“1 Ekim 2013 itibariyle Türkiye tarihi bir sürecin içine girdi.”
Bu sözler, BMC’yi aldıktan sonra “Erdoğan’ı gördükçe ona aşık
oldum” diyen Ethem Sancak’ın kardeşi Murat Sancak’a aitti. Tarihi
gün dediği olay ise, yazarkasa ile POS’un aynı cihazda
birleştirilmesi uygulamasına resmen başlanmasıydı. Böylece karar
alınmadan çok önce Sancak’ın ürettiği Vera Delta, piyasada hakim
konuma geliyordu. Bundan iki yıl sonra Sancak adına tarihi bir gün
daha yaşanacaktı. Nasıl mı?
3 Eylül'de Türk Eczacıları Birliği (TEB) Başkanı Erdoğan Çolak,
oldukça hayati bir basın toplantısı düzenledi. Ve şu sıralar kan
ürünleri konusunda büyük sıkıntı çekildiğini, bunun nedeninin de
Sağlık Bakanlığı tarafından işin ihalesinin verildiği firmanın
üretime geçmemesi olduğunu söyledi. Kan ürünlerinin insan kanından
üretilen ve lazım olduğunda kan kadar gerekli ürünler olduğunu
vurgulayan Çolak, bu ürünlerin yurt dışında düşük fiyatlara
bulunabilmesine karşın Türkiye'de fiyatlarının bir hayli yüksek
olduğunu, çünkü dışarıdan ithal edildiğini belirtti. İthalatın
rotası ise eski Mao’cu ağabeyinin hâlâ pek sevdiği ve iyi ilişkiler
kurduğu Çin’di.
POS cihazından kan ticaretine geçince olay biraz karıştı. Gelin
hikayeyi en başından anlatalım…
‘Her şey ve herkes yerli ve milli olacak’ sloganını iktidarın
diline doladığı 2015 yılında Sağlık Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve
Kızılay arasında Yerli Plazmadan Plazma Ürünleri Üretilmesi Projesi
konusunda bir protokol imzalandı. Buna göre, Kızılay’ın topladığı
ancak kullanılmayan kanlar hammadde olarak değerlendirilecekti.
Böylece sağlık alanında Türkiye’nin en önemli ithalat kalemlerinden
olan kan ürünleri ‘millileşecek’ ve kamu maliyesine 15 milyar
TL’lik bir katkı sağlanacaktı. Proje kapsamında en yüksek maliyetli
dört plazma ürünü üretilecekti.
Projenin duyurulmasıyla 18 firma üretime talip oldu. Kriterlerin
açıklanmasından sonra sayı 11’e indirildi. 2016 yılının Kasım
ayında firmalar Alternatif Geri Ödeme Komisyonu’na ön sunum yaptı.
Ancak 2017 yılının Mayıs ayında protokol yenilendi ve geriye
şartlara uygun sadece Kedrion ve MT Grup’un şirketi Maxicells
kaldı. En iyi teklifi verdiği söylenen Murat Sancak’ın Maxicells’i
ihaleyi aldı ve sözleşme 15 Eylül 2017’de imzalandı. Buna göre 12
yıl boyunca Sancak’ın şirketine; tıpkı otoyol, köprü, havalimanında
yapıldığı gibi SGK aracılığıyla alım garantisi veriliyordu.
Peki sonra ne oldu?
Sözleşme imzalanmasından bir yıl sonra basında Silivri’ye kan
fabrikası kurulacağı haberi yer aldı. Haberlerde fabrikayı kuracak
şirkete buradan 150 dönüm Hazine arazisi tahsis edildiği
belirtiliyordu. Kızılay yetkilileri fabrikanın inşaatını da
firmanın üstleneceğini ‘müjde’ diye verirken, ilk etapta
kendilerinden alınan plazmaların yurt dışında deneme üretiminin ve
testlerinin yapılacağını söylüyordu. Ortada bir gariplik vardı?
İhale verilirken işe talip olan Sancak’ın bırakın tesisini, tesisi
kuracak arazisi, test edecek laboratuvarı dahi yokmuş. Fabrika
kuruldu mu peki? Yanıtını şunların arasından buyurun, siz
seçin:
4 Eylül 2018: Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Bir an önce kurun,
hızla üretime geçin’ dediği fabrikanın kurulumu büyük oranda
tamamlandı. (Yeni Asır)
14 Kasım 2018: Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı'nın
hedefleri arasında yer alan yerli plazmadan kan ürünleri üretimine
başlanması için gerekli işlemlerin yapılması hedefi kapsamında ise
İstanbul Silivri'de bir fabrika inşaatı devam ediyor. (Erdoğan’ın 100 Günlük İcraat
Programı)
25 Kasım 2018: Kan fabrikası beş aya tamam. (Yeni Şafak)
25 Şubat 2019: ‘Kan ürünleri fabrikamızı önümüzdeki üç yıl
içerisinde inşallah faaliyete geçirmiş olacağız’ (Cumhuriyet)
2 Mart 2019: AA muhabirine konuşan Kızılay Başkanı: Özel sektör
ve Kızılay işbirliği ile kan ürünleri üreten fabrika kuracağız.
Şu anda böyle bir fabrika faaliyette görünmüyor. İddiaya göre
Sancak üretim yapmak için finansmanı sağlayamadığını söylüyor
iktidara. Hatta şirketinin bir kısım hissesini de Çinli bir şirkete
sattığı da söyleniyor. Halka açık olmadığından bu şimdilik
bilinmiyor. Ama gelin görün ki, Sancak SGK’ya üretimi için
ihalesini aldığı dört kan ürününü satmaya devam ediyor. Peki ama
nasıl?
Önce konunun SGK için nasıl bir maliyeti olduğunu kısaca
hatırlatalım. Üretimini yapması gereken IVIG’den 2018’de 274 bin
564 adet alınmış. Değeri ise 811 milyon 632 bin 872 TL FACTOR VIII
312 bin 350 adet ve değeri 235 milyon 662 bin 132 TL. FACTOR IX 64
bin 48 adet, değeri de 57 milyon 344 bin 301 TL. ALBUMIN ise 41 bin
746 ve onun parasal karşılığı 12 milyon 579 bin 477 TL. Toplam 1
milyar 117 milyon 782 bin TL. Türkiye’nin toplam ilaç pazarının 29
milyar lirayı bulduğu düşünülürse bu dört kan ürünü pazarın
yaklaşık yüzde 4’üne ulaşıyor. Yani ilaç pazarının bu kadarı tek
bir kişiye verilmiş durumda.
Sancak üretmediğine göre kan ürünleri nereden geliyor?
30 Ağustos 2019 itibariyle Maxicells adına alınmış beş adet
ruhsata bakıldığında Nisan ve Mart 2019’da bu ürünleri Kansuk adlı
firmadan alıp kendi üzerine tescil ettiği görülüyor. 1960 yılında
kurulan şirketin kan ürünleri departmanı ise 1982’de Alman Biotest
GmnH lisansıyla kurulmuş. Ve kan ürünleri ithalatı yapıyor. Yani
Sancak ihale şartnamesine göre kan ürünlerini ‘yerli ve milli’
üretmesi gerekirken bir başkasının ithal ettiklerini satın
alıyor.
Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü de bu gelişmeden bir ay önce,
30 Temmuz 2019 günü bir yazı yayınlayarak ayakta, yatarak,
günübirlik tüm tedavi şartlarında plazma ürünlerinin “hastanelere
teslimatı gerçekleştirilecek ürünler ile sağlanması” talimatı
veriyor. Bu ne demek?
Kamu Hastaneleri Kurumu Genel Müdürlüğü Sancak’ın aldığı
ruhsatları paraya çevirmek için hastanelere bu ürünleri
göndereceksiniz diyor, SGK da parasını peşin veriyor. Firma tek
satıcı konumuna geçiyor ve ayrıca normalde ayaktan reçetelerde
eczanelerden sıralı dağıtım yoluyla alınan ilaçlar da dahil olmak
üzere bu firmadan alınacağı, ödemenin de hastanece değil SGK
tarafından yapılacağı karara bağlanmış oluyor.
Sonuçta zincir 17 yıldır alışık olduğumuz şekilde tamamlanıyor:
Alım garantili bir ihale ve iktidara yakın bir şirket… Ama ortada
ne fabrika, ne laboratuvar, ne de üretim var. SGK anlaşmaya imza
atmak ve ruhsat almak dışında kılını kıpırdatmayan Sancak’a
milyonlarca lira ödemeye başlıyor.
1990’larda SGK yolsuzlukları için basında sık kullanılan bir
başlığı hatırlatalım: “SGK’nın kanını emdiler!” Şimdi bu ihale için
hangi başlık uygun olurdu?