Bir 'Dünyadan çıkış yolları' güncesi

Kültür turizmi denen mefhuma önemli bir alternatif olma gayesi üreten Cappadox, birden fazla yöreye sıçratılmasıyla da katılımcıların deneyim zenginliğine katkı sağlıyor. Gidilecek konserlerin, görülecek doğal, tarihsel ve etnografik birikimin fazlalığı, etkinliğe özel olarak üretilen sanat yapıtları ve konserlerle de harmanlandığında, ortaya karşılıklı bir tanışma ve üretim iklimi çıkıveriyor. İlk kez katıldığım için, zannederim düzenlenen her Cappadox da, bölge halkı ve çevre il - ülkelerden gelen katılımcıların bir sonraki yıl buraya niçin gelmeleri gerektiğine dair bariz bir mazerete dönüşüyor. Cappadox, 12 Haziran'a kadar görüebilir.

Evrim Altuğ evrimaltug@gmail.com

Bundan birkaç hafta önce, küratör Fulya Erdemci ve yardımcı küratör Kevser Güler ile yaptığımız geniş bir röportaj ile, yine bu ekranda sizlerle paylaştığım, üçüncüsü 18/21 Mayıs arasında Kapadokya'da düzenlenen ve yardımcı küratör Ilgın Deniz Akseloğlu'nun da ılık emeği sayesinde, başarı ile gerçekleştirilen Cappadox'u, ilk defa tecrübe etme fırsatım oldu. Bu yazımda sizlerle, izninizle sergilerine 12 Haziran'a değin yer verilecek bu ulusaşırı tecrübenin yazılı ve görsel birikimini paylaşmayı arzu ediyorum.

Nevşehir havalimanının geçirdiği rutin onarım sebebiyle, Kayseri'ye, yüce Erciyes dağının güven veren yamaçlarına gözlerimizle yaslanmak suretiyle, dolu bir uçakla iniş yaparak, kara transferi yoluyla ulaştığımız Kapadokya'da ilk olarak, Avanos'taki labirent-otelimiz Sofa Hotel'e yerleştirildik.

Ardından, kısa bir oryantasyon ile birlikte, Pozitif imzasıyla, Sami Baydar'ın 1990 tarihli aynı başlıklı kitabı 'Dünyadan Çıkış Yolları'ndan esinle düzenlenen çok disiplinli etkinlikte karşımıza çıkan ilk mekân, Güvercinlik Vadisi'nin Göreme çıkışını gören "Perili Ozanlar Vadisi" oldu.

İLK KONSER DEAD COMBO'DAN

Bölgeye özgü gerçeküstü dokuya sinen LED ve projeksiyon maharetinin notalara sağanakla karıştığı ve iki ayrı sahneye ev sahipliği yapan alandaki ilk konser, Pedro Gonçalves ve To Trips tarafından kurulan Portekizli Dead Combo tarafından verildi.

18 Mayıs tarihli konserde, müzik biçimleri, "Lizbon'u içinde taşıyan müzik," olarak tanımlanan sanatçıların birbirleriyle kurdukları akustik bağ kadar, farklı enstrümanlara hakimiyetleri de, samimiyetleri de, kostümleri gibi, büyük alkış ve takdir topladı. Tabii o gece diğer konserler de, Uçhisar Çiftlik Evi'nde Kaan Tangöze ve Emma Shaplin ile b2b Mercan Dede gibi isimler tarafından verilmişti.

Ardından, sahneyi, çok basit malzemelerle çok derin bir sahne-dekor yaratabilmeyi başaran, tüm üyelerinin izleyiciyle bütünleşmek için nefeslerinden geleni yaptıkları Büyük Ev Ablukada ve Fırtınayt serileri aldı. Kapadokya'nın atmosferine 'Juke' oturan teatrallikleriyle, sanki müritlerini fareli köyün kavalcısı sinerjisiyle buluşturmuş da, onlarla dertleşir gibiydi; Büyük Ev Ablukada üyeleri.

Cappadox'un bu yılki konukları arasında dinlediğimiz Lars Danielsson duo Gregory Privat ise ayrı bir keşifti. 19 ve 20 Mayıs'ta iki ayrı mekânda sahne alan ikilinin, rastgeldiğimiz Bezirhane'deki konserleri, mekâna uygunluğunun da etkisiyle kendilerini bundan sonra da dikkatle ve sadakatle takip etmemiz gerektiğini bize salık veren, melankolik, sinematografik ve taze bir caz pınarı etkisindeydi. Etkinliğe bu sanatçıların dışında, Jehan Barbur, Yasmine Hamdan, Mercan Dede İstanbul Quartet, Ryhe gibi imzalar da katıldı. Bu esnada, bölgece kutlanan ve Cappadox'la kesişen 19 Mayıs da, çocuk folklor ekiplerinin coşkusu veya Jandarma biriminin özel eğitimli köpek gösterileriyle ilginç biçimde bütünleşti.

Cappadox'ta edindiğim izlenimlerden biri de, çoğu çevre kentlerden gelen ve yaşları 20-50 arasında değişen tekil-çoğul tüm ziyaretçilerin, her tür hava ve organizasyon koşuluna karşı gösterdikleri - iyi niyetli - tahammül oldu.

Sivil-sosyal medyanın özel bir çekim gücü ürettiği ve festival başladıktan sonra da bir çok 'son dakika'cının bölgeye koştuğu girişimle, geldikleri kentin üzerlerinde bıraktığı ne kadar negatif elektrik varsa, sanki yine bu insanlarla Kapadokya'ya şimşekli bulutlar ve sağanak taşınmıştı da, bu yağmur, adeta garip bir döngüsel bereketle bölgeye maddî manevî fayda getiriyordu.

Müzik, gastronomi, yürüyüş, bisiklet ve tabii ki çağdaş sanatın buluştuğu etkinliğin bölge ekonomisine gözle görülür bir olumlu etkide bulunduğu da aşikârdı. Örneğin, yine Doğuş Grubu'nun desteklediği ve kadınların emeğini toplumla buluşturan, harika yerel lezzetler deposu, organik mağazasıyla da gönül çelen Kadıneli Restaurant, burada anılmalı.

Yine Avanos Belediyesi'nin bölge halkına yönelik olarak tasarladığı 'izmarit anketleri', 'kitap bankaları'nı da burada yaratıcı birer hizmet olarak kayda geçmeli. Tıpkı gezindiğimiz parklara hiç zorlanmadan sinen - iliştirilen Nermin Er veya Yasemin Özcan imzalı kamusal - kolektif heykeller, veya yerli yabancı yazar ve düşünürlere ait aforizmalar gibi.

'ÖZ CAPPADOX'

Bunların yanı sıra, İstanbul Bienali küratörleri, sanatçı ikili Elmgreen ve Dragset'in de büyük bir merak ile gezme şansı buldukları Cappadox'un yöreye etkisinin en ilginç göstergelerinden biri, yolda rastladığımız ve yerel halk tarafından kendi ticari girişimlerine isim haline getirilen 'Cappadox' veya 'Öz Cappadox' gibi ikincil markalar oldu. Konuştuğumuz bölge esnafı, otelleri olsun, şarap mağazaları olsun, taksi durakları olsun, hatta berberleri bile bize hep aynı şeyi tekrarlıyordu: "Ölü sezona, dirilik getiriyor bu Kapadoks beyefendi. Daha ne isteriz... Şu Allah'ın hikmeti yağmura da kızamıyoruz ki. O da bereket, tıpkı sizin gibi."

Sözün bu noktasında, Fatih Özgüven, Bige Örer, Bülent Şangar, Aydan Murtezaoğlu ve Nazlı Gürlek gibi kültür profesyonellerinin de ziyaret ettikleri Cappadox'un açık havaya taşıdığı sanat esintisi, yine kentler ve steril organizasyonlar ile dört duvar arasında boğulan yaratıcı evren için çok önemli bir teneffüs ve tahlil, özeleştiri ve dönüşüm fırsatı olarak alınmalı.

Kaldığımız Sofa Hotel içinde Suriyeli Kozmonot 'Uzay Mültecisi'nin 2016 tarihli yerleştirmesini başarılı bir uyumla sunan Halil Altındere, Avanos Parkı'na 'Hakikat Örtülü Olarak Çıkar' diyerek, delikli kiremitlerden, 'sabırtaşı' bir labirent armağan eden Hector Zamora, yine aynı park dahilinde - evet tekrara kaçıyorum - 'kolektif kamusal heykel' ortaya koyan ve bunun için bölgenin farklı seramik üstatlarıyla çalışan Yasemin Özcan, Afganistan'ın başkenti Kâbil'de 2012'de başlattığı 'Zaman Kapsülü' projesini Kızılırmak boyu katman numuneleri üzerinden, Avanos Hacı Nuri Bey konağında 'Geçici Anıt' isimli, doğal-belgesel birer heykele bürüyen Lara Favaretto veya aynı mekânda, Kapadokya'nın Kızılırmak ile ilişkisini ekolojik, etik ve ekonomik boyutlarıyla tartışmaya açan 'Hidro Lab' yerleştirmesiyle Serkan Taycan, ilk aklımıza gelen örnekler arasında.

Göreme ve Avanos'a Erdağ Aksel, Deniz Gül (Arzunun Kanatları), Yaşam Şaşmazer (Tahribat), İris Ergül (Acaibü'l Mahlûkat) ve Chapuisat biraderlerin 'Land Art' projeleriyle yayılan Cappadox, en 'görsel' özgürlük ve özgünlük tecrübesini, bu alanlarda yapıyor. Mehmet Ali Uysal'ın devasa kâğıttan kayıkları Uçhisar kalesi veya bölge yapılarının tepesine kondurduğu işleri, zaten gerçeküstü bir yöre olan Kapadokya'nın efektine büyük yenilikler katıyor.

CAPPADOX, KÜLTÜR TURİZMİNİN CAPCANLI ŞEKLİ

Kültür turizmi denen mefhuma önemli bir alternatif olma gayesi üreten Cappadox, birden fazla yöreye sıçratılmasıyla da katılımcıların deneyim zenginliğine katkı sağlıyor. Gidilecek konserlerin, görülecek doğal, tarihsel ve etnografik birikimin fazlalığı, etkinliğe özel olarak üretilen sanat yapıtları ve konserlerle de harmanlandığında, ortaya karşılıklı bir tanışma ve üretim iklimi çıkıveriyor. İlk kez katıldığım için, zannederim düzenlenen her Cappadox da, bölge halkı ve çevre il - ülkelerden gelen katılımcıların bir sonraki yıl buraya niçin gelmeleri gerektiğine dair bariz bir mazerete dönüşüyor.

Sözlü, görsel ve yazılı tarih için de aktif bir kazı alanı haline getirilen Cappadox'un bu yılki keşifleri arasında, Kapadokya'dan kişisel arşivleriyle, ressam ve görsel tarih gönüllüsü Muharrem Gürdal, Mustafa Kaya, fotoğraf koleksiyoneri Nurettin Mantar ve yöre ile ilgili kurgusal veya medyatik malzemeleri toplayan Selahattin Şahin ile, Mükremin Tokmak gibi imzalar da bulunuyor. Gaye Gönülal'ın araştırma ve koordinasyonuyla hayata geçen etkinliğin bir gününde, Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesindeki tarihi Avanos Hacı Nuri Bey Konağı'nda bir araya gelen bu organik - sivil - tarihçiler, hem katılımcılara, hem de yöre halkına, bölgeyi nasıl alternatif bir tutku ve ihtiyaçla sahiplendiklerini gözler önüne seriyor.

Yine, bu yapıda izlenen en önemli belgesel - sergilerden birinde, 'Eşekli Kütüphaneci' fotoğrafları ve medya arşiviyle, Aziz ve Murat Güzelgöz büyük katkı oluşturuyor. Bu tür girişimler bize hep aynı şeyi söylüyor: Belgelemenin gelecek yılların Cappadox'ları ve bölge izleyicisi, yerlisi için taşıdığı kültürel ve sosyolojik anlam ve aktarımın gerekliliğini.

Salt 'kentsoylu bir tepeden bakış' bırakmaktan imtina ederek Kapadokya'nın yerel kültür ve sanat üretimini gözeten bir 'kültür politikası' güden Cappadox ekibi, bu yıl çok önemli bir sergiyi de, benzeri ABD'de de olan "Müze Otel" (meraklısı için 21c Museum Hotel) fikriyle, Uçhisar'daki Müze Otel'de gerçekleştirmiş bulunuyor.

İlk etkinliklerini iki yıl evvel düzenleyen Kapadokya Sanat İnisiyatifi'nin düzenlediği bu sergi, 'Liberal mi, Mekanik mi?'sorusu eşliğinde, Göksun Yener, Savaş Kurtuluş Çevik, Kaan Sarı, İsmail Başer, Uğur Yayla, Gabriel, Almut Wagner, Özkan Arı, Kurt Link, Aydın Avcı ve Naile Bozkurt'un katılımıyla izleyici karşısına 18-24 Mayıs arasında çıkarılmış durumda.

Netice yerine, bu yılki Cappadox'un ruhunu gerek içeriden gerekse dışarıdan en çıplak biçimde yansıtan çalışmalardan birini, Alper Aydın ortaya koyuyor. Sanatçı, yaklaşık dört saat süren (aksiyon - kamusal heykel - land art dokulu) girişiminde, çıplak vaziyette, Kapadokya dokusuna kendini bırakarak elleriyle kazdığı bir oyuğa / yuvaya / toprak ananın rahmine kendini iade ediyor ve kendini oraya gömüyor / ekiyor / kapatıyor.

KÜLLERİNDEN DOĞAN SİMURG

Mezarın yumurtaya, karanlığın doğum umuduna, vedanın vuslata, coğrafi empatinin yalın ve samimi bir mimarî tavra dönüştüğü bu durum, akla küllerinden doğan Simurg'u getiriyor. Aydın, bu yılki Cappadox'un ilham kaynağı Sami Baydar'ın sesini duymuşçasına, Dünyadan Çıkış Yolları'nı ararken, saatler sonra dışarı yine kendi elleriyle çıktığında, onu yine en az kendisi kadar masum, minik bir kız, elinde sarı bir çiçekle karşılıyor. İşte, toprağın tohuma, yaşamın ölüme dargın olduğu yalanı, o sırada Cappadox'un çiçekli toprak battaniyesinde bir kere daha, yağmurun tüm ıslak umuduyla, damla damla, sabırla, tekrar yanağımıza vuruluyor.

Tüm yazılarını göster