Önce hukuk hocalarıma sitemimi tekrarlayayım: Bize hiçbir şeyi doğru öğretmemişsiniz, öğrettiğiniz hukuk ise yaşadıklarımız ne? Yaşadıklarımız hukuk ise öğrettikleriniz ne?
İki anti-hukuk işlemi var bu yazıda; ilki bir mahkeme kararı ikincisi bir idari karar. Biri kurumlarda biri toplumda açılan hasarla ilgili.
I
Hemen teslim edeyim: İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nin İBB’deki teftiş hakkında yürütmeyi durdurma kararı vermesi çok ama çok şık bir hareket, bir anti-hukuk şıklığı. Zirve: Kararı talep için başvuranlar, başvurdukları işlemin “taraf”ı değil. Başvuru, idari mahkemeye başvuru için gerekli özelliklere sahip değil. Hakkında hüküm çıkarılan konu, mahkemenin yetkisinde değil. Verilen hüküm bir hükmün gerektirdiği hiçbir gerekçeye sahip değil, üstelik temel bir kuralı çiğniyor: İdarenin yerine geçemezsin, yerindelik denetimi yasağı (bu iktidar döneminde) Anayasa’da vurgulandı.
İMAMOĞLU YETKİLİ Mİ?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun görevlendirdiği müfettişlerin çalışması, İstanbul 4. İdare Mahkemesi kararıyla durduruldu. Başvuranlar, İBB meclisinin iktidar partisinden iki üyesi.
İmamoğlu müfettiş görevlendirdiğine göre bu bir teftiş işlemi. Yetkisi var mı? Belediye başkanının yetki ve görevlerini düzenleyen kanuna göre evet; 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 18’inci maddesinin a) bendi çok açık. (Maddenin tamamı NOTLAR bölümünde var.)
MÜFETTİŞLERİN YETKİSİ VAR MI?
Müfettiş teşkilatta görevli zaten, onu sevk-idare yetkisi başkanda. Belediyenin hak ve menfaatlerini korumak da görevi. Maddenin i bendi de şöyle: “Belediye personelini atamak, belediye ve bağlı kuruluşlarını denetlemek.”
Başkan, denetleme görevini yapıyor, yetkisini kullanıyor. Müfettiş kim? O da mevzuatta açık. Yetkisi ne? O da mevzuatta açık. Bilgi alır, belge (aslını, suretini) alır, defterleri inceler gerekli gördüğü şeyi kopyalar yani “suretini” alır, dahası aslını bile alır. Sadece İBB müfettişleri değil, bütün müfettişler alır. Yoksa ona teftiş mi derler?
MAHKEME NE DEDİ?
Müfettişler işe koyuluyor, dijital verileri filan kopyalıyor. Kopyalar. Kanun açık. Başkan talimatı veremez, müfettiş de kopyalayamaz derseniz, biri böyle bir şey derse, başkana görev de yapamazsın yetki de kullanamazsın demiş olur.
Bu yürütmeyi durdurma kararı tek koşulda hukuka uygun olurdu: Başkan, başka bir kurum hakkında bunu isteseydi. Mesela seçildiği için delirip MİT hakkında teftiş isteyebilirdi ya da TSK ya da olmadı Kayseri Belediyesi… Heyhat, o kendi yönettiği belediyede bu işi yapma gafletine düştü!
KAT KAT KATMER HATALAR
Yürütmeyi durdurma kararında, belediyeden neden böyle işlem yapıldığının izah edilmesi isteniyor, hani mantıklı bir nedenin varsa yürütmeyi durdurma kararımı kaldırırım gibilerinden. Hatalı karar, içinde hatanın da hatasını barındırmak zorunda elbette, idare mahkemesi, hiçbir kuruluşun yerine geçemez, yerindelik denetimi yapamaz, yerine geçip iş yapamaz, talimat veremez. Mevzuat açık: Başkanın yetkisi var, kullanmış. Müfettişin yetkisi var kullanmış. Kurum, başkan eliyle kendi kendisini denetliyor. İlhan Cihaner’in deyimiyle bu bir iç denetim ve üçüncü kişilerin “zarar” görme ihtimali yok. Yani taraf olabilecek bir üçüncü kişi yok.
Kurumun içinde olanların da denetimi engellemek, denetleyene zorluk çıkarmak, denetleyeni çalıştırmamak gibi bir yetkileri yok; teftiş kurulu yönetmeliği tam aksini söylüyor: Herkes denetleyene yardımcı olmak zorunda, zorluk çıkarmamak zorunda, bilgi isterse bilgi, belge isterse belge vermek zorunda. O halde bu işlem birilerinin zoruna gitse bile mahkemenin kendisini araya sokacağı hiçbir boşluk yok.
İdare mahkemesinin kararı keenlemyekündür. Hukuken bir şey ifade etmez. Zaten anti-hukuk, hukuk hariç her şeyin yargı eliyle dizayn edilmesinden, hizaya getirilmesinden çıkıyor. Tüm kuralların, prosedürlerin tersine çevrilmesiyle. Hukuken imkansız kararlar (YSK’nin KHK ile atılanlara dair işlemi gibi) hukuk kurumları eliyle alınıyorsa o kararların hukukta bulamadığımız anlamlarını siyasette buluruz. Hukuken tamamen dilsiz olan bu karar, siyaseten çok konuşkan ama: İmamoğlu’na seçildin ama yönetemezsin diyor. Senden büyük iktidar var diyor. Allah başımızdakilere zeval vermesin diyor.
II
'BABA NE OLUYOR'
Bir karar daha var. Uygulanmış bile. Yok, mahkeme değil idari karar. Ona karşı mahkemeye gitme imkanı da yok. Sivil ölümün çocuk diye bir şey bilmediğini gösteren karar.
Euronews çalışanı meslektaşım Büşra Taşkıran, mesleki açıdan iyi ama içeriği insanı sarsan bir habere imza attı. Özet: Bir karı koca çocuk ister, olmaz. Koruyucu aile olmaya karar verirler. Çocuk çocuktur, bizim genlerimizden olması şart mı diyen şu onur ve sevgi dolu insanlardan. Sonra işte çocuğu büyütmeye başlarlar. KHK ile baba işten atılır. Devlet, “sivil ölüm” nidalarına sessiz kalacak değil ya, gider çocuğu alır. “Çocuğumu almayın diye yalvardım.” Ağlar baba. Gelenler, “Devlet görevlisiyiz” der, onlar da ağlar. Çocuk dört yaşındadır ama anlar. “Baba ne oluyor. Baba sen ağlama.”
İKİNCİ KEZ BABASIZLIK
Baba konuşuyor: “Çocuğuma ikinci kez annesizliği babasızlığı yaşattılar. Kimsesiz birçok çocuk bekliyor. Bir daha yaşasam tekrar tekrar yaşasam yine koruyucu aile olmak istiyorum. O çocuklar bunu hak ediyorlar."
Anti-hukuk anti-yaşam işlemlerin ortak adı bir yanıyla. önce baba öldürülmüştü, sivil ölümle. Şimdi çocuğa kastedildi. Hiçbir mahkeme kararı olmadan hayatları karartılan KHK’lilere reva görülenler bir an önce durmazsa, KHK’li olmayanlar da kendini her an bu kampta bulur. İşinden olur. Aşından olur. Çocuğundan olur.
Biyolojik anne babalara saygısızlık olmasın ama gönüllü anne baba olmanın kıymetini ayaklar altına alıyorsanız, o her lafta pek yücelttiğiniz aileyi kendi elinizle imha edersiniz.
KAN HUKUKU, KANUN HUKUKU
Ha, sizinki “kan” hukukuysa o başka: Aynı kandan olmayanların bir arada yaşaması zaten sizi ilgilendirmiyor diyorsanız, boy ya da aşiret kadar bile hukuk üretemezsiniz. O dilden düşürmediğiniz Osmanlı bile, “Ata cürmü için evlada zulüm olmaz” derdi. Mevleviler, “Padişahım, kan eyle kanun eyleme!” nidası, bir kötülük yapsan bile onu “kanun haline getirme”, kini kurumsallaştırma derdi.
KHK’liye “aynı kandan değil” diye babalık yaptırmayan, seçilmiş başkana “aynı partiden değil” diye başkanlık yaptırmayan hukuk, toplumları da kurumları da yerle yeksan etmez mi? Mutsuz etmek istedikleriniz zaten mutsuz, siz de hiç mutlu değilsiniz. Baba ağlıyor, çocuk ağlıyor, anne ağlıyor. Toplum kan ağlıyor. Görmüyor musunuz?
NOTLAR
1-Büyükşehir belediye başkanının görev ve yetkileri başlıklı 18’inci maddenin tamamı şöyle:
Madde 18- Büyükşehir belediye başkanının görev ve yetkileri şunlardır:
a) Belediye teşkilatının en üst amiri olarak belediye teşkilâtını sevk ve idare etmek, beldenin ve belediyenin hak ve menfaatlerini korumak.
b) Belediyeyi stratejik plâna uygun olarak yönetmek, belediye idaresinin kurumsal stratejilerini oluşturmak, bu stratejilere uygun olarak bütçeyi hazırlamak ve uygulamak, belediye faaliyetlerinin ve personelinin performans ölçütlerini belirlemek, izlemek ve değerlendirmek, bunlarla ilgili raporları meclise sunmak.
c) Büyükşehir belediye meclisi ve encümenine başkanlık etmek, bu organların kararlarını uygulamak.
d) Bu Kanunla büyükşehir belediyesine verilen görev ve hizmetlerin etkin ve verimli bir şekilde uygulanabilmesi için gerekli önlemleri almak.
e) Büyükşehir belediyesinin ve bağlı kuruluşları ile işletmelerinin etkin ve verimli yönetilmesini sağlamak, büyükşehir belediyesi ve bağlı kuruluşları ile işletmelerinin bütçe tasarılarını, bütçe üzerindeki değişiklik önerilerini ve bütçe kesin hesap cetvellerini hazırlamak.
f) Büyükşehir belediyesinin hak ve menfaatlerini izlemek, alacak ve gelirlerinin tahsilini sağlamak.
g) Yetkili organların kararını almak şartıyla, büyükşehir belediyesi adına sözleşme yapmak, karşılıksız bağışları kabul etmek ve gerekli tasarruflarda bulunmak.
h) Mahkemelerde davacı veya davalı sıfatıyla ve resmî mercilerde büyükşehir belediyesini temsil etmek, belediye ve bağlı kuruluş avukatlarına veya özel avukatlara temsil ettirmek.
i) Belediye personelini atamak, belediye ve bağlı kuruluşlarını denetlemek.
j) Gerektiğinde bizzat nikâh kıymak.
k) Diğer kanunların belediye başkanlarına verdiği görev ve yetkilerden büyükşehir belediyesi görevlerine ilişkin olan hizmetleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak.
2- İBB Teftiş Kurulu Yönetmeliği maddeleri.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Teftiş ve Denetime Tabi Olanların Sorumluluk ve Yükümlülükleri
Teftiş ve Denetime Tabi Olanların Sorumluluk ve Yükümlülükleri
Madde 24- (1) Teftiş ve denetime tabi olanların sorumluluk ve yükümlülükleri aşağıdaki gibidir.
a) Büyükşehir Belediye teşkilatıyla, bağlı kuruluşlarda ve Başkanlığın yönetimi ve denetimi altındaki kişi, kurum ve kuruluşlarda görevli bulunan ve denetime tabi kişiler, istendiğinde her türlü bilgi, belge, defter ve dosyaları, para ve para hükmündeki evrak ve senetleri, her türlü mal ve eşyayı müfettişe hemen göstermek, inceleme ve saymasını kolaylaştırmakla yükümlüdürler. Müfettişin görevini en iyi ve uygun bir şekilde yürütebilmesi için birimin üst yöneticisi gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Görevliler bu ödevin yerine getirilmesini, üstlerinden izin almak ya da benzeri hiçbir sebeple geciktiremezler.
b) Müfettişler, görevlerini yaparken, herhangi bir yolsuzluğun kanıtı olması halinde gizli de olsa kayıt ve belgelerin duruma göre örneklerini veya asıllarını almaya yetkilidir. Asılları alınan belgelerin müfettişlerin mühür ve imzasıyla onaylı örnekleri, dosyasında saklanmak üzere belgenin alındığı yere verilir.
3- Bu vahim hadisenin haberi için, meslektaşıma tebrik ve teşekkürlerimle beraber
4- Yürütmeyi durdurma kararı.