Bugün internet çökse ne olur? Bu soruyu 2000’ler öncesini
hatırlayanlar kolaylıkla yanıtlayabileceklerini düşünürler.
İnternetin olmadığı bir dünya hakkında yeterince tarihsel veriye
sahiptirler. Sabit telefonlarla haberleşilen, haber için gazete
okunan, akşamları televizyon seyredilen, film izlemek için video
kaset kiralanan, faturaların ilgili kurumun veznelerinden
yatırıldığı ve hatta sadece mesai saatlerinde çalışılan bir zamanı
yaşamış olmak elbette ki internetsiz bir dünyayı tarif etmek için
başlangıç noktası oluşturur. Ama bu geçmişi hatırlıyor olmak, yine
de bu soruyu yanıtlamayı kolaylaştırmaz. İnternetin hiç olmadığı
bir dünya ile internetin varken yok olduğu bir dünya birbirinin
aynı değildir.
İNTERNET TAMAMEN ÇÖKEBİLİR Mİ?
Modern bilgisayarın keşfinden sadece 15 yıl sonra başlayan
bilgisayar ağları ile ilgili araştırmaların büyük bölümü ABD’de DoD
(Department of Defense-Savunma Bakanlığı) tarafından finanse
edildi. 1960’lar boyunca çok sayıda araştırmacı, paket anahtarlama
üzerine çalıştı. Paket anahtarlama teknolojisi o güne kadar
kullanılan analog ağlar karşısında daha verimli ve daha güvenilir
olmayı vaat ediyordu. Analog ağların merkezi olması ve merkezin
çökmesi durumunda tamamen çalışamaz hale gelmesine karşılık, paket
anahtarlama teknolojisi bir merkeze ihtiyaç duymayan ve mesajı
hedefe giden pek çok alternatif yoldan birinden gönderebilen bir
teknoloji olarak çökmeyecek bir iletişim ağını vadediyordu.
İnternet paket anahtarlamayı temel alarak tasarlandı; nükleer
saldırı dâhil her durumda, veri ve ses trafiğinin sürekliliğini
sağlayabilecek bir gelişme olarak ele alındı. Bu yüzden de ABD
Savunma Bakanlığı tarafından desteklenmesi tesadüfi değildi.
İnternetin tasarımı itibariyle, tamamen çöküşü verili durumda en
azından teorik olarak düşünülmez. Alan adı sunucularının çökmesi ya
da kapatılması, siber saldırılar, kabloların kesilmesi, internet
veri merkezlerinin yok olması ya da bazı ulus devletlerin kendi
sınırları içerisinde interneti kapatması gibi bir dizi olasılık
üzerine kurulu pek çok gelecek senaryosu, bütün bunların internetin
çöküşüne neden olmayacağı iddiasındadır. Ancak bu olasılıkların
varlığı ve internet üzerinde gelişen bir dizi görünüm, internetin
çökmese de gelecekte tamamen farklılaşacağını ortaya
koymaktadır.
İLK YILLARIN İLLÜZYONU
Bugün şekillenmekte olan internet, 1990’ların ortalarında genel
kullanıma açıldığında yeni toplumsal formasyonlara, yeni yurttaşlık
biçimlerine, yeni mekânlara ilişkin farklı yaklaşımlara zemin
oluşturuyordu. İnternet, herkesin enformasyona erişebilmesiyle
sanayi üretiminde içsel olan merkezileşme, standartlaşma, emeğin
sömürüsü ve tekelleşmenin son bulacağı, çoğulcu piyasanın
kurulacağı; tüm yurttaşlar daha fazla oranda enformasyona sahip
olacağından ve sadece bir düğmeye basmakla gerçekleştirilebilecek
referandumlar olanaklı hale geleceğinden karar verme yetkisi
yönetici elitin elinden alınacağı ve katılımcı demokrasi
gerçekleşeceği; enformasyon hem bireyler hem de ülkeler arasındaki
farklılıkları gidereceğinden eşitliğin sağlanacağı ve uluslararası
uyum ve anlayışın hakim olacağı, kısacası her türlü toplumsal,
ekonomik ve siyasi sorunun aşılacağı enformasyon toplumunun somut
zemini olarak değerlendiriliyordu. Amerikan western filmlerindeki
“Vahşi Batı” metaforu ile kurulan internet anlatısında, yalnız,
biraz da maceracı kahramanın toplumdan ve onun gerekliliklerinden
kaçmak üzere yöneldiği “Vahşi Batı” gibi, internetin sunduğu sanal
alan da “boş”, “kanunsuz” ve bu nedenle de özgürlükler ülkesi
olarak tanımlanıyordu.
Geleneksel iletişim araçlarından farklı olarak sahip olduğu
karşılıklı etkileşim olanağı, herkesin iletişim sürecinde hem alıcı
hem de yayıcı olabilmesi, gazeteden TV’ye, radyodan mektup ve
telefon haberleşmesine kadar neredeyse var olan tüm iletişim
araçları yerine ikâme edilebilir olması, öte yandan görünür bir
sansür ve kontrol mekanizmasının olmayışı, internetin normalde
sesini pek az duyurabilen, geleneksel iletişim kanallarında
genellikle dışlanan gruplar tarafından hızla keşfedilmesine ve
alternatif bir iletişim ortamı olarak şekillenmesine neden oldu. Bu
da 21'inci yüzyılın ilk on yılında internetin küresel bir
demokrasiyi getireceği, yeni bir toplumun kurulmakta olduğu yolunda
büyük umutlara neden oldu.
Elbette bu on yıl içerisinde internet önemli ölçüde değişmişti.
Önce reklamcıların istilasına uğramış, eşzamanlı olarak ticari
işlemlere uyumlu hale getirilmişti. İnternet üzerinde gerçekleşen
ticari işlemlerde özellikle kredi kartlarının kullanılabilmesi için
gereken güvenlik standartları geliştirilmiş, kredi kartlı ödemeler
yanında internette finansal transferlerin de güvenlik içinde
yapılması için şifreleme teknikleri oluşturulmuştu. Tabii, bu
arada, internet üzerindeki tüketici davranışları ve ilgileri de
önemli bir konu olarak şirketler için araştırılmaya, bu
enformasyonun toplanması için yeni araçlar yaratılmaya
başlanmıştı.
Bu dönemde internet şirketleri hızla büyüdü ve borsa değerleri
astronomik rakamlara ulaştı. Geleneksel medya şirketleri
varlıklarını sürdürebilmek için kendilerini internete uyarladı,
devletler interneti ve internet içeriğini denetlemek için yasalar
ve düzenlemeler çıkardı, internetin potansiyelleri ekonomik ve
siyasi iktidarlar tarafından kendi çıkarları çerçevesinde
şekillendirilmeye çalışıldı. Ama bütün bunlara rağmen internet hâlâ
gerçek dünyadan daha fazla özgürlük alanı içermeye devam etti.
ÖZGÜRLÜK YERİNE GÜVENLİK
21'inci yüzyılın ilk on yılı, kapitalizmin küresel krizi ile
sonlandı ama ikinci on yılın başında internete dair umutlar hâlâ
sürüyordu. Arap Baharı, Occupy Eylemleri, Avrupa ve ABD’de
gerçekleşen öğrenci eylemleri ve tabii ki Gezi Parkı eylemleri
sürecinde internet ve sosyal medyanın toplumsal hareketlerle,
toplumsal değişim talepleriyle karmaşık bir etkileşim içine
girmesi, “umudun ve isyanın ağları” olarak kutsanmasına neden oldu.
Ancak bu sürecin devamı ulusal devletler düzeyinde otoriterliğin
yükselirken internet üzerinde gözetim ve denetimin olağanüstü
artışına sahne oldu. Artık internet temelinde süren teknolojik
değişim güvenlik odaklı bir hale geldi. Ve buna bağlı olarak
özgürlük, güvenlik ile yer değiştirdi.
Bütün bunlar olurken, Google, Facebook, Amazon gibi ABD’li
internet şirketleri kendi tekellerini oluşturdular. Bu şirketler,
kendi güç alanlarını genişletmek için bir yandan kullanıcı
verilerini toplarken, diğer yandan da çevrimiçi kimlik tespiti,
gözetim, denetim ve güvenlik uygulamaları konularında hükümetlerle
işbirliğine gittiler ve son durumda tam bir şirket-devlet
bütünleşmesi yaşandı. İnternet hem ticari hem de siyasi olarak
gözetim ve denetim alanına dönüştü. İnternetle birlikte gelişmeye
başlayan siber saldırılar kadar, bu saldırılara önlem olarak
gündeme gelen siber güvenlik uygulamaları da interneti
askeri-endüstriyel kompleksin yeni alanı haline getirdi. Siber
güvenlik konusunda devletler ve şirketlerin bütünleşmesi algoritma
düzeyinde sansür uygulamalarını beraberinde getiriyor. ABD’de ağ
tarafsızlığının ortadan kalkmasıyla içerik şirketleri ile altyapı
şirketlerinin de bir bütünleşmeye gitmesi ve internetin hızla
sadece belli içeriklere ulaşabileceğimiz, alternatif içeriklerin
ulaşılamaz olduğu bir yere dönüşmesi olasılığı güçlendi.
İNTERNET PARÇALANIYOR
Diğer yandan Rusya bu aralık ayının başında küresel alan adı
sunucularına bağımlılığına son verme ve kendi kök alan adı
sunucularını oluşturma kararını açıkladı. Bu kararın ABD ve diğer
Batılı ülkelerin siber saldırı yeteneklerinin artması ve bu
yeteneklerini kullanmaya hazır olmalarının Rusya’nın güvenliği için
büyük bir tehdit oluşturduğu için alındığı belirtilen açıklamada,
2018 yılının ağustos ayında tamamlanması düşünülen sistemi BRICS
ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika)
kullanacağı söylendi. Bu kararın küresel internetten kopmak demek
olmadığı, ama en üst seviye alan adı sunucuları barındırdığı için
internetteki ABD egemenliği karşısında BRICS ülkelerini olası dış
tehditlerden korumayı amaçladığı iddia edildi. Bütün bu iddialara
rağmen, BRICS ülkelerinin kullanacağı bu sistem küresel internetin
ulusal ve bölgesel temelde parçalanmaya başlamasının ilk
işareti.
Sonuçta internet çökmese de, interneti temel alan iyimser anlatı
hızla çöküyor. Bir başka deyişle, bildiğimiz internet çöküyor.
İnternetin küresel demokratik toplum vaadine temel oluşturan bütün
özellikleri ortadan kalkarken, özgürlüğün yerini güvenlik alırken,
internet parçalanırken yanıtlanması zor bir soru da ortaya çıkıyor.
Sadece kendimiz için değil, gelecek kuşaklar için nasıl bir
internete gereksinim var? Geleceğin internetini, ilk dönemin
iyimserliği ve hayalciliğine düşmeden gerçekçi bir biçimde
tariflemek, onu talep etmek ve savunmak, ulusötesi bir politik
mücadelenin ilk adımını oluşturacak.