Galiba bu turnuvanın en gevşek teknik adamlarından biri Roberto Martinez olmalı. Neredeyse kusursuz bir oyuncu topluluğu var elinde ve bu topluluk yine neredeyse savunma bahsini kusursuz hale getirmiş ama işin hücum boyutu sanki unutulmuş. Belki unutulmuş lafı hafif kalır, hücum adeta ihmal edilmiş. Düşünsenize, bir teknik adamın elinde iki kardeş Hazard’lar var; Lukaku ve De Bruyne var, Tielemans ve Witsel var ama aynı teknik adamın yaratıcı bir hücum planı yok. Roberto Martinez 90 dakika boyunca Lukaku’yu, Portekiz savunmacıların kucağına attı. İnsan biraz, Inter ve Conte tecrübelerine bakar.
Maçın ve oyunun en muhteşem anları, savunmacıların savunma prensiplerine yürekten bağlılıklarıydı. İtiraf etmek gerekirse, Portekiz’den böylesine kusursuz bir savunma beklemiyordum. Pepe’nin iki üç uzun vuruşunun dışında Portekiz savunası, her topu, rakibe hiç kaptırmadan ikinci bölgeye taşımayı bildi. Kanat ataklarının organizasyonun da savunmacıların büyük katkısı vardı.
Dörtlü savunma kusursuzluğa yakın bir alan savunması yaptı. Alanlar cetvelle çizilmiş gibi daraltıldı. Alan daraltmak ve arkaya rakip oyuncu kaçırmamak büyük bir dikkat ve özenli bir işbölümünün sonucu olarak ancak gerçekleşir. Bir taraftan Lukaku gibi belalı biriyle uğraşmak öte taraftan ne Lukaku ne de diğer Belçikalı hücumcuların savunma arkasına sarkmalarına izin vermemek, doğrusu derslik bir gösteriydi.
Almanya ve Fransa maçlarında tanık olduğumuz kör uzaklaştırıcı vuruşlar neredeyse sıfırlanmıştı. Gerek yerden gerekse de havadan özellikle de kafa ile atılan toplar çok isabetliydi.
Zaten Belçika golü de klasik bir savunma hatasından gelmedi. Kenar organizasyonun bir imkânı gole yol açtı. Gol, tek kelimeyle harikaydı. Uzaktan vuruşların estetik anlarından biriydi. Zamanı askıya alan, gümüş bir yılan burkulması gibi, emin ve kesin şekilde ağlarla buluştu.
Hem Belçika savunması hem de Portekiz savunması, bu turnuvada gözlemlediğimiz savunma oyunlarının kusursuzluğunu temsil etti. Portekiz’den farklı olarak Belçika üçlü savunmayla oynadı; ama top Portekiz’e geçtiğinde, Belçika üçlü savunmayı üç saniyede beşliyordu. Üçlü savunmanın önünde her zaman ikili bir merkez vardı ve bu merkez savunma önünü pürüzlerden arındırıyordu.
İki takımın savunma oyunundaki becerilerini ne kadar övsek az olur; ama aynı şeyleri hücum için söylemek mümkün olmaz. Ronaldo eski Ronaldo değil ve bana göre artık bu dinamik Portekiz ekibinin sırtında yük. Aynı Şeyleri Hazard kardeşlerin büyüğü için de söylemek mümkün. Bu iki yetenekli oyuncu, artık oyunun taleplerine cevap verecek durumda değil. Hazard tempoyu düşürüyor. Sırf Hazard oynuyor diye Lukaku maç boyunca rakip stoperlerine teslim oldu. Ronaldo ise, bloklar arası mesafenin açılmasına neden oluyor. Üç maçtır sırf Ronaldo’ya final vuruşu yaptırmak için ikinci bölgedeki oyuncuların hepsi, pozisyon hatası yapıyor.
Belçika iyi bir oyuncu gurubuna sahip ama teknik direktör ev ödevini iyi çalışmamış.