Bir Cinayet: Toplumsal suç, toplumsal günah

Louis Émile Clément Georges Bernanos'un 'Bir Cinayet' romanı Ziya İshan çevirisiyle Dergâh Yayınları tarafından yayımlandı. Genç bir rahibin küçük bir kasabada, atandığı kilisedeki ilk gecesinde duyduğu silah sesiyle başlayan gizemlerin ölümlere; ölümlerin ise bilinmezliklere kapı araladığı romanda suçun incelenmesi, toplumun ifşa edildiği bir soruşturmaya dönüşüyor.

Abone ol

1888’de Paris’te doğan Louis Émile Clément Georges Bernanos, romanlarıyla olduğu kadar siyasal fikirleriyle de dikkat çeken bir yazardı. I. Dünya Savaşı’na katılıp Somme ve Verdun’da savaştı. Sonraki yıllarda aşırı sağ bir örgüt olan Action Française’le beraber hareket etse de, önce örgütten, akabinde Fransa’dan ayrılarak Brezilya’da yaşamaya başladı. Birkaç yıl sonra ülkesine geri döndü ancak 1948 yılındaki vefatına kadar Fransa’ya karşı kırgınlık besledi.

“Son büyük Katolik romancı” olarak da bilinen Bernanos, 1926’da yayınlanan ilk romanı 'Sous le soleil de Satan'dan (Şeytan Güneşi Altında) son yıllarına kadar edebiyatla iç içe bir hayat geçirse de, kendisi ülkemizde romanlarından ziyade, romanlarından uyarlanan filmlerle tanınır. Bunun en büyük sebebi de büyük yönetmen Robert Bresson’dur. Bresson, Bernanos’un kaleme aldığı 'Bir Taşra Papazının Güncesi’ni (Journal d'un curé de campagne) 1951’de, 'Mouchette'yi ise 1967’de sinemaya uyarlar. Bernanos bu filmlerden sonra başka dillere çevrilmeye ve farklı yönetmenler tarafından sinemaya, tiyatroya uyarlanmaya başlar.

Bernanos’un Türkçeye çevrilen bir kitabı mevcut. 1955 yılında Ziya İshan’ın çevirdiği, Varlık Yayınları tarafından basılan bu romanın adı 'Bir Cinayet'. 'Bir Cinayet', geçtiğimiz günlerde yine İshan’ın çevirisiyle Dergâh Yayınları tarafından yeniden yayınlandı.

GENÇ RAHİP VE İKİ CESET

Evet, sayın hâkim, ağızlarında yalnız mantık ve sağduyu sözleri dolaşıyor ve kendileri de farkında olmadan uzun zamandan beri ayrılmış oldukları bir yolu harita üzerinde parmaklarıyla gösteren gemicilere benziyorlar. Biçareler! Hayatlarının, normal durumda kalması saat sarkacının ölü noktada durmasından fazla sürmüyor. Makul olsalar da olmasalar da, muhtelif yollardan olmakla beraber eninde sonunda daima sapıtıyorlar. Bunu bazıları pısırıklıklarıyla, bazıları da ihtiyatsızlıkları ve cüretleriyle yapıyorlar, çünkü yüzleri ne kadar değişikse cinnetleri de o kadar değişik: Yeryüzünde birbirinin eşi olan iki türlü bile delilik yoktur.

Bir Cinayet, Georges Bernanos, Çevirmen: Ziya İshan, 173 syf., Dergah Yayınları, 2020.

Dağların eteklerinde yer alan küçük bir kasaba kilisesinin rahibi ölünce, onun yerine genç bir rahip tayin edilir. Yirmi beş, otuz yaşlarında olan genç rahip çeşitli aksilikler yüzünden karşılama komitesine yetişemez. Onun gecikme sürecinde rahibin gıyabında birtakım konuşmalar yaşanır ve bu konuşmalar genellikle rahibin gençliğine ve gençliğin verdiği bazı durumlar yüzünden yaşanacak sorunlara yöneliktir. Açıkçası cemaat bu durumdan pek de memnun değildir.

Rahibin kilisede geçirdiği ilk gecede birtakım silah sesleri duyulur. Yapılan araştırmada önce genç bir erkeğin cesedi bulunur. Cesedin bulunduğu yer bir şatoya ait olduğu için, şatonun sahibesine haber vermek üzere harekete geçerler, bir de bakarlar ki o da yerde boylu boyunca yatmaktadır.

SUÇLU OLAN KİM?

Birkaç saatten beri ne çok şey öğrendim. Mesela bir cinayet, bir öldürme hadisesi bana evvelce ne kadar basit bir şey gibi gelirdi! Her dakika dünyanın her tarafında binlerce insan ölürken bir kişi daha ölmüş veya ölmemiş, ne olacak! Şimdiyse… Şimdi görüyorum ki, dedi, her cinayet kendi etrafında bir girdap meydana getiriyor ve kimsenin ne kuvvetini ne de devam müddetini önceden kestirebileceği bu girdap, dayanılmaz bir kuvvetle masumu da, suçluyu da merkezine doğru çekiyor.

Genç rahip bir yandan kendini cemaatine kabul ettirmeye çalışırken bir yandan da yeni geldiği bu kasabadaki insanları tanımaya çalışır. Bu durum kendisi için normal şartlarda bile hayli zorken, ortada iki cesedin bulunduğu bir atmosferde daha da zorlaşır çünkü kasabada büyük sırlar vardır.

Cinayet, kasabanın orta yerine -herkesin üstüne- düşünce kimse ondan sıyrılamaz ve cinayet soruşturması yavaş yavaş genişlemeye başlar. Ortaya çıkan ipuçları, belli belirsiz deliller arttıkça, soruşturma cinayet meselesinden giderek çıkar. Diğer bir deyişle, cinayet, toplumun gerçek yüzünü gösteren bir aynaya dönüşüverir.

Geçmişe dair sırlar, kimsenin konuşmak istemediği gerçekler de çorap söküğü gibi ortaya çıkmaya başlayınca, soruşturma toplumsal bir eleştiri biçiminde devam eder. Öyle ki, katilin kim olduğundan ziyade insan denen canlının adım adım çözülüşüne şahitlik etmeye başlarız. Böylece bireysel kötülükle, toplumsal kötülük ilişkisi; bireysel suçla, toplumsal suç ilişkisi bizi yeni sorular sormaya iter.

Bernaros’la ilk tanışmamız 1955 yılında gerçekleşmiş olsa da, Dergâh Yayınları bu tanışıklığı bize yeniden hatırlattı. Umarız ki diğer kitaplarını da kısa sürede yayınlarlar.