Bir hak, emek arayışı: Ölmek var dönmek yok dedik; bu yolda öldük
'Ölmek var, dönmek yok diye yola çıktık; biz bu yolda öldük. Yaramıza tuz basarak hayatını kaybeden arkadaşlarımızın bıraktıkları yerden devam edeceğiz. Bu saatten sonra bayrağı yerde bırakmayacağız.'
DUVAR - Tahir Çetin, Ali Faik İnter...
İki madenci, iki emekçi, iki yoldaş, iki hak arayışçısı...
Biri madene yıllarını, emeğini vermiş, diğeri ise canını, kanını, babasını teslim etmiş.
Yıllardır sürdürdükleri hak mücadelesi için defalarca gittikleri Ankara’dan yine ‘bir tutam’ umutla ayrıldıkları yolda trafik kazası geçirdiler.
Manisa’nın Kırkağaç ilçesine bağlı Bakır Mahallesi civarında araba takla attı, direksiyonda ‘babasının ve madencilerin hakkı için mücadele eden’ Ali Faik vardı. Günlerdir Ankara girişinde bekletildikleri, kendi başkentlerine alınmadıkları için uykusuz ve yorgundu. İkisi de oracıkta hayatını kaybetti.
Aslında bu ülkede yaşadıkları karanlığın, emek sömürüsünün, hak gaspının sesini ilk defa yüksek sesle yine bedelin canla ödendiği 13 Mayıs 2014’te yaşanan SOMA katliamıyla duyurmuşlardı.
O gün bu gündür canla başla, alın teri ve emekle kıdem, ihbar tazminatları ve ücret alacakları için mücadele ediyorlardı.
Kiminin madende geçirdiği ‘iş kazası’ sonucu ayakları kopmuş, kimi kör olmuş, kimi de hayatını kaybetmişti!
Ali Faik de madenin ‘ölüm solukluğunu’ daha 7 yaşında yetim kaldığı gün hissetti. Babası 2002 yılında madende çalışırken elektrik çarpması sonucu vefat etti. Uzun bir adalet mücadelesi sonucunda mahkeme, maden şirketini tazminata mahkûm etti. Gel gelelim şirket bu tazminatı ödemedi.
Ali Faik de bu süreçte başka bir madende dozer operatörü olarak çalışmaya başladı. Karanlık dehlizlerde gün yüzüne hasret binlerce madenci ile aynı alın terini akıttı yıllarca…
Ali Faik, tam bu noktada hem babasının yerde kalan kanı için, hem de madende çalışırken bedel ödeyen tüm işçilerinin hakları için mücadele etti. İşyerinden izin alarak geldiği Ankara eyleminden dönerken sonsuzluğa ışık oldu Ali Faik… Tıpkı babası gibi alın terine, emeğe, direnişe, mücadeleye sarıldı giderken…
Bağımsız Maden İş Sendikası Başkanı Tahir Çetin de madencilerin seslerini daha yüksekten duyurabilmek, 888 maden işçisinin haklarını alabilmek için mücadele veriyordu.
Kendisi de bir maden işçisi olan Çetin, Soma katliamından sonra sendikalaşma sürecine girişti. Hakkı gasp edilen işçiler için karanlığa baretinde yanan ufak ışıkla meydan okur gibi mücadele ediyordu.
Nitekim işçilere göre; Türkiye’de koltuğun taşıdığı başkanlardan değil, koltuğu taşıyan, ayaklarının çamur olmasından çekinmeyen, elleri kömür karası ‘insan gibi insan’dı.
TELEFON KONUŞMASINDAN İKİ SAAT SONRA KAZA
Madende çalışırken yanlış dinamit patlatılması sonucu 2007 yılında iki bacağını kaybeden İdris Sarıkaya da Çetin ve İnter’le yol ve mücadele arkadaşıydı. Ankara girişinde polis barikatı önünde arkadaşları ile günlerce direnen Sarıkaya, “Ben evimden helalleştim de çıktım” derken madende geçen 16 yılına verdiği iki bacağın hesabını sormaya kararlı olduğunu gösteriyordu. Nitekim bu süreçteki mücadele arkadaşları bu yolda canlarını verdiler.
Kazanın olduğu günü anlatan Sarıkaya’nın aktarımına göre madenciler o gün AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı ile görüştü. Bostancı, “Bize isim listesi getirin, bayramda önce ödemeleri yapalım” dedi. Tahir Çetin de bu görüşmenin ardından madencilere durumu anlattı ve isim listesini oluşturmak için dönüş yoluna geçildi. Ali Faik, saat 02.40 sularında Sarıkaya’yı aradı ve Uşak’ta olduklarını söyledi. Sarıkaya, ‘çok yorgun olduklarını, birkaç saat araçta uyuyup öyle devam edeceklerini, onların da dinlenmesini’ istedi. Ali Faik’in bu talebe cevabı, “Araçta iki kişiyiz. Uykum gelirse direksiyonu başkana veririm” oldu. Bu konuşmadan yaklaşık 2 saat sonra da kaza gerçekleşti.
'ÖLMEK VAR DÖNMEK YOK DİYE ÇIKTIĞIMIZ YOLDA ÖLDÜK…'
Sarıkaya, ölen arkadaşlarının ardından, “Dünyanın en değerli hazinesinden daha kıymetli iki insanı kaybettik. Ölmek var, dönmek yok” diye yola çıktık. Ve biz bu yolda öldük. Madende yanlış patlatılan dinamit benim geleceğimi, iki bacağımı ve ekmek parası kazanma hakkımı aldı. Başka bir arkadaşım patlama sonucu gözlerini kaybetti. Bugün geldiğimiz noktada iki arkadaşımız öldü. Biz her zaman bedel ödedik. Bu süreçten sonra da yaramıza tuz basarak hayatını kaybeden arkadaşlarımızın bıraktıkları yerden mücadeleye devam edeceğiz. Bizim derdimizi dağdaki ağaç, taş, toprak anladı ama iktidar partisi anlamadı. Biz bu saatten sonra bayrağı yerde bırakmayacağız” dedi.
'HAKLARIMIZ İÇİN MÜCADELE EDERKEN CANIMIZDAN OLDUK'
Sarıkaya, bu yolda çok bedel ödediklerini belirtiyor ve iki bacağını yok eden iş kazasından bahsederken, “Ben Uyar Madencilik bünyesinde 2007 yılında iş kazası sonucu iki bacağımı kaybettim. 2011 yılında açtığımız davayı kazandık. Ancak şirket sahibinin üzerine hiçbir mal varlığı bulunmadığı için tazminat hakkımız ödenmedi. Tüm umutlarımız tükenmeye başladığı sırada geçen yıl Meclis’te SOMA Yasası çıktı; Cumhurbaşkanı Erdoğan da akabinde Uyar Madencilik işçilerinin haklarının ödeneceğini söylemesi üzerine biz yeniden bir mücadele başlattık. Tahir Çetin başkanımız liderliğinde defalarca Meclis’te iktidar yetkilileri ile görüştük ve sözler aldık. Ama bugün geldiğimiz noktada haklarımız için mücadele ederken canlarımızdan olduk” ifadelerine yer verdi.