Türkiye sanatının seramik alanındaki mistik ve simge imzası Füreya, Akaretler sıra evlerde ocak ayına değin izleyiciyle buluşuyor. Kale Grubu'nın 60'ıncı yıl etkinliği olarak ücretsiz gezilen sergi, sanatçıya yaraşır bir saygı ve detaycılığın eseri olarak, yayını ve tasarımıyla da övgüyü hak ediyor.
İstanbul Akaretler'in tarihsel sıra evlerinde, - çoğunluğu
küçük, genç ve yaşlı hanımlardan oluşan bir meraklı kalabalığı
eşliğinde - Türkiye sanat tarihinin bilhassa seramik alanında simge
imzalarından Füreya'ya (Koral) ait retrospektif sergisi
geziliyor.
Beşiktaş'taki sıra evlerin sürprizli, geçişli, restorasyon
görmüş iç mimarisi, sanatçının kronolojisi, türlü temalara dair
projeleri, seyahatleri, günce sayfaları ve Ara Güler izniyle
paylaşılan dönem kareleriyle de harmanlanıyor.
60'ıncı yaşını kutlayan Kale grubu katkılarıyla hazırlanan ve
Koral'ın 20'nci ölüm yıldönümüne rastlayan yaklaşık 200 parçalık
sergi, mekânın gri duvarlarına melankolik bir çeşitlilikle
serpiştirilirken, Károly Aliotti, Nilüfer Şaşmazer ve Farah Aksoy
küratörlüğündeki etkinlik, 1500 metrekarelik bir alana yayılıyor.
Proje sanatçının zaman içinde özel ve kamusal alanlara bıraktığı,
mimarî dokulara estetik ve duygusal etki bırakmış çalışmalarını da
anımsatmayı başarıyor.
Koral'ın seramik panolarından bir
detay.
Yaşamında yalnızca seramikle ilgilenmeyen, sanat eleştirisinden
desene birçok alanda varlık gösteren Füreya'nın sergisi, sanatla
ilgilendiği 1950'li yıllardan itibaren yaptığı tüm çalışmaları
kapsıyor.
Veremle savaşı ekseninde 40 yaşında tanıştığı seramik ile,
hayatın şifasını bir biçimde elde eden Füreya, sergide geride
bıraktığı, TV'de yer almış tarihsel röportajlarıyla da varlığını
hissettiriyor. Kendisine ait litografiler, seramik tabaklar, dış
mekân panoları ve 'Evler' serisinden 'Yürüyen İnsanlar'a kadar
birçok çalışmayı barındıran 'Füreya', özel tasarım sehpaları,
baykuş biçimli seramik işleri, suluboya soyut ve yer yer izlenimci,
yer yer dışavurumcu manzara desen ve resimleri, kuş ve balık
biçimli, kimi işlevsel objeleriyle de göz ve gönül okşuyor.
İsimsiz Evler serisinden
Serginin son derece sürprizli ve anlaşılır kronolojik bölümünde,
sanatçının akraba ve meslektaşlarına dair soy ağacı olduğu kadar,
orijinal resmî evrak, fotoğraf ve el yazmaları da izleyiciyi tüm
kibarlığıyla besliyor, bilgilendiriyor. Bunlar arasında, örneğin
Mustafa Kemal ve eşi Latife Hanım'ın Füreya'ya 1923 tarihli notu
da, ilgili bulunduğu özgün defterde teşhir ediliyor. Eski Türkçe
ile yazılı bu metinde "Füreya Hanım, millete ifa edeceğin vazife
mühimdir. Bunu her an hatırından çıkarma! Ona göre çalış, hazırlan.
3.2.1339 (1923) Latife Mustafa Kemal" ifadesi dikkat çekiyor.
Sergide, bu defterin sanatçı tarafından 1951'de ilk kişisel sergisi
için de kullanıldığı, sanat tarihçi ve eleştirmen Sir Herbert
Read'ın imzası ve notunun yer aldığı, ayrıca ünlü fotoğraf
sanatçısı Henri-Cartier Bresson'un imzası ve Bülent Ecevit ile,
Ahmet Hamdi Tanpınar'a ait hatıra yazılarının bulunduğu
vurgulanıyor.
Kibar, seçenekli ve mahzun tasarımına, sanatçıya ait türlü
röportaj alıntılarının refakat ettiği, dokümanter resmiyetinin
alabildiğince sivilleştirildiği duygulu sergi, Koral'ın dahil
olduğu ve İstanbul Elmadağ'daki tarihi apartmanla da bilinen Şakir
Paşa ailesinin, Milliyet Sanat dergisine 1972'de kapak olmuş şekli
ile yedi sanatçısına da göndermede bulunuyor. Bunlar arasında
Fahrelnissa Zeid, Nejad Melih Devrim ve Cevat Şakir Kabaağaçlı
(Halikarnas Balıkçısı) yer alıyor.
Çağdaş sanata da doğal olarak gönderme yapan etkinlikte, sanatçı
Candeğer Furtun'un, Koral'ın ellerinin kalıbını alarak yaptığı
seramik eser de görülebiliyor. Koral'ı betimleyen Zeid imzalı
portrelere, kendisine ait yemek takımı ve Osmanlı'dan kalma, Şakir
Paşa ailesi çıkışlı, sanatçının dedesinin ağabeyi olan Sadrazam
Cevat Paşa'ya ait, yaklaşık 1890'dan kalma taht da refakat ediyor.
Cevat Paşa, kardeşi Şakir Paşa ile birlikte, ülkemizdeki ilk
fotoğrafçılardan biri sayılıyor. Serginin en kibar parçalarından
birini de, Fahrelnissa Zeid'in Füreya'yı 16 yaşında iken
betimlediği portresi oluşturuyor.
Teyzesi Fahrelnissa Zeid'in
Füreya'yı 16 yaşında iken betimlediği portre
Serginin en kıymetli parçalarından birini ise, sanat tarihsel
değerdeki katalogu oluşturuyor. Çalışmada sanatçı Furtun'un Füreya
ile 1984'te yaptığı ve bugüne kadar hiç yayımlanmamış bir söyleşi
dikkat çekerken, Ara Güler arşivi karelerinden, Özlem Altunok'un
sanatçının yakın dostları, galerici Rabia Çapa ve gazeteci Zeynep
Oral ile söyleşisine, Ferit Edgü'nün Füreya portresinden sanatçı
üzerine Doç. Dr. Ahu Antmen'in yazısına ve oradan da Koral'ın
kamusal alanlardaki seramik panolarını büyüteç altına alan Dr.
Necmi Sönmez'in metnine değin birçok detay bulunuyor.
Serginin yayını, göz dolduran samimiyetiyle, sanatçının yeğeni
ve varisi Sara Koral Aykar'ın Füreya Annesi'ne yazdığı 'mektupla'
derinleşiyor. Aykar, bu 'mektup'ta ilginç bir anekdota yer
veriyor:
"Hiç unutmam, Paris Beaubourg'da Soto'nun bir enstalasyon
sergisini gezerken bana şöyle demiştin: 'Sanat eserlerinin
müzelerde hapsolmaması gerek. Bu eserler toplumun her kesimi
tarafından benimsenmeli, insanlarla birlikte yaşamalı, nefes
almalı, onların bir parçası olmalı ki, sanatçılar ve sanatseverler
çoğalsın.'
İstanbul'daki Divan Otel için
yaptığı panodan bir detay.
Marmara Oteli, Manifaturacılar Çarşısı, Divan Oteli, Sheraton
Oteli, Manajans, Beytem Han, Harbiye'deki eski Ziraat Bankası ile
eski Başak Sigorta'nın ve daha nicelerinin duvarları, senin işte bu
fikirle geliştirdiğin çağdaş çiniciliğin yansımalarıydı.
Porselen sevdan ise hiç bitmedi, hani sanatın yaşamın içinde
olması gerekirdi ya...1973'te bir yıl süresince İstanbul
Porselen'de çalışıp özgün tabaklar, vazolar, kahve ve yemek
tabakları ürettin; insanların gündelik hayatlarına zarafet ve keyif
kattın."
Koral'ın porselen serisinden bir
seçki
Koral'ın 1970'lerden beri yakın ilişki kurduğu Çanakkale
Seramik'in, bugünkü adıyla Kale Grubu'nun başkanlık ve CEO'luğunu
yürüten Zeynep Bodur Okyay da, Füreya'yı bu arşivsel kitapta şöyle
tarifliyor:
"Füreya, seramik ile nefes alan, yeniden doğan ve hayata tutunan
ilham verici bir rol model.
İçine doğduğu, yaratıcılığın ve aykırılığın norm olduğu Şakir
Paşa Ailesi'nin ayrıcalıklı ortamına rağmen, hayatın içine
karışmak, memleketine faydalı olmak, bildiklerini Anadolu'daki
çocuklara aktarmak için her türlü fedakârlığı göze alan,
değerlerine sıkı sıkıya bağlı bir Cumhuriyet kadını.
Her türlü yokluk ve hastalığa inat, aklı, ruhu ve elleriyle
çamura hayat veren bir insan. Doğu ve Batı kültürünü eşsiz bir
şekilde sentezleyen, Akdeniz turkuazına tutkun bir seramikçi. Hiç
pes etmeyen, vazgeçmeyen , daha iyisini yapmak için sürekli yeni
yollar arayan ve cesaretle sil baştan diyebilen bir sanatçı."
Sergiyi gezerken ve kataloğu incelerken, göz önünde
bulundurulması gereken bazı önemli konular var: Füreya'nın
seramikle haşır neşir olduğu dönemler, sırın yurt dışından
getirildiği, kilin binbir güçlükle alındığı zamanlar. Diğer bir
deyişle, malzemeye erişimin çok zor olduğu, yeni dünyaların yoktan
var edilerek kurulduğu bir dönemden söz ediyoruz.
Zeynep Bodur Okyay, bir de ilginç aktarımda bulunuyor aynı
yazıda:
"Şahsım adına da Füreya çok özel bir yere sahip. Sanatına daima
hayranlık duydum. Kale Grubu'nun insan odaklı kurucu felsefesi ile
örtüşen ve eserlerinin birer 'yüksek sanat' olarak görülmesine
karşı çıkan Koral'ın üretim anlayışını özetleyen bu cümleyi çok
önemsiyorum: 'İstiyorum ki, yaptığım çini tabakta en fakir ev yemek
yesin. Benim çinilerim herkesin olsun.'"
Sergiye imza atan Aliotti, Şaşmazer ve Aksoy'un 'Cesaretten de
Öte' isimli metinlerinde ise, Füreya'nın kimliği, zamanın tünelinde
şöyle keşfediliyor:
"Henüz 18 yaşında, Notre Dame de Sion Lisesi'nde okurken (1928)
felsefe dersi için yazdığı 'Benliğin Bütünlüğü' başlığını verdiği
kompozisyonuna, 'Benlik sabit midir, yoksa koşullara ve insanın
türlü hallerine göre sürekli olarak değişir mi? Eğer değişmiyorsa,
neye dayanır?' sorusuyla başlayan Füreya Koral, hayatı boyunca
benlik, bireysellik, cesaret, değişim gibi kavramları içgüdüsel
olarak sorgulayacaktır. Bahsi geçen yazısını, 'Benlikte, aynı
yakınsak bir merceğin ışık ışınları gibi tek bir noktada birleşen
kimi eğilimler vardır, gittikleri doğrultu daima mercekle
özdeştir,' cümlesiyle bitirir; nitekim 87 yaşına dek birbirinden
farklı kimliklere sahipmiş gibi görünmesine rağmen, özdeki Füreya
aynıdır. Çocukluğunda babasının adıyla Füreya Emin Koral olarak
anılan, ardından evlenip Karacabey soy adını alan, ikinci
evliliğinden sonra ise Füreya Kılıç olarak tanınan sanatçı,
kimlikteki ismi dönem dönem değişse de, aslında hep ve sadece
'Füreya'dır."
Üçlünün tasarımıyla da Koral'ı sevindirecek kıymet ve ömürdeki
sergi ile kitapta yer alan bir başka yazısında ise, şu ifadelerin
altına ben de imzamı atmayı isterdim:
"Koral'ın eserlerinin, maddi karşılığından çok manevî değerinin
altını çizen bu koleksiyonlar dışında müzelerde temsil edilmiyor
olmasının ise, ayrı bir araştırmanın konusu olabileceğini
düşünüyoruz."
Hepsi bir yana, Candeğer Furtun'un Koral ile 1984 tarihli
arşivsel söyleşisi için kendisine ve bu projeye birden bine her
türlü emeği geçene bir kez daha minnet duymak şart.