa vadeyi hesaba katan kısa vadeli cevap: Çünkü bu operasyon ve askerlerin sorumsuzca ölüme gönderildiği başka operasyonların, esas olarak, iktidara siyasî menfaat teminini hedeflediği görülüyor.

Uzun vadeli olursa hepimizin geleceğini aydınlatabilecek cevap: Askerî operasyonun esas meseleyi halletmeyeceği -nihayet- seziliyor.

Hangisi, bilmiyoruz. Her hâlükârda, “ölelim öldürelim, yeter ki iktidarda kalalım” hesabı yapmış birilerinin “beklediği” her ne melanetse bunun gerçekleşmemesi insanlık nâmına hayırlı.

Başka zaman başka yerde başka kan ve ölümlerle denersiniz şansınızı, Bay Selvi, takmayın kafaya; yazdığınızı yavaş ve dikkatlice okuyup ayna karşısına geçin. Belki şifa bulma ihtimaliniz vardır. Ben de şöyle yardımcı olayım: tıklayın.

Tüm yazılarını göster