Berivan Tapan, savcı Doğan Öz'ü anlattı: Öldürülmese Özel Harp Dairesi'ne dava açacaktı

Gazeteci yazar Berivan Tapan'ın yazdığı 'Savcı Doğan Öz'ü Vurdular' Tekin Yayınları'ndan çıktı. Tapan, katledilmesiyle Türkiye gündeminde önemli tartışmalarının önünü açan Doğan Öz davasını anlattı.

Abone ol

DUVAR - Berivan Tapan ile Tekin Yayınları’ndan çıkan son kitabı ‘Savcı Doğan Öz’ü Vurdular’ üzerine konuştuk. Tapan, “Doğan Öz, Ecevit’e sunduğu raporunda, bir darbe hazırlığı yapıldığı konusunda uyarmak istiyor. Asıl amacı da sağ-sol çatışmalarını başlatan ve körükleyen Özel Harp Dairesi içindeki komutanlara dava açmak. Onları korkutan asıl bu ihtimal oluyor” diyor.

Berivan Tapan

Kitabınızda yalnızca 42 yıl önce suikasta kurban giden Doğan Öz’ün biyografisini değil, aynı zamanda siyasi cinayetlerde, katliamlarda kontrgerillanın oynadığı rolü de aktarıyorsunuz. Doğan Öz’e baktığımızda ise, dönemin aydın insan tipinin iyi bir örneğini görüyoruz. Fakat onu asıl farklı kılan, onun gibi çok sayıda savcının bulunmaması sanki… Bu açıdan bugünden o döneme bakarsak Doğan Öz sizin için de şaşırtıcı bir örnek değil mi?

Evet. Düşünün daha geçtiğimiz günlerde ülkenin ana muhalefet lideri bir mafya lideri tarafından tehdit edildi. Günlerce soruşturma başlatacak savcı bulunamadı. Bu açıdan Doğan Öz’ü ister o günden ister günümüzden değerlendirin çok özel bir savcı olduğunu görürsünüz. Onu diğerlerinden farklı kılan ise, cesareti ve akılcı tavrı. Masasına konan hiçbir cinayet dosyasından kaçınmıyor. Her dosyada sonu nereye varır diye düşünmeden adaletin peşinden gidiyor. Sadece önüne konan dosyalarla da değil örneğin o dönem haksız yere ceza aldığına inandığı Sabahattin Ali’nin de dosyasının peşine düşüyor. Dönemin aydınları ile de yakın arkadaşlıkları olan bir savcı aynı zamanda. Şevket Süreyya Aydemir ile de Uğur Mumcu, Mustafa Ekmekçi gibi gazetecilerle de yayıncı Muzaffer İlhan Erdost’la da, dönemin milletvekili Mustafa Gazalcı ile de yakın ilişkileri olan biri.

'SOLUN BÜTÜN RENKLERİNİ SEVİYORUM'

Ama dönemin politik yapıları ile bir ilişkisi yok herhalde?

Yok. Yani bugün onu kendi taraflarında göstermeye çalışan yapılar olabilir. Ama solun bütün fraksiyonlarına belirli bir mesafede duruyor. O dönem sol çok parçalı bir yapıda. Ve bundan memnuniyetsizliğini de zaman zaman dile getiriyor. Yakın dostu Mustafa Gazalcı’ya “solun bütün renklerini seviyorum” diyor.

 Peki, MHP’nin radarına girmesi, mecliste sağcı milletvekillerinin onun aleyhinde konuşmasına asıl ne yol açıyor?

O dönem öğrenci olayları çok yoğun. Sağcı ve solcu öğrenciler arasında sokak başı çatışma yaşanıyor. Bu olayların dosyaları da Doğan Öz’e geliyor. Aslında o dönem her savcı sağcıların hedefi olmak istemediği için bu dosyaları almak istemiyor. Doğan Öz ise dosya ayrımı yapmıyor. Bir şekilde aslında bu dosyalar onun önüne itekleniyor. Doğan Öz, cinayetlere adı karışan ülkücülere gereken cezaları istediği için MHP’lilerin hedefi haline geliyor. Ülkücülerin katlettiği devrimci öğrenci Levent Özyörük ise baktığı son dosya oluyor. Doğan Öz, saldırganların kaçtığı ve ülkücülerin hâkim olduğu yurtta arama yapıp, cinayet silahını bulunca MHP Milletvekili İhsan Kabadayı meclis kürsüsünden tehditler savuruyor. Doğan Öz, çok sayıda yazılı ve sözlü tehditler alan biri ama ilk kez meclis kürsüsünden bir milletvekili tarafından açık bir şekilde hedef gösteriliyor. Bu da saldırganları cesaretlendiriyor.

Sizin de kitabınızda aktardığınız gibi Öz bu suikastların demokratik siyaset biçimini engellediğini ve bir askeri darbeye giden yolu hazırladığını çok açık bir şekilde dile getiriyor. Bu raporu dönemin başbakanı Bülent Ecevit’e sunuyor değil mi?

Evet, sol iktidarda, Bülent Ecevit de kontrgerillaya karşı savaş açtığını her fırsatta dile getiren dönemin halkçı başbakanı. O nedenle Doğan Öz, Ecevit’in bu sorunu çözebileceği umudunu taşıyor. Doğan Öz, ‘bildiklerimi anlatırsam, Ecevit harekete geçebilir, bu derin yapıyla mücadele eder’ gibi bir düşünce içinde olduğundan hazırladığı kontrgerilla raporunu, Ecevit’e iletiyor. Ve bundan kısa bir süre sonra öldürülüyor…

Peki, bu rapor Ecevit’e ulaştırıldıktan sonra ne oluyor? Çünkü Öz öldürüldükten sonra eşinin de bu raporu tekrar başbakana ulaştırdığını biliyoruz…

Sezen Öz, eşinin ölümünden sonra adliyeden eve getirilen eşyalar arasında buluyor bu raporu. Ve Doğan Öz’ün bu raporu daha önce Ecevit’e ulaştırdığından habersiz. Çünkü Doğan Öz ailesi endişelenmesin diye bu tür şeyleri paylaşmıyor. Sezen Öz, eşinin öldürülmesinden kısa bir süre sonra cinayetin faillerinin bulunması için yardımcı olur umuduyla raporu, Ecevit’e veriyor. Yüz yüze yaptığı bu görüşme sırasında Ecevit sessiz kalıyor ve sadece not almakla yetiniyor. Bu yüzden toplantı, onun için büyük bir hayal kırıklığı oluyor.

Bu raporun en dikkat çekici kısmı neresi sizce?

Ben raporun özellikle girişinde yer alan 'Amaç' bölümünü önemsiyorum; “Amaç şiddet ve anarşi eylemlerini yok etmek, insan haklarını yaşanan bir gerçek durumuna getirerek toplumda can ve mal güvenliğini sağlamak, düşünce ve inanç özgürlüğünü korumak, demokrasiye bütün gerekleriyle işlerlik kazandırmak, ancak yapılan bütün araştırmalarımız ve çalışmalarımız, bu hükümet döneminde de sürüp giden ilk bakışta can ve mal güvenliğini tehdit eder gibi görünen şiddet olaylarını anarşik olaylar olarak nitelendirecek kadar basit değildir” diyerek aslında 12 Eylül darbesini haber veriyor ve bu konuda uyarıyor.

Asıl amacı da sağ-sol çatışmalarını başlatan ve körükleyen Özel Harp Dairesi içindeki komutanlara dava açmak. Onları korkutan asıl bu ihtimal oluyor.

'BEN KATİLİ GÖRDÜM'

 Doğan Öz nasıl öldürülüyor. Bu cinayete kimler karışıyor?

Doğan Öz öldürüldüğü gün neredeyse iki yüze yakın kişi olaya tanık oluyor. Çünkü Ankara’nın göbeğinde herkesin işe gittiği bir saatte işleniyor cinayet. Olayın çok sayıda görgü tanığı olmasına karşın çoğu korktuğu için ifade vermekten kaçınıyor. Korkmayan bir kişi var sadece. O da Hayati Erdoğan. Hayati Erdoğan, “Ben katili gördüm. Nerede ne şekilde olursa tanırım” diyor. Onun kadar net gören birisi daha var. Orta Doğu Teknik Üniversitesinden Profesör Ziya Aktaş. Mahkeme, Ziya Aktaş bir profesör olduğu için ifadeleri çelişkili de olsa onun tanıklığına inanmaya meyilli. Mahkeme, Hayati Erdoğan’ın apartman görevlisi olmasının ifadelerinin doğruluğunu sorgulatan bir etken olduğunu açıklamaktan çekinmiyor. Ancak mahkemenin çok güvendiği Ziya Aktaş, sürekli çelişkili ifadeler veriyor, daha sonra da Ecevit’in Enerji Bakanı oluyor.

Peki, olayı gerçekleştiren İbrahim Çiftçi nasıl yakalanıyor?

İbrahim Çiftçi tesadüfen yakalanıyor. Kapıcı Hayati Erdoğan ve diğer tanıkların verdiği bir eşkâl var. Fakat bu arada başka suçlardan da aranıyor. Bahçelievler Katliamı'na da karışan bir isim. Fakat bu arada Hayati Erdoğan şehirden şehire suçluları teşhis etmek için götürülüyor. Bu biraz da onu yıldırmak, kafasını karıştırmak için yapılan bir işlem. Fakat İbrahim Çiftçi’nin çok belirgin çok az insanda görülen bazı özellikleri var. Çok uzun boylu, yüz hatları korkutucu ve o dönem uzun saçları var. Bir polis memuru Bahçelievler Katliamı'ndan dolayı alındığında onu emniyette görüyor. Ve kapıcı Hayati Erdoğan’ın verdiği eşkale uyduğunu fark ediyor. Tanık olarak teşhis etmesi için Ziya Aktaş’ı çağırıyorlar. Fakat o, “Ben nasıl tanıklık ederim. Çoluğum çocuğum var” diyor. Bunun üzerine kapıcı Hayati Erdoğan’ı çağırıyorlar. Ve Erdoğan, Çiftçi’yi görür görmez “Buydu buydu” diyor emin bir şekilde.

Savcı Doğan Öz'ü Vurdular, Berin Tapan, 272 syf., Tekin Yayınları, 2020. 

'POLİS, SUÇLUYU BULMAK YERİNE DENİZE GİDİYOR'

Davada esas kırılma 12 Eylül darbesinin gelmesi ile yaşanıyor. İdama mahkûm edilen Çiftçi hakkındaki kararları askeri Yargıtay bozuyor. Üst mahkeme kararları neden sürekli Çiftçi lehine veriyor?

Burada bir elin devreye girdiğini görüyoruz. Avukatları sürekli itirazda bulunuyorlar. Cuntanın lideri Kenan Evren’den başlayarak birçok kuruma başvuruyorlar. Fakat en önemlisi Savunma Bakanlığına bir yazı yazıyorlar. Burada İbrahim Çiftçi’nin bir devlet görevlisi olduğuna ilişkin bir ima var. Ve bakanlığın kayıtlarına bakılmasını istiyorlar. Yine MİT’e böyle bir başvuruları var. Tabii tek başına Doğan Öz cinayeti de yok. Mesela Bahçelievler Katliamı'nda yedi öğrenciyi bayıltmak için kullanılan eter, Çiftçi’nin kot pantolonunda bulunuyor. Çiftçi hem poliste, hem savcılıkta bütün suçlamaları kabul ediyor. Bir yandan da bu itiraflarına rağmen kendisini bırakacaklarından çok emin. Mesela polis tutanaklarında Doğan Öz’ün öldürüldüğü aracın sol sinyalinin açık olduğu bilgisi var. Çiftçi sonuçta bu notu elbette bilmiyor. Ama cinayeti itiraf ederken o da sol sinyalin açık olduğu bilgisini veriyor. Sonradan hem emniyet hem savcılık ifadelerini reddetti. Ama olayda olmayan biri bu kadar ayrıntıyı bilemez. Üstelik aynı ifadeyi savcılıkta da tekrar ediyor. Zaten alındığı anda hemen her şeyi anlatmaya başlıyor. Bunun dışında Hüseyin Kocabaş ve Hüseyin Demirel’in “Doğan Öz’ün öldürülmesi gerektiğini” söylediklerini açıklıyor. Bu kişiler hiç yakalanmıyor. Önce Bulgaristan’a sonra Avrupa’ya çıkıyorlar. Mesela Hüseyin Kocabaş’ın yeri Kuşadası’nda ihbar ediliyor. Giden ekip Kuşadası’nda denize girip geliyor. Hiçbir araştırma yapmıyor. Yakalamaya niyetleri de yok zaten.

 'ÇİFTÇİ TAHLİYE OLMAK İSTEMİYOR' 

İbrahim Çiftçi cinayeti itiraf etmesine rağmen beş yıl cezaevinde kalıyor. Serbest bırakıldığında kendisi de çok şaşırıyor değil mi?

Şaşırıyor. Şaşırmasının ötesinde çok korkuyor. Çünkü kendisinin öldürtülmek için serbest bırakıldığını sanıyor. Mahkemede “beni çıkarmayın” diye yalvarıyor. “Beni öldürecekler” diyor. Kendisi bu yüzden serbest bırakıldığını sanıyor. Çünkü Çiftçi de işlediği suçun karşılığının bu kadar hafif olmaması gerektiğini biliyor.

DOĞAN ÖZ'ÜN OĞLUNA MAMAK'TA İŞKENCE...

Kitapta beni etkileyen bölümlerden birisi de Doğan Öz’ün oğlu Turan’ın okulda ilgisi olmayan bir eylemden dolayı bin öğrenciyle gözaltına alınıp, ağır işkencelerden sonra tutuklanan tek öğrenci olması oldu…

Kontrgerilla, derin devlet, Özel Harp Dairesi ya da gladyo diye adlandırdığımız yapı, yalnızca cinayet işlemekle yetinmez. Tetikçiler yoluyla katlettiği isimlerin, ailesiyle de nefes aldırmaz. Sezen Öz, duruşmalara katılmasın diye aracının lastikleri parçalanıyor. Çeşitli tehditler alıyor. Davanın tanıkları da sindirilmeye çalışılıyor. Oğlu Turan Öz Mamak’ın ünlü müdürü “işkenceci” Raci Tetik yüzünden yaşamı boyunca izini taşıyacağı işkencelerden geçiyor. Raci Tetik, Turan Öz’e açık açık “babası yüzünden işkence ettiklerini” söylüyor.

İbrahim Çiftçi daha sonra neler yaptı?

Devlet Bahçeli’nin karşısında MHP genel başkanlığına aday oldu. Şu anda akaryakıt şirketleri olan bir iş insanı. MHP’de MYK üyeliği yaptı.