Haliyle hepimiz düşenleri merak ediyoruz.
Para düşüyor, tabii herkesin kısmetine aynı düşüş düşmüyor,
fiyatlar ve işsizlik tehdidi yukarı çıktıkça alım gücü, net ücret,
net maaş tepe üstü düşüyor.
Başka neler, kimler düşmüş diye bakarım o arada.
Sadece yemli attan düşene değil; misal yedi kattan, yeni inşaattan
düşene.
Çünkü onlar zor haber olur, onların düşüşü işyerinde birkaç
saniye, sonra birkaç haneye matemle kalır.
Varsa cebinde, düşmüş lirayla düşmüştür, misal 7’inci
kattan.
Biz düş kurarken mesela, bir işçi daha düşünden zemine
düşmüştür. Beton olur, taş olur; nihayetinde toprak
olur.
Neredeyse iktidar kadar uzun süre İş Sağlığı (Bakın İşçi değil!) ve
Güvenliği Genel Müdürü olan bir Kasım Bey vardı…
Umarım sağlığı ve güvenliği iyidir.
Yıllarca kulaklarını çok çınlattım; çünkü mealen demişti ki,
“Bu işçiler köylü. Toprağa basmaya alışmışlar. Yükseğe
çıkınca düşüyorlar.”
Konu, Tuzla’nın bir ara siparişe boğulan ve işçileri o
hızla üçer, beşer boğan tersaneleriydi.
Israrla yazıyordum, çünkü ısrarla “düşüyordu”
köylü işçiler!
Topraktan gelip toprağa giderken birer beşer; Kasım Bey ve iktidar,
patronları kolluyordu.
Direkten düşüyor, elektrik çarpmasıyla düşüyor, filikayı
denemek için içine doldurulduklarında denize düşüyorlardı.
Ve resmî açıklama buydu işte!
Çok önemli bir işlevi olan İSİG Meclisi’nin rakamlarına göre,
19 yılda en az 28 bin 500 işçi düşerek, ezilerek, göçükte,
uçukta, kaçıkta, kaçakta can vermişti.
Çoğu erkekti ama kadın da vardı, çocuk da. Artık Afgan da vardı,
Suriyeli de, Türkmen de, Azeri de.
Ölü İşçi Sınıfı Ordusu enternasyonalleşmişti; muhtemelen
bir kez bile Enternasyonal’i duymadan, ıslıkla çalıp düzeni
değiştirmeye teşebbüs bile etmeden!
Tam bir ay önce…
Türkmen Bahtiyar Kandimov çalıştığı çiftlikte ahır çatısından
düşüp ölmüş. Aynı gün aynı Lüleburgaz’da, Ahmet
Arıcan da kimya fabrikasında 4 metreden düşmüş
ölüme.
Sonraki günler biz liranın düşüşüne filan takılmışken…
47 yaşındaki Bostan Eser kendi düşmese de başına kalas
düşmesiyle…
40 yaşındaki Salih Bulut site inşaatında 12’inci kattan asansör
boşluğuna düşerek…
28 yaşındaki Havva Hanım, çalıştığı restoranda üstüne servis
asansörü düşmesiyle…
13 yaşındaki Suriyeli Ula’nın çalıştığı atölyede eşarbının makineye
sıkışmasıyla cansız düştüğü gün, 12 yaşındaki
öğrenci çoban Muhammed kayalıklardan düşerek…
Orman işçisi Hakan Süzen’in üstüne ağaç düştü;
41 yaşındaki elektrik işçisi Canip Yıldız’ın başına
kablo düştü, 15’indeki Süleyman’ın kaderine tomruk
düştü.
48’indeki Hacı Tunç 7’nci kattan dört babasız çocuğun yasına
düşerken, 49’undaki Yaşar Kansızoğlu iki gün sonra
maden ocağında taş kırma makinesine düşeceğini
henüz bilmiyordu ve düş mü kuruyordu, bu hayata dair umutlarının
düşüşünün kabusunu mu görüyordu!
Şenol Aydın dünyayı boyayabilirdi, bıraksan… 7 metreden
düştüğünde üç çocuktan toprağa gözyaşları
düşüyordu. 20 yaşındaki İsmail Ünlü’nün kısacık
ömrüne yüksek gerilim hattında akıma kapılıp 10 metreden
düşmek yazılmıştı!
56 yaşında yangın yerinde ölüme düşen
itfaiyecinin adı Cengiz Topel Figen’di ve adını aldığı Pilot
Yüzbaşı Cengiz Topel, 1964’te, henüz 30 yaşında, düşürülen
uçağından paraşütle işkenceli ölümün eline düşmüştü Kıbrıs’ta.
33’ündeki Tuncay Aydın’ın üzerine otomotiv fabrikasının
enjeksiyon makinesi düştü; 47’sindeki Recep İpek
inşaatta 7 metreden düştü. 48’indeki Hasan
Karakılçık ise 2’nci kattan.
64 yaşındaki Suriyeli Muhammed inşatta yük asansörüyle
düşüyordu, 18’indeki Bedirhan Yıldız 11’inci
kattan, 21’indeki Ufuk Köktaş Hızlı Tren köprü inşaatında 20
metreden, 39’undaki Mehmet Ali Sorulmaz Gölcük Tersane
Komutanlığı’nda yükseklerden, 22’sindeki Şim Ağa yem karma
makinesinin içine düşerek, 20’sindeki Serkan Duran
ameliyathane inşaatında üstüne duvar düşmesiyle,
41’indeti Yurdal Gökçe çöken çatıda düşerek,
49’undaki Mehmet Şahin 4’üncü kattan asansör boşluğuna
düşerek, Azeri liman işçisi Anar Oruçov kopan
halatın çarpmasıyla denize düşerek…
Son bir aylık demiştim ama Kasım Bey’in hatırına kasım ayı
sonunda kalayım…
İSİG Meclisi’nde önceki gün elinde sazıyla son fotoğrafını
gördüğüm, işten atılan, iş aradığını duyuran, sesini duyuramayınca
kendi eliyle, yorgun kalbiyle umuttan ve hayattan
düşen bir çocuk annesi 48 yaşındaki Fatma Demirel
ile aralık ayının alıp götürdüğü işçileri de anmış olayım.
Ölü İşçi Sınıfı, böyle işte:
Köylü oldukları için düşüyorlar…
İşçi oldukları için ölüyorlar.
Yürürken bazen başınızı hafifçe kaldırın. O sırada düşen bir
işçi göremeseniz bile, ekmek peşinde göğe düşen bir işçinin
ruhu aklınıza düşer belki!
Düşer de ne olur…
Şu olur: Bu işçilere ölüm, sınıf soruyor; memleket, yaş,
mezhep, köken, oy filan sormuyor.
Onlar da sormasın bir diğerine…
Siz de sormazsınız belki!