Beş adım bir hayat
Lale binlerce ağırlaştırılmış müebbet mahkumu gibi 16 yıldır 12 metrekarelik bir hücrede yaşıyor. Hücresinin bir ucundan diğer ucuna beş adımda geçiliyor. Günde bir saat havalandırmaya çıkabiliyor. 15 günde bir sadece anne, baba, kardeşi ve vasisi ile telefonda 10 dakika, ziyarette bir saat görüşebiliyor. Aynı ünitede kalan diğer hükümlülerle cezaevi idaresinin takdirine göre çok sınırlı olarak temasta bulunabiliyor.
Cemal Yücel*
“Sanığın, Anayasal düzeni zorla bozmaya kalkışmak suçu sabit görüldüğünden eylemine uyan Türk Ceza Kanunu'nun 146/1 maddesi gereğince idam cezası ile cezalandırılması gerekli ise de idam cezasını kaldıran yeni yasal düzenleme dikkate alınarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, suçun işleniş şekli, yeri, zamanı, ağırlığı, sanığın kişiliği gözetilerek TCK’nın 59. maddesine göre yapılması talep edilen takdiri indirim isteminin reddine …” ( Ankara 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin 18.11.2003 tarihli kararı)
Mahkeme Başkanının karşı oyu: “Dosyada mevcut delillerden ve diğer sanıkların beyanlarından anlaşıldığı gibi sanık yasa dışı sol bir örgüte katılarak 25.08.1998 tarihinde diğer sanıklarla birlikte bir taksinin gasp edilmesi eylemine katılmış ise de sanığın bu eylemi vahim nitelikte olmadığından ve sanık herhangi bir öldürme eylemine katılmadığından sanık hakkında TCK'nın 146/1 maddesinin tatbiki mümkün değildir. Sanığın sabit olan eylemleri örgütsel faaliyet niteliğinde olduğundan hakkında TCK.168/2 maddesi gereğince örgüt üyeliğinden ceza verilmesi gerekir. Mahkememizin bu yönde daha önce verdiği karar Yargıtay içtihatlarına uygun olduğundan o kararda direnilmesi görüşünde olduğumdan karara muhalifim”.
İşte böyle başladı Lale’nin beş adım, 12 metrekarelik hücre hayatı. Aslında mahkemenin ilk kararı 15 yıl hapis cezasıydı. Fakat Yargıtay o sıralarda eski içtihatlarını değiştirerek taksi gaspı eylemini vahim nitelikte eylem sayarak idam cezası verilmesi gerektiği düşüncesiyle mahkemenin ilk kararını bozdu. Bozma sonrasında mahkeme eski kararında direnmek yerine oy çokluğuyla idam cezasının yerine getirilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Karar Yargıtay’ca onaylanarak kesinleşti. O gün bugündür Lale bir hücrede yaşıyor. İnfaz evrakında ‘ölünceye kadar’ yazıyor.
Lale 1979 yılında İç Anadolu illerinden birinde doğdu. Mahkemece vahim eylem sayılarak ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesine yol açan taksi gaspı olayı zamanında 19 yaşında bir genç kızdı. Bu olaydan altı ay kadar sonra yakalanarak 1999 yılı Nisan ayında cezaevine girdi. Beş yılı koğuşta, 16 yılı hücrede olmak üzere tam 21 yıldır cezaevinde. Şimdi 41 yaşında.
Lale’nin ve Lale gibi birçok insanın mevcut hukuk sistemi ve yargı pratiğinde nasıl bir vicdansızlık, adaletsizlik ve hoyratlıkla karşılaştığını anlamak için onun serüvenine biraz bakmakta fayda var. 18 yaşında Turizm Meslek Lisesi'ni bitiren Lale, okul bittikten hemen sonra Bodrum’a giderek bir otelde iş bulur. Burada tanıştığı bir gençten etkilenerek sol fikirlere ilgi duyar. Bodrum’da fazla kalmaz, memleketine dönerek orada çalışmaya başlar. Bir süre sonra Bodrum’ da tanışıp etkilendiği genç de yanına gelir. Örgütten, bozuk düzenden, bu düzen yerine sosyalist bir düzen kurulmasından ve bunun için mücadele edilmesi gereğinden bahseder ve Lale’nin örgüt sempatizanlığı bu şekilde başlar. Başka örgüt üyeleri ile tanışır. Herhangi bir eyleme katılmaz fakat bir arkadaşı ile beraber bir ev kiralar, bu eve örgütle ilişkili birkaç kişi daha gelip gider. Bir gün polis tarafından takip edildiğini söyleyen arkadaşı evi boşaltmaları gerektiğini söyler. Bundan sonrası için Lale’nin emniyette verdiği ifadeye bakalım: "Biz bir arkadaşımla yol üstünde beklerken bir taksi ile bir kız, bir erkek arkadaşımız bulunduğumuz yere geldi. Biz de taksiye bindik. Bir köy yoluna girdikten sonra şoförün arkasında bulunan erkek arkadaş üzerinde bulunan tabancayı şoförün ensesine dayamak suretiyle arabayı durdurmasını, sağa yanaşmasını, kendisine zarar verilmeyeceğini söyledi. Diğer erkekle birlikte şoförü araçtan indirdiler, ellerini ayaklarını bağlayıp ağzını bantlamak suretiyle etkisiz hale getirdikten sonra aracın bagajına attılar. Ben bu esnada diğer kızla aracın içindeydim. Bir süre sonra şoförü bir ayçiçeği tarlasına attılar. Biraz gittikten sonra polis telsizinden aracın tespit edildiğini duyunca aracı bir yol kenarına bırakarak oradan ayrıldık. Bu olaydan sonra ben örgütten ayrılacağımı söyledim. Bir süre sonra memleketimde bir akrabamın evinde yakalandım.”
Lale, savcılık ve sorgu hakimliğinde de benzer ifadeleri verdikten sonra mahkemede ifadelerini kabul etmez, polisin taciz ve baskısı ile o ifadeleri verdiğini, örgüt üyesi olmadığını ve herhangi bir eyleme katılmadığını söyler. İfadesinde geçen diğer şahıslar da emniyet ifadelerinde taksi şoförünü erkek şahısların etkisiz hale getirdiğini anlatırlar. Bu şahısların hiçbiri mahkemede dinlenmez.
Bu duruma göre Lale’nin olaydaki fonksiyonu, o takside bulunmaktan başka bir şey değildir. Yalnızca orada bulunduğu için taksi gaspı eyleminin faillerinden biri kabul edilmiş, idam cezası verilmiş, ancak o sıralar idam cezası kaldırıldığından cezası ağırlaştırılmış müebbete dönüştürülmüş, Mahkeme ve Yargıtay suçun ağırlığını (!), sanığın olumsuz kişiliğini (!), suçun yeri ve zamanını (!) dikkate alarak ondan neredeyse her sanığa uyguladıkları halk dilinde kravat indirimi denilen takdiri indirimi bile esirgeyerek cezasını müebbet hapse dahi çevirmez. Mahkeme ve Yargıtay düşünmüştür ki cezayı müebbet hapse çevirdikleri takdirde bu büyük suçlu (!) kızcağız 33 yıl hapis yatacak ve çıkacaktır, çıkmamalı, bu vatan ve millet düşmanı kız ölene kadar hapiste kalmalı, o da yetmez, koğuşta bile değil hücrede çürümelidir. Bu kararın korkunç boyutunu görebilmek için belirtelim ki bu gasp eylemi örgütsel faaliyet kapsamında değil de adli suç kapsamında kabul edilseydi Lale’nin hapiste kalacağı süre beş yılı geçmeyecek, hatta suç tarihi itibariyle Rahşan affı denilen infaz indiriminden yararlanarak 1 yıl 8 ay hapiste kalarak tahliye edilecekti.
Bir an için Lale’nin o taksinin gaspında faal bir rol aldığını kabul edelim. Bunun cezası ağırlaştırılmış müebbet olabilir mi ? Oldu işte, koca koca ağır ceza yargıçlarının, bu ülkenin anlı şanlı Yüksek Mahkeme yargıçlarının o kararda imzası var. Onlara göre, birinin 10 lirasını bile örgüt faaliyeti kapsamında gasp edersen yüce devleti korumak için bu, vahim eylem sayılır ve ölene kadar hücrede yatılırsın. Bu ucube içtihadı Yargıtay geliştirdi ve halen de sürdürüyor. Vicdan, adalet, hakkaniyet adına bir dakika düşünseler, altında imzaları bulunan bu kararların ne büyük bir kötülük olduklarını anlayacaklarını biliyorum. Devletin yüksek çıkarlarını korumak adına verdikleri bu tip kararların aslında korumaya çalıştıkları devleti de bir büyük çürümeye sevk ettiğini düşünemeyecek kadar kendinden geçmiş bir ruh halinden söz ediyorum.
Şunu da biliyorum, Lale hücresinde yalnız ama adaletsizlikte yalnız değil. Darbe teşebbüsü gecesinde komutanlarınca tatbikat var denilerek bir yerlere sevkedilen ancak hiçbir eylemliliğe karışmayan, buna rağmen müebbet ya da ağırlaştırılmış müebbet cezası verilen askeri öğrenciler, astsubaylar, subaylar ülkesindeyiz. Birkaç makale yazdıkları için ölene kadar hapishanede kalmaya mahkum edilen gazeteciler, yazarlar, iktidara muhalif yasal siyaset yaptıkları için hapsedilen ve AİHM kararlarına rağmen serbest bırakılmayan siyasetçiler, mesleklerini icra etmeleri örgüt üyeliği sayılarak tutuklandıktan sonra tahliye edilen ama aynı gün tahliye eden mahkemeye baskı yapılarak aynı mahkemece tekrar tutuklatılan, devamında ağır cezalar alan ve seslerini duyurmak için ölüm orucuna yatan avukatlar, bir gizli tanığın yalan beyanıyla ağırlaştırılmış müebbet alıp bu haksızlığa isyanını ölüme yatarak ortaya koyan ve ölen, baklava çaldıkları için hapsedilen çocuklar ülkesindeyiz. ‘Evimize girerken galoşunu giy’ dediği için tartıştığı polis tarafından öldürülen genç kızı vuran polisin bir gün dahi hapse girmediği ve girmeyeceği bir kaosun, bir keşmekeşin ortasındayız. Dördüncü asırda gündüz vakti elinde fenerle Atina sokaklarında dolaşırken ne aradığını soranlara ‘adam arıyorum’ diyen Diyojen gibi 21'inci asırda Türkiye adliyelerinde gündüz vakti elimizde fenerle adalet aramaktayız.
Adaletsizliğin kaynağı Türkiye yargı pratiği ile sınırlı değil elbette. Yasalardan kaynaklanan binbir türlü adaletsizlikle karşı karşıyayız. Yine Lale’nin yaşamından devam edersek Ceza İnfaz Yasası'nın 25'inci maddesi gereğince ağırlaştırılmış müebbet cezasının uygulanışı korkunç denebilecek bir insanlık dramı. Lale binlerce ağırlaştırılmış müebbet mahkumu gibi 16 yıldır 12 metrekarelik bir hücrede yaşıyor. Hücresinin bir ucundan diğer ucuna beş adımda geçiliyor. Günde bir saat havalandırmaya çıkabiliyor. 15 günde bir sadece anne, baba, kardeşi ve vasisi ile telefonda 10 dakika, ziyarette bir saat görüşebiliyor. Aynı ünitede kalan diğer hükümlülerle cezaevi idaresinin takdirine göre çok sınırlı olarak temasta bulunabiliyor.
Bir hücrede bir hayatın geçmesi, üstelik bu cezayı alan birçok kişinin Lale gibi haksız yere orada olması sadece onların sorunu olabilir mi? Bu insafsız suç ve ceza sistemini tartışmanın, değiştirmenin vakti hiç gelmeyecek mi? Devlete karşı işlenen suçlarda bireye karşı işlenen suçlara göre çok daha ağır ceza verilmesinin kaynağı olan 90 yıl önceki Mussolini suç ve ceza sisteminin bizde halen ana hatlarıyla yürürlükte olması çağdaş bir toplum olmanın önünde engel değil mi? Devlete karşı işlenmiş suçlarda ağırlaştırılmış müebbetin şartla salıverme imkanı olmadan ölünceye kadar sürmesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önüne gitmiş ve mahkeme bu durumu defalarca sözleşmeye aykırı bulmuş olmasına rağmen TBMM bunu değiştirmek için neden hiçbir şey yapmamaktadır ? Bu cezanın yürürlüğe girmesinden sonra iki defa infaz indirimi yapılmış, birçok çete lideri, mafya üyesi, kadın, çocuk saldırganı serbest bırakılmış, ancak bu cezayı alanlarla ilgili hiçbir indirim yapılmamıştır. İktidar çevrelerinden gelen seslere bakılırsa ağırlaştırılmış müebbette indirim yapılırsa Abdullah Öcalan da bundan faydalanır ve terörle mücadele zarar görürmüş. Bir ülkenin yasal düzenlemelerinin tek bir kişiye endeksli olarak düşünülmesi, adeta bir kişi için adalete ipotek konulması hangi uygar ülkede var?
Lale’nin ceza aldığı davada, avukatı değildim. Cezadan çok sonra bir akrabası dosyayı bana getirerek bir şey yapılıp yapılmayacağını danıştı. Kendisini birçok defa ziyaret ettim. Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak ağırlaştırılmış müebbet cezasının infaz koşullarına ve şartla salıverme imkanı bulunmamasına yönelik olarak hak ihlali iddiasında bulundum. Dosya şu an Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu'nda. İhlal kararı çıkarsa meclisin bu düzenlemeyi gözden geçirmesini talep etmeyi düşünüyorum. Başka ne yapılabileceği konusunda her türlü görüşten yararlanmak istiyorum. İstanbul Barosu sitesinde adres ve telefonum mevcuttur.
Lale mektubunda "Bu dünya beni kör bir kuyuya attı ve burada unuttu" diyor. Belki bir mektup yazarak unutulmadığını anlatmak, biraz moral vermek istersiniz. Lale Açık, Bünyan Cezaevi-Kayseri adresinde.
*Avukat, İstanbul Barosu