Belediye işçileri: 'Kod 29' çalışma hakkının gaspıdır, işimizi geri verin!
Valiliğin yaptığı güvenlik soruşturması nedeniyle 'Kod 29' gerekçe gösterilerek İzmir Büyükşehir Belediyesi'nden atılan 16 işçinin belediye önünde başlattığı oturma eylemi sürüyor. GazeteDuvar'a konuşan işçiler, Kod 29'un çalışma hakkının gaspı olduğunu belirterek, işlerine dönmek istediklerini dile getirdi.
Cihan Başakçıoğlu
İZMİR - İzmir Büyükşehir Belediyesi ile iştirakleri olan İZENERJİ A.Ş. ve İZELMAN A.Ş.’de çalışan 16 işçinin iş akitleri, İzmir Valiliği’nin haklarında başlattığı güvenlik soruşturması sonucunda 20 Ekim 2020 tarihinde “ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranış” maddesini içeren "KOD 29" gerekçesiyle feshedildi. 4 aydır işsiz olan DİSK/Genel İş Sendikası üyesi 16 işçinin, belediye binası önünde başlattığı direniş sürüyor.
İŞÇİLERDEN BELEDİYEYE: GÜVENLİK SORUŞTURMASI İLE İŞTEN ATMA HUKUKSUZDUR!
Direnişe çeşitli siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile sendika üyeleri de ziyaretleri ile destek verirken, belediye ile görüşen işçiler, durumu detaylı anlatarak, güvenlik soruşturması ile işten atmanın hukuksuz olduğunu, anayasal suç olduğunu, belediyenin buna aracı olmaması gerektiğini ve siyasi inisiyatif alması gerektiğini iletti. Ancak görüşmelerden henüz sonuç çıkmış değil.
'4 AY GEÇTİ OLUMLU BİR GELİŞME OLMADI'
Gazete Duvar'a konuşan direnişteki işçilerden Mehmet Aker, İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı sosyal projeler Daire Başkanlığı'nda yaklaşık 8 ay çalıştığını belirterek, yaşadıklarını şu şekilde anlattı: "20 Ekim'den sonra İZENERJİ'den aradılar. Şirkete gitmemizi söylediler. Gittiğimizde diğer 16 arkadaşımızı da gördük. KOD 29 etiketiyle iş akitlerinin feshedildiğini, güvenlik soruşturması ile feshedildiği söylendi. Belge imzalatılmak istendi. İmzalamayacağımızı söyledik. Daha sonra arkadaşlarla sendikamızda bir araya gelerek durumu anlattık. Hukuksal süreci başlatmış olduk. Olay yargıya taşınarak iş mahkemesine, idare mahkemesine başvurular yapıldı. Yaklaşık dört ay geçmesine rağmen olumlu bir gelişme olmadı."
'SENDİKA BELEDİYEYİ KARŞISINA ALMAK İSTEMEDİ'
Bu süreçte birkaç eylem yaptıklarını ancak İzmir depremi dolayısıyla eylemlerine ara verdiklerini söyleyen Aker, "Daha sonra sendika ile birlikte eylemlerimizi yapıp bir kamuoyu oluşturmak talebinde bulunduk. Sendika daha sonra buna pek yanaşmadı. Büyükşehir Belediyesi'ni karşısına almak istemedi" diye konuştu. İşçilerin bütün iyi niyetli girişimlerine rağmen belediyenin 'Kod 29' etiketiyle kendilerini kapının önüne koyduğunu söyleyen Aker, şöyle devam etti: "Kod 29 gibi bir madde ile atıldığınızda başka yerde iş bulma şansınız yok. Hem sizi kodlayıp etiketleyip işten atıyorlar hem de başka yerde iş bulmanızın önünü kapatıyorlar. Bu çalışma hakkının gaspıdır. Bundan dolayı biz arkadaşlarla karar aldık. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin önünde her gün oturma eylemi yapmaya karar verdik.
'KOD 29 UCUBESİNİN BİR AN ÖNCE KALDIRILMASI GEREKİYOR'
CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile görüşmeler oldu. Bunların neticesini bekliyoruz. Biz bu mağduriyetimizin ortadan kaldırması için eylemlerimize devam edeceğiz. Haktan, adaletten hukuktan yana olan herkesin yanımızda olmasını bekliyoruz. Çünkü burada gerçekten bir mağduriyet yaşatılmıştır. Kod 29 gibi bir ucubenin bir an önce kaldırılması gerekiyor. Çünkü bu işverenlerin elinde bir enstrüman. Bunu istediği gibi kullanabiliyorlar, yeni hukuksuzluklar yapabiliyorlar."
'VALİLİK SORUŞTURDU, BELEDİYE ATTI'
Direnişteki işçilerden Sosyal Yardımlar Şube Müdürlüğü'nde çalışan Tijda Kılıç da güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonrası işine son verildiğini belirterek, işten çıkarıldıktan sonraki süreçte sendika avukatları ile gerekli hukuki girişimlerde bulunduklarını ve belediyenin hiçbir açıklamada bulunmadığını ifade etti. Açılan davaların ardından süren yazışma süreçlerinde Valiliğin "Biz güvenlik soruşturmasını yapıyoruz. Belediyeye yolluyoruz. Belediye de işten çıkarıyor" biçiminde açıklaması yaptığını söyleyen Kılıç, belediyenin de bu işten çıkarmayı onaylar nitelikte mahkemeye yazı gönderdiğini kaydetti.
'İKTİDARIN TERSİNE SÖZ SÖYLEYEN HERKES TERÖRİZE EDİLİYOR'
Bu gelişmelerden sonra direnişe başlama kararı aldıklarını söyleyen Kılıç "İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bu hukuksuzluğu uygulamama yetkisinin olduğunu, bunun önünde durması gerektiğini biliyoruz. Hem Anayasa Mahkemesi kararı var, hem de Danıştay kararları mevcut. Yani hukuken bizim çalışmamızın önünde hiçbir engel yok" dedi. "İyi niyet, ahlaki değerlere uymamakla suçlanıyoruz. Ben bir kadın olarak ahlaksızlıkla suçlanıyorum" diyen Kılıç, iktidarın sözünden başka söz söyleyen herkesin bu biçimde terörize edildiğini ve yaşamdan soyutlanmak istendiğini kaydetti.
'BU HUKUKSUZLUĞA CHP'NİN ORTAK OLMAMASINI İSTİYORUZ'
Kod 29'un bir tecrit politikasının ürünü ve bir fişleme çalışması olduğunu belirten Kılıç, şöyle devam etti: "Bizlerin güvenlik soruşturması yok aslında, istihbarat raporları var. Çünkü Valilik emniyet yazısı yollamış mahkemeye, bunu avukatımız aracılığıyla gördük. Bu yazılarda katıldığımız eylem, etkinlikler, basın açıklamaları, daha önce hakkımızda yürütülen ama beraat ettiğimiz davalar var. Dolayısıyla aslında tamamıyla soyutlanıp, bir şekliyle çalışmamızın önüne geçilen bir süreç var. Emekten yana olan herkesi yanımızda olmaya çağırıyoruz. Bu hukuksuzluğa CHP'nin ortak olmamasını istiyoruz."
'KOD 29 İŞVERENLERİN SIĞINACAĞI BİR LİMANA DÖNÜŞTÜ'
Kültür Sanat Şube Müdürlüğü'nde çalışan ve işten çıkarılan Fırat Can Kalyon ise Ocak 2020'de işe başladığını ve Ekim 2020'de arkadaşlarıyla beraber işten çıkarıldığını anlattı. Kod 29 ile işten çıkarıldıkları için iş bulmalarının çok daha zorlaştığını söyleyen Kalyon şöyle devam etti: "Kod 29 aynı zamanda pandemide işten çıkartma yasağına rağmen işverenlerin işçileri tazminatsız bir şekilde işten çıkarabilmek için sığınacakları bir limana dönüştü. Bu sebeple de zaten başka yerlerde iş bulmamızın da ciddi anlamda zorlaştığı bir süreç yaşadık. Keza zaten işten atılmamızda baştan aşağı hukuksuz.
'CHP'Lİ BELEDİYELER BU HUKUKSUZLUĞA ALET OLMAMALI'
İşimize geri dönene kadar direnişi bitirmeme kararı aldık. Sorun çözülmediği taktirde direnişimizi boyutlandırarak devam edeceğiz. Sosyal belediyecilikten, adaletten hukuktan yargının bağımsızlığından bahsediliyorsa eğer bu hukuksuzluğun bir an önce telafi edilmesi lazım. Bu bir fişlemedir. En temel hak olan çalışma hakkımızın elimizden alınmasıdır. Buna hiçbir belediyenin özellikle de CHP'li belediyelerin alet olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Tüm İzmir demokratik kamuoyunu yanımızda olmaya çağırıyoruz."