Şenol Güneş dönemi sona erdikten sonra, Beşiktaş sezona Abdullah
Avcı ile başlamıştı. Sezon kötü ve başarısız başlamıştı,
Beşiktaş'ın oyunu pek de ışık saçmıyordu. Herkes “Abdullah Avcı
sezonu tamamlayabilecek mi” diye sorgularken, Salı günü başkan
Fikret Orman kameralar karşısına geçti ve bir basın toplantısı
düzenledi. Kimilerine göre şaşırtıcı, kimilerine göre beklenilen
bir şey oldu; Fikret Orman görevini bıraktı. Yani kısaca istifa
etti. Bütün spor kanalları ve gazeteleri gündemlerini paldır küldür
değiştirmek zorunda kaldı. Peki Fikret Orman? İstifa etmesi doğru
bir hareket miydi? 'Ne gerek var' mıydı, yoksa 'geç bile kaldı'
mı?
Fikret Orman, görev süresince sportif olarak çok da başarısız
sayılmayabilirdi. Sonuçta üst üste iki şampiyonluk sığdırdı,
Şampiyonlar Ligi'nde gruptan namağlup çıkan bir takım yarattı.
Stadı yaparak, Beşiktaş Kulüp tarihine damga vurdu. Altı yıl evvel,
ünlü GSM operatörü Vodafone ile Türk futbol tarihinin en büyük
sponsorluk anlaşmasını yaptı. Tam 152 milyon dolarlık bir
anlaşmaydı bu. Peki ya geriye kalanlar?
Bundan tam 2 ay önce “Türk futbolunda kaçınılmaz son:
'Sahiplik'” yazıma bir göz atmanızı öneriyorum. Beşiktaş Kulübü'nün
hangi ekonomik seviyeden hangi noktaya vardığını çok iyi anlattım.
Borçların, Fikret Orman döneminde kaç katına çıktığını
okuyabilirsiniz bu yazıda. Temmuz ayında Bankalar Birliği ile
anlaşmayı yapıp 'Borç Yapılandırması'na gittikten sonra, Beşiktaş'ı
idari olarak ne kadar zor günlerin beklediğini daha o zaman
belirtmiştim.
Fikret Orman'ın istifası her ne kadar şok etkisi yaratsa da,
kamuoyunda herkes böyle bir şeyin yaşanma ihtimalini bekliyordu.
Bir sene önce “Fikret Orman paralar nerede?” tezahüratlarıyla
başlamıştı her şey. Hatta belki de, en son seçimde aday
olmaması daha iyi olacaktı kendi açısından. “Bu son dönemim” diye
devam etmişti bir kere yola. Son dönemi derken; Beşiktaş'ta hiçbir
başkan tüzük gereği üç dönemden fazla başkanlık görevi yapamaz.
Tüzükteki bu madde yine Fikret Orman tarafından konmuştu yıllar
evvel.
Fikret Orman'ın, 2012'de Beşiktaş başkanı olma süreci şöyleydi:
“3 Temmuz” yaşanmıştı Türk Futbolu'nda. Birçok spor yöneticisi ve
spor adamı tutuklu vaziyetteydi, ortalık alev alev yanıyordu. Aziz
Yıldırım da o dönem içerideydi. Aziz Yıldırım, o dönem sadece
Fenerbahçe Başkanı değil, aynı zamanda Kulüpler Birliği başkanıydı.
Aziz Yıldırım, hukuki mücadele içindeyken Beşiktaş'ın o döneme
kadar başarısız olan başkan Yıldırım Demirören, Kulüpler Birliği
başkanı olmuştu. TFF başkanı Mehmet Ali Aydınlar ise görevi
bırakmak zorunda kalmıştı. Keza süreç onun yönetebileceği bir süreç
olmaktan çıkmıştı. Bir güç Yıldırım Demirören'in Federasyonun
başına getirmişti. Bir anda oldu. Kimse anlayamadı bile. Bu arada
Yıldırım Demirören'in UEFA içerisinde çok güçlü ilişkileri olduğu
da bilinir. Yani yarın bir gün UEFA başkanı olursa sayın Yıldırım
Demirören, lütfen kimse şaşırmasın. Beşiktaş Kulübü böylelikle
başkansız kalmıştı. Bir başkana ihtiyaç vardı ve dolayısıyla seçime
gidildi. Beşiktaş'ın ileri gelenleri dahil, kimse taşın altına
elini sokmak istemedi o dönem.
Beşiktaş'ın kapısında icra memurları, borç batağı, 220 küsür
FIFA davası... Matteo Ferrari'nin hala ödenecek borcu vardı.
Düşünün yani. Fikret Orman, “Ben yanan bir eve girdim” benzetmesi
yapmıştı o dönem. Doğru da. FIFA'daki tüm borçlardan dolayı davalar
çözüldü. Birçok icraat yapıldı. FEDA sezon yapıldı. Genç oyuncular
ile takımlar kuruldu. Sonrasını biliyorsunuz; adım adım
şampiyonluğa gidildi. Bir yerde bir hata yapıldı ama daha sonra.
Sen, adı Pepe bile olsa, bir stopere yıllık 'kemiksiz' 5 milyon
euro veremezsin. Verilmemeli. Sadece Beşiktaş değil, Türkiye'nin bu
ekonomik düzeninde hiçbir kulüp tarafından, hiçbir stopere, hatta
oyuncuya verilmemeli. Sonra şampiyon olamazsan o paralar nasıl
ödenecek? Çünkü senin futbol iklimin böyle bir parayı üretmiyor.
Sonra geleceğin nokta ancak böyle olur. Tıpkı yıllar evvel
Galatasaray'da Ünal Aysal gibi. Ama o devam etmeyip görevi bırakma
karartı almıştı. Belki de Fikret Orman da böyle yapmalıydı.
Ortalığı yakıp yıkmanın ya da altı boş safsata yapmanın bir
anlamı yok. Bir gün zaten bu kulüplere 'sahiplik düzeni'
gelecektir. Ama en nihayetinde an itibariyle Beşiktaş Kulübü ve
diğer kulüpler de sahipsiz değildir. Bir başkan bulunur, herkesin
için rahat olsun. Bu camialar üç beş adama bağlı yapılar
değiller.
İnsanların anlayamadığı, dünyanın düzeni ile ilgili bir gerçek
vardır. Bir insan, bir dükkan sahibi, esnaf veya iş adamı değilse,
kaba tabirle 'malın sahibi' değilse; bir yeri yönetmek ve görev
yapmak için o pozisyondaysa, 8-10 yıldan fazla kalması zaten
sağlıklı değildir. Bu futbolda da böyledir, siyasette de böyledir,
ilkokul müdürlüğünde de böyledir, İETT hareket amirliğinde de
böyledir. Çünkü bir insan 8-10 yıldan fazla bir pozisyonda görev
yapmaya devam ederse, orası kendisinin zannetmeye başlıyor. Aziz
Yıldırım'ı düşünün; Fenerbahçe başkanı olarak 20 yıl görev yaptı.
Belki de 10. yılında bıraksaydı, Yoğurtçu Parkı'nda Alex'in değil,
O'nun heykeli olacaktı. 20. yılında nasıl gönderildiğini
hatırlatmama gerek yok sanırım. Sırf bırakıp gitsin diye insanlar
1.5 sezon maça gitmediler, protesto ettiler. Ama 2018 yazında şu
anki Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un karşısında yine aday oldu.
Fikret Orman'ın hikayesine de buna benzer. Yani hikayenin tamamı
benzemez de, bazı 'dönemeçler' benzerlik gösteriyor diyelim.
Fikret Orman görevi bıraktı. Şimdi “acaba geri dönecek mi”
konusu tartışılıyor. Belki de zemin hazırlamak için bir algı
operasyonu bu. Onu göreceğiz önümüzdeki günlerde. Aday olmasa bile,
seçimde Fikret Orman'ın bu işten kopup “ne haliniz varsa görün”
diyeceğini düşünmüyorum. Yani, seçimde 'apolitik' bir pozisyonda
yer alacağını düşünmüyorum kısacası. Çünkü muhakkak başkan olacak
kişinin kendi safından birinin olmasını tercih edecektir. Neden
derseniz? Sonuçta kulübün ekonomik, belki de herkesi kaosa
sürükleyecek enkazlar mevcuttur. Menajerlerle transfer süreçlerinde
gerçekleşen para akışları, bunların evrakları veya
'evraksızlıkları'. Yani denetim olarak Fikret Orman'ı sıkıntıya
sokmayacak bir başkan olmasını tercih eder muhtemelen Fikret
Orman.
Fikret Orman'ın geri döneceğini düşünmüyorum. İhtimal midir?
Tabii ki evet. Unutmayın ki, Aziz Yıldırım da defalarca görevi
bıraktı, istifa etti ama geri döndü. Bu bana 'gaz alma' hareketi
gibi görünmedi. Fikret Orman, gerçekten bıraktı gibi bir algı aldım
basın toplantısından. Ama burası Türkiye. Çoğu zaman ne verilen
sözler tutulur ne de söylenen sözlerin arkasında durulur. Gündem ve
kararlar an ve an değişebilir. 'Dün dündür, bugün bugündür' denir
ve devam edilir. Bekleyip ve göreceğiz. Ama size şu kadarını
söyleyebilirim; Fikret Orman aday olup geri dönmeye kalkarsa daha
büyük protesto ve tepkilerle karşılaşacaktır.