2017 yılı Dünya Bankası raporunda Türkiye hem verdiği yüksek miktarlı kamu ihaleleriyle hem de bunun büyük kısmını sadece 5 şirkete paylaştırmasıyla gündem olmuştu. Kriz yılında da bu sevdadan vazgeçmiş değil iktidar. 2018’de tüm dünyada 20 milyar dolarlık otoyol sözleşmesi imzalanırken, bunun üçte birini yine Türkiye gerçekleştirdi. Onu da kimler mi aldı? Tabii ki, şanslı beş kardeşin dördü…
“Bazen torunlarımla gittiğimde, ‘Dede bu köprüyü sen mi yaptın’
diye soruyorlar. Bunun keyfi bambaşka, bildiğiniz gibi değil.”
Ne güzel, keşke her dedeye nasip olsa bu gurur. Ve herkes Binali
Yıldırım’ın torunu kadar şanslı doğsa keşke. Oysa 31 Mart’ta
seçildiği takdirde ne yapacağının referansı olarak gösterdiği
Ulaştırma Bakanlığı kariyeri, hiç de hayırlı bir miras olmayacak.
Neden mi?
İşte Yıldırım’ın övündüğü o mirastan küçük bir kesit…
Dünya Bankası’nın 2017’de açıkladığı Kamu Özel İşbirliği (KÖİ)
ve Yap-İşlet-Devret (YİD) projelerini kapsayan raporu, Türkiye’nin
yaptığı mega projelerin maliyetinin yanında, bunların büyük
kısmının 5 şirkete verilmesiyle de gündem olmuştu. O raporun bir
yıl sonrasında, yani kriz yılında, tablo değişmedi.
Havalimanlarından başını kaldıran iktidar, yol projelerine kaldığı
yerden bütün hızıyla devam ediyor. AKP’nin bu iştahı gerçekten
muazzam.
Nitekim YİD modeliyle yoğun olarak otoyol ihalelerine başladığı
2010’dan 2017’ye kadar 15.6 milyar dolarlık 5 projeye imza atan
iktidar, 2018 yılında 4 proje için 6.8 milyar dolarlık ihale verdi.
Dünyada aynı yıl finansal kapanışı yapılan 43 otoyol projesinin
toplam değerinin 20.3 milyar dolar olduğu düşünülürse, bir avuç
şirkete tanınan imtiyazın boyutu daha iyi anlaşılıyor. 2002’den bu
yana dünyada otoyol projelerinin değeri 245 milyar doları bulurken,
bunun da 23 milyar doları Türkiye’ye ait.
Peki bu maliyet yüksek mi? Benzer projeler kıyaslandığında
Türkiye’nin dünyanın en maliyetli otoyolunu yapan ülkelerin başında
gelmesi dikkat çekici. Dünya Bankası’nın verilerinden derlenen şu
tablo, 2002’den sonra ihalesi yapılmış en yüksek yatırım tutarına
sahip projeleri gösteriyor.
Kilometre başına maliyette Türkiye, Rusya’nın ardından ikinci
sırada. İşin kalitesini merak edenler için Dünya Ekonomik
Forumu’nun geçen yıl Davos’ta açıkladığı raporu hatırlatalım. O
rapora göre Türkiye; Çin, Rusya, İtalya, Suudi Arabistan, Kuveyt,
Belçika gibi ülkeleri geçip 137 ülke arasında 30’uncu sırada yer
aldı. Aynı sırayı paylaştığı ülkeler ise Ruanda ve Namibya. Latin
Amerika ülkelerinin tamamı Türkiye’nin üzerinde.
Diğer yandan 2010’da dünyada zirveye çıkan mega projelerde
2016’dan sonra ciddi bir düşüş söz konusu. Çünkü YİD modeliyle
yapılan projelerin neredeyse tamamının kamuya ağır yükler getirdiği
sonuçlardan biliniyor. Rusya ve Çin dışında yüksek maliyetli
projelerde ısrar eden tek ülke Türkiye. Üstelik ekonomik krizin
başladığı 2018 yılında dahi bu sevdasından geri adım atmadı. Şu
tablo da finansal kapanışı 2018 itibariyle yapılmış projeleri
gösteriyor.
.
İktidar kur şokuna, maliyetlere ve reel sektörü çökerten krize
rağmen 7.1 milyar dolarlık projeye daha imza attı. Bu durum
ekonomik büyüme için sadece mega projelere bel bağlayan bir
iktidarın marifetleri bakımından şaşırtıcı değil elbette. Lakin,
her ballı ihalenin adreslerinin aynı olması da artık şaşırtıcı
olmaktan çıktı. 2018’in ‘şanslı’ şirketleri de aşağıdaki
listede:
.
Dünya Bankası’nın 2017 yılındaki raporunda en fazla kamu ihalesi
alan 10 şirketin içinde yer alan Cengiz, Limak, Kolin, Kalyon ve
MNG beşlisinden dördünün 2018 yılında da aynı ‘başarıyı’ sürdürdüğü
görülüyor. Anlaşılan AKP iktidarı ‘bekayı’ koruduğu müddetçe bu
şirketler de listede hep yer alacak anlaşılan.
Fakat yolcu ve araç geçiş garantileri, alım garantileri, kredi
garantileri derken mega projelerin geleceğe bırakacağı miras çok
daha vahim. Kamuoyuna ‘ticari sır’ gerekçesiyle açıklanmasa da
Dünya Bankası’nın verileri, kamu bankalarının nasıl bir maliyetin
altına sokulduğunu gösteriyor. Son tablo da üç kamu bankasının en
fazla kredi verdiği projelere ve kredi miktarına işaret ediyor:
.
Son 10 yılda kamu bankalarına yalnızca 10 proje için 9.1 milyar
dolar, bugünkü kurla 50 milyar lira kredi yüklendi. Bu kredilerin
2-3 yılının ödemesiz, düşük faizli ve uzun vadeli olduğunu da
belirtelim. Kurdaki her kuruş artış yükü daha da katlıyor.
Projelerin neredeyse tamamı ortalama yüzde 20 özkaynağa karşılık
yüzde 80 borçla yapılıyor ve kamu bankaları dışında alınan
kredilere de Hazine garantör oluyor.
Binali Yıldırım’ın gurur duyduğu miras böyle. Kamunun parasıyla
4-5 şirketi ihya et, kamu bankalarını krize sürükle, yetmezmiş gibi
geçiş garantisiyle yıllarca vatandaşın soyulmasına da garantör ol.
Torunlara bırakılabilecek bir miras değil bu. Olsa olsa buna,
maktulün mirasını katiline vermek denir…
Not: Projelerin ihale tarihleri değil, Dünya Bankası’nın
raporlama yaparken kıstas aldığı finansal kapanış, yani resmi
başlangıç tarihleri dikkate alınmıştır. Şehir hastaneleri ise henüz
raporlanmadığı için tablolara alınmamıştır.