Saat 6’da bir randevum vardı. Uykum yoktu, koka yaprağı çiğniyordum. Zaten Evo Morales adında bir koka yetiştiricisi ileydi randevum. O gün Bolivya’da seçimler vardı.
El Alto’da bir gecekonduda yatıyordum. 4200 metre kadar yüksek bir yerdi. La Paz’a tepeden bakıyordu. Mahalle komitesinden Alejandro’nun eviydi. İçerisi barut kokuyor gibiydi ya da bana öyle geliyordu. Ayaklarımın dibindeki tahta kasa yarısına kadar dinamit doluydu. Diğer yarısı gündüz gösteride kullanılmıştı. Dinamit fitilin kısa bir yanışından sonra düştüğü yerde patlıyordu. Eski bir madenciydi ev sahibi. Yer altında dinamitle yol açıyordu. Koca bir kayayı ikiye bölüyor, kalın bir gümüş damarını parçalıyor ya da saklı bir altın kayasını çökertiyordu. ‘Şimdi de dinamit halkı açığa çıkarttı.’ diyordu Alejandro. Yanakları şişti bunu söylerken. Koka yaprağı çiğniyordu. Bu yükseklikte insana iyi geliyordu.
Alejandro ile bundan 3-4 yıl önce La Paz’da meydanda tanışmıştım. Bir barikatın arkasında, yine bir dinamit fitili tutuşturuyordu ve yanağında yine koka yaprağı vardı. Hükümet doğal gazı yabancı şirketlere satmıştı ama halk buna müsaade etmiyordu. Yasa kongre binasında kabul edilmişti ama Sucre’ye gidip ilan edildiğinde geçerli oluyordu. Herkes Bolivya’nın başkenti La Paz sanıyordu ama Sucre’ydi. Halk barikatlar ve dinamit lokumlarıyla Sucre'ye göndermedi yasayı. O günlerde halka ateş açtılar 60 kişi öldü. Yasa ellerinde kaldı öyle. Sonra hükümet filan da ellerinde kalmadı. Katil eski bir hükümet olarak kaldılar. Alçak ve katil.
Alejandro uyusun istiyordum. Biraz uyumak istiyordum. Uyumak için çok kısa zamanım vardı. Oda artık kesinlikle barut ve koka yaprağı kokuyordu. Alejandro eski başkana, bir önceki başkana ve bir öncekine küfür etmeye başlamıştı. Uyumayacaktı yani. Bitmezdi başkanlar. Bolivya’da her yıla iki darbe düşüyordu. Yani çok başkan vardı.
5-10 başkan sonra gece saat iki oldu. Koka yaprağı çiğnemekten başka çare yoktu. Kabak çekirdeğini kabuğuyla yer gibi bir tadı vardı. Okumuştum, içinde oldukça B vitamini vardı. Yorgunluk hissini yok ediyordu. Küçük sobaya birkaç tahta parçası attı Alejandro. Tahta parçası kasası da dinamit kasası ile aynıydı. Birkaç koka yaprağı sonrası uykum açıldı. O zaman anladım ki tahta parçaları da eski dinamit kasalarıydı. Sadece madenciler değil, koka üreticileri, köylüler, işsizler, yerli hareketleri, hepsinin barikatları ve dinamitleri vardı. Oldukça boş kasa bulunabiliyordu galiba.
Artık ben Alejandro’yu konuşturuyordum. ‘Nasıl örgütlendiniz’ diyordum. ‘Hangisini soruyorsun’ diyordu. Herkesin cebinden 4-5 örgütlenme kartı çıkıyordu. Madenci ise sendika, işgal madeni ise sendika ve kooperatif, mahalle komitesinde oldukları için sendika, kooperatif, mahalle komitesi, mesela su meclisinde ise sendika, kooperatif, mahalle komitesi ve su meclisi kartları vardı. ‘Hepsini’ diyordum. Uzun uzun anlatıyordu. Anlatmayı seviyordu ve oldukça koka yaprağı vardı.
Sabah 4.30’da Alejandro’nun gecekondusundan soba ve dinamitlerin yanından çıktım. Koka yaprakları benimleydi. Bir kamyonetle La Paz’a indik. Yol kenarlarında kenara kaldırılmış barikatlar duruyordu. Saat 6’da bir randevum vardı. Uykum yoktu, koka yaprağı çiğniyordum. Zaten Evo Morales adında bir koka yetiştiricisi ileydi randevum. O gün Bolivya’da seçimler vardı.
O gün Evo Morales devlet başkanı seçildi ve hâlâ başkan…