Siyah-beyazlılar dün akşam önceki maçlara göre rakip yarı sahaya daha iyi yerleşen bir görüntüdeydi. Bunda İstanbulspor’un savunmasını çok derinde kurması ve oyunu kendi ceza sahasının önünde kabul etmesi kadar Rachid Ghezzal’in sahalara geri dönmesinin de etkisi vardı. Ghezzal aylardır oynamadığı için hâliyle hiç hazır olmasa da, onun sağ kanattaki varlığı, topun daha çok Beşiktaş’ta kalmasında başlı başına bir etken.
Buna karşın Beşiktaş’ın set oyunundaki üretim sorunları, doğru yerleşime ve Ghezzal’in dönüşüne rağmen dün akşam da devam etti. İstanbulspor’un sıkı savunması karşısında topu çok ritimli çeviremeyen ev sahibi, bu yüzden rakip savunmayı hareket etmeye ve boşluk vermeye zorlayamadı.
ORTA ÜÇLÜNÜN TEHDİTKÂRLIĞI ÇOK AZ
Savunma önünde oynayan Amir Hadziahmetovic, her iki kenara yolladığı uzun menzilli ve başarılı diyagonal paslarıyla dikkat çekti. Ama bu pasların sonrasında Beşiktaş rakip ceza sahasına etkili bir şekilde inmeyi bir türlü başaramadı. Bunda da orta üçlünün ceza sahasını ne topla ne de topsuz bir şekilde tehdit edebilmesi önemli bir etkendi. Sol kenardaki Cenk Tosun da Vincent Aboubakar’a çok fazla yanaşınca, merkezdeki sıkışıklıktan bir pozisyon üretme şansı neredeyse kalmadı.
İç koridorlardan ceza sahasına sızılamayınca, kanatlardan da son çizgiye inilemeyince, bu durum Beşiktaş’ı gelişigüzel ortalara sevk etti. Maç boyunca 39 orta yapan ev sahibi takım, bunların 29’unu ilk yarıda yaptı, fakat yalnızca yüzde 20’sinde isabet bulabildi. Dolayısıyla Beşiktaş adına kilidi açabilmek için iki seçenek görünüyordu; duran toplar ve uzaktan şutlar. Nitekim attığı üç golü de böyle buldu.
Son iki haftadır kale önündeki bitiriciliğiyle öne çıkan Aboubakar, ceza sahası dışından olağanüstü bir gol daha atarak Beşiktaş adına maçtaki en önemli farkı yarattı: Bireysel beceri. Onu oyuna sonradan giren Nathan Redmond’ın orta sahadan aldığı topu tek başına ceza yayına kadar götürüp ters ayağıyla yakın köşeden ağlara bıraktığı golü izledi.
Ama bu iki gol arasındaki yaklaşık otuz dakikalık süre boyunca rakibine maça ortak olması için çok fazla şans tanıdı. Bunda da Şenol Güneş’in 63’te yaptığı iki değişiklik etkiliydi. Salih Uçan’ın yerine Alexandru Maxim’in, Ghezzal’in yerine de Redmond’ın oyuna girdiği o dakikadan sonra Beşiktaş’ın hem orta sahadaki direnci azaldı hem de top daha az Beşiktaş’ta kalmaya başladı.
BEŞİKTAŞ’IN MAXİM İLE OYNAMAYA ALIŞMASI LÂZIM
Aslında bunun işaretleri geçen hafta da verilmişti. Başakşehir maçında Maxim yine Salih’in yerine oyuna girerken, aynı anda Rosier de oyuna girmiş ve orta sahacı özelliği bulunan Onur Bulut sağ öne geçmişti. Bu da Maxim varken Güneş’in merkezi ikili bırakmak istemediğini gösteriyordu. Ama dün akşam onunla birlikte sağ öne Redmond girince, Beşiktaş sahada 4-2-4 şeklinde görülmeye başladı ve İstanbulspor’un kontralarına açık hâle geldi.
Alexandru Maxim, ceza sahası tehditkârlığıyla Beşiktaş’ın orta sahasındaki eksik parça görünümünde. Nitekim siyah-beyazlıların dün akşam akan oyunda geliştirdiği tek net gol pozisyonu, onun ceza sahasına yaptığı topsuz koşusuyla geldi. Ama onun varlığı aynı zamanda merkezin direncini düşürüyor, bu yüzden kenarlarda bu durumu telafi edebilecek bir oyuncuya ihtiyaç duyuluyor. Geçen hafta sağ kanatta bunu Onur Bulut yaparken, dün akşam ise sol kanatta Cenk’in yerine 83’te oyuna giren Tayfur Bingöl aynı işlevi gördü. Onun oyuna dâhil olmasından sonra maç yeniden dengelendi ve İstanbulspor’un akın sürekliliği kesildi.
Ve Beşiktaş bilhassa 2-0’dan sonra rakibine geri dönüş için hayli şans verdiği bir maçı kazanarak Fenerbahçe deplasmanı öncesi üst üste üçüncü galibiyetini elde etti. Ama bu seriyi oyunundaki bir gelişimle taçlandırmayı bu maçta da başaramadı.
Not: Dün aynı zamanda depremin 40. günüydü. Antakyalılar ellerinde bahhurlar, reyhanlar ve yüreklerinde öfkeyle yürüdü. Samandağ sokakları, "Me rıhna, nıhna hon!" (“Gitmedik, buradayız!”), "Hakkımızı helâl etmiyoruz!" sesleriyle inledi. O seslerdeki acıyı ve öfkeyi paylaşıyoruz. Bize yaşatılanları unutmayacağız, unutturmayacağız, affetmeyeceğiz ve hesabını soracağız.