Her gün biraz daha, Orwell’in 1984’ünde yaşamaya başladığıma, başladığımıza inanıyorum; hayvan hakları ile ilgili yasanın dili, bu konudaki tartışmaların “biçimi”, “üslubu”, karşılıklı suçlamalar, dezenformasyon, bilgi kirliliği, çamur at izi kalsınlar… bile bana bunu hissettirmeye yetiyor da artıyor bile. Her gün biraz daha roman kahramanlarına dönüştüğümü(zü) Winston Smith’leştiğimi(zi) hissediyorum.
Tek başına, hayvan “hakları” ile ilgili bir yasaya “hayvanları öldürmeyi” eklemeyi düşünmek, düşünebilmek bile tedirgin edici. Rize Milletvekili Harun Mertoğlu ve 79 milletvekilinin TBMM’ye sundukları 12.07.2024 Tarih, 2/2275 Sayılı Teklif “öldürmek” demiyor tabii, hatta mevcut yasadaki bu ifadeleri kaldırma amacı taşıdığını bile söyleyebiliriz: Teklif, “öldürmek” kelimelerini yasadan çıkararak öldürmeyi sıradanlaştırıyor, bir kamu politikası hâline getirmeyi amaçlıyor: “…en az acı verici düzeyde ölüm şeklini içeren insancıl uyutma” ya da “insancıl ötanazi” deyivermiş hazretler.
“İnsancıl Ötanazi”(!), “İnsancıl Uyutma”(!): Orwell’ın romanı içinde kaybolmaya başlamam(ız), gerçekliğimi(zi) yitirmeye başlamam(ız) da biraz da bununla ilgili (değil mi?). Allah yüzümüze bakmış da Kanun Teklifi Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna sevk edilmiş, ya “Sevgi Bakanlığı” ya da “Hakikat Bakanlığı”na sevk edilseydi hâlimiz nic’olurdu? Haydi, üşenmeyin, bırakın bu yazıyı okumayı, ayağa kalkın ve üç kere yüksek sesle “Şavaş barıştır. Özgürlük köleliktir. Cahillik güçtür!” diye bağırın; Okyanusya’da yankılanan sesimiz Büyük Birader’e kadar ulaşsın.
İliklerimde, kemiklerimde, Türkiye’nin her gün biraz daha Okyanusya’ya, kendimin de Winston Smith’e dönüşmekte olduğumu(zu) hissediyorum. Gerçekten bazı tartışmalar artık bir “tartışma”, “müzakere” vb. olmaktan çıktı, temcit pilavına döndü. O’Brien’ın ihanetiyle yüzleşmeden, Julia’nın sevgisini sınamadan, 101 No’lu odaya götürülmeye bile gerek kalmadan bir İngsos yurttaşı olarak haykırasım var: “Yaşasın Büyük Birader !” “Yaşasın İnsancıl Uyutma !”
Artık hayatımızda bir tek şu ilke olmalıdır ey Okyanusyalılar: “Bilmek ve bilmemek, özenle uydurulmuş yalanlar söylerken tam bir doğruluğun bilincinde olmak, birbirinin zıttı olduğunu bilerek ve her ikisine de inanarak, birbirini yok eden iki görüşü aynı anda tutmak, mantığı mantığa karşı kullanmak, ahlakı yadsımak demokrasiye sahip çıkmak, demokrasinin imkânsız olduğuna ve Partinin demokrasinin koruyucusu olduğuna inanmak, unutulması gereken her şeyi unutmak, daha sonra ihtiyaç duyulduğu anda tekrar hafızaya almak ve sonra derhal tekrar unutmak ve hepsinden önemlisi, aynı işlemi sürecin kendisine uygulamak; bilinçli olarak bilinçsizliği uyandırmak ve sonra, bir kez daha, az önce gerçekleştirmiş olduğunuz hipnoz eyleminin bilincine varmak.”
***
Gerçekler dünyasına dönmeye çalışarak hiç değilse hukukî süreci size özetlemeye çalışmak, içine tıkılmaya çalışıldığımız Orwellvârî dünyanın logar kapaklarını biraz olsun ittirip açmak istiyorum. Hiç değilse son günlerde tartışılan Kanun Teklifi -daha doğrusu bu konudaki kanun teklifleri- ne istemekte(ler) ona bakalım. Bir başka yazıda da muhaliflerin taleplerini, beklentilerini özetlemeye çalışayım.
Yukarıda zikrettiğim Kanun Teklifi, 5199 Sayılı (24/06/2004) Hayvan Hakları Kanununda değişiklik yapılmasını öngörüyor. En fazla ses getiren ve en kapsamlı Kanun Teklifi bu ama 2024’in şubat ayı sonundan bu yana TBMM’ye 5199 Sayılı Kanunda değişiklik yapılmasına dair birçok kanun teklifi sunulmuş; bence tartışmalarda bu noktanın da dikkatten kaçmaması gerekiyor. 2024 yılı içinde bu konudaki ilk kanun teklifi Ankara Milletvekili Mesut Doğan, Saadet Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Bülent Kaya ve 7 milletvekilinin Kanun Teklifi (29/02/2024 Tarih, 2/2051 Sayı). Bu Kanun Teklifi ile sahipsiz hayvanlar için uygun yaşam alanlarının oluşturulması, hayvan satışının engellenmesi, hayvan edinmenin yalnızca sahiplendirme yoluyla yapılması, hayvanlara yönelik şiddet ve kötü muamelelere yönelik düzenlenen idarî para cezalarının artırılması, sahipsiz hayvanlar açısından belediyelerin mali yükünün azaltılması, hayvanların kontrol altında tutulacağı alanların artırılması, hayvanlar üzerinden çıkar sağlamak isteyen grupların önüne geçilmesi, hayvanlara çip takma uygulamasının daha erişilebilir ve uygulanabilir olması amaçlanıyor.
Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal da 29 Mart 2024’te, 5199 Sayılı Kanun'da değişiklik yapılmasına yönelik bir Kanun Teklifi (2/2087) sunar. Teklif ile Hayvanları Koruma Kanunu hükümlerine aykırı davrananlara verilecek hapis ile adli para cezalarının artırılması ve hayvanlara işkence eden veya acımasız ve zalimce muamelede bulunan kişilerin evcil ya da sahipsiz hayvan ayrımı yapılmaksızın cezalandırılmaları amaçlanmaktadır.
Kısa bir süre sonra (05/04/2024) İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir de (2/2093) yeni bir Kanun Teklifini TBMM’ye sunar. Teklif ile sahipleri tarafından bakılamayan evcil hayvanların yine sahipleri tarafından bölgede bulunan barınaklara bırakılmasının zorunlu kılınması, yerel yönetim birimlerince sahipsiz olduğu tespit edilen hayvanların gerekli bakımları yapılarak sahiplendirilmesi ve hayvanlara karşı işlenen suçlara istinaden verilen hapis cezalarının artırılması amaçlanmaktadır.
Özdemir’in teklifini Batman Milletvekili Serkan Ramanlı ve Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir’in 21/05/2024 tarihinde sundukları Kanun Teklifi (2/2171) izler. Teklif ile kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların, sahiplenilmedikçe hayvan bakımevlerinde tutulması, gözetimi altında bulunan hayvanı başkalarının hayatı veya sağlığı için tehlikeli olabilecek şekilde serbest bırakan kişilere verilen cezaların artırılması ve hayvan bakımevlerinde bulunan hayvanları serbest bırakan kamu görevlilerine hapis cezası verilmesi amaçlanmaktadır.
Antalya Milletvekili Aykut Kaya’nın Kanun Teklifi (28/05/2024 Tarih, 2/2182 Sayı) ise rottweiler ırkı köpekler dahil bazı tehlikeli hayvan türlerine yasak getirilmesi, hayvanlarla ilgili yasaklara uymayanlara verilen cezaların artırılması ve hâlihazırda sahibi olan rottweiler ırkı köpeklerle ile ilgili bazı istisnalar getirilmesini savunmaktadır.
14 Haziran 2024’te Ankara Milletvekili Umut Akdoğan da bir Kanun Teklifi (2/2233) verir. Teklif ile hayvan bakımevleri inşası dolayısıyla yapılacak harcamalar veya bu tesislerin inşası için ilgili kuruluşlara yapılacak her türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için yapılan her türlü nakdi ve ayni bağış ve yardımların tamamının gelir ve kurumlar vergisi beyannamesinde bildirilecek gelirlerden yapılabilecek indirimler arasında yer alması böylece bu hayvan bakımevleri için kaynak sağlanması için yasal düzenleme yapılması amaçlanmaktadır.
Hayvan Hakları Kanununda değişiklik yapılmasını öngören bir diğer Kanun Teklifi (28/06/2024 Tarih, 2/2248 Sayı) Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’e aittir ve Teklif ile evcil hayvan maması teslimlerinde katma değer vergisinin yüzde 1 olarak uygulanması amaçlanmaktadır.
Dedim ya, bu konuda 2024 yılı içinde teklif veren verene! DSP Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Mehmet Önder Aksakal boş durur mu, o da bir Kanun Teklifi (04/07/2024 Tarih, 2/2267 Sayı) vermiş. Teklif ile sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların korunması için hayvan bakımevleri kurulması ve bu hayvanların bakım ve tedavilerinin yapılması süreçlerinde yerel yönetimlerin Tarım ve Orman Bakanlığı ile iş birliği içinde faaliyet göstermeleri, elli bin nüfusa sahip yerlerde yerel yönetimlerin hayvan hastanesi kurmasının zorunlu hâle getirilmesi, hayvan sahiplenenlerin sahiplendikleri hayvanları merkezî bir sisteme kaydetmeleri ve sahipli her hayvan için hayvan sağlık sigortası yaptırılması amaçlanmaktadır.
Basında en çok gündeme gelen ve artık bir “tartışma” değil, kutuplaştırma siyasetinin manivelası hâline getirilen Kanun Teklifi ise, yazının başında da zikrettiğim Rize Milletvekili Harun Mertoğlu ve 79 milletvekili tarafından verilen Kanun Teklifi (12/07/2024 Tarih 2/2275 Sayı) Teklif ile sahipli hayvan ve sahipsiz hayvan kavramlarının açık bir şekilde tanımlanması, hayvan bakımevi tanımında uyum değişikliğinin yapılması, kamu güvenliği ve sağlığının korunması açısından yerel yönetimlere yetki verilmesi, sahipli hayvanın sahibi tarafından terk edilmesi kabahatine ilişkin idarî para cezasının artırılması, yerel yönetimler adına toplanan sahipsiz hayvanları bakımevi dışında bir yere terk etmek veya bakımevinde barındırılan hayvanı bakımevi dışında bir yere bırakmak fiilinin kabahat olarak düzenlenmesi, il özel idarelerine sorumluluk alanındaki sahipsiz hayvanları en yakın hayvan bakımevine götürme sorumluluğu yüklenmesi ile sahipsiz hayvan popülasyonunun kontrol altına alınması sağlanarak insan, hayvan ve çevre sağlığı açısından oluşan risklerin ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır.
17 maddelik Kanun Teklifinde 18 farklı yerde ötanazi konusuna yer veriliyor. Kanun teklifine özenle serpiştirilmiş “ötanazi” kavramlarını özetlemek isterdim ama zaten bir sürü kanun teklifini özetleyerek başınızı şişirdim. Tüm bu kanun tekliflerini TBMM’de bulabileceğinizi not ederek sadece Teklifin 15. Maddesi’ni zikredeyim: “5199 sayılı Kanunun İkinci Kısım Dördüncü Bölüm başlığında yer alan ‘Öldürülmesi’ ibaresi ‘Ötanazisi’ şeklinde ve 13’üncü maddesinin başlığı ‘Hayvanların ötanazisi’ şeklinde değiştirilmiş… mevcut ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan ‘Öldürme esas ve usulleri’ ibaresi ‘Öldürme ve ötanazi işlemine ilişkin esas ve usuller’ şeklinde değiştirilmiştir.”
Kanunlaşmak üzere olan teklif “öldürmek” kelimesinin yerine “ötanazi” kelimesini koyunca sorunların çözüldüğünü düşünüyor. Vahim ve tehlikeli olan da bizi Orwelvârî bir dünyaya mahkûm eden de bu “kafa”. Ne ilginç, bir de zaten bu “kafa”ya, zihniyete zinhar “faşist” diyemiyoruz; yassah hemşerim! “uç sağ” deyiverin gari, ağzınız mı eğilir.
Keyifli günler…