Mapuche yerlilerinin binlerce yıllık ata toprağı, Benetton’a satılmıştı; onu geri istiyordu Mapucheler. Devrimci Santiago Maldonado, Mapuche halkının yanındaydı. Devlet başkanı Macri iş adamıydı, iş adamlarını savunuyordu. Benzer öykülerin benzer aktörleri dünyanın her yerinde. Bir başkan, bir kayıp, bir anne…
Konuşmaya başlamadan önce kucağındaki beyaz başörtüsünü eline aldı. "Ben şimdi başımı bağlamak istiyorum. Çünkü bu başörtü mücadelenin başından beri her zaman bizim yoldaşımızdı. Bu bizim çocuklarımız ve kayıplarımız için bir sesleniş biçimidir," diyordu Juana Meller De Pargament. Arjantinli kayıp annesiydi. Sonra üstünde Plaza de Mayo anneleri yazan başörtüyü başına bağlayıp, konuşmaya devam ediyordu. Juanita ile konuştuğumuzda "90 yaşındayım" demişti. "Aslında 92-93 yaşında" dediler; "Yaşını küçültüyor" dedi arkadaşlar. Hiç ihtiyacı yoktu aslında. Çok gençti. "Biz hiçbir şey bilmiyorduk çocuklarımızdan önce. Onlar ne istiyorlardı, ne için mücadele ediyorlardı bilmiyorduk. Onları ne zaman kaybettiler, o zaman anladık ki bizim çocuklarımız diktatörlük istemiyordu," diyordu. Onlara Eduardo Galeano ‘Çocuklarından Doğan Anneler’ diye isim vermişti bu yüzden…
–Arjantinli anneler ile Türkiyeli anneleri birlikte anlatan bir belgesel yapmıştık Dilek Çolak’la birlikte. Adını Galeano’dan aldık. Bir kadın film festivaline göndermişti Dilek. Koymadılar festivale filmi. Sonra festival komitesinden bir kadın arkadaş gördü beni. "Ben koydurmadım filmi," dedi. "Neden," dedim. "Biz ismine karşı çıktık," dedi, "kadınları çocukları üzerinden tanımlamasından." "Filmi seyrettiniz mi?" dedim. "Hayır" dedi.–
Macri geldi iktidara Arjantin’de iki yıl önce. Neoliberal iktidar. Oldukça şaşırtmıştı beni. Neoliberalizmi açıkça savunan son başkanı hatırlıyordum. Başkanlık sarayının çatısından helikopterle Miami’ye kaçıyordu. Meydanlarda çok kalabalıktık. Sloganlar ve küfürler eşliğinde tepemizden uçup gitmişti son neoliberal. Macri ile birlikte bir sürü şey geri geldi ya da belki gitti demek daha doğru. Sokaklarda barikatlarla geri alınan sosyal haklar budandı ve çok kısıtlı iş güvenliği tamamen kalktı. İşgal fabrikaları, otelleri, atölyeleri, klinikleri, okulları ve Piqueteros-barikatçılarının üretim yerlerinin kapısına kilitler vurulmaya başladı.
–İMC TV’den aradılar bir gün. Dilek’in numarasını istediler. "Neden," dedim. "8 Mart dünya kadınlar gününde ‘Çocuklarından Doğan Anneler' filmini yayınlamak istiyoruz. Gösterebilir miyiz diye sormak istedik" dediler. Telefonu verdim. "Filmin bir yönetmeni daha var biliyor musunuz?" dedim. "Evet sizsiniz" dediler. "Bana sormayacak mısınız?" dedim, "Gerek yok diye düşündük" dediler.–
Macri ve neoliberal iktidar tek başına gelmedi. Yanında her zaman hazır polis şiddeti, polis copu, polis devleti, plastik ve gerçek mermileri birlikteydi. İş adamıydı Macri ve işini koruyordu. Bir de Arjantin klasiği başladı yeniden, gözaltında kaybolmalar. "Oğlumun paltosu kapının girişinde asılı, elbiseleri dolabında duruyor, onu bekliyor," diyordu kayıp annesi 30 yıl sonra anlatırken. Şimdi de 1 Ağustos’ta Patagonya’da Mapuche yerlilerin haklarını savunanlardan Santiogo Maldonado da kaybedildi.
Mapuche yerlilerinin binlerce yıllık ata toprağı, Benetton’a satılmıştı; onu geri istiyordu Mapucheler. Devrimci Santiago Maldonado, Mapuche halkının yanındaydı. Devlet başkanı Macri iş adamıydı, iş adamlarını savunuyordu. Benzer öykülerin benzer aktörleri dünyanın her yerinde. Bir başkan, bir kayıp, bir anne…
Ama katillere, başkanlara hatırlatırım ki, Juanita 101 yaşında ve iki eli yakanızda…