Benyamin Poghosyan: Türkiye-Ermenistan normalleşmesini Rusya istiyor
Dr. Benyamin Poghosyan, Türkiye-Ermenistan normalleşmesinde ana faktörün Rusya olduğunu söyledi. Poghosyan, normalleşmenin Ermenistan ekonomisine zarar vereceği görüşünde.
Türkiye ve Ermenistan arasında bir kez daha normalleşme süreci başladı. Karşılıklı özel temsilci atayan taraflar ilk kez 14 Ocak’ta Moskova’da bir araya geldi.
Benzer bir süreç 2008 yılında da başlamış ve 2009'da Zürih’te protokoller de imzalanmıştı. Ancak imzalanan protokoller iki ülke tarafından da resmen onaylanmadığı gibi sınırlar açılmadı, diplomatik ilişkiler daha filizlenmeden kesildi.
Peki Ermenistan tarafına göre iki ülke arasındaki temel sorunlar neler, normalleşme sürecinden neler bekleniyor, sürecin bu defa başarılı olması mümkün mü? Türkiye-Ermenistan ilişkilerini Erivan Siyasi ve Ekonomik Stratejiler Araştırma Merkezi Başkanı Dr. Benyamin Poghosyan ile konuştuk.
'FUTBOL DİPLOMASİSİNE AZERBAYCAN BLOKAJI'
Türkiye ve Ermenistan arasındaki diplomatik krizlerin sebebi ne?
Krizlerin değil de diplomatik ilişkilerin olmamasının sebepleri diyelim. Bence kilit nokta Türkiye’nin politikası, çünkü Ermenistan hiçbir zaman Türkiye ile diplomatik veya farklı ilişkilere karşı çıkmadı.
(1992 yılında) Karabağ’da savaş başladı ve Türkiye’nin tamamen Azerbaycan’ı desteklediğini biliyoruz. Bu nedenle Ermenistan üzerine baskı yapmak ve Nisan 1993’te Ermenistan ile sınırı tamamen kapatmak Türkiye’nin kararıydı. Ancak Mayıs 1994’te ateşkesten sonra Türkiye, “Ermenistan ile ilişki kurulması ve Ermenistan’a yönelik blokajın durdurulması için Ermenistan’ın bazı adımlar atmasını görmemiz gerekiyor” dedi sürekli. (Bu adımların) ilki -Türk terminolojisini kullanıyorum- (Ermenistan Karabağ’daki) işgali sona erdirsin ve Karabağ’ı Azerbaycan’a iade etsin. İkincisi Türkiye, Ermenistan’ın Ermeni soykırımının uluslararası toplumda tanınması için sürdürdüğü çabaları durdurmasını da talep ediyordu. Türkiye ayrıca Türkiye-Ermenistan sınırlarını tanımlayan ve Ekim 1921’de yapılan Kars Anlaşması’nın tanınmasını da istiyordu.
Elbette Ermenistan’ın Türkiye ile tarihe dayalı ve Karabağ’a yönelik farklı bakış açıları sebebiyle sorunları oldu. Ancak Ermenistan’ın pozisyonu şöyle; "tamam birçok sorunumuz var ancak dünyada birçok ülkenin birbirleri ile problemleri var ancak ilişki kurabiliyorlar."
Bu nedenle 2008’de futbol diplomasisi başladığında Ermenistan, “Tamam sorunlarımız var ancak diplomatik ilişki kuralım ve sınırı açalım ve devam edelim” dedi.
Ancak bu süreç, Karabağ’daki durum Azerbaycan’ın lehine değişmediği sürece, Türkiye ve Ermenistan arasında herhangi bir normalleşme sürecine karşı olan Azerbaycan’ın agresif tavrı sebebiyle durdu.
Azerbaycan’ın pozisyonunu tamamen anlıyorum. Çünkü Azerbaycan Türkiye’nin Ermenistan’a yönelik ambargosunu, Ermenistan’ın Karabağ’da tavizler vermesini sağlamak üzere uygulanan baskının bir parçası olarak görüyordu. Türkiye-Ermenistan ilişkileri normalleşirse Türkiye’nin Karabağ konusunda Ermenistan’a baskı yapmasını sağlamak zorlaşırdı.
'PROTOKOLLERDE SOYKIRIMA DAİR TEK KELİME YOKTU'
Türkiye tarafı kötü ilişkilerin sebebinin Ermenistan’ın 1915’i soykırım olarak adlandırmak konusundaki ısrarı olduğunu söylüyor. Hatta Ermenistan Yüksek Mahkemesi’nin bununla ilgili “hükümet Türkiye ile iyi ilişkiler kursa da biz kabul etmeyiz” gibi bir açıklaması var.
Evet, Ermenistan Hükümeti 1991’de, 1915’te olanların bir soykırım olduğu konusunda çok netti. Sadece Ermenistan Hükümeti değil, akademik çevrelerin veya soykırım konusunu çalışanların yüzde 99’u da aynı fikirde. Bu nedenle Ermeni bakış açısına göre bu, bir hükümetin böyle diyeceği, diğerinin şöyle yorumlayacağı bir politik bir mesele bile değil; akademik olarak kanıtlanan bir gerçek.
Ermeni soykırımının uluslararası toplumca tanınması çabalarının Ermenistan dış politikasının bir parçası haline gelmesi özellikle 1998-2008 arasında görev yapan Başkan Koçaryan zamanında gerçekleşti. Ancak günün sonunda 2009 yılında Ermenistan ve Türkiye arasında Zürih’te imzalanan protokollere baktığımızda, bu protokollerin hazırlık sürecinin Başkan Koçaryan’ın hâlâ görevde olduğu 2007’de başladığını görebiliyoruz. Bu protokollerde Türkiye’nin soykırımı tanıması ile ilgili bir talep yoktu. Hatta (1915’in araştırılması için) tarihçilerden oluşan ortak bir komisyon kurulması ifadesi vardı.
'NORMALLEŞMEYE EN ÇOK DİASPORA TEPKİ GÖSTERİYOR'
Bu protokoller imzalandığında Türkiye’de bazı siyasi partiler ve halk düzeyinde hükümete yönelik tepkiler oldu. Hatırladığım kadarıyla Ermenistan’da da durum aynıydı.
Ermenistan’da (protokol imzalanması sebebiyle hükümete yönelik) tepkiler büyük ölçüde diasporadan geldi.
Türkiye’de Ermeni diasporasına dair yanlış anlama var. Ermeni diasporasından bahsedildiğinde birleşik bir yapı ve bir koltukta oturup Ermeni diasporasının tamamını kontrol eden biri varmış gibi anlaşılıyor. Ermeni diasporası ülkeden ülkeye değişen ve çok katmanlı bir olgu.
“Protokollere Ermeni diasporasından tepki geldi” derken Ermenistan dışında yaşayan bütün Ermenilerin buna karşı çıktığı anlamına gelmiyor. Tepki gösterenlerin başında Ermenistan Devrimci Federasyonu (Taşnaksutyun) var.
Ermenistan içinde ise -hatırlamak gerekir ki- o dönemde hükümette koalisyon vardı ve Taşnaksutyun o koalisyonun parçasıydı. Ancak 2009’un yazında bu prokotoller sebebiyle Taşnaksutyun koalisyondan ayrıldı. Ancak bu çok büyük soruna sebep olmadı, çünkü egemen parti Başkan Sarkisyan’ın liderliğini yaptığı Cumhuriyetçi Parti idi. O dönemde Ermenistan’da parlamenter sistem yoktu, başkanlık sistemi vardı. Bu nedenle, dış politika ve yetkili makamlar meclisin değil, başkanın elinin altındaydı. Dolayısıyla Taşnaksutyun’un koalisyondan ve bazı bakanlıklardan çekilmesi çok önemli sorunlara sebep olmadı.
Protokollere yerelde çok büyük tepkilerin olduğunu düşünmüyorum ancak diasporada tepkiler oldu. Başkan Sarkisyan protokollerin arkasındaki mantığı anlatmak üzere diasporanın olduğu bazı merkezleri, kentleri ziyaret etmeye karar verdi.
Nihayetinde bu protokoller hiçbir zaman resmileşmedi. Buradaki kilit faktör Azerbaycan politikası ve elbette unutulmaması gerekir ki, Başkan Erdoğan ve AKP 2009-2010’dan itibaren milliyetçilerle, MHP ile ittifaklar kurma amaçlı adımlar atmaya başladı ve bu ittifaklar hâlâ devam ediyor.
Aynı zamanda Azerbaycan da milliyetçilerle ilişkilerini Başkan Erdoğan ve hükümet üzerinde baskı kurulması için kullandı ki, MHP’nin Ermenistan ve Karabağ konularında çok sert politikaları var. Ekonomik boyutu da var; unutulmamalı ki 2009’da Azerbaycan doğalgaz konusunda Türkiye’nin ana tedarikçilerinden biriydi.
Ayrıca Rusya’nın pozisyonunu da unutmamak gerek. Rusya 2008’de bu sürecin tam olarak bir parçası değildi. Rusya’nın bu sürecin kendisinin Ermenistan’daki pozisyonunu zayıflatıp Türkiye’nin güney Kafkasya’daki etkisini arttırmayı amaçlayan ABD ve Batı girişimi olduğu konusunda endişeleri vardı.
'BİR MERKEZDEN YÖNETİLEN TEK BİR DİASPORA YOK'
Diaspora ve Ermenistan’ın Türkiye konusundaki görüş farklılığını açıklayabilir misiniz?
Mesela Rusya’daki Ermeni diasporası sayı açısından başta gelir, çünkü Rusya’da 2 milyona yakın Ermeni var. Rusya’daki diaspora Amerika’daki, Fransa’daki diasporadan daha büyük. Rus diasporası iyi organize olmuş değil ve ben de Rusya’daki diasporadan, temsilcilerinden herhangi bir sert açıklama duymadım.
Tek bir yönetimi veya bütün diasporayı temsil eden bir başbakanı olan tek bir diaspora yok.
Evet ABD’de, Avrupa’da ve Orta Doğu’da yaşayan diasporanın çoğunlukla Ermenistan Devrimci Federasyonu ile bağlantıları olan bazı halkaları normalleşmeye karşıydı.
Ermenistan’daki halk ve uzmanlar açısından genel olarak, evet, Ermenistan’ın Türkiye ile konuşması gerekiyor. Evet, Türkiye 2020’deki Karabağ savaşına doğrudan müdahil olan bir hasım, ancak hasmımız ile de konuşmamız gerekiyor ve elbette diplomatik ilişkiler de kurulabilir. Mesela, Pakistan ile Hindistan. Birçok konuda hasımlar ancak karşılıklı olarak büyükelçilikleri ve hatta ticari ilişkileri de var.
Ermenistan’daki halkın en azından politik olarak aktif kısmı açısından Türkiye bir hasım ancak bu kesim normalleşmeye karşı değil. Ancak burada önemli olan konu şu; bunun bedeli ne?
Ermenistan’daki temel tartışma Türkiye ile normalleşme sürecinin başlaması değil, bu sürecin bedelinin Karabağ’dan vazgeçmek olup olmadığı… Bu kabul edilemez.
Toplumun politikayla ilgili kısmı şu soruyu soruyor; Ermenistan, "Karabağ Azerbaycan’ın değil Ermenistan’ındır ve Azerbaycan askerleri 2020 savaşı ile ele geçirdiği kısımlardan çıkmalıdır" açıklaması yaparsa, Türkiye ve Başkan Erdoğan normalleşme sürecine devam eder mi?
Ermenistan Başbakanı Paşinyan Karabağ savaşından dolayı popülaritesini kaybediyor gibi görünüyordu. Halkı normalleşme konusunda ikna edebilir mi?
Bunu söylemek zor. Çünkü Haziran 2021’de yapılan seçimde yüzde 54 oy aldı. Bu nedenle, hükümeti eleştirenlerin politik olarak aktif kesim olduğunu belirtmemiz gerekiyor ki, bu kesim kesinlikle çoğunluk değil. Çoğunluğu birçok ülkede olduğu gibi işi, eğitim seviyesi, sağlık hizmetleri, eğitim masrafını karşılayıp karşılayamayacağı gibi konularla ilgilenen sıradan insanlar oluşturuyor.
Hükümetin bu kesime verdiği mesaj şu; eğer Ermenistan-Türkiye ilişkisi normalleşirse, sınır açılırsa yaşam standartlarını yükseltecek dikkat çekici imkanlar doğar.
'NORMALLEŞMEDEN ERMENİSTAN EKONOMİSİ ZARAR GÖRÜR'
Hükümetin verdiği bu mesaja katılıyor musunuz? Eğer normalleşme süreci iyi giderse hangi taraf daha avantajlı olur?
Açıkçası, ekonomi uzmanlığım yok ancak Ermenistan ekonomisinin bundan çok fayda sağlayacağını düşünmüyorum. İnsanlar şunu söylüyor; Ermenistan Türkiye limanlarını kullanarak Avrupa’ya ihracat yapabilir. Ancak gerçek şu ki, Ermenistan’ın Avrupa’ya çok fazla ihracatı yok. Bizim temel ihracat bölgemiz Rusya. Ermenistan’ın Avrupa’ya ihracatının yüzde 90’ı hammadde, bakır ve molibden. Ayrıca 2022’de başlamak üzere Ermenistan, sıfır vergi ile Avrupa’ya 600’den fazla kalemde ihracat yapmasını sağlayan ayrıcalığı kaybetti.
Bir başka nokta; Türk lirasındaki düşüş sebebiyle Türkiye’den ihracat daha ucuz.
Bunun anlamı şu; sınır açılırsa ucuz Türk malları oldukça küçük olan Ermenistan pazarına akacak ki, biz 3 milyondan az nüfusu olan bir ülkeyiz. Bu da yerele yönelik üretim yapan üreticiler açısından ciddi sorunlar yaratır. Çünkü bu akış sert bir rekabet doğuracak.
(Sınırın açılmasının) Ermenistan açısından dikkate değer bir fayda değil, aksine Ermenistanlı üreticiler açısından ciddi bir hasar potansiyeli olarak görüyorum.
Ayrıca inşaat firmaları başta olmak üzere Türk firmaları turizm, tekstil ve tarım gibi çeşitli alanlarda oldukça gelişmiş. Bu şirketler Ermenistan’a gelip yerel şirketleri satın alabilir.
'NORMALLEŞMEYİ DIŞ AKTÖRLER İSTİYOR'
Peki Ermenistan tarafı açısından normalleşmenin faydası ne olacak?
Politik açıdan Ermenistan-Türkiye normalleşmesi Türkiye’nin Kafkaslardaki nüfuzunu arttıracak.
Peki bu durumda şöyle bir soru çıkıyor ortaya; Ermenistan neden normalleşme istiyor? Bence bunun temel sebebi dış faktörler, özellikle Rusya. Bence Rusya Güney Kafkasya’da istikrar istiyor. Güney Kafkasya’daki istikrar için de en azından bazı yolların açılması ve sınır belirleme sürecinin başlaması için normalleşme süreçlerinin de başlaması gerektiğini düşünüyor. Rusya’ya göre, Ermenistan-Türkiye normalleşmesi Güney Kafkasya’da başka normalleşme süreçlerini başlatabilir. Ancak Ermenistan-Türkiye normalleşmesinin Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki nüfuzunu arttırmasından da endişeli. Bu nedenle Ermenistan-Türkiye görüşmelerinin ilki Moskova’da yapıldı. 2008’de Rusya sürecin bir parçasıydı ancak süreç Rusya’nın kontrolünde değildi. Şimdi süreç tamamen Rusya’nın kontrolünde.
Başka dış aktörler de var. Amerika, NATO, Avrupa Birliği; hepsi normalleşme sürecini memnuniyetle karşıladı. Bence Ermenistan bu normalleşme sürecinden bütün aktörlere göre en az kazanç sağlayan taraf olabilir.
Amerika ve Avrupa Birliği bölgede istikrar ve uzun vadede Rusya’nın Ermenistan’daki nüfuzunun zayıflamasını istiyor.
Ermenistan şu anda Rusya’ya ve diğer aktörlere direnecek durumda değil. Bu süreçten mutlu olmayacak tek taraf var; İran. Çünkü İran Türkiye’nin Güney Kafkasya’da nüfuzunu arttırmasını görmek istemez. Ayrıca Türkiye’den Azerbaycan’a ve oradan Orta Asya’ya uzanan bir koridor oluşturması İran için çok tehlikeli. Ancak İran normalleşme sürecini engelleyecek durumda değil. Ancak genelde İranlılar olumsuz gelişmeleri engelleyemiyorlarsa en azından olumsuz sonuçları azaltabilmek veya mümkün olduğunca fayda sağlayabilmek için yeni duruma adapte olmaya odaklanırlar.
Normalleşme sürecinin devam edeceğini düşünüyor musunuz?
Politikada asla 'asla' dememek gerek. Muhtemelen bu yıl bazı kararların verildiği yıl olur. 2023’te Ankara’da Ermenistan, Erivan’da Türkiye elçiliği görebiliriz. Kara sınırının da açılacağını düşünüyorum ancak tren hattı hemen açılmayabilir. Çünkü karmaşık bir süreç.