Bilmekle ilişkimizi sorgulatan sergi: 'Çölde olduğunu söylemenin anlamı yok'

Burak Kabadayı'nın, izleyiciyi bir deney ve keşif alanına davet eden “Çölde olduğunu söylemenin anlamı yok' sergisi, 2 Ocak'a kadar Bursa İMALAT-HANE'de görülebilir.

Abone ol

Burak Kabadayı’nın, çalışmaları uzun bir sürece yayılan kişisel sergisi “Çölde olduğunu söylemenin anlamı yok”, Deniz Kırkalı küratörlüğünde İMALAT-HANE’de izleyiciyle buluştu. Sergi, kum, tanecik, parçalar ve cam arasındaki ilişkilere ve bu ilişkilerden yaratılan soyut sahnelere odaklanıyor. Video, desen, ışık ve ses gibi ögelerin bir araya geldiği sergi, kum ve camdan yola çıkarak nasıl farklı dünyalar hayal edebiliriz fikrini takip ediyor. Sergi içerisinde farklı anlatılar ve olasılıkların arasında gezinerek kendi anlatımızı çıkarabileceğimiz “Çölde olduğunu söylemenin anlamı yok” bir nevi paralel bir evrenin kapılarını aralıyor.

Burak Kabadayı / “Çölde olduğunu söylemenin anlamı yok”, Deniz Kırkalı küratörlüğünde İMALAT-HANE’de

Sergi ana hatlarıyla bilmekle olan ilişkimizi sorgulatıyor. Dünyayı akıl ve mantığın yanı sıra sezgisel katmanlarla nasıl düşünebiliriz? Bildiğimiz ve algıladığımızla olan ilişkimizi nasıl sorgulayabiliriz? Bu sorular serginin temel meseleleri arasında yer alıyor. Kabadayı’nın, İMALAT-HANE’nin desteğiyle üretilen 3 yeni video çalışmasını içeren mekâna özgü yerleştirmesi, ışık, desen, video ve sesi kullanarak, dinamik bir ortam olarak çöl ve camın arasındaki maddesel ilişkiselliğe yakından bakıyor.

Bu sergi aynı zamanda üçüncü yılını tamamlayan İMALAT-HANE’nin 14. sergisi olarak karşımıza çıkıyor. İMALAT-HANE’nin kurucu direktörü Bora Gürarda üretim sürecine ve bu süreçte yaratılan iş birliklerine ve desteklere verdiği önemin nihai sonuç kadar kıymetli olduğunu vurguluyor ve ekliyor: “Her yıl açtığımız dört sergiyle beraber sanat ekseninde şekillenen çeşitli kamusal alan programlarımız, seminer ve atölyelerimiz kâr amacı gütmeyen İMALAT-HANE’de hayata geçmeye devam ediyor.”

Sergi, yansıma ve serap gibi doğal fenomenlerin yarattığı algı yanılmaları üzerinden görmenin ve bilmenin muğlak sınırlarında geziniyor. Belirli şekillerde görmeye ve uyumlanmaya alıştığımız maddesel dünyayı sarsan sergi kurgusu, bilişsel bir yabancılaşma deneyimine sürüklüyor. Kurmaca evrenler yaratarak, belirsizlik, kırılma, yansıma, yanılma kavramları üzerine düşünmeye davet ediyor.

Serginin küratörü Deniz Kırkalı, Burak Kabadayı’nın ütopik evrenine adeta aynı gezegenden bir metinle eşlik ediyor. Sergi metninden bir bölüm: “Tam o anda beklenmedik bir parlak ışık gözümü alıyor. Ona doğru ilerliyorum. Işık kaynağının önünden geçmek zorunda kaldığımda, görüşümü tamamen yitiriyorum. Göz kapaklarımın içindeki siyah benekleri anlamlı bir konstellasyon olarak tahayyül etmek istiyorum. Tekrar yere düşüyorum. Parmaklarımla kumu avuçluyorum; önce tırnaklarım sonra parmak boğumlarım ve avcum derken kuma gömülüyorum. Sanki kumun altında yeterince derine inersem sonunda kök salacak, hafifleyecek ve havalanacak gibiyim. Belki de buradan uçarak uzaklaşmamın tek yolu bu, diye düşünüyorum. (buradan kurtulmanın tek yolu ölmek mi?) Kazanmak ve kaybetmek, doğru ve yanlış karar arasındaki ince ayrımı düşünüyorum.” Deniz Kırkalı

İzleyiciyi bir nevi bir deney ve keşif alanına davet eden “Çölde olduğunu söylemenin anlamı yok”u ziyaret etmek için en geç Ocak ayında rotanızı Bursa’ya çevirmenizi öneririz. İMALAT-HANE bir sonraki sergisinde ise Nancy Atakan’ı ağırlayacak. Bu yıl da dolu bir programla karşımıza çıkan İMALAT-HANE sergilere ek olarak kapsamlı bir etkinlik programı düzenliyor.