Süleyman Soylu-Sedat Peker…
Süleyman Soylu-Ümit Özdağ!
Eşleşmeler böyle.
Düello daveti de var. Küfür, hakaret, hatta hayvanlara bile hakaret de. Tehdit de. Dosyalar da. Ölüm rüzgârları da. Nefret, hiddet, şiddet.
İçişleri Bakanı ile Profesör!
Fakat sorun şu:
Sorsan, ortak payda muhafazakârlık, milliyetçilik, vatan, millet, ahlak!
İşte “muhalif veya solda” olduğunu filan zanneden kimilerinin de bir anda taraf bile tutabildiği müsabakalarımız bu minvalde.
Çünkü Sayın S.S. misal HDP’yi hedef gösterse, bu “muhalif veya sol illüzyon sahipleri” de zaten aynı yerde bekliyor!
Çünkü Sayın Ü.Ö. “Mülteci Raus” dese, hemen oraya koşuyorlar.
Zorluk “hakiki MHP kökenli” olanlar için.
Adı üstünde, zaten parti var; içinden çıkmış İyi Parti var. Hepsinin içinden çıkmış Prof. Ümit Özdağ var. Bir yerlerde “Türkeş’in oğlu” var.
Süleyman Soylu zaten AKP’liden ziyade…
Eh Dışişleri Bakanı bile Uruguay’da “Bozkurt” işareti yapıyor
MHP, AKP tarafından eritilirken; AKP ve trolleri de MHP’lileşiyor olmalı.
Dünkü yazıdan şu bölümü de ilgili taraflara armağan ederek kendilerini selamlıyorum:
“Faşizm, hadi bir de bunu deneyelim diye gelmiyor ki…
Hazır bulduğu, uyuyan magmayı uyararak, uyandırarak, patlamaya davet ederek; insana dışından değil, ta içinden giriveriyor.
Nefretin yaygınlaşması, en çok da köklü nefretin ideolojik-siyasi sahiplerine, tacirlerine yarar.
Onlar kimse ve şu anda hangi güçlere, imkânlara sahipse.”
Sorarsanız, Sayın Soylu da Sayın Özdağ da hak verir! Belki Sayın Erdoğan da.
ALTERNATİF DE BÖYLE
Bu manzara içinden sıyrılıp İstanbul-Trabzon yoluna düşsek, Sayın Ekrem İmamoğlu ile birlikte…
Otobüsünden düşer yolda kalırız!
Yolculuk hatırası fotoya bakıp şaşırdı çok kişi. Bunca gazeteci meslek haysiyeti, basın ve ifade özgürlüğü, inatla hakikati arama mücadelesi verirken, “medyacı seçimleri” bilhassa çok özenliydi!
Sayın E.İ. 10 yaşındayken, bugün 51 yaşındaki Başkan halinin yanında oturan Sayın E.Ö. 12 Eylül’de Kenan Evren’in darbesi için “Oh ya” diyordu.
Sayın E.İ. 13-15 yaşında filanken, bugün otobüste yanında gülümseyen Sayın E.Ö. kendisini “Turgut Özal yanlısı bir siyaset yazarı” olarak tarif ediyor, o öz köşk koltuğunda oturuyordu.
Sayın E.İ. artık 20-23 yaşlarındayken, bugün turne otobüsünde yanında mutlu mes’ut oturan Sayın E.Ö. “Leydi’nin topuk sesleri” diyerek Tansu Çiller ile kocası Özer Bey’in yanındaki koltuğa atıyordu kendini.
Sayın E.İ. muhtemelen 25 iken, bugün “yan yana fotoğraf çekindiği” Sayın E.Ö. Mesut Yılmaz ile Tansu Çiller’i “Anayol” koalisyonunda buluşturmak için, o günün doğal muhalif koalisyonu ANAP-Refah ihtimalini sabote etmek üzere manşetler döşeniyordu.
Sayın E.İ. 26 yaşındayken, bugün “demokrasi yolculuğu”nda yanına ilişen Sayın E.Ö. 28 Şubat’ı hem hazırlıyor, hem pişiriyor, hem yiyor, hem de o gusto sahibi ağzını bu ülkenin geleceğiyle siliyordu.
Sayın E.İ. 26-27 yaşındayken, bugün birlik ve beraberlik içinde koltuk paylaştığı Sayın E.Ö. çocuksu bir sevinçle Ecevit-Yılmaz-Bahçeli koalisyonu ile organizatör Hüsamettin Özkan’ın dolmuş otobüsüne biniyordu.
Sayın E.İ. artık 31 yaşına gelip epey büyümüşken, bugün omuz omuza poz verdiği Sayın E.Ö. bu kez Hüsamettin Bey ile o otobüsten inip çaresizliğin iki adı olan, manipülasyonun soyadı sayılan Hüsamettin Özkan-İsmail Cem-Kemal Derviş ile “merkez sol”, dolduruşa getirdikleri Mehmet Ali Bayar ile de “merkez sağ” parti kurmaya uğraşıyor, sözde yaylım ateş açtıkları Sayın R.T. E ile AKP ise o gün için, asgari 20 seneliğine halkla buluşuyordu.
Sayın E.İ. artık 40’larındayken, bugün “medya duayeni” olarak yanına sokulan Sayın E.Ö. AKP ile ileri geri manevralarla uzlaşarak zevahiri kurtarmaya çalışıyor, sonra da koskoca “Amiral Gemisi”ni iktidarın tüpgaz tesislerine teslim ediyor ve yıllarca yönettiği gazeteden onca gazeteci kovulurken, yerinde oturup sırıtıyordu.
Sayın E.İ. artık 50’sine gelmişken, her şeyi bilen ve her şeye gülen “gazeteci” Sayın E.Ö. o otobüste “alternatif ve umut” sayılan şahsının yanında tam da alternatifi ve umudu, bilhassa geleceği ve özgürlüğü temsil ediyordu!
Sayın E.İ. kaç yaşındaydı bilmiyorum, Sayın E.Ö. manşetlerden bir gün Ahmet Kaya’yı (ölümüne) sürgüne göndertiyor, bir gün Hrant Dink’in (ölümüne) kuşatılmasına hizmet ediyordu.
NE DİYEYİM Kİ!
Böyle muhterem insanların arasında salınıp duran Türkiye’ye, tabii ülkeye değil, “olağanüstü iktidar” veya “sıradan muhalefet” yanlısı herkese, bu arada tüm dost ve akrabalara, bu otobüslerde iyi yolculuklar diliyorum.
Bir ihtiyaç molası verilince, az düşünün, “Ya bu nedir” diye!