Tarık Ziya Ekinci'nin Diyarbakır'daki cenaze töreni kalabalıktı. Çoğu siyasetçi, tanıdık simaların hepsi Şehitlik Mezarlığı'ndaydı. Hava sıcaktı. Büyükşehir Belediyesi'nin mezarlık yolunda kurduğu portatif çardaklar ve dağıttığı sular hayat kurtarıyordu. Büyükşehir Belediyesi, vefatından hemen sonra Ekinci'nin ailesiyle iletişime geçmiş, cenaze töreninin Diyarbakır ayağını organize etmişti.
Gençler ne kadar tanıyordu Ekinci'yi, tahmin etmek zor ama zaten törene katılanların yaş ortalaması epey yüksekti. Bunu nasıl yorumlamalı? Ekinci hastaydı son yıllarda ve toplantılarda görünmüyordu. Her şeyin görüntüye indirgendiği bir zamanda yaşıyoruz ve gençler en çok gördüklerine inanıyor ve kıymet veriyor sanki. Belki bu yüzdendir cenazedeki genç sayısının azlığı.
Keşke kitapları yeniden basılsa. Keşke dergi ve gazete sayfalarında kalan yazıları ve söyleşileri bir araya getirilip kitap yapılsa. Sosyalist bir Kürt siyasetçinin uzun mücadele tarihi gençler için öğretici olacaktır. Araştırmacılar için önemli bir kaynak olacaktır.
*
Ama şu da var: Ekinci'nin aktif siyaset yaptığı yıllar ile şimdiki zaman siyaseti arasında epey fark var. Kürt halkının siyasi taleplerinin "Doğu meselesi" olarak tarif edildiği yıllarda, TİP'in içinde siyaset yaptı Ekinci. Konunun Doğu meselesi şeklinde tarif edilmesinde önemli katkısı vardır. Bu katkıyı küçümsemek safdillik olur. Hani Musa Anter'e çıkışmış ya gençlerden biri, "Sizin Kürt mücadelesine katkınız sıfır" diye, Anter de mücadeleyi sıfıra kadar getirebilmenin kıymetini anlatmak zorunda kalmış, işte o mesele. Taleplerin bir şekilde konuşulmaya başlanmasını sağlamak Ekinci'nin aktif siyaset yaptığı dönemde ayrıca büyük bir mücadelenin sonucu. Sınıfsal mücadele verenlerin saflarında siyaset yaparken de Kürtlerin haklarından söz etmek kolay değildi.
Şimdi kolay mı sanki? Daha geçen gün Meclis kürsüsünde konuşan Ahmet Şık linç edilmek istendi. Tıpkı Ekinci'nin TİP'te birlikte siyaset yaptığı Çetin Altan'a, 1968'de Meclis'te yapılan linç girişimi gibi.
*
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, cenaze töreninde yaptığı konuşmada, "İşkence, cezaevi ve sürgün gördü, ailesinden çocuklarından uzak kaldı ama mücadele etmekten yılmadı" dedi. Haksız değildi. Siyasi deneyimleri ile siyaset yapmaya hep gayret etti. Fikirlerini savunurken Kürt ve Türk siyasetçilerle polemik yapmaktan çekinmedi. Bunun, Türkiye koşullarında belalı bir hat olduğunu elbette kendi hayatından biliyordu. Mahpus olmuş, sürgün yaşamış, sonunda kardeşini yitirmiş bir insandı Ekinci. Kürt meselesi dahil birçok meselenin demokrasinin inşası ile çözülebileceğine inanıyordu. Bu nedenle, hiçbir partide yer almasa bile, yeni oluşumların içinde yer aldı, konferanslara katıldı.
Doğu meselesi Kürt meselesi olarak tartışılmaya başlandığı yıllarda, Kürt meselesinin demokratik yollarla çözülmesi için fikirlerini paylaşırken, Kürt siyasi partileriyle ters düşebileceğini, yalnızlaştırılabileceğini, unutturulabileceğini biliyordu. Ama zaten düşüncelerini açıklıkla ifade etmek ve arkasında kararlılıkla durmak gibi bir fıtratı vardı. Üstelik dürüsttü ve bu, politika üretme çabası içindeki herkes için, onu vazgeçilmez yapıyordu sanki.
*
Mezarlığın kapısında onlarca polis zırhlı araçlarıyla bekliyordu. Bu polislerden bir teki Tarık Ziya Ekinci'yi tanıyor muydu acaba? Neden burada, bu kızgın güneşin altında bekletildiklerini biliyorlar mıydı? Böyle garip şeyler geliyor insanın aklına.
Cenazede konuşan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise Ekinci'nin Türkiyeli sosyalistler ile Kürtler için bir tarihi hafıza olma haline değindi. Tanrıkulu, Ekinci için, "99 yıllık yaşamı bu toprakların tarihidir. Aynı zamanda bizim neleri yaşadığımızın tarihidir. Bir hafızanın tarihidir. Bir cesaretin tarihidir. Kararlılığın, entelektüel birikimin ve vazgeçmemenin tarihidir" dedi.
99 yıl bir insan ömrü için kısa sayılmaz. Bir insan 99 yıla çok şey sığdırabilir. Ekinci'nin ömründe sadece mücadele vardı sanki. Sosyalistti ve sınıf mücadelesi verdi. Doktordu ve mesleği için mücadele verdi. Kürt'tü ve Kürtlerin hakları için mücadele etti.
Siyasete meyletti ve DP'de, CHP'de ve TİP'te siyaset yaptı.
Belagat sahibiydi ve 60'lı yıllarda Diyarbakırlılar onu Meclis'e gönderdi.
İyi bir hekimdi ve hastalar onun kapısında kuyruk oluşturuyordu.
Tabip Odası başkanlığı yaptı ve hem mesleğinin onurunu korumaya hem de sağlık alanındaki sorunları gidermeye çalıştı.
Eli kalem tutuyordu ve makaleler, kitaplar yazdı.
Yapıp ettikleri iktidarın hoşuna gitmiyordu ve hapis yattı, Fransa'ya sürgüne gitti.
Kardeşinin cenazesini kaldırdı, failleri bulmak için mücadele etti.
99 yılın bir anını boşa geçirmedi ve hakkını verdi 99 yılın.
Sadece uzun ömrü ile değil, bu ömre sığdırdıklarıyla "Bir hafızanın tarihi" oldu.
*
Hava feci sıcaktı ve her partiden Kürt siyasetçi cenazedeydi. Bir araya gelenler onun ne denli kıymetli bir insan olduğu hakkında konuşuyorlardı. Ekinci'nin vefat haberini alınca yazar Hasan Öztoprak ile konuşmuştum. Birkaç ay birlikte hapis yatmışlardı Bayrampaşa Cezaevi'nde. Öztoprak, "Biz onunla aynı komün içindeydik ama Tarık ağabey herkesin yani diğer sol grupların saygısını da kazanmıştı" demişti. Tarık Ziya Ekinci hem Türkiyeli sosyalistler hem de Kürtler için kıymetli bir insandı.
Önce İstanbul, sonra Diyarbakır uğurladı Ekinci'yi, 99 yıllık ömrüne sığdırdığı her şey için minnetle, saygıyla...