'Benim Güzel Ailem' ve samimiyet arayan TRT
TRT’nin "buradan" kalemlere güvenmeyip öyküyü Kore’den satın alması ve televizyon tarihimize iz düşürmüş mahalle dizilerinin oyuncularına "buralılaştırması" nereden bakarsak bakalım epey tuhaf kaçmış.
TRT yaza yeni dizilerle giriş yapıyor. Erdal Özyağcılar ve Seray Gözler'in yanı sıra komedide yetenekli geniş bir oyuncu kadrosunu buluşturan 'Benim Güzel Ailem' de bu yapımlar arasında yerini aldı.
Sadullah Celen'in yönettiği ve Kore dizisi 'Once Again'den uyarlanan dizide üç ismin imzasını görüyoruz. 'Ekmek Teknesi'nde Süha rolünde tanıdığımız Baykut Badem ile '7 Numara'nın Ayten'i Ayça Mutlugil ve Rüya'sı Nuray Uslu yerli senaryoyu kaleme almışlar.
KONAK BAHÇESİNE GENİŞ AİLE SOFRASI
TRT son dönemde atılım yapmak için tekrar kolları sıvadı. "Tabii" adında bir çevrimiçi platform kurması, yine birkaç yıl önce arşivini erişime açması bu çabanın somut örnekleri olarak değerlendirilebilir. Ne var ki son günlerde bu çabadan ziyade Osman Kavala'nın canlandırıldığı bir dizide kara propaganda yapılması üzerine kişilik haklarına saldırıldığı yönünde eleştiriler öne çıktı. Dahası devlet televizyon kimliğinin siyasi atmosferde yaşanan gelişmelerle birlikte toplumun yalnız bir kesimine seslenildiği yayın anlayışına evrildiği görülüyor. Bunu aşmanın ve kültürel hegemonyayı karşı mahalleden almanın, hiç değilse dengelemenin yolları aranıyor. Zaten atılım niyetini de büyük ölçüde cevap verme çabasına bağlayabiliriz.
Peki, neler oldu? Evvela TRT 2 yayın hayatına döndü. 2000'lerin başında '7 Numara' ve 'Yeditepe İstanbul' dizileriyle yakalanan ruh arandı. Samimi mahalle ve aile anlatılarına yönelindi. Bu noktada en garanti çözüm komediyi ve aile duygusallığını kaynaştırıp "biz" olgusunu pekiştirmek böylece mahallelerdeki karşıtlığa son verip hegemonya tartışmalarını unutturmak. Bir yandan siyasi propaganda yapan, tarihi istediği doğrultuda yazan kanal diğer yandan uzlaşma formüllerini kenara itmiyordu. Doğu Demirkol’u başrolünde izlediğimiz 'Tutunamayanlar' geldi ki bu dizi aynı zamanda absürtlüğüyle 'Leyla ile Mecnun' efsanesini de andırıyordu. Ne var ki dizi pandeminin azizliğine uğradı ve reyting canavarına yenildi. Bir sonraki garanti çözüm devreye girdi: Konak bahçesinde geniş aile sofrası.
Bu kompozisyonu bir hatırlayalım. 80'lerden itibaren cumbalı ahşap evler, bazen üç dört katlı konaklar mahalle ve aileyi buluşturan samimiyet dizilerinin meskeni olagelmiştir. 'Kuruntu Ailesi', 'Perihan Abla', 'Süper Baba', 'Şaşıfelek Çıkmazı', 'Baba Evi', 'Ekmek Teknesi', 'Yeditepe İstanbul', 'Yedi Numara', 'Geniş Aile'... Liste satırlarca uzayabilir. Ayrıca semt ve apartman öykülerinin iki yıldızı olan 'Bizimkiler' ile 'İkinci Bahar'ı konak/cumbalı ev bahçesi sunmadığından anmadım.
Sofranın birliği, meskenin aileyi imlediği bu diziler "karşı mahalle" algısını değiştirecek, mahalleleri eşitleyecek belki hatta birleştirecek bir güce sahip...
TRT, uyarlama aile dizisini, '7 Numara'nın yönetmenine ve senaristlerine emanet ederek işi sağlama almış. Tabii evdeki hesap çarşıya uyacak mı, göreceğiz!
DENİZ, DERYA, DAMLA: EVLİLİĞİN ÜÇ HALİ... BİR DE FERDİ!
Dizinin konusunu kısaca aktaralım. Akyol ailesinin iki kızı Deniz ve Derya evliliklerini doludizgin sürdürürken son kızları Damla (Serra Pirinç) da evlilik arifesindedir. Duygusal baba Rasim (Erdal Özyağcılar) son anda bir aksilik çıkıp nikâhın ertelenmesini gönülden istemektedir.
Evlilik terapisti Deniz (Aycan Koptur), kendisi gibi terapist eşi Kaan'la (Barış Yıldız) "gül gibi" geçinip giderken tüm yaşamına karışan kayınvalidesi Feryel'den (Nergis Kumbasar) çekmektedir. İki çocuklu Derya (Meltem Pamirtan) ise eşi Nedim'den (Erdem Akakçe) şikâyetçidir, antidepresanlarla hayata tutunmaktadır, bir gün canına tak deyince evi terk edip ailesinin yanına döner. Akyol ailesinin tek oğulları Ferdi (Onur Buldu) de evliliğini yürütememiştir. Borçlandığı için tefeciler evini ve eşyalarını almışlar, karısı Öznur (Melis Babadağ) kızlarını da alıp onu terk etmiştir.
Damla'nın kınası küskünleri barıştırsa da nikâh günü gelip çattığında önemli bir problem ortaya çıkar. Sina, Damla'yı sevdiğinden değil annesini memnun etmek için evlenecektir ve Eda adında bir sevgilisi vardır.
Kendi hâlinde bir mahalle börekçisi olan Rasim ile karısı Canan (Seray Gözler) kızlarının mutluluğu için ne yapacaklardır?
HİKÂYE KORE'DEN, AİLE MAHALLEDEN
'Benim Güzel Ailem', Kore'den uyarlanmasına karşın tipik bir geniş aile dizisi. Çok çocuklu geleneksel aile konseptinden beslenen yapımda ilişkiler ve çiftler iyi kurulmuş. Aile terapisti çift esprisi, esrik kadının (Derya) varlığı, muzip evlat Ferdi örgüyü tamamlıyorlar. Merkezdeki öykü ise aynı zamanda yaz dizilerinin olmazsa olmazı "kadının ilgisiz adamı kendisine âşık etme" eksenine bağlanacak görünüyor. Dizide görümce-gelin ve kaynana-gelin çekişmeleri de dozunda ayarlanmış. Kaldı ki Damla'nın "zayıf gelin" arayan kayınvalidesinin ilerleyen bölümlerde tozu dumana katacağını söyleyebiliriz.
Bu ilişkilere komik tiplemeler eşlik ediyor. Seyircide sevimli dolandırıcı duygusu uyandıran Ferdi karakteri bir zamanların geniş aile dizisi En Son Babalar Duyar'da "Hallederiz Kadir" olarak tanınan Levent Ülgen'i andırıyor.
Dizide mahalle bağı da kurulmuş. Rasim'in börekçilik yapması arzu edilen samimiyet havasına hizmet ediyor zira ilk bölümde bir cenaze için 300 tane pide pişiren dükkân geleneğin, eski İstanbul özleminin tam ortasına yerleştiriyor. Yine kızının düğününde harmandalı oynamak için ders alan Rasim lokale gittiğini söylüyor. Bu lokal da mahallede yaşamın diri olduğunu kanıtlar nitelikte.
YEŞİLÇAM'DAN GÜNÜMÜZE SINIFSAL MESELELER
'Benim Güzel Ailem' bir yönüyle TRT komedilerini hele mahalle aile samimiyeti bildirip sıcaklık vadeden öyküleri referans alıyor ancak köklerini çok daha geriye, Yeşilçam'a dayandırmak mümkün. Özellikle 70'lerdeki Ertem Eğilmez güldürülerine. Bu filmlerde aile bağlarını sınayan ve anlatıyı güldürüden drama taşıyan unsur şüphesiz sınıfsal çatışmanın bir biçimde gündeme alınmasıydı. Ailenin yakışıklı oğlu 'Bizim Aile' filminde izlediğimiz gibi zengin bir kıza âşık olur, kızın babası çifti ayırmak için zalimlikler yapardı. Yahut kız 'Yalancı Yarim'de yaşandığı üzere geniş, yoksul ama onurlu ailenin biricik kızıyken hovarda gence gönlünü kaptırır, olaylar gelişirdi. Bu filmlerde aşkın önündeki en büyük engelin dönemin mücadelesine koşut şekilde sınıfsal ayrılık olduğu vurgulanır ancak sonlar tatlı bağlanıp zenginler ya kininin anlamsızlığını kavrayıp pes eder ya yoksulun sofrasında bağdaş kurardı. İlginç olan bilinçlenen tarafın sermayedar, ders verenin yoksullar olmasıydı.
Yüzü barışa dönük, sevdanın aşkınlığını öne çıkarıp yoksulu ahlaka dair nutuklara yönelten, didaktik ve domestik sınırlara hapseden bu "başka dünyaların insanlarıyız" söylemi Yeşilçam'ın günümüzdeki karşılığı sayabileceğimiz televizyon dizilerine sirayet etti. Son yıllarda izlediğimiz yaz dizileri de bu söylemin biraz daha hafifini içeriyor. Bir ayağı mahalleye basan kız diğer ayağını bir holdingten/ajanstan içeri atıyor, olanlar oluyor. Bu yaz dizileri tonton baba figürleri içermesine rağmen dersler vermiyor, sınıf barışı yakışıklı-kaslı erkeğin kollarında eriyip gidiyor. 'Benim Güzel Ailem'de de bu kurala uyuluyor ve maraza çıkaran tarafın zenginler olduğu görülüyor. Deniz'in kayınvalidesi Feryel egosu ile gelinini eziyor. Bu egonun sınıfsal bir arka planı var. Öte yandan Damla'nın müstakbel kayınvalidesi de kontrol altında tutacağı bir gelin arıyor. Bir bakıma oğluna mürüvvet değil rahatlıkla yönetebileceği bir kelepçe arayışında...
**
Seyirciye dokunmak isteyen devlet kanalı bir çeşit "öze dönüş" çabası sergilerken yüzde hesabını kenara bırakıp tüm vatandaşları seyirci olarak değerlendirmeyi arzuluyor olmalı. Ancak 'Benim Güzel Ailem komikten öte ironik bir yapım. Mahallede saadeti, ailede maziyi arayan; samimiyete varmaya çalışan TRT’nin "buradan" kalemlere güvenmeyip öyküyü Kore’den satın alması ve devamında televizyon tarihimize iz düşürmüş mahalle dizilerinin önemli oyuncularına "buralılaştırması" nereden bakarsak bakalım epey tuhaf kaçmış.