Dünyadaki en hareketli piyasalardan birisi petrol piyasası. Birkaç aydır süren “Ben varilime bakarım, şu fiyatlar da bir artamadı, vanayı kapatın artık” olarak özetlenebilecek kendi halindeki seyir, fiyatların adım adım yükselmesiyle yerini sorgulamaya bıraktı.
ABD Başkanı Donald Trump, bir Twitter manifestosuyla OPEC’e çıkıştı. Bu çıkışın sebebi geçtiğimiz hafta itibariyle ham petrolün varil fiyatının 75 doları görmesi. Trump’a cevap Suudi Arabistan’ın Enerji Bakanı Halid el Falih’ten geldi. Falih, “Petrol fiyatlarında bir yapay yükseliş söz konusu değil, piyasa fiyatları belirliyor” demekle yetindi. Suudi Arabistan ve OPEC üyesi olmamakla beraber son üç yıldır enerji alanında yakın işbirliği içinde olan Rusya fiyatların artışını destekleyen iki üretici. Söz konusu iki ülkenin adının en başta zikredilmesinin nedeniyse Riyad ve Moskova’nın petrol ihracatında ilk ikide yer alması.
Çin ve Hindistan gibi büyük tüketiciler ekonomilerinden önemli bir dış girdi olan petrol fiyatlarından memnun olmadıklarını ifade ettiler. Türkiye de enerji ithalatçısı bir ülke ve en fazla konuşulan konuların başında sık sık güncellenen akaryakıt fiyatları geliyor. Bu hafta önce petrol piyasasındaki son gelişmelere ve OPEC’e kulak verdikten sonra Türkiye ekonomisi ve tüketicisi açısından petrol fiyatlarındaki bu yukarı seyrin anlamına bakacağız.
OPEC’İN VANA KAPATMA STRATEJİSİ
Petrol fiyatlarının düşmeye başladığı 2014’ten bu yana OPEC üyelerinin büyük bir kısmı üretim kesintisi talep etmiş, ancak Suudi Arabistan pazar payını gerekçe göstererek bu teklife sıcak bakmamıştı. Fiyatların 40 dolara düşüp ABD’li kayaç petrol üreticilerinin borç batağına saplanmasıyla Riyad nihayet üretim kesintisi kararını onayladı Üstelik yanına diğer büyük bir üretici Rusya’yı da katarak.
OPEC yaklaşık bir yıldır kesinti politikası uyguluyor. OPEC’in nisan ayı başından yayınlanan Mart 2018 üretim oranları dikkate alındığında üretimde günlük 90 bin varillik düşüş dikkat çekiyor. Söz konusu düşüş uyarınca günlük üretilen petrol miktarı OPEC genelinde 32 milyon varil. Üretimde düşüşe neden olan ülkeler Suudi Arabistan, Angola, Venezuela ve Libya. Yani en çok üretim kesintisine bu ülkeler gitti. Ancak üyelerin bir şemsiye altında toplanması, kendi ekonomik ve politik gündemlerini takip etmelerini engellemiyor. Suudi Arabistan’ın ve diğer kesintiye giden ülkelerin aksine geçtiğimiz yaz Körfez Krizi ile gündeme gelen Katar, Suudi Arabistan’ın ezeli rakibi İran ve Irak günlük üretimi 10-30 bin varil civarında artan ülkeler. Ancak söz konusu ülkelerin pastadaki payları dikkate alındığında Suudi Arabistan kadar etki doğurmadıklarını söylemek gerekiyor. O nedenle OPEC denildiğinde karmaşa değil, üretim kesintisi akla geliyor.
PİYASADA NELER OLUYOR?
OPEC ve Rusya arasında 2017’de yapılan görüşmeler neticesinde Ocak 2017’den Aralık 2018’e kadar günlük 1 milyon 800 bin varil günlük kesinti planlandı. Yani petrol fiyatlarının son haftalardaki artışına rağmen OPEC ve Rusya kesintiye devam edecek. Fiyatların 2014’te 100 dolar bandından 2016’da tarihi düşüşle 30 dolara kadar indiği dönemde herkesin sorduğu temel bir soru vardı: Piyasada neler oluyor, ne oldu da petrol fiyatları bir anda tepetaklak oldu?
Bu soruya ne enerji uzmanları ne finans uzmanları yanıt verebiliyor. Zira soru tarihsel olarak petrol piyasasının dönüşümünü de imliyor. Finansallaşma, arz bolluğu, kağıt petrol gerçeği, spekülasyonlar gibi neredeyse tamamı doğru olan yanıtların arasında en dikkat çekeni kayaç petrolü (tight/shale oil) sektöründeki gelişmelerdi. Söz konusu gelişmelerin yakın döneme kadar en büyük petrol ithalatçısı ABD’de yaşanması gözleri oraya çevirdi.
Geleneksel petrol üreticileriyle kayaç petrolü üreticilerini karşı karşıya getiren tartışma da maliyet üstünden dönüyor. Geleneksel üretimde jeolojik yapı üretim maliyeti açısından kritik. Örneğin Suudi Arabistan’da bir varil petrolün maliyeti 10 doların altındayken Kanada’da 40 doların üzerine çıkabiliyor. Geleneksel üretimde ortalama varil başı üretim maliyeti 20-40 dolar.
Kayaç petrolü üretimi ABD’de 2000’lerde başladı. İki yıl içinde günlük kayaç petrolü üretiminin 7 milyon varile 2025’teyse 10 milyon varile çıkması bekleniyor. Bununla beraber kayaç petrolü ve gazına dönük soru işaretleri varlığını koruyor. Öncelikle teknolojik gelişmelere rağmen petrol fiyatlarının 50 doların altına düşmesi durumunda üreticiler hâlâ kâra geçemiyor. Kayaç petrol üretimi ABD’nin ithalatçı kimliğini ortadan kaldırdı, halihazırda yavaş da olsa ihracat da başlamış durumda. Bununla beraber, yine de geleneksel piyasayı alt üst edecek bir perspektifle durumu ele almak abartı oluyor. Kısa vadede fiyatların düşmesini beklemek de. Peki bu durum Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
'BENZİN VAR DA BİZ Mİ İÇTİK?'
Bahadır Özgür Gazete Duvar'da pazartesi günü inşaat sektörünü ele aldığı yazısında sektördeki aşağı seyirli kırmızı okların hayra alamet olmadığını söylemişti. Türkiye açısından akaryakıt cephesi için yeşil iki ok yukarı yönü gösteriyor: Dolar kuru ve ham petrol fiyatları. İnşaattaki kırmızı aşağıyı gösteren oklar bir krizin habercisi, akaryakıt cephesindeki yukarı seyirli iki yeşil ok neyin habercisi?
Türkiye enerji ithalatçısı bir ülke. TÜİK verilerine göre son iki yıldaki petrol ithalatı: 2016 yılı 24 milyon 957 bin varil, 2017 yılı 25 milyon 766 bin varil. Enerji Bakanlığı 2016 verilerine göre üç ana ithalat istikameti: Irak, Rusya, İran.
İşte yukarı seyirli bu iki ok, iki açıdan ekonomiye kırılganlık getiriyor. Birincisi makro dengeler açısından cari açık. Cari açık, bir ülkenin ithal ettiği malların ihraç ettiği mallardan fazla olma durumudur. Üstelik cari açık ne kadar büyükse ülke o kadar az gelişmiş demek.
Türkiye’nin cari açığı Merkez Bankası verilerine göre, 2016'da 32,61 milyar dolar. 2017’deyse bir rekora imza atarak 47.1 milyar dolar oldu. Enerji ithalatına dolar bazlı mercek tutarsak 2016'da 27 milyar 169 milyon 80 bin doları bulan enerji ithalatı, geçen 2017’de yaklaşık yüzde 37 artarak 37 milyar 194 milyon 822 bin dolara çıktı. 2016’da ham petrol fiyatları 40-44 dolar bandında, 2017’de 55-65 dolar bandındaydı. 2018’deyse petrol fiyatlarında bir tırmanma söz konusu. Yani Türkiye’nin enerjide ithalat faturası yükselecek.
İkincisi yükselen petrol fiyatlarının içeriye yansıması. Petrol fiyatlarının artışı ham madde fiyatında artış olduğu için dolar kurundan bağımsız olarak benzin fiyatlarına yansıyor. Dahası siyasi ve ekonomik kırılganlık uyarınca dolar kurunda olan yukarı yönlü seyir, TL’ye değer kaybettiriyor. Yani doların gittikçe TL karşında değerlenmesi üstüne benzine daha fazla dolar verme gerekliliği tüketiciyi iki açıdan çıkmaza sokacak.
Son olarak bir de vergiler üstünden durumu ele alalım. Türkiye’nin akaryakıta dönük uyguladığı politika şöyle: Bir litre benzine ödenen ücretin yaklaşık yüzde 60-66'sı vergi kapsamında yer alıyor. Sanılanın aksine Türkiye yüksek vergi yüzünden değil, diğer vergi oranlarıyla ilişkisi doğru kurulmadığı için benzine yüksek ücret ödüyor. Örneğin 28 AB üyesinin akaryakıt ücreti içindeki vergi payı yüzde 65. Vergilendirme düzgün yapılmadığı için Türkiyeli tüketici yüksek akaryakıt fiyatlarıyla muhatap. Örneğin petrol ve doğal gaz ürünlerinin ÖTV gelirleri içindeki payı yüzde 50-55. İşte buradaki dağılım sorun; ÖTV’nin dağılımında sorun var.
Özetle Trump’ın serzenişine rağmen OPEC ve Rusya üretici ülkeler cephesinden durumu ele alarak kesintiye devam ediyor. Buna eklenen jeopolitik gerginlikler ve spekülasyonlar petrol fiyatlarını yukarı doğru ivmelendiriyor. Türkiye’nin payına düşense artan cari açığa, yükselen dolara bir de petrol fiyatlarının eklenmesi oldu. Özetle benzin ucuzlamayacağı gibi artacak ve makroekonomik olumsuzluğu pekiştirecek.