Biden’ın 2021 Vatandaşlık Yasası ne getiriyor?

Obama’yı rekor sınırdışı etmelerle, Trump’ı çılgın duvar projesi ve işlediği nefret suçları ile hatırlayacağız. Biden’ı nasıl hatırlayacağımızı bilmek için henüz çok erken.

Abone ol

Seçil Paçacı Elitok*

Yazı dizimizin bu kapanış bölümünde Biden döneminin hayata geçirmeyi planladığı vatandaşlık yasasını, ilk 100 gün hedeflerini ve Trump dönemi göç uygulamalarının sıfırlanışını inceleyeceğiz.

KİMİN İÇİN VATANDAŞLIK?

Biden ofisteki ilk gününde, Kongre’nin onayına son derece kapsamlı bir vatandaşlık yasası sundu. Aslında vatandaşlık yasa tasarısı dememiz daha doğru olur, çünkü önerilen reform paketi henüz kanunlaşmış durumda olmadığı için halen tasarı halinde. Paketin kapsamının genişliği Cumhuriyetçi yakada “bu kadar kapsamlı bir yasa yerine küçük küçük adımlarla gidilmeliydi tartışması”na sebep olsa da, Demokratlar Trump’ın verdiği zararı onarmada kaybedecek zamanları olmadığını söylüyorlar.

Biden’ın görevi devralır almaz ilk iş olarak birinci gün imzaladığı 2021 vatandaşlık yasa tasarısının temelinde, 11 milyon kayıtsız göçmene Amerikan vatandaşlığının yolunun açılması var. Tasarıya göre, 1 Ocak 2021 tarihinden önce ABD’ye kayıtdışı yollarla giriş yapmış düzensiz göçmenlere 8 yıl içinde vatandaşlığa başvurma hakkı tanınıyor. 8 yıl sürecek birkaç aşamalı bir süreçten oluşan reform paketi, yasadışı göçmenlere önce yasal statü ve çalışma izni, beraberinde seyahat özgürlüğü ve ABD’ye geri alınacakları garantisi sağlıyor. Yasadışı yollarla ABD’ye giriş yapmış göçmenlere, 5 yıllık süreç boyunca suç işlemedilerse ve vergilerini ödedilerse önce Yeşil Kart'a, ve takip eden 3 yılın sonunda da vatandaşlığa başvurma hakkı tanınarak aşamalı bir vatandaşlık modeli sunuluyor.

Bu bağlamda yasanın kapsamında Rüya Yasası katılımcıları (DACA), geçici koruma programı altındakiler (Temporary Protection Status), göçmen tarım işçileri, aile birleşimi kapsamında başvuru yapan göçmenler ve sponsor aile vizesi sahipleri var. Bunun yanı sıra, Biden öncesi dönemde yasadışı göçmenlerin, ülkeden çıkış yaptıkları takdirde, 3 ila 10 yıl arası süreyle ABD’ye tekrar girişleri yasaktı. Aile birleşimlerinin hızlandırılması kapsamında 3 ila 10 yıl arasında ABD’ye giriş yapamama kuralı da aynı reform paketi içinde kaldırılıyor. Öte yandan, yine aile birleşimi kapsamında, LGBTQ+ ailelere uygulanan ayrımcılığın da önüne geçilerek, pozitif ayrımcılığı özendiren bir kapsayıcılık öneriliyor. Buna ek olarak, İkinci Dünya Savaşı'nda ABD tarafında savaşmış Filipinli gazilere, özel statüde korunma tanınması da paketin hedefleri içinde.

Kullanılan dilde de bir değişikliğe gidilerek, yasadaki “alien (ecnebi/yaratık)” sözcüğü de “vatandaş olmayan (non-citizen)” olarak değiştirildi. Daha önce Yeşil Kart ile vatandaşlık arasındaki 5 yıllık minimum bekleme süresinin 3 yıla düşürülmesini öngören tasarı, Yeşil Kart kotasını da 55 binden 80 bine çıkarmayı hedefliyor. Suriyeliler için de özel göçmen statüsü öneren reform, Suriye’de Amerikan kurumlarında çalışan ve savaşta hayatını kaybedenlerin aile yakınlarını da kapsıyor. Yasanın en önemli ayaklarından biri de; yüksek kalifiye göçmenlere verilen H1 vizesine bağlı olarak ABD’ye gelen eşlere de çalışma izni vermeyi hedeflemesi. Çoğunluğu kadınlardan oluşan ve eş durumundan ABD’ye göçerek, çalışma izni engeline takılıp emek piyasasından çıkmak zorunda kalarak, göçle kariyerlerini kaybeden göçmenleri ilgilendiren bu adım son derece önemli. Yüksek kalifiye kadın emeğinin vize engeli nedeniyle Amerikan emek piyasasına eklemlenememesinin yarattığı insanî sermaye kaybının, bu yasa tasarısı ile kısmen önüne geçilebilir. Benzer şekilde yüksek nitelikli emek kategorisinde, Trump’ın tam zıddı uygulamalardan birisi de, uluslararası öğrencilere uygulanan vize limitlerinin elimine edilmesinin öngörülmesi.

KONGRE YASAYA YEŞİL IŞIK YAKACAK MI?

Daha önce bu kadar geniş kapsamlı reform niteliğindeki göç yasa tasarılarını kanunlaştırma çabaları, ilki Bush döneminde 2007’de ve ikincisi de 2017’de Obama döneminde olmak üzere, iki kez başarısızlıkla sonuçlandı. Biden’ın Kongre’deki oylamayı geçebilmesi için 10 Cumhuriyetçi oya ihtiyacı var. Filibuster olarak bilinen, kısaca bloke etme ve engelleme anlamına gelen ve bir yasa tasarısı kabul edilmesin ya da kabulü geciksin diye, yasa karşıtı grubun kürsüde uzun konuşmalar yaparak süreci fiilî olarak geciktirmesi yöntemi uygulanabilir. Senato yarı yarıya iki parti arasında paylaşıldığı için filibusterı geçebilmek için Demokratların 60 oya ihtiyacı var.

Kongre şu ana kadar büyük reform paketinin içinden sadece 2 madde üzerinde anlaşabildi. İlki, yazı dizimizin Obama ile ilgili bölümünde sözünü ettiğimiz Rüya Yasası. Biden Vatandaşlık Reformu içinde, Obama’nın 2012’de liderlik ettiği, ABD’ye çocuk yaşta ebeveynleri tarafından yasadışı yollarla getirilmiş ve sayıları 2,5 milyona varan genç göçmene Amerikan vatandaşlığının yolunu açmayı öneriyordu. Tasarı Kongre’de 228’e 197 oyla kabul edildi. İkinci onay, tarım işçilerine dair yasa tasarısına geldi. ABD sınırları içinde çalışma izni olmadan yasadışı yollarla bulunan 2 milyondan fazla tarım sektörü çalışanına Yeşil Kart kapısı açıldı. 274’e karşı 174 oyla onaylanan tasarı ile, tarım çalışanları belli bir cezayı ödemek ve tarım sektöründe 4 ile 8 sene çalışma garantisi (var olan çalışma süresine ek olarak) şartı ile ABD’de uzun dönem yaşama ve çalışma haklarına sahip olacak.

VATANDAŞLIK YASASI'NIN MİMARLARI KİMLER?

Yasanın arkasında iki önemli isim var: New Jersey Senatörü Bob Menendez ve Kaliforniya Temsilcisi Linda T. Sanchez. Yasanın basına tanıtıldığı toplantıda, göç reformunun Amerikan değerlerini restore edeceğini, kanunlaşırsa Amerikan göç sistemini kökten modernize edileceğini belirttiler. 11 milyon insanın yasadışı olduğu bir sistemin zaten işlemediğini ve acilen tamir edilmesi gerektiğinin altını çizdikleri demeçte, göçmenlerin ekonomiye katkılarından ve ABD’nin süper güç olmasının yolunun göçmenlerin katkıları ile olduğundan dem vurdular.

Demokratların yeni reformunun daha önceki reform denemelerinden farkı “sınır güvenliği”ni odağına almamış olması. Biden demeçlerinde güney sınırını korumanın öneminin farkında olduklarını ama bunun duvar örerek olmayacağını belirtti. Eğer Kongre’nin onayını alabilirse bu, Amerikan tarihinin en büyük affı olacak. Yasadışı göçmenlerin affı ve kısa dönemde yasal statü, uzun vadede vatandaşlık kazanmaları yeni bir uygulama değil. Bu aflara özellikle Güney Avrupa deneyimlerinden aşinayız. Yasallaştırma uygulaması konusunda hâkim iki farklı görüş var. İlk görüş “hiçbir insan yasadışı değildir” mottosu ile özetleyebileceğimiz, esas yasadışı olanın sınırların ta kendisi olduğunu savunan ve af taraftarı bakış açısı. İkinci görüş ise, her yasallaştırmanın magnet görevi görerek yasadışı göç potansiyelini arttırdığını savunan af karşıtı görüş. Çevremizde çok sık duyduğumuz “göçe karşı değilim, yasadışı göçe karşıyım” argümanının da kökeninde bu bakış açısı yatıyor. Bu da bizi tamamen tesadüfî ve insan icadı olan fiziksel coğrafî sınırlar üzerine yeniden düşünmeye itiyor. Sınırdan kimin geçebileceği kimin geçemeyeceği, geçebilenlerin ne tür hak ve yükümlülükleri olacağını belirleyen otoritenin ulus devletler oluşu da benzer şekilde “vatandaş ve göçmen” kategorilerinin kendisinin sorgulanması gerektiğini bize bir kez daha hatırlatıyor.

Çoklu vatandaşlıkları ve melez kimlikleri konuştuğumuz günümüz dünyasında sınıra dair tartışmaları da küreselleşmeden, dünyadaki gelir adaletsizliğinden ve emperyalizmden bağımsız düşünemeyiz. Çoğu göçmen hedef ülkeye ulaşıp koruma talebinde bulunamadan hayatından olurken, ya da yıllarca bekleyip vatandaşlığa başvurmaya çalışırken, çoğu hedef ülkenin vatandaşlıklarını sattıklarını unutmayalım. Parası olanlar için belli miktardaki yatırım veya emlak alımı karşılığı birçok ülkenin vatandaşlığını satın almak mümkün.

Bildiğimiz gibi ABD, vatandaşlığın doğumla geçtiğini ülkeler kategorisinde. ABD sınırları içinde doğanlar otomatikman Amerikan vatandaşlığı alıyorlar. Bu vatandaşlık modeli Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda gibi klasik göç ülkelerinin çoğunda böyle. Öte yandan Almanya, Avusturya gibi bazı Avrupa ülkelerinde vatandaşlık kan bağı ile geçiyor, yani ülke sınırları içinde doğmak doğal olarak vatandaşlığı beraberinde getirmiyor. 2000'lerin başından itibaren bu doğumla veya kan bağıyla geçen vatandaşlık modellerine sıkışıp kalmışlık kırılmaya başlandı ve çoğu ülke bu ikisinin birleşimi olan yeni bir yöntem arayışına girdi. Örneğin Almanya, ülke sınırları içinde doğan çocuklara ergenlikte vatandaşlıklarını seçebilme hakkı tanıdı ve Alman vatandaşlığının yolunu açtı. Benzer şekilde birçok ülke uzun dönemli göçmenlere (doğum ve kan bağı dışında) 3. bir yol sunarak vatandaş olabilme şansı verdi. Öte yandan her yıl çok daha fazla sayıda ülke çifte vatandaşlığı kanunlarında içerme yolunda gidiyor. ABD’nin Biden dönemini “af” ve “yasallaştırma” politikalarını, vatandaşlık rejimini dünyadaki genel eğilimle uyumlu hale getirilme olarak okuyabiliriz.

İLK 100 GÜN

Biden ve kabinesi sadece uzun dönemdeki “yasallaştırma” ile ilgilenmiyor. Biden yönetiminin göç yönetimi ajandasının 5 temel ögeden oluştuğu söylenebilir: Güney sınırındaki krizi çözmek, Latin Amerika göçünün köken nedenleriyle mücadele etmek, iklim değişikliğinin göç üzerindeki etkilerini azaltmak, pandeminin getirdiği seyahat kısıtlarına dair politikalar geliştirmek ve son olarak yasal göç yolları açmak. Biden, bir yandan da Trump dönemi uygulamalarını tersine çevirmekle meşgul. Biden, yukarıda özetlediğimiz 5 temel başlıkta hemen harekete geçti ve toplamda 16 kanun hükmünde kararname ile öncelikle hâlihazırdaki Trump uygulamalarını durdurmak için frene bastı.

Biden ilk önce Müslüman yasağını kaldırdı. “Vicdanlarımızda bir leke olarak” nitelediği yasağı kaldırmakla kalmadı, Amerikan başkanının böyle ayrımcı bir yasağı tekrar çıkaramaması için başkanın otoritesini kısıtlayan bir uygulamayı da hayata geçirdi. Yasak Müslüman ağırlıklı birçok ülke vatandaşına ve bazı Afrika ülkesi vatandaşlarına seyahat kısıtlaması getirmiş, aile birleşimlerini durdurmuştu. Biden’ın kararı hem Amerikalı Müslümanlarca hem de diğer dini önderler tarafından büyük bir sevinçle karşılandı.

Biden sınırdışı edilmelere de 100 günlük bir ara verme kararı aldı, tabii ulusal tehdit kategorisinde olanlar hariç. Bu kararı takiben sınırda yakalanan kişi sayısı 2 bin 962 ile Nisan 2021'de rekor seviyelere düştü. Rüya Yasası Trump döneminde inaktif hale getirilmiş, 2017'den sonra yeni başvuru alınmamıştı. Biden görevi devralır almaz bunu da tersine cevirdi ve DACA programı yeniden islemeye başladı.

Öte yandan, inşaatına Trump döneminde başlanan Meksika-ABD sınırındaki duvar durduruldu. Amerikalılara 15 milyar dolarlık vergi olarak dönen duvar, inşaatın bütçesi üzerinde oluşan anlaşmazlık nedeniyle hükûmeti işleyemez hale getirmişti. Trump güney sınırındaki durumu ulusal felaket kategorisinde tanımlamış, tehdidin boyutunu acil durum olarak sınıflamıştı. Yapılan araştırmalar Trump’ı yalanladı, zira yasadışı göçmenlerin üçte ikisinin geçerli vizelerle ABD’ye giriş yapıp, vize süresinin sonunda geri dön(e)meyerek yasadışı konuma düşen göçmenler olduğu raporlandı. Dolayısıyla duvarın yasadışı göçü engelleme amacı zaten baştan sorunluydu. Ölü doğan duvar projesi Biden ile rafa kalktı. Duvarin durdurulması basitçe inşaat firmaları ile yapılan sözleşmelerin feshi ile bitmiyor. Zira hem çevre örgütleri hem de duvarın çeperindeki Amerikan yerlileri ayakta. İnşaat boyunca koruma altındaki ulusal parklar, Amerikan yerlilerine ait kutsal topraklar, Rio Grande Vadisi'ndeki sel bariyer sistemleri, hayvanların doğal geçiş yolları ve daha birçok yer zarar görmüş olduğundan, verilen maddi ve kültürel zarar birçok davaya konu oldu.

Biden yönetimi altında, daha önceki yazılarda söz ettiğimiz Göçmen Koruma Protokolü de iptal edildi. “Meksika’da Kal” diye bilinen uygulama yüzünden, sığınma başvurusu devam eden göçmenler süreci Meksika’da beklemeye zorlanmıştı. Biden bir kanun hükmünde kararname yayınlayarak sığınmacı başvurusu dosyası kapanmış dahi olsa, göçmenlere ABD’de yeniden sığınma başvurusu yapabilmenin yolunu açtı. Kararnameye konu olan yaklaşık 30 bin göçmen olduğu tahmin ediliyor. Buna ek olarak, pandemi döneminde getirilen seyahat kısıtlamaları da belli vize türleri için kaldırıldı.

Biden’ın kararnameleri içinde en önemlisinin, sınırda ebeveynlerinden ayrılmış çocukları aileleri ile birleştirmek için doğrudan kendisine raporlayan bir görev gücü (Task Force) kurmak ile ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Biden ilk öncelik olarak çocukların ailelerinin derhal bulunması için harekete geçmekle kalmadı, bir daha benzer bir trajedinin yaşanmaması için ne gerekiyorsa yapacağını açıkladı. Yaklaşık 5 binden fazla çocuğun ailesinden ayrıldığı tahmin ediliyor ve yüzlercesi henüz birleştirilmiş değil.

Biden, seçim kampanyalarında Trump politikalarının sadece kaos, karmasa ve vahşet getirdiğini söylemiş, ABD sığınma sisteminin adeta savaştan kaçan insanları cezalandırmak üzerine kurulduğunu ve bunu hiç vakit kaybetmeden düzelteceklerini söylemişti. Bunlara ek olarak insanî sığınmacı sistemi adını verdiği bir sistem getirmeyi ve 2022 hedefi olarak mülteci kotasını 15 binden 125 bine çıkarma sözü vermişti. Fakat bu sağlanamadı ve şimdilik bu hedefin yarısının gerçekçi olduğu ve ABD’nin 62 bin 500 mülteciyi absorbe edebileceği açıklandı. Biden verdiği sözlere sadık kalmamakla suçlandı ve özellikle Demokrat Parti içinden çok tepki çekti.

SINIRDA OLUŞAN AKIN GÖÇ

Bir önceki yazımızda, Biden’ın göç alanında attığı adımların U dönüşü mü sıfırlama mı olduğunu tartışmış ve Biden’in daha ilk günden tamamen Trump zıddı bir ton tutturarak “güvenlikçi” bir göç politikasından “insancıl” bir göç politikasına geçeceğinin ilk sinyallerini verdiğini belirtmiştik. Bu ilk sinyaller ve pozitif yaklaşım Latin Amerikalı göçmenlerce adeta bir davetiye olarak algılandı ve Meksika-ABD sınırına çok kısa süre içinde yüzbinlerce göçmenin yığılması ile sonuçlandı. Ocak ayında 80 bin civarında olan rakam, mayıs ayında 180 bine çıktı ve toplamda son on yılın en yüksek seviyelerine ulaşılmış oldu. Biden yanlısı medya kuruluşları bunun sadece mevsimsel doğal bir artış olduğunu ve büyük kısmının pandemi ile açıklanabileceğini söylerken, Biden karşıtı basın çok sert eleştiriler yazdı. Medyanın tutumu bir yana, asıl önemli olan, göçün boyutundan çok profiliydi. Sınıra getirilip bırakılanların çoğunluğu çocuktu. Üzerlerinde çoğu kez kıyafetlerine yazılmış bir telefon numarasından başka bir şey yoktu. Biden’ın duvarı durdurmasının ve aile birleşimine yeşil ışık yakışının göçmenleri bu yola ittiği düşünülüyor. Aile birleşimi umuduyla aileler çocuklarını sınırdan insan kaçakçıları aracılığıyla ABD’ye geçirdiler. Bu sebeple ailelerin ayrılması tartışması tekrar alevlendi, fakat bu kez tartışmada Cumhuriyetçilerin eli güçlendi. Birçok göçmen karşıtı grup, Trump’ın aileleri sınırda ayırmasını etik bulmayarak karşı çıkan göç yanlısı örgütlere eleştiride bulunarak, bunu bu kez Trump’ın değil bizzat ailelerin yaptığını söyledi. Cumhuriyetçiler “ailelerin ayrılmasını insanlık dışı bulan" Demokratlara, göçmenlerin çocuklarını kendi elleri ile insan kaçakçılarına teslim ettiklerini hatırlatıyor. Öte yandan, Biden “geri al” tuşuna basarak ‘sınır açıldı” algısı oluşturmakla ve yasadışı göçe yeşil ışık yakmakla eleştiriliyor.

Sınırda oluşan bu akın göçün arka planında, iki kartel arasında sıkışıp kalmış insanlar olduğunu hatırlatalım. Bir yanda anavatanlarında kalsalar ömür boyu haraç vermek zorunda oldukları uyuşturucu kartelleri ve öte yanda (ve ilkiyle ilintili olarak) sınırı geçmek için ödeme yapmak zorunda oldukları insan kaçakçılığı/ticareti kartelleri. Sınırda oluşan bu kısa dönemli kitlesel göç artışının, Biden yönetiminin göçmen yanlısı tavrının teşviki ile olduğu aşikâr olsa da eş zamanlı olarak artan gıda güvensizliği, Covid-19 ve kartel şiddetinin de payı olduğu yazıldı. Öte yandan Honduras özelinde yaşanan Ioata kasırgasının halihazırda kötü olan ekonomiyi daha da aşağıya çektiğini ve bu doğal felaketin kısa dönemli kitlesel göçe sebep olduğunu biliyoruz. Bir önceki yazımızda “gelişmekte olan” Latin Amerika’ya para akıtarak göçün engellenebileceği sanrısını irdelemiş, kalkınma kartının uzun vadede işe yaramayacağını belirtmiştik. Buna ek olarak, bu koridorda silah akışının da durması gerekli. Biden’ın 4 milyar dolarlık kalkınma yardımı paketinin kısa vadede bu sorunları çözmeyeceğini biliyoruz. Kısa ve uzun vadede güney sınırındaki yasadışı göç geçişini durdurabilecek tek şey, yasal göçün yolunu açmak. Biden’ın göç reformunun belki de en önemli ayaklarından biri bu olacak.

SONUÇ: 'BİZ BU FİLMİ GÖRMÜŞTÜK'

Obama’yı rekor sınırdışı etmelerle, Trump’ı çılgın duvar projesi ve işlediği nefret suçları ile hatırlayacağız. Biden’ı nasıl hatırlayacağımızı bilmek için henüz çok erken. Her biri tek başına yazı dizisi olabilecek göçmenlere dair bu uygulamaları çok genel hatları ile kıyasladığımız ve Obama, Trump ve Biden özelinde tartıştığımız bu yazı dizimizi kısaca “biz bu filmi görmüştük” sözüyle sonuçlandırabiliriz. Biden yönetimine dair öngörülerde bulunmak için oldukça erken olsa da beklentilerimizi çok yükseltmemek ve temkinli olmakta fayda var, zira Biden’ın önündeki zorluklardan biri, kendisinden sadece Trump’ın yaptıklarını düzeltmesi değil, Obama’yı da aşmasının bekleniyor oluşu. Biden’a göç konusunda notunu vermek için henüz erken, ama şu ana kadar attığı adımlar gidiş yolundan olumlu puan verebileceğimizi gösteriyor. Filmin finalinin farklı bitmesi için Biden’ın insan hakları temelli ve uluslararası konvansiyonlarla uyumlu bir göç yaklaşımını benimsemesi gerekiyor. Öte yandan ABD’de inşasının durdurulması ve/veya tamamen yıkılması gereken ırksal eşitsizlik gibi başka duvarlar/tabular var ve bunlar Biden’ın 4 yıla sığdıramayacağı kadar derinde. Bütün bu göç reformu tartışmalarının siyahilerin tazminat talebi (reparations), saatlik asgari ücretin arttırılması, Afganistan’dan geri çekilme, pandemi yardım paketi gibi iç ve dış politikaya dair bambaşka gündemlerin gölgesinde tartışıldığını unutmayalım. Bütün bunlar tartışıladursun, Trump geçtiğimiz hafta güney sınırına inip yarım kalan duvar projesinin önünde bir demeç verip Biden’ı suçladı. Trumpizm hiçbir yere gitmiş değil ve Trump döneminden miras kalan zarar da bir gecede tamir edilecek bir zarar değil.

*Dr.

Dizinin diğer yazıları: