Berlin Erdoğan'ın zayıf anını mı bekliyor?

Merkel'in ve Cumhurbaşkanı Steinmeier'in danışmanları kalıcı bir değişim için “Erdoğan'ı zorlar ya da tehdit edersek, refleks olarak reddeder. Bizzat kendisinin demokratikleşmenin önünü açmasının kendisi için en iyisi olduğuna inanması gerekiyor” görüşündeler.

Abone ol

KÖLN-Gelecek, geldi derken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Almanya şovu bitti. Angela Merkel ve Erdoğan, Berlin'de yaptıkları ilk görüşmeden sonra basının karşısına geçtiler. Merkel Türkiye'deki insan hakları ihlallerine, hukuk devletinin ve basın özgürlüğünün önemine dair cümleler kurarken, bir gazetecinin "gazetecilere özgürlük" yazılı tişörtü nedeniyle salondan güvenlik güçlerince zorla çıkarılması, toplantının en ironik anıydı. Alman Haber Ajansı'ndan gazetecinin Erdoğan'a "Almanya'ya yönelik Nazi serzenişleriniz ve hakaretlerinizden dolayı özür dilediniz mi?" sorusunu her iki liderin duymazdan gelmesinin sonucu Merkel'in hemen önünde duran ve Ekim ayında yapılacak olan Hessen ve Bayern eyaletleri seçimi sonuçlarına negatif yansıyacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ayakları altına serilen kırmızı halı Merkel'den Almanya'nın sağ popülist partisi AfD'ye oyların akışını daha da hızlandıracak.

ZİYARETİN EKONOMİK AYAĞI ERDOĞAN İÇİN KISA VADEDE BİR BAŞARI

28 Eylül Cuma günü öğleden sonra Erdoğan ve heyeti Berlin'de büyük Alman şirketleri ile basına kapalı görüşmeler yaptı. Bu toplantıyla iş dünyası ile karşılıklı fikir alış verişinde bulunmak ve Alman firmalarının Türkiye'den yatırımlarını çekmemeleri için güvenlerini yeniden kazanmak amaçlanmış. Türkiye'de 6 bin 500 Alman firması var ve bu firmalarda toplam 120 bin kişi çalışıyor. Die Welt'in verdiği bilgilere göre bu görüşmenin davetli listesinde 20'ye yakın şirketin adı yer aldı. Ancak bu şirketlerin isimleri açıklanmadı. Katılanlar arasında bilinenler Commerzbank, Bosch ve Siemens var.

Siemens uzun vadede Türkiye ile yapıcı diyaloğun ve ilişkilerin devam etmesinin gerekli olduğunu savunan bir şirket. Türkiye'de 168 yıllık tarihinin yanı sıra halihazırda doğrudan 3 bin, dolaylı olarak da başka firmalar üzerinden toplam 40 bin çalışanı var. Bu noktada Türkiye'deki demiryollarının yenilenmesi gibi çok büyük bir proje için Siemens'in adının geçtiğini de tekrarlayalım.

Bu ziyaretten şimdilik ortaya çıkan ilk sonuç, Almanya'nın Türkiye ile var olan ekonomik ilişkilerini koruyacak olması. Gümrük Birliği genişletilmesi konusu ise şimdilik imtiyazlı ticari anlaşmalarla devam ettirilecek gibi görünüyor. Turizm konusunu da unutmamak gerekiyor: Türkiye TL'nin değer kaybetmesi nedeniyle Alman turistlerin gözünde yeniden cazip bir ülke olacaktır. Fakat bunun için Türkiye'ye seyahat uyarısının tamamen kalkması gerekiyor.

Almanya kısa vadede insan hakları ve demokratikleşmeyi ikinci planda tutarak Türkiye'ye destek olsa da, bunu uzun vadede devam ettirmesi pek olanaklı değil. Türkiye'nin -sözde bile olsa- AB'ye adaylığı devam ediyor. Bu durumda  tüm stratejik ortaklıklarına, NATO partneri olmasına, Mülteci Anlaşması'na rağmen Erdoğan hükümetine verdiği bu desteği Almanya'nın kendi kamuoyuna izah etmesi, gün geçtikçe imkansızlaşıyor. Türkiye pazarının verimliliğini gözardı edemeyen büyük Alman firmaları bile, Türkiye'nin hukuk devletine geri dönmesi gerekliliğini, bağımsız bir merkez bankasının ve basın özgürlüğünün önemini dile getiriyorlar.

'HOŞ GELMEDİN ERDOĞAN' EYLEMLERİ

Erdoğan daha Almanya'ya gelmeden muhaliflerin eylemleri başladı: Eylemler toplumun her kesimince farklı sebeplerle yapıldı. Sınır Tanımayan Gazeteciler'den Alman soluna, Türkiyeli muhaliflerden Kürt sivil toplum örgütlerine, akademisyenlerden sanatçılara, gazetecilere kadar geniş bir kesim Erdoğan'ın en yüksek düzeyde devlet töreniyle karşılanmasına karşı çıktı. Türkiye'nin Suriye savaşındaki olumsuz rolü, DİTİB'in uyuma karşı kışkırtıcı faaliyetleri, Türk istihbaratının Almanya'daki Türkiyeli muhalifleri yakın takibe alması gibi konulara rağmen Berlin hükümetinin Erdoğan ve AKP ile ekonomik pazarlıklara oturması, tüm kesimlerin karşı çıktığı temel noktalardan biriydi.

KÖLN ERDOĞAN'IN ZİYARETİNE TAHAMMÜL ETTİ

DİTİB'e bağlı Köln Merkez Camisi'nin açılışını bizzat Erdoğan'ın yapacak olması, hem Köln Belediyesi, hem de Kuzey-Ren Vestfalya eyaleti hükümeti için, altından kalkılması gereken önemli bir sorundu. Konuyla ilgili tüm kurumlar uzun bir süre sessiz kaldılar. Eyalet Başbakanı Armin Laschet önceden bu açılışa katılmayacağını söylemişti. Köln Belediye Başkanı Henriette Reker'nın açılışta konuşma yapmak istemesinin DİTİB yetkililerince geri çevrilmesi, beklenen yanlış adımdı ve bu adım, Reker'yı istenmeyen ziyaretten kurtarmış oldu. Reker, açılışa ne kendisinin, ne de Köln belediyesi adına herhangi bir yetkilinin katılmayacağını açıkladı. Köln Belediye Başkanı, DİTİB'in, Köln'ün yönetimine saygı duymadığını söyledi. Köln Belediyesi cami açılışını, DİTİB'in camideki güvenliği tam sağlayamayacağı gerekçesiyle 500 kişi ile sınırlı tuttu. Böylece Erdoğan'ın büyük bir taraftar kitlesine seslenmesi de dolaylı olarak engellenmiş oldu. Reker "Köln Erdoğan'a tahammül ediyor Erdoğan da Köln'e tahammül etmek zorunda" dedi. Cumartesi günü tıpkı Berlin gibi Köln'ün birçok noktası ziyaret nedeniyle protesto gösterilerine sahne oldu. Erdoğan taraftarlarının camiye yakın noktalarda toplanıp başkanlarına bağlılıklarını göstermelerine engel olunmazken, muhaliflere caminin çok çok uzağında bir noktada protesto izni verilmesi tartışmaya açık başka bir konu.

BERLİN ERDOĞAN'IN ZAYIF ANINI DEĞERLENDİRMEK İSTİYOR

Berlin hükümetine göre ise Erdoğan'ın iktidarını ciddi anlamda sarsan iki önemli konu var: Birincisi ekonominin çöküşe kadar gidebilecek tehlikeli bir sürece girmesi, ikincisi de ABD ile ortaklığının bozulmuş olması. Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Putin ile çelişkili ilişkisi göz önüne alındığında, Berlin ve Brüksel'e yakınlaşmak zorunda kalmasını, Almanya bir şans olarak görüyor. Berlin Erdoğan'a iktidarının en zayıf anındayken demokratileşme için daha açık bir sürece girmesini kendi argümanları üzerinden anlatmaya çalıştığını öne sürüyor. Türkiye'de demokratik ve kalıcı bir hukuk devletinin inşa edilmesini Erdoğan'ın bizzat kendisinin gerekli görmesi için, bunu karşılıklı diyalog yoluyla anlatılabilmek için en azından bu zayıf anının değerlendirilmesi gerektiği söyleniyor. Merkel'in ve Cumhurbaşkanı Steinmeier'nın danışmanları kalıcı bir değişim için “Erdoğan'ı zorlar ya da tehdit edersek, refleks olarak reddeder. Bizzat kendisinin demokratikleşmenin önünü açmasının kendisi için en iyisi olduğuna inanması gerekiyor” görüşündeler.

Şimdilik Almanya Erdoğan'a uluslararası arenada yeniden önemli bir devlet adamı olarak sahneye çıkma fırsatı ve psikolojik üstünlük vermiş oldu. Almanya'nın demokratikleşme için izlediği alttan alma politikasının gerçekten işe yarayacağına dair herhangi bir ipucu yok. Ama elimizde Almanya demokrasisini ve basın özgürlüğünü yaralayan görüntüler, Almanya'nın polis teşkilatına kadar girmiş Türk istihbaratı, adı her geçen gün yeni bir soruna karışan DİTİB gibi bir kurumun aklanmaya çalışılması var. Suriye Savaşı, Ortadoğu'daki savaş, stabil Türkiye'yi Avrupa açısından vazgeçilmez kılıyor ve bunu şimdilik Erdoğan hükümetiyle işletmeye çalışıyorlar. Berlin Erdoğan için önceden de, gücünden kaybetmemek için prensiplerinden vazgeçti, şimdi de aynısını yapacak diye düşünse de, Merkel hükümetinin Türkiye dış politikası Merkel'in iktidarını önümüzdeki süreçte iç politikada çok zorlayacak.