Beyoğlu'nun 44 yıllık emektarı Demir Cafe kapanıyor: Bizi unutmayın, mutlaka buluşacağız
Beyoğlu'nun son yıllarda yaşadığı dönüşüme direnen son mekanlardan 'müdavim kıraathanesi' Demir Cafe de pandemiye yenik düştü. 1977'de askerden döndükten sonra Demir Cafe'yi kuran Ali Nejdet Demir ve ailesi müşterilerine veda etti: "Bizim için hikayenin sonu olsa da geriye dönüp baktığımızda keşke dediğimiz hiçbir şeyin olmaması mutluluk verici. Herkes iyi ki vardı."
DUVAR - Demir Cafe, İstanbul Beyoğlu'nun köşe taşlarından Mis Sokak'ın simge mekânlarındandı. Gazeteci, avukat, sinemacı, tiyatrocu, akademisyen, Beyoğlu'na yolu düşen hemen herkesin soluklandığı, buluşmaların planlandığı, cep telefonu öncesi dönemde arkadaşlarını bulmak için uğradığı bir 'müdavim kıraathanesi'ydi. Yıllardır Beyoğlu'nun dönüşümüne direnen sayılı mekânlardan olan Demir Cafe, pandemi yasaklarına daha fazla direnemedi ve 1977'de başlayan yolculuğunu noktaladı.
'BU BİR VEDA YAZISIDIR'
Demir Kafe'yi 1977'de kuran ve son dönemde çocuklarıyla birlikte işleten Ali Nejdet Demir, kötü haberi Facebook hesabından duyurdu: "Bu bir veda yazısıdır. Üzülerek bildirmek isteriz ki 1977 yılından bu yana sizlere elimizden geldiğince güler yüzle, özgür bir ortam sağlamaya çalışarak, farklı kültürleri tek bir masada buluşturmayı amaç edinerek bu senelere kadar getirdiğimiz kafemiz artık kapılarını kapatıyor. Herbirinizin yeri ayrı, umuyoruz ki biz de sizin için öyleyizdir. İyi ki vardınız. Kim bilir belki seneler sonra tekrar görüşürüz."
'BEYOĞLU KÜLTÜRÜYLE BÜYÜDÜK'
Ali Nejdet Demir'in kızı Tuğçe ve oğlu Ufuk ile birlikte Demir Cafe'yi işletiyordu. 'Biz üç kişiydik' diyen Tuğçe Demir, Beyoğlu'nun simge mekânlarından olan Demir Cafe'nin hikâyesine şöyle anlatıyor: "Babam 1977 yılında askerden döndükten sonra Mis Sokak’a yerleştiğini ve Beyoğlu’ndan hiç kopamadığını söylüyor. Bizleri de Beyoğlu kültürüyle büyüttü ve en az kendisi kadar sevdirdi Beyoğlu’nu. Yani bizler de artık buralıydık. Demir Cafe ile birlikte bir çok şeye tanıklık ettik. Aslında Beyoğlu esnafının zorlu macerası Gezi Parkı olaylarıyla başladı. Sonrasında devam eden esnafı yıldırma politikaları, sermaye değiştirme çabaları, pandeminin de işçi ve iş veren adına sağlıklı yönetilememesi sonrasında birçok mekân zayiat verildi. Sonuç olarak biz de onlardan biriyiz."
'BU MASALAR NE AYRILIKLAR, NE TARTIŞMALAR GÖRDÜ'
1993’te ÖDP’nin kiracı olarak üst kata yerleşmesiyle birlikte insanların bir araya gelebilecekleri bir mekâna ihtiyaç olduğunu farkettikiklerini belirten Tuğçe Demir, Demir Cafe'nin şimdiki halini aldığını söylüyor: "Mis sokak eylemlerin, buluşmaların simgesi haline geldi. Sonrasında her şey zincirleme gelişti. Bu masalar yıllar içinde ne ayrılıklara ne birleşmelere şahit oldu, ne tartışmalar gördü… Kimisi kitabını yazdı, kimisi yeni filmini tartıştı, kimisi de programına-konserine gitmeden oturdu çayını içti tavlasını oynadı. Ama her biri de Demir Cafe’ye kendinden bir şey bulduğu, özgür hissettiği için geldi. Demir Cafe de bu sayede farklı kültürlerin tek bir masada buluştuğu bir mekân oldu.
'İNSANLAR GELMEYE DEVAM ETTİĞİ SÜRECE BEYOĞLU YAŞAR'
Demir Cafe bu sürece teslim olan ne ilk, ne de son mekân olacak. Ama tek temennimiz nadide Beyoğlu’nun eski ruhuna kavuşabilmesi. 'Beyoğlu bitti' deyip ayaklarını çekmesinler, insanlar gelmeye devam ettiği sürece Beyoğlu yaşar! Bizim için hikayenin sonu olsa da geriye dönüp baktığımızda 'keşke' dediğimiz hiç birşeyin olmaması mutluluk verici. Herkes iyi ki vardı ve her zaman başımızın üstünde yerleri olacak. Bizi unutmasınlar, kim bilir birgün belki tekrar buluşuruz."
Müdavimleri de kapanma haberinin ardından Demir Cafe'yi, sosyal medya hesaplarından yazdıkları mesajlarla anlattı: