Belki de tutuklu meslektaşlarımızı son görüşümüzdü
Ahmet Şık son iki KHK’nın ardından durumun daha da vahim bir hal aldığının farkındaydı. O duruşma salonuna belki son kez getirildiğinin de. Bu nedenle konuşmak istedi bence. Bundan sonra tek tip kıyafet dayatmasıyla hem savunma hakkı elinden alınacak hem de aileleriyle yüze ya da telefonda görüştürülmeyecek olan tutuklular dışarıdaki durumun vahametini bizlerden çok daha iyi görüyorlar.
Bu dönem yaşananları unutturmamak, tarihe not düşmek için ne
yapmalıyız diye kafa yoran varsa cevabım, bugünlerin
yargılamalarını yazmaktır. Bu davaları izlemek, anlatmak ve
unutturmamak gerekiyor. 2017 yılının son haftasında Çağlayan
Adliyesi’nde, 27’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Cumhuriyet
gazetesi davası da tarihe not düşülen duruşmalardan biriydi.
Bizimle alenen dalga geçildi. Sanıkların, sanık yakınlarının
hakları yok sayıldı. Birilerinin kişisel kavgalarını, hırslarını
ideolojik perdelemelerle nerelere vardıracaklarını gördük. Mahkeme
Başkanı Ahmet Şık’ı “sana siyasi savunma yaptırmam!” diyerek
salondan çıkarttı sonra da Kayahan şarkısıyla duruşmayı erteledi.
Özetle yine bir sürü hak ihlaline ve acayipliğe tanık olduk.
Anlatalım ki unutulmasın!
Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, İcra
Kurulu Başkanı Akın Atalay, muhabiri Ahmet Şık, muhasebe çalışanı
Emre İper ile Ahmet Kemal Aydoğdu’nun tutuklu yargılandığı 19
sanıklı davanın 5’inci duruşması görüldü dün.
Murat Sabuncu ile Akın Atalay 422 gündür, Ahmet Şık 361 gündür,
Emre İper ise 264 gündür tutuklu.
Bu kadar uzun tutukluluktan sonra unutmuş olanlara hatırlatalım,
iddianame ‘Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının değişmesi’
üzerine kurulu. Şaka gibi ama gerçek! Hükümete yakın yayın
organlarındaki iddialardan oluşmuş bir iddianameyle karşı
karşıyayız.
Duruşma öncesi adliye önündeki
basın açıklamasında konuşan Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran,
“Son iki KHK, hukuk devletinin tabutuna çakılan son çividir”
dedi.
31 Ekim’deki duruşmada, ByLock kullanıcısı olma suçlaması
yöneltilen sanık Emre İper’in bilirkişi raporunun beklenmesine,
tanıkların dinlenmesine karar verilerek duruşma 25-26 Aralık
tarihlerine ertelenmişti. İki ay sonraki duruşma başlar başlamaz
anladık ki neredeyse bunların hiçbiri gerçekleşmemiş.
Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ konuşmasına "Dosyada
eksiklikler var" diyerek başladı. Sonra durum giderek tuhaflaştı.
Bir yargılamada ilk kez duyduğum konuşmalara şahit oldum. Örneğin
Mahkeme Başkanı, hakkında zorla getirilme kararı bulunan
Cumhuriyet’in eski çalışanı gazeteci “tanık” Mehmet Faraç’la
yaptıkları telefon görüşmesi sonrası zorla getirme kararını
kaldırdıklarını söyledi. İzleyici sıralarından yapılan “Allah
muhabbetinizi arttırsın!” yorumu boşuna değildi. Ahmet Şık’ın OHAL
KHK’sı ile Akdeniz Üniversitesi’ndeki görevinden ihraç edilen
akademisyen ağabeyi Bülent Şık duruşma öncesinde, “Temmuz ayından
bu yana tanıkları bekliyoruz ama gelmiyorlar ve onların katılmadığı
her duruşma tutukluluğun birkaç ay daha uzaması anlamına geliyor”
demişti. Gelen tek tanık ise kendisini sanık zannederek yazılı
“savunma (kendisi böyle söyledi)” hazırlamış olan Doğan
Satmış’tı.
DEDİKODULARI CİDDİYE ALAN BİR İDDİANAME
Cumhuriyet’in eski genel yayın yönetmeni danışmanı Doğan Satmış,
www.internethaber.com sitesine verdiği röportajda çok ciddi
iddialarda bulunmuş, “Cumhuriyet Vakfı’ndan Mustafa Balbay, Alev
Coşkun gibi Atatürkçü isimlerin tasfiye edildiğini, vakfı Akın
Atalay öncülüğünde bir ekibin ele geçirdiğini” söylemişti. Satmış,
Akın Atalay’ın kendisiyle birlikte bir grubu 15 Temmuz darbe
girişiminden bir hafta önce tasfiye ettiğini de öne sürmüştü. Aynı
röportajda Can Dündar’ın MİT tırları haberini tutuklanacağını bile
bile yaptığını da bir takım imalarla anlatan Doğan Satmış,
fevkaladenin fevkinin fevki açıklamalarıyla davanın tanığı olmayı
başarmıştı(!)
Aynı Doğan Satmış, duruşmadaki tanıklığında o röportajda
“anlamını aşan sözler söylemiş olabileceğini, yapılan haberlerin
gazetecilik faaliyeti olduğunu, hayatı boyunca FETÖ ile mücadele
etmiş bu gazetecilerin FETÖ ile bağı olduğuna inanmadığını”
söyledi.
Cumhuriyet gazetesinin avukatlarından Tora Pekin ile Doğan
Satmış arasındaki şu diyalog, iddianamenin dedikoduları nasıl
ciddiye aldığını ortaya koyması bakımından önemli:
Av. Tora Pekin: Bundan 3-4 yıl önce Akın
Atalay, Cumhuriyet Vakfı’nın yapısını değiştiren girişimlerde
bulundu demişsiniz. Siz Cumhuriyet’te miydiniz o tarihte?
Doğan Satmış: Hayır. Medyaya yansıyanlardan
biliyorum.
Tora Pekin: Akın Atalay’ın 15 Temmuz darbe
girişiminden haberdar olduğu imasında bulunuyorsunuz.
Doğan Satmış: Öyle mi? Böyle bir laf yok
orada!
TANIK DA “ŞÜPHELİ” İMİŞ
Avukat Tora Pekin, Doğan Satmış’a “Akın Atalay ve Murat
Sabuncu’nun şüpheli olduğu bir dosyada sizin de şüpheli olarak yer
aldığınızı biliyor musunuz?” diye sorduğunda Satmış şaşkın
görünüyordu. “Haberim yoktu, şimdi sizden duydum” diyebildi
sadece.
Mahkeme Başkanı bir arkadaşından söz eder gibi Mehmet Faraç’ın
kendisine saat 14 30’da geleceğini söylediğini belirterek duruşmaya
14 00’e kadar ara verdiğini duyurdu. İtiraz Ahmet Şık’tan geldi.
Şık, “Benim beyanlarım olacak” dedi. Mahkeme Başkanı Dağ, daha
sözlerine başlamamış olan Şık’ı uyarırken olacakların işaretini de
verdi. “Savunma dışına çıkarsan savunmayı sonlandırırım” dedi. Şık
ise sakince, “Bu dava bir siyasi linç davası. Bu nedenle siyasi
değerlendirmelerim de olacak” diye yanıtladı.
“AHMET’E SEN DİYEMEZSİNİZ! SİZ
DİYECEKSİNİZ!”
Ahmet Şık, Türkiye’de her 7 kişiden birinin şüpheli olduğunu
söyleyerek başladığı sözlerine şöyle devam etti,
“Çoğulculuğa değil çoğunlukçuluğa sırtını dayayarak
memleketin kendinden olmayanlarına değişik biçimlerde ve düzeyde
terörist muamelesi yapan bir iktidar var. Terörist muamelesini akıl
almaz suçlamalara dönüştüren iktidar güdümünde bir yargı
var.”
Tam bu sırada Mahkeme Başkanı Şık’ın sözünü kesti. Araya bir
izleyici girdi ve salon karıştı.
Mahkeme Başkanı: Böyle gidersen izin vermem!
Savunma kapsamında kalacaksan devam et!
İzleyici: Siz diyeceksiniz!
Mahkeme Başkanı: Kimse müdahale etmesin! Burası
forum değil!
İzleyici: Ahmet babanızın oğlu değil. Gazeteci
Ahmet Şık’a siz diyeceksiniz! Ona saygı göstermek zorundasınız!
Mahkeme Başkanı: Bu kişiyi dışarı çıkartın!
AHMET ŞIK’TAN MAHKEME
HEYETİNE: “UMARIM SİZ KENDİNİZ GİBİ BİR
MAHKEMEDE YARGILANMAZSINIZ!”
İzleyici zorla dışarı çıkarılırken Ahmet Şık’ın konuşması
Mahkeme Başkanı tarafından bir kez daha kesildi ve izleyici
sıralarından itirazlar, sloganlar yükseldi…
Ahmet Şık: Bu karanlık iklimi yaratanlar
kendileriyle ve kötülükleriyle yüzleşmenin ağır sonuçlarını
geciktirmek için de kendilerinden olmayanları, kendileri gibi
olmayanları, suçlarını ifşa edenleri suçluyorlar. Bu tablonun
ortaya çıkmasında AKP iktidarının en güçlü silahı kuşku yok ki
medyası oldu. El koymalar, satın almalar yoluyla iktidar
sözcülüğünü üstlenen bir medya inşa edilmişti.
Mahkeme Başkanı: Bu savunma değil. AKP
iktidarını gidin milletvekili olun, eleştirin. Bu dava siyasi dava
değil. Bu şekilde savunma yapmanıza izin vermem.
Ahmet Şık: Bu bir siyasi davadır. Siyaset,
medya, yargı eliyle yürütülen bir dava bu.
Mahkeme Başkanı: Sanığı dışarı çıkartın!
İzleyiciler: Bırakın sanık savunmasını yapsın!
Onu dışarı atamazsınız! Yuuuh!!!
Ahmet Şık: Umarım siz kendiniz gibi bir
mahkemede yargılanmazsınız!
İzleyiciler: Ahmet çıkacak yine yazacak! Ahmet
çıkacak yine yazacak!!!
Ahmet Şık: Bunların hesabını soracağız. Hepsi
yargılanacak!
Mahkeme Başkanı: Duruşmaya saat 14 00’e kadar
ara verilmiştir.
Duruşmanın ikinci celsesinde avukatlar ve sarı basın kartı
bulunan gazeteciler dışında hiç kimse, aileler dahi salona
alınmadı. Koridorun girişindeki bariyerlerden kimseyi sokmayan özel
güvenlik görevlilerine gazeteci olduğunu anlatmaya çalışanlar
arasında Özgür Gündem gazetesinin Yazı işleri Müdürlüğü'nü yaptığı
için hakkında 92 dava açılan ve 440 günlük tutukluluğun ardından 31
Ekim’de tahliye edilen İnan Kızılkaya da vardı. Kızılkaya güvenlik
görevlilerine, “Gazeteci olduğum için aylarca tutuklu kaldım. Şimdi
de sizi gazeteci olduğuma inandıramıyorum” diyordu.
Sarı Basın kartı engeline
takıldığı için duruşma salonuna alınmayan gazeteci İnan
Kızılkaya...
O sırada koridora baktım da tutuklanıp tahliye edilmiş,
yargılaması devam eden neredeyse herkes oradaydı. Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın damadı Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın RedHack
tarafından ele geçirilen kişisel e-posta hesabındaki bilgileri
haberleştirdikleri gerekçesiyle 323 gün tutuklu kalan gazeteciler
Mahir Kanaat ile Tunca Öğreten, “Büyükada tutuklusu” olarak tanınan
8 insan hakları aktivistinden Yurttaşlık Derneği kurucu üyesi Özlem
Dalkıran, yargılaması hâlâ devam eden Cumhuriyet’in Ankara
Temsilcisi Erdem Gül ve daha pek çok isim….
İkinci duruşma Ahmet Şık’sız başladı. Sanık avukatlarından
Fikret İlkiz’in Şık’ın salona getirilmesi talebi reddedildi. Sanık
avukatlarından Bahri Belen ise Şık’ın sözlerinin kesilmesinin
bundan sonra savunma yaparken kullanılan sözlerin kısıtlanacağı
tehdidini akıllara getireceğini vurgulayarak tarafsızlığını
yitirdiği şüphesi oluşması nedeniyle mahkeme heyetini tüm
Cumhuriyet tutukluları adına reddetti.
MURAT SABUNCU’NUN OĞLUNUN DOĞUM GÜNÜYDÜ
Yaklaşık 15 aydır tutuklu bulunan gazeteci Murat Sabuncu, oğlu
Muratcan’ın doğum günü olduğunu söyleyerek “15 ayda 3-4
kez gördüm onu. Türkiye’de kalemden başka bir şeyimiz yok. Biz
gazeteciyiz ve gazetecilik yaptık. Merhamet beklemiyoruz
sizden” dedi ve ekledi, “Ahmet’in 24’üncü
ayı. Daha önce de kaçak savcı Zekeriya Öz yüzünden 12 ay yattı.
Ahmet de ben de aylardır hep şu anı hayal ediyoruz. Çıkacağız ve
savunmamızı yapacağız. Bunu yaşayanlar anlar. Biz dik bakıyoruz
yüzünüze. Ahmet Şık Türkiye’nin en mert, en dürüst gazetecilerinden
biridir. Sözlerinin sonuna kadar bekleseydiniz Ahmet’in doğruları
söylediğini görecektiniz. Eğer izin verirseniz aşağı arkadaşımın
yanına gitmek istiyorum.” Akın Atalay da Şık’ın
sözlerinin engellenmesi nedeniyle yargı sürecine ve tanıkların
beyanına ilişkin görüşlerini ertelediğini söyledi; bir an önce
adliyenin alt katında yalnız bekleyen Ahmet Şık’ın yanına gitmek
istediğini belirtti.
Verilen aranın ardından Mahkeme Başkanı Dağ “Anlaşılıyor ki
Kayahan’ın şarkısı gibi bizimkisi kırık dökük bir aşk hikâyesi”
diyerek herkesi şaşkınlığa uğrattı. İzleyiciler “bizimle dalga mı
geçiyor?” diye düşünürken, “bu duruşmada dinlenmesi planlanan
tanıklar Mahmet Faraç, Leyla Tavşanoğlu ve Namık Kemal Boya’nın
dinlenmeyeceğini” belirten Başkan Dağ, heyetin reddi talebinin de
reddedildiğini açıkladı.
Dava 9 Mart 2018’e ertelendi. Daha da ilginci bundan sonraki
duruşmalar Çağlayan Adliyesi’nde değil Silivri’de görülecek.
TEK TİP DAYATMASI
Duruşmanın sonunda “Acaba Ahmet Şık hiç konuşmasaydı tahliye
çıkar mıydı!” gibi anlamsız soruları duyunca hiç tanımadığım o
insanlara yaklaşıp “kendinizi kandırdığınızın farkında mısınız!”
deyiverdim. Ahmet Şık son iki KHK’nın ardından durumun daha da
vahim bir hal aldığının farkındaydı. O duruşma salonuna belki son
kez getirildiğinin de. Bu nedenle konuşmak istedi bence. Bundan
sonra tek tip kıyafet dayatmasıyla hem savunma hakkı elinden
alınacak hem de aileleriyle yüze ya da telefonda görüştürülmeyecek
olan tutuklular dışarıdaki durumun vahametini bizlerden çok daha
iyi görüyorlar. Tek tip dayatmasını reddeden tutuklular artık
duruşmalara çıkarılmayacak. Yani tutuklu meslektaşlarımızı belki de
son görüşümüzdü bu duruşma.