Bembeyaz umutlara ihtiyacımız var. Tutunacak bir dal, belki ince bir daldan fazlası. Yavaş yavaş dünyayı saran şiddet sarmalından çıkmak için sarılın sporun gövdesine. Çocukların ölmediği spor da yapabildiği bir dünya hayal edin. En çok da onlar için isteyin güzel bir dünyayı. Ve bilelim dünyayı güzellik ve spor kurtaracak. Gençler spor organizasyonlarında bir araya gelerek görecekler farkımızın olmadığını. Şiddet uzaklaştırmak istedikçe halkları, spor tutacak kar beyaz umutları.
Türkiye için de durum faklı değil. Sağlam kafa arayanların bakması gereken ilk yer sağlam vücutlar olmalı. O sebeple bir farklı bakmak lazım Avrupa Gençlik Olimpik Festivali’ne nam-ı diğer EYOF’a. 11-18 Şubat arasında Erzurum’un ev sahipliğinde Avrupa’nın 40’a yakın ülkesinden gelen gençler Erzurum’un soğuğunda dostluklarını paylaşacak. Türkiye, ilk kez kış versiyonunu düzenleyecek EYOF’un. Bembeyaz karlar, başta Türkiye olmak üzere tüm Avrupa’ya önce barış, sonra katılmış olmanın kazanmış olmaktan daha önemli olduğunu hatırlatacak.
Türkiye aslında 2019 versiyonunun ev sahibiyken, Bosna Hersek’le görevleri değiştirdi. Bu erkene alınan mesai, işleri aslına bakarsanız hayli karıştırdı. Dedim ya belki dünyanın ne önemli ve en büyük organizasyonu değil ama sonuçta uluslararası bir festival. Hazır olmak lazım.
Erzurum şimdilik bunun uzağında. Hazırlıklar devam etse de onlarca sıkıntı da çalışmalarla birlikte büyüyor. Ama konumuz bu değil. Ne EYOF’un neden iki ara bir derede düzenlemeye çalıştığı, ne aşılması gereken problemler ne de Erzurum’a sağlayacağı fayda. Konumuz insanların birbirini anlayabilmesi.
MANDELA'NIN SÖZLERİ
Ne demişti Nelson Mandela, sporun dünyayı değiştirebilme gücü var. En rahat kendisi biliyordu ne de olsa bunu. Kriketin yarattığı iç barışın doğrudan mimarıydı. İnsanların spor sayesinde bir araya gelip birbirini anlayabileceğinin Mandela’dan daha büyük bir kanıtı yoktu. Sadece ilmek ilmek örmek gerekiyor barış vurgusunu. Çünkü gençlerin ortak bir dil yaratmasını sağlıyor spor. Kayak üstünde hem doğayla hem rakibinizle mücadele ederken, curling taşını eve yollarken, yarı silindirde yeni hareketinizi denerken hem rakiplerini yenmek istiyorsunuz hem de onların da ne zorlularla bu sporları yaptığını biliyorsunuz. Anlıyorsunuz karşınızdakini. Rakibiniz hata yaptığında bir yanınız sevinirken diğer yanınız da içten içe empati kuruyor onunla. İşte spor bu ortak dili, bir ortak duyguyu yaratıyor. Bir kez kaşınızdakini anlamaya çalışınca zaten dünyayı değiştirecek ilk adımı da atıyorsunuz.
O sebepledir ki EYOF, yavaş yavaş Avrupa’dan uzaklaşan Türkiye için büyük bir şans. Çünkü Andre Agassi’nin de dediği gibi bir çocuğun geleceğini değiştirirseniz dünyayı da değiştirirsiniz. Belki şiddet sarmalından çıkmaya çalışmanın yolu siyasetten önce spordur. Önce insanların, gençlerin, çocukların birbirine dokunmasına izin vermek zorundayız. Ancak o temas anlatabilir onlara umudu, birbirimizden bir farkımız olmadığını.
Bu sebeple Rio’daki mülteci takımını bir işlevi vardı. Bir algı yarattı oraya giden milyonlarca insan üstünde. Onların da insan olduğu algısını bas bas bağırdı duyabilen kulaklar için.
Şimdi haykırma sırası Türkiye’de. Şiddetin göbeğinden Avrupa’ya en net mesajı çocuklarla vermek için, kararan umutları beyaza çevirebilmek için, en çok da mutlu yaşayan çocuk sayısını bir nebze bile olsa arttırmaya yardım etmek için bakın 11 Şubat’ta Erzurum’a. Yarışlar sırasında umut göreceksiniz, her ne kadar festival de olsa hırs göreceksiniz ama en çok da Avrupa’nın hangi ülkesinden olursa olsun, birlikte yaşayabilen, birlikte paylaşabilen, birlikte sevinebilen ve hepsinden önemlisi birlikte üzülebilen 14-18 yaş arasında bine yakın genç insan göreceksiniz. Çekinmeyin onlardan, yaptıklarını taklit etmekten geri durmayın. Çünkü onlar dünyayı sporlar bir araya getirip, şiddeti durdurmaya niyetli gençler. Onlardan feyz alın ki önce çocuklar ölmesin, sonra dünya yeniden yaşanılabilir bir yer olsun.