Biden Trump’tan daha becerikli bir otokratın yolunu açabilir

Donald Trump ABD'de, kendisi gibi ahlaki sınırları olmayan fakat daha kararlı bir program ile stratejik zihne sahip biri için yolu açtı. Joe Biden, neoliberalizm konusundaki siyasi fikir birliğini bozmayı başaramazsa, 2024 yılında işinin ehli bir otokrat ortaya çıkabilir.

Abone ol

George Monbiot

DUVAR - Gözleri yaşartırken kalplere de dokundu. Joe Biden, seçim sonrası konuşmasında birlik ve iyileşme çağrısında bulundu. “Halkın tamamının güvenini kazanmak için” çalışacaktı. Umarım bunu demek istememiştir. Eğer bunu demek istediyse, Barack Obama’nın 2008’de neredeyse aynı konuşmayı yapmasından beri hiçbir şey öğrenilmemiş demektir.

Amerika Birleşik Devletleri temelden bölünmüş durumda. Sömüren ile sömürülen, ezen ve ezilen arasında ayrışmış halde. Kleptokratlar ve oligarşi ile birlik olmak mümkün değildir. Bunun bir yolu varmış gibi davranmaya yönelik her türlü girişim de siyasi başarısızlığa uğrayacaktır. Toplumda iyileşmeye değil, yönü değişmiş bir kutuplaşmaya neden olacaktır. Eğer Amerikalılar plütokratlara karşı cepheleşmezse, nihayetinde birbirlerine karşı kutuplaşmış olacak.

BIDEN’IN VAATLERİ VE NEOLİBERAL ENGELLER

Duygusal bir ulus söz konusu olduğunda, Biden’ın kullandığı türden beylik lafların gerekli görülmesini anlıyorum. Ama korkarım ki söylediklerine kendisi de inanıyor. Geçtiğimiz yıl Manhattan’daki Carlyle Oteli’nde zengin bağışçılarına hitap ederken, onlara yalnızca “kimsenin yaşam standardının değişmeyeceğini, hiçbir şeyin temelden değişmeyeceğini” değil, aynı zamanda “sistemimiz altında fikir birliğine varabilmek zorunda olduğumuzu” da söyledi. Bu bağlamda, ‘fikir birliği’ bir taviz gibi görünüyor.

Obama’nın uzlaşmaz güçleri uzlaştırma ve var olan uçurumları sümen altı etme girişiminin, -Donald Trump’a fırsat sunduğu söylenebilir. Pervasız açgözlülükleriyle ekonomik krize yol açan bankalarla yüzleşmek yerine, Obama, Hazine Bakanı Timothy Geithner’ın 10 milyon ailenin evlerini kaybetmesine izin vererek, bankalar için “pistin köpürtülmesine”* onay verdi. Obama döneminin adalet bakanlığı ve bakanı, finansörlerin açıkça işlediği suçların peşine düşülmesi yönündeki çabaları önledi. Obama, işçi haklarını ve çevre standartlarını zayıflatacak ticaret anlaşmaları lehine baskı yaptı, eşitsizliğin büyümesine ve servetin tekelleşmesine, işlerin geçici hale gelmesine, rekor birleşme ve satın almaların yaşanmasına başkanlık etti. Diğer bir deyişle, yaşadığımız dönemin hakim ideolojisi olan neoliberalizm etrafında gelişen fikir birliğini bozmayı başaramadı. 

Neoliberalizm, Goldsmiths College’da profesör olan William Davies tarafından “siyasetin, ekonomi aracılığıyla uğratıldığı bir hayal kırıklığı” olarak tanımlanır. Neoliberalizm, siyaseti etkisiz ya da gayri meşru bir toplumsal gelişim aracı olarak görür. Ona göre, karar yetkisi, -paranın gücünü gizleyen süslü bir söz olarak- 'piyasaya' aktarılmalıdır. Alım satım yoluyla, kazananlar ile kaybedenler arasında doğal bir hiyerarşi kurmak ister. Neoliberalizme göre, zenginleri vergilendirmek, serveti yeniden dağıtmak ve iş hayatını düzenlemek gibi, bu doğal işleyişin ilerleme tarzına yönelik her türlü müdahale girişimi sosyal ilerlemeyi engelleyecektir.

Neoliberalizm, gücünü halkın oylarından alarak siyasetin büyüsünü bozar. Hükümetler sosyal durumu değiştirme ya da toplumsal adaleti yerine getirme tutkusundan vazgeçtiklerinde, siyaset de insanların hayatlarına karşı ilgisiz hale gelir. Bu durum, toplumdan uzakta yaşayan seçkinlerin gevezeliği olarak algılanır. Yaşanan hayal kırıklığı, güçten mahrum bırakılma haline gelir. 

KAÇAN FIRSAT VE OBAMA'NIN ÇELİŞKİLERİ

Neoliberalizm 2008 yılındaki mali çöküşü tetiklemeden önce, ortaya koyduğu doktrinler siyasi yelpazede tutuculuk gibi görülüyordu. Obama’nın elinde bu tuzaktan kurtulmak, ‘piyasa’ postuna bürünmüş güçler ve onların neden olduğu toplumsal bölünmelerle yüzleşmek için bir şans vardı. Ancak bu şansı kullanmamayı tercih etti. Tek başına nezaket ve terbiye, yapısal adaletsizliği alt edemez.

 Trump, yaşanan siyasi boşluğun ortasına atılıverdi. Kaotik ve vicdansız bir tavırla, kimi açılardan neoliberal uzlaşmaya saldırdı, ticaret anlaşmalarını yırttı, bazı alanlardaysa bunu pekiştirdi. Yine de önemli olan nokta şuydu ki, o, var olan fikir birliğinin yarattığı bir canavardı. Onun kazandığı başarı, sahte birliğin ve seçkinler arası siyasi anlaşmanın sunduğu sahte iyileşmenin bir ürünüydü. Ana akım siyaset sadece aşağılanma ve hayal kırıklığı sunduğunda, insanlar ölümcül ve laf ebeliğine dayanan bir karşı siyasete yöneldi. 

Biden, Obama’nın başkan yardımcılığını yaptığı dönemden bu yana, yüzünü sola döndü. Programında bir takım güçlü politikalar var. Ama aynı zamanda, doğrudan bağışçı sınıfa karşı koyup fikir birliğini bozmama doğrultusunda da bir kararlılığa sahip. Yenilenebilir enerjiye ve daha yeşil bir altyapıya büyük yatırımlar yapılmasını öngören ‘temiz enerji devrimi’, iklimsel çöküşü engellemek için gereken çabanın yarısını içeriyor. Öte yandan, çevreyi kirleten altyapıyı kullanımdan kaldırmak ve toprağa fosil yakıt karışmasını engellemek için -başka bir ifadeyle, doğrudan fosil sermayeyle yüzleşecek- etkin bir program olmadan, bunlar hayal ettiğinden daha az etkili olacaktır.

Küçük işletmeleri destekleme doğrultusundaki tedbirleri olumlu ama büyük teknoloji şirketlerinden başlayarak büyük işletmeleri bölmediği sürece dişe dokunur bir faydası olmayacak. Zenginlerden alınan vergileri artıracağına söz verdi. Ne var ki, plütokratlar, kendi memleketi Delaware’den başlayarak vergi cennetlerine ve gizlilik rejimlerine savaş açana dek ona gülecekler. Biden, halkı, ulusa egemen olan oligarşiye karşı birleştirmediği sürece, insanlar birbiri aleyhine bölünmüş durumda kalacak.

TRUMP ŞANSSIZDI

Biden koşullara göre davranacak. Demokratlar, Georgia eyaletinde her iki Senato koltuğunu da kazanamazsa, kendilerine düşman bir üst meclisle karşı karşıya kalacak. Trump’ın yaptığı atamalar, sadece yüksek mahkemenin değil, birçok federal yargıcın da ilerici tedbirleri boşa çıkarma çabalarını garanti altına alıyor. Biden’ın zamanının büyük bir kısmı, salgınla ve bunun neden olduğu ekonomik ve toplumsal krizlerle mücadele ederek geçecek.

ABD’nin, geçmişte Trump’ı seçtiği için şanslı olduğunu söylemek garip görünebilir ama şu açıdan öyleydi: Güç delisi, vicdan ve empatiden tamamen yoksun birisi olmasına karşın, aynı zamanda aceleci ve beceriksizdi. Net bir programı da takip edemedi. Başka bir deyişle, umutsuz bir diktatör özentisiydi. Ayrıca şanssızdı: eğer bu salgın yaşanmasa, seçimi tekrar kazanmış olabilirdi. Yine de kendisinden daha etkili, kendisi gibi ahlaki sınırları olmayan fakat kararlı bir programa ve soğuk, stratejik bir zihne sahip biri için yolu açtı. Biden siyasi fikir birliğini bozmayı başaramazsa, 2024 yılında işinin ehli bir otokrata kapıları açabilir. Zeynep Tüfekçi, Atlantic dergisine yazdığı makalede bazı gayet korkutucu adayların isimlerini de veriyor.

Çözümleri gözden geçirmeden önce, ABD siyasetinin düzeltilemez olma ihtimalini kabul etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Sistem, anayasal açıdan bir asma kilitle mühürlü; yüksek mahkemenin felaketvari ‘Citizens United’ kararıyla** desteklenen ve belki de şu anda ölümüne kafası karışık, korkmuş ve kızgın haldeki lobicilerin yaptığı siyasi harcamaların üzerindeki sınırlamaların kaldırmasıyla sağlanan paranın sunduğu güce borçlu. Bununla birlikte, eğer bir çözüm varsa bu, siyasetin eski büyüsünü yeniden kazanmasını içermeli.

Peki bu neye benziyor? Bunun, milyarderlere ve siyasete akıtılan büyük paralara, kamusal güvencelerin insanların elinden alınmasına ve beyaz yakalıların işlediği suçlara karşı olduğundan ve hem servetin hem de siyasi gücün radikal bir şekilde yeniden dağıtılmasından yana olan coşkulu bir sol popülizmi ifade ettiğinden şüphe ediyorum. Halka doğrudan hitap edebilmek için engelleyici bir Senato'nun ve yüksek mahkemenin ötesine geçmeli. Demokrat Parti’den daha büyük toplumsal hareketler inşa etmeli ve bunları sürdürmeli, aktivist tabanını yalnızca seçim kazanmak için değil, aynı zamanda siyasi değişimi teşvik etmek için de kullanmalı.

Biden her ne kadar siyasi bir bukalemun olsa ve kişisel umudumu asla terk etmeyecek olsam da, onun bu rolü yerine getirmesini beklemek çok zor. Belki çok karamsar yaklaşıyorum ama bu erken aşamada Biden’ın başkanlığı bana korkunç bir şey ile ondan çok daha kötü bir şey arasında yaşanan bir ara dönem gibi görünüyor.

*‘Pistin köpürtülmesi’ deyimi, bir şirketin iflas etmesini önlemek amacıyla nakit akışı sağlanmasına atıfta bulunan, finans ve iş dünyasında kullanılan bir ifade. Terim, havaalanlarındaki pistlerin sürtünmeyi azaltması için köpükle kaplanarak acil iniş yapan bir uçağın göreceği hasarı azaltmayı amaçlayan teknikten ilham alır.

**ABD'de Yüksek Mahkeme'nin Vatandaşlar Birliği (Citizens United), Federal Seçim Komisyonu’na karşı davasında aldığı karar, büyük şirketlerin seçim sonuçlarını etkileyerek siyasete müdahele etmesinin önünü açıyor. 2010 tarihli karar, özetle şirketlerin seçim kampanyalarına para aktarabilmesine izin verdi. Gerekçe olarak ifade özgürlüğü gösterildi. 

Makalenin orijinali The Guardian gazetesinde yayımlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)