Bilinmezliğin bilge sesi: Chocky

Bilimkurgu edebiyatın usta isimlerinden John Wyndham’ın sarsıcı eseri “Chocky”, Delidolu Yayınları’ndan çıktı. Wyndham “Chocky”de, 12 yaşındaki bir çocuğun zihninde beliren sorularla evrenin sınırlarını sorgulamaya bir kapı aralıyor.

Abone ol

DUVAR - Bize bilinmezlikten korkmayı kim öğretti? Sınırlara alışkın zihnimiz, sınırları belirsiz fikirleri yaratmada da tartışmada da pek mahir değil. Bundan olsa gerek, tarih boyunca ortaya çıkmış her bilgini, her kâşifi yargılamayı ve cezalandırmayı başarmışız. Sınırları aşma olasılığı bizi hep korkutmuş. Güvenli çizgilerimizin dışına çıkmayı reddetmişiz. Bu yüzden, bize rağmen evrenin sınırlarını genişleten fikirlerini korkusuzca ortaya atmış ve savunmuş herkese ödememiz gereken bir vefa borcu var. Bize bilinmezliğin aslında sonsuz bir sorular sarmalı olduğunu ve bundan korkmanın hiçbir anlamı olmadığını anlatan herkese... Buna, bilimkurgu yazarları da dâhil ve John Wyndham da onlardan biri!

Bilimkurgunun kült isimlerinden John Wyndham’ın sarsıcı eserlerini adım adım Türkçe’ye kazandıran Delidolu Yayınları’nın, Wyndhamseverlere son güzel haberi: “Chocky”. “Chocky”, daha önce yine Delidolu Yayınları etiketiyle basılan “Triffidlerin Günü” ve “Krizalitler”i de çeviren Niran Elçi’nin kılçıksız çevirisiyle Türkçe’de.

Sosyopolitik meseleleri bilimkurgu ile başarılı bir şekilde buluşturmayı başaran John Wyndham, “Chocky”de de aynı yoldan devam ediyor. 2000’li yıllarda hâlâ kabullenmekte zorlandığımız, evrende yalnız olmama olasılığımızı Wyndham, 1960’larda tartışmaya açıyor ve karşımıza oldukça ikna edici argümanlarla çıkıyor. Chocky, bu argümanların elçisi.

CHOCKY'NİN SORULARI HEPİMİZİ 'ZEHİRLEMEK' İSTİYOR 

John Wyndham

Wyndham’ın küçük Matthew’un zihninde beliren bir sesten yola çıkarak kurguladığı bu öykü, oldukça çarpıcı ve zihin açıcı. Matthew’un babasının ağzından dinlediğimiz hikâyede Chocky, 12 yaşındaki Matthew’un sormaya başladığı tuhaf sorularla ortaya çıkıyor. Aslında ortalama bir birey olarak, bulunduğu sosyal çevrede pek de dikkat çekmeyen bir çocuk Matthew. Kendi kendine konuşmasıyla başlayan olaylar zincirini, en başta ailesi hafife alıyor ve durumu, Matthew’un kız kardeşinden de alışkın oldukları, bir hayali arkadaş vakası olarak değerlendiriyor. Gel gelelim, çok geçmeden Matthew’un sormaya başladığı sosyolojik, felsefik soruların yanı sıra karmaşık matematik ve fizik soruları, pek de yetenekli olmamasına rağmen neredeyse sürreel bir bakış açısıyla yapmaya başladığı resimler, meselenin görünenden daha karmaşık olduğunu fısıldıyor.

Sorulan soruların mahiyeti kitabın omurgası için çok kıymetli. Satır aralarına serpiştirilmiş gibi görünen bu sorular, Dünya’nın nerede olduğu, kullanılan enerji kaynakları, tüm verimsizliğine rağmen neden bu kaynaklarda ısrar edildiği gibi madden tartışılması gereken konuların yanı sıra cinsiyet ayrımlarının mantığı, ebeveynlik gibi karmaşık ve bizim hâlâ üzerine tatmin edici tartışmalar yapamadığımız manevi konuları da kapsıyor. Wyndham, Chocky vasıtasıyla Matthew’un zihnine saldığı bu sorular ile aslında hepimizi ‘zehirlemeyi’ ve sınırları seven zihnimizin bataklıklarından sorular sorarak kurtulmamızı sağlamayı hedefliyor.

Chocky, okur tarafında da normal olarak gaipten bir ses olarak tahayyül ediliyor. Karşı karşıya olunan sesin hüviyeti, romanın karakterleriyle birlikte çözülüyor. John Wyndham bu noktada eserinin korku ögesi taşımaması için çok kontrollü davranıyor ve tüm tuhaflığına rağmen hikâyenin ayaklarını yere bastırmayı başarıyor.

Wyndham’ın gerçeklikle böylesine inanılmazcasına kurduğu kuvvetli bağ, gücünü onun mahir anlatımı kadar bilimsel yaklaşımından alıyor. Chocky’nin Matthew’un zihni sınırları nedeniyle zaman zaman kısıtlandığı, onunla konuşabilmek için bildiğimiz anlamda bir ses olarak belirmediği, kodlama benzeri bir sistemle bir dil oluşturması, bu anlamda dikkate değer detaylar. Bu dil meselesi, yakın zamanda Arrival ( 2016 yapımı, Denis Villeneuve filmi) karşımıza çıkan farklı formlar arasındaki dilbilim meselesine de farklı bir bakış açısı aralıyor.

CHOCKY'NİN KİMLİĞİ

Chocky, John Wyndham, çev: Niran Elçi, 200 syf., Delidolu Yayınları, 2018.

Chocky ile korkusuzca iletişim kuran Matthew, bazen onun sorduğu sorulardan sıkılıyor, çoğu şeyi aptalca bulmasına sinirleniyor fakat bu sesle neredeyse bir dostluk kuruyor. Kitap boyunca Chocky’nin her an, 90’ları yaşamış her neslin korkulu rüyası olan o çirkin bebek Chocky’e dönüşmesi beklense de John Wyndham buna asla izin vermiyor. Uçsuz bucaksız merakıyla Matthew’u zorlayan ve bazen başını ufak belalara sokan Chocky, gerektiğinde Matthew’a fiziksel olarak müdahalede bulunuyor olsa bile asla zarar vermiyor. Hatta ona derdini anlatabilmek ya da hayatını kurtarabilmek için bulunduğu müdahalelerle, aslında Matthew’un yeteneği olmayan işlerde üstün başarı göstermesine neden oluyor. Fakat Matthew, sadece ailesiyle paylaştığı bu sırrı kendisine mâl etmeyecek kadar Chocky’inin başka bir birey olduğunu kabullenmiş durumda.

Bu durum da Chocky’nin ne tür bir varlık olduğu, nereden geldiği gibi soruları köpürtüyor. Buna rağmen John Wyndham’ın tansiyonu kontrol altında tutan üslubu, Chocky’inin varlığını da okur tarafında olağanlıkla karşılanabilecek kıvamda tutmayı başarıyor.

Kitapta soru işareti bırakan tek detay, Matthew’un evlatlık olması. Anlattığı öykülerde hiçbir detayı canı istediği için yerleştirmeyen ve kurgusunu tesadüflerin keyfine bırakmayan bir yazar olarak John Wyndham’ın, Chocky’nin iletişim kurmak için evlat edinilmiş bir çocuğu seçmesinin de bir anlamı olduğu düşüncesini bir çengel gibi, okurun zihnine takıyor. Bir diğer detay ise Chocky’nin kendini göstermek istemediği noktada dikkat çekiyor. Burada akıllara ister istemez Arthur C. Clarke’ın “Çocukluğun Sonu” romanında, uzunca bir süre insanlara sadece sesi ve elçisiyle ulaşan Karellen’ın herkesin güvenini kazandığına karar verdikten yıllar sonra gemisinden indiği o sahneyi anımsatıyor.

Bu sırada, John Wyndham’ın Türkçe yayınlanmış diğer iki eserini de Türkçe’ye çevirmiş olan Niran Elçi, “Chocky”de de göz dolduruyor. Wyndham’ın hikâyesinin tüm karmaşasına rağmen anlatısındaki sadeliği korumayı başarıyor ve detayların kurgu içinde eriyip gitmesine izin vermiyor. Bununla birlikte Cemil Denizer’in kapak tasarımını da kutlamak gerekiyor. “Chocky”nin kapak tasarımı, tanıdık herhangi bir cisimle derdini anlatmaya çalışmayan, öyküyle bağını kopartmayan, dikkat çekici bir iş. Bilimkurgu kitaplarının kapaklarında çok düşülen, korku edebiyatı çağrıştırma ya da çocuk edebiyatı hafifliğinde kalma gibi hataların kıyısına da yaklaşmıyor.

'YAŞAM BİÇİMLERİ BİRBİRİNİ TAMAMLAR'

Guardian “Chocky”i, “Hâlâ güncel, hâlâ rahatsız edici” olarak değerlendiriyor. Kitabın 1968’de kaleme alındığı düşünülürse, hâlâ güncel olduğu aşikâr fakat rahatsız edici olup olmadığı tartışılır. Son yüzyılın en büyük bilim insanlarından Stephan Hawking’in diğer galaksilerle iletişim kurma çabamızın sonumuzu getirebileceği savına karşın John Wyndham “yaşam biçimleri birbirini tamamlar” şiarından yola çıkarak daha iyimser bir tablo çiziyor. Wyndham’ın adeta gelecekten gelmiş gibi anlattığı bu öykü, bugün insanlık için atılım niteliğindeki keşiflerin sahiplerini zihinsel düzeyde insanüstü bir noktaya taşıyor ve belki de onların da evrenin derinliklerinden gelen böyle masum yardımlara pencere açabilmiş elçiler olabileceklerini fısıldıyor. Chocky vasıtasıyla bilgiyi bir kez daha kutsuyor ve “Zeki yaşam evrene anlam veren tek şeydir” diyor.

“Chocky”, John Wyndham’ın bilimkurgu yazdığı bir dünyada roman okuyabildiğimiz için şanslı olduğumuzu hissettiriyor.

*Son olarak, “Chocky”nin bir de 1986 yapımı, “Chocky’s Challange” adlı, 3 sezonluk bir dizi uyarlaması olduğundan bahsetmeden geçmeyelim. Bu uyarlama da her yazınsal eserin görsel uyarlaması gibi, “kitabı mı daha iyi, filmi/dizi mi?” iddiasının kitap tarafından kazanılmasıyla sonuçlanıyor. Yine de meraklısına, dizinin tüm bölümlerinin Youtube’da izlenebilir durumda olduğu notunu düşelim.