İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bir süredir Beyoğlu’nun mekânsal stratejisinin yeniden planlanması için geniş kapsamlı ve demokratik bir çaba içerisinde. Amaç; Beyoğlu’nun çok-kültürlü yapısı ve kültürel mirasını koruyarak, daha yaşanabilir, depreme daha dayanıklı, kent sakinlerinin daha çok sahipleneceği ve taleplerinin karşılığını bulacağı bir şekilde, bu semti ortak akılla ve kent bileşenlerinin katılımıyla yeniden tasarlamak.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen siyasi yasak ve hapis cezası kararının ardından çoğumuzun kalbi İstanbul’la birlikte vicdan ve adalet doğrultusunda atıyor. Bugün ise, ruhumuzu bir anlığına sakinleştirmek ve İBB’nin İmamoğlu ve uzman ekibiyle birlikte bu şehre katkılarını biraz daha görmek adına yönümüzü Beyoğlu’na çevirmeyi öneriyorum.
Hepimizin kişisel yaşantısı, iyisiyle kötüsüyle, Beyoğlu ile bir noktada çakışmıştır. Ne de olsa herkesin kendi Beyoğlu’su vardır ve o Beyoğlu da o kişinin geçmişinde ayak izini bırakmıştır.
Cep telefonunun henüz yaşamlarımıza uğramadığı yıllarda, arka fonda plakçılardan farklı anlarda yükselen ezgilerin atmosferde birbirleriyle çarpıştığı günlerde, pasajlardan dışarı hınzırca süzülen enva-i çeşit tütsü kokuları eşliğinde izlenen bağımsız sinema örnekleriyle dolu hafta sonu etkinlikleri...
Kış döneminde caddeyi günün her saati görünmez bir bulut gibi kaplayan kestane kokularının, ara sokaklarda keşfedilen kitapçılar, sanat galerileri, Çiçek Pasajı, Nevizade ve ikinci el giysi mağazalarından yükselen yaşanmışlıklarla havada bir noktada kesişmesi...
Beyoğlu’na uğrayan kimilerinin mum yakarak dilek dilediği St. Antoine Katolik Kilisesi’nin hayalleri gerçekleştiren sihirli ve mistik atmosferi...
Hava karardığında alelacele farklı bir giysisini üstüne geçiren Beyoğlu’nun tüm çekiciliği ve renkleriyle gençleri sarıp sarmalayan eğlence kültürü...
Bedrettin Dalan’ın tarihi binaları yıkmaya başlamasıyla birlikte kentsel dönüşüm adı altında soylulaştırılan, daha öncesinde de Varlık Vergisi, 6-7 Eylül olayları ve 1964 göçüyle belleksizleştirilen Tarlabaşı...
Bir zamanlar kadınların şapkasız, erkeklerin kravatsız çıkmadığı, İstiklal Caddesi’nin faytonlar ve tramvaylarla bezendiği Beyoğlu, eski ismiyle Cadde-i Kebir...
Artık antikacı Vitali, saatçi Kristo, şapkacı Sotiropulos, terzi Stangali, eczacı Periklis’e rastlanamıyor bu sokaklarda, çünkü hepsi tahta birer bavul ve ceplerinde 22 dolarla sınır dışı edildi.
Osmanlı’nın ilk modaevine ev sahipliği yapan, zamanında Sultan Abdülhamit’in özel terzisi Jean Botter tarafından yaptırılan, kısa süre önce restorasyonuna başlanan Botter Apartmanı, Pera Palas, Mısır Hidivi’nin kışlık konağı olarak kullanılan Mısır Apartmanı, Kamondo apartmanı ve tarihi merdivenleri, Suat Derviş’in müştemilatında kaldığı Tokatlıyan Oteli, Yeşilçam Sokağı, Narmanlı Han ile devasa bir kentsel bellekten söz ediyoruz.
Ve karşımızda son birkaç yılda mimari ve sosyolojik olarak dönüşen, nüfusu 233 bine gerilemiş, bir nebze yalnızlaşmış, bu yalnızlığını da turistlerle kalabalıklaştırmaya çalışan bir Beyoğlu...
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bir süredir Beyoğlu’nun mekânsal stratejisinin yeniden planlanması için geniş kapsamlı ve demokratik bir çaba içerisinde. İlgili grupların kentsel karar alma süreçlerine ve planlamaya dahil olmaları, Türkiye açısından görece yenilikçi bir adım.
1857 yılında Beyoğlu’nda ilk modern belediyenin kurulduğu düşünüldüğünde, belediyeciliğinin 165’inci yılında semt tüm sevenlerinin elinde bir heykeltıraş misali yeniden şekillendirilecek.
Amaç; Beyoğlu’nun çok-kültürlü yapısı ve kültürel mirasını koruyarak, daha yaşanabilir, depreme daha dayanıklı, kent sakinlerinin daha çok sahipleneceği ve taleplerinin karşılığını bulacağı bir şekilde, bu semti ortak akılla ve kent bileşenlerinin katılımıyla yeniden tasarlamak.
Zamanında kentlilerin söz hakkı hiçe sayılarak yıkılan ve yerine AVM dikilen Emek Sineması için yıllarca verilen mücadeleyi anımsamak yeterli aslında bir semtin katılımcı bir şekilde planlanmasının önemini görmek için... Çünkü bu kent “emek” istiyor.
Bu plan, “Beyoğlu artık çok değişti, bana hitap etmez oldu” diye geçmişe ağıt yakmak yerine, kentsel belleğin ana unsurlarından olan bu semte özlediğimiz kimliği geri kazandırmak, geçmişin hatalarını silmek, burayı yeniden yaşanılası kılmak ve semti bugüne ve geleceğe hazırlamak için mükemmel bir fırsat...
Son 12 yıldır otel sayısının iki kat, turizm alanı büyüklüğünün ise beş kat arttığı Beyoğlu’nda aşırı kalabalıklaşma sonucu gürültü ve görüntü kirliliğinden, yerel mutfağın bozulmasına, arazi değerlerinin artışından, özgünlüğün ve biricikliğin yitimine, zincir mağazaların kapladığı tektipleşmeden gençlerin Beyoğlu’ndan uzaklaşmasına dek birçok olumsuz yan etki yaşandı.
Değer artışının oldukça yükselmesiyle birlikte bu durumdan hem dezavantajlı kesimler etkilendi ve bölgede yaşamayı finanse edememeye başladılar; hem de Markiz ve Lebon Pastaneleri, Kelebek korse mağazası, Botter Apartmanı, Yeşilçam Sokağı üzerindeki Serkldoryan yapısı, Rumeli Pasajı gibi hafıza mekanları unutuşa terk edildi.
2020 yılı sonunda; “Sen de fikrini söyle hayalindeki Beyoğlu’nu ortak akılla birlikte tasarlayalım” diyerek yola çıkan Belediye, 29 Kasım’da Beyoğlu Mekansal Strateji Planı’nın ilk taslağını açıkladı. Bu taslak da iki yılı aşkın süredir muhtarlardan STK’lara, kadınlardan akademisyenlere dek tüm paydaşlarla yapılan 300’ü aşkın etkinlik ve toplantının çıktılarının yanı sıra 15 binin üzerinde kişiyle birebir temasların bir ürünü.
Taslağa yönelik olarak “beyoglusenin.ist” üzerinden yapılan geri bildirimler ve görüşler neticesinde sonraki aşamaya geçilecek.
İBB İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı Gürkan Akgün’le yaptığım görüşmede; Beyoğlu’nun ilk kez katılımcı bir şekilde bütüncül bir stratejik planlamasının yapıldığını ve böylelikle ilçenin mekânsal olarak yeniden tasarlanmasında toplumsal adalet, eşitlik ve yerel ihtiyaçların temel alınacağını belirtti.
“Bugünün sorunlarına bugün çözüm üretmeliyiz. İki yıldır esnaflara, kadınlara, çocuklara, Beyoğlu’nu ziyaret edenlere, üniversitelere kadar çok geniş bir kitleye ulaştık. Çünkü burası İstanbul’un kalbi. Dördüncü yüzyıldan beri tarihi bir birikimi, kozmopolit bir yapısı var. Geçmişte kentin ticari ve kültürel açıdan en canlı mekânı. Şehrin ilk belediyesinin açıldığı yer,” diyor Akgün.
Bu strateji planıyla birlikte ilçenin tüm mahalleleri arasında toplumsal kaynaşma, ekonomik koşulların iyileştirilmesi, kültür-turizm faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi, kültürel mirasın korunup geliştirilmesi, kamusal mekanların yeniden düzenlenmesi ve Beyoğlu’nun zaman içerisinde ortaya çıkan sorunlarına çözüm için kurumlar-arası eşgüdümün sağlanması hedefleniyor.
İnsanlar, kimlikleriyle ilintili olan mekanları ortak talep ve beklentileri doğrultusunda değiştirip düzenledikçe mekanlarla aralarında organik bir bağ kurulur ve mekâna dair bir sorumluluk hissiyle dolarlar. Değiştirilen ve dönüştürülen mekan, bir anlamda dış dünya ile bireyin iç dünyası arasındaki köprü olur.
Beyoğlu’nu İstanbul’a bağlayan köprülerin başında Taksim ve Gezi Parkı geliyor. 2020 yılında İBB’nin düzenlediği Taksim Kentsel Tasarım yarışmasına katılan tasarımların tümü Taksim meydanını Beyoğlu ile eklemlemiş, onu Beyoğlu’na açılan ana kapı olarak görmüşlerdi. Beyoğlu ele alınırken Taksim meydanı projelerinin uygulamaya geçirilmesinin önündeki engellerin de kalkması ve meydanın çağdaş ve estetik bir görünüm kazanması da önemli.
Taksim, Galata, Karaköy, Cihangir, Tophane, Tarlabaşı, Dolapdere, Kasımpaşa, Okmeydanı, Hasköy, Sütlüce ve Örnektepe’yi içeren ilçenin en temel sorunları; göçmenler, barınma, okuma-yazma, yoksulluk ve yapı stokunun depreme dayanıksızlığı noktalarında ortaya çıkıyor.
Beyoğlu, bir yandan da Fatih’ten sonra evsizlerin en fazla bulunduğu ikinci ilçe. Nüfusunun beşte birini uluslararası göçmenler oluşturuyor.
Deprem riski açısından ise, yapıların yaklaşık yüzde 10’u 2000 yılından sonra yapılmışken, 7,5 büyüklüğünde bir deprem senaryosuna göre 410 binanın çok ağır, 841 binanın ise ağır hasar görmesi bekleniyor. İlçedeki boş-metruk yapılar da tehlike yaratmaya devam ediyor.
Okuma-yazma bilmeyenlerin ilçedeki sayısı 3 bine varırken, bunun yüzde 85’i de kadınlardan oluşuyor. Pandemi döneminde sosyal yardımların yoğunlaştığı Dolapdere-Okmeydanı hattında ciddi bir yoksulluk da cabası.
Stratejik plan kapsamında “adil” bir Beyoğlu yaratılması ve kentte üretilen değerin adil şekilde paylaştırılması için istihdam ve eğitim çalışmalarının yerelde artırılması öngörülüyor.
Ayrıca İstiklal Caddesi’nde yer alan Beyoğlu Sineması, Muammer Karaca Tiyatrosu, Botter Apartmanı ve Metro Han’ın tarihi dokusu korunarak restorasyonuyla birlikte simge yapıların yeniden ilçeye kazandırılması gündemde.
İki yıllık süre boyunca, kentte farklı sivil toplum kuruluşlarının öncülüğünde Beyoğlu Senin yürüyüşleri yapıldı ve kentsel hafıza ve kültürel miras konusunda farkındalık artırıldı.
Akademisyenler ve saha araştırmacılarının da desteğiyle, Beyoğlu’nda kent yoksulluğu konulu paneller düzenlendi, “şarkılarla Beyoğlu tarihi” işlendi, Beyoğlu’nda kültür-sanatın ortak üretim mekanları konusunda beyin fırtınası yapıldı, Galata’da Yahudi kültürünün izlerini birlikte keşfetmek üzere yürüyüşler düzenlendi, Pera’nın 19.yüzyıldaki tiyatrolarının hikayelerini keşfetmek üzere turlar yapıldı.
Ayrıca, Beyoğlu’nda Airbnb etki değerlendirme ve analiz raporundan, Beyoğlu’ndaki göçmenlere dair nitel araştırmalara, Tarlabaşı-Dolapdere ekseninde kadınlarla odak grup görüşmelerine dek yereldeki mikro gruplara odaklanan atölyeler yapıldı, raporlar hazırlandı.
Dolayısıyla Beyoğlu’nda bir süredir yürütülen katılımcı planlama, Gürkan Akgün’e göre, “kenti yönetenlerin kentte yaşayanların geleceğine dair verdiği bir söz.”
Ocak ayı itibariyle Beyoğlu’nun 1/5000 ölçekli planı, katılımcı strateji planının çıktıları doğrultusunda büyükşehir belediyesinin ilgili mercilerine sunulacak.
Son yıllarda oldukça nüfus kaybeden Beyoğlu’ndaki büyük ölçekli projeler sebebiyle kira artışları semtten çok fazla sayıda kişinin ayrılmasına yol açarken doğru planlama olmaması yüzünden konut ticareti dengesi bozuluyor ve bölgenin sosyo-kültürel dokusu tektipleşiyor, sadece turistlerin geldiği, o eski “kokusunu”, “biricikliğini” yeterince koruyamadığı bir hale dönüşüyor.
Bu yeni stratejik plan ve ona eşlik eden yerel yönetim vizyonu işte tam da bu noktada barınma sorununu çözmeyi ve kira politikalarını düzenlemeyi, akabinde ilçenin o eski güzel günlerine dönülmesi için gerekli iyileştirmeleri yapmayı hedefliyor.
Beyoğlu, eski güzel günlerine kavuşmak için gün sayıyor. Çünkü Beyoğlu senin... Kalp atışlarını duyuyor musun?