Bir İşçinin Ruhu ve Duyguları: Sanat ve kapitalist gerçekçilik
Küresel kapitalizmi görselleştiren ve kapitalist gerçekçi bir sanatçı olan KP Brehmer, sanatın mevcut ekonomik şartlarını yorumladığı eserlerinde “sanatçının toplumu değiştirmek gibi bir amacı varsa, bunu ancak (o toplumun) temellerini sorgulayarak” gerçekleştirebileceğini iddia eder.
Hatime Kamilçelebi* - ka.hatime@gmail.com
Alman Sosyo-Ekonomik Paneli, 1984'ten 2018'e kadar Federal Almanya Cumhuriyeti'nde ve 1990'dan 2018'e kadar doğu Almanya eyaletinde yaklaşık 11 bin özel hanenin boylamsal araştırmasıdır. Değişkenler arasında hanehalkının istihdamı, meslekleri, gelirleri, sağlık ve memnuniyet göstergeleri yer almaktadır. Günümüzde ise 35’incisi 2020 yılında yayımlandı. Fakat buna geçmeden önce bu kadar kapsamlı olmasa da daha önce yapılmış ve bir süredir Arter’de sergisi devam eden “KP Brehmer: Büyük Resim” adlı sergide karşılaştığım iki parçadan oluşan bir tuvalden bahsetmek istiyorum. Öncelikle Alman sanatçı KP Brehmer’den kısaca bahsetmekte yarar var. Küresel kapitalizmi görselleştiren ve kapitalist gerçekçi bir sanatçı olan KP Brehmer, sanatın mevcut ekonomik şartlarını yorumladığı eserlerinde “sanatçının toplumu değiştirmek gibi bir amacı varsa, bunu ancak (o toplumun) temellerini sorgulayarak” gerçekleştirebileceğini iddia eder. Brehmer, tuttuğu istatistiklerden diyagramlar, haritalar, grafikler ve tablolar oluşturarak kapitalizmin görsel dilinin kamuoyunu nasıl şekillendirdiğini sanatına yansıtmıştır. Aynı zamanda eserlerinin de kapitalist metalaşmanın bir parçası olduğu gerçeğini de ima eder. Yukarıda bahsettiğim tuvali ise 1978 ve 80 arasında yaptığı “Bir İşçinin Ruhu ve Duyguları” (Seele und Gefühl eines Arbeiters) adlı ikonik eseridir. Bu,aslında bir seridir ve bu seriyi hayata geçirirken referans noktası Rexford B. Hersey’in “Atölyede ve Evde Ev İşçilerinin Duyguları” (Workers’ Emotions in Shop and Home) araştırmasıdır. Bu araştırmada işçilerin üretim sürecindeki ruh hallerini inceleyerek nasıl verimliliklerinin artırılabileceği yönünde bir dizi ölçüt oluşturulmuştur. Brehmer, ekonomik alanda etkilendiği bu yöntemi sanatına aktarmıştır. Bu çalışmayı soyut modernizmin soyut geometrik dilini anımsatan bir veri haritasına dönüştürerek biri mavi ve diğeri pembe olan iki parça eser ortaya çıkarır. Tuvallerinin yatay ekseninde zamanı, dikey eksende işçinin “çok mutlu”dan “korku içinde”ye kadar değişen ruh durumunu günbegün gösteren ve bir müzik partisyonunu çağrıştıran bir eserdir bu. Daha sonra Brehmer belirtilen her bir ruh haline bir ses belirleyerek müzik partisyonuna dönüştürür.
Daha sonraları 1980’de “Berlinli bir işçinin haletiruhiye eğrisi” adlı eseri gibi kapitalizm ile ilgili pek çok esere imza atar. Sanatçı bir bakıma işçilerin sosyoekonomik durumlarının ve iş yaşamlarının onların duygu durumlarını kendi çabalarıyla sanat eserlerine yansıtarak günümüz mutluluk çalışmalarına da ışık tutmuştur. Mutluluk ekonomisi ile ilgili bilimsel çalışmaların da 1970’lerin sonunda yapılmaya başlandığı ve mutluluğun da benzer bir ölçekle ölçüldüğü göz önünde bulundurulursa sanatçıların bakış açılarının dikkate alınması önemlidir. Kaldı ki Almanya’da insanların duygu durumlarını 1984’ten bu yana her yıl ortaya koyan sosyoekonomik panelinde Brehmer’in bu eserine benzer durumlar tespit edilmektedir. Aynı zamanda sosyoekonomik panel sonuçlarının Almanya’nın gelişmesine katkı sağladığı kuşkusuzdur. Bununla ilgili pek çok bilimsel yayın mevcuttur. Nobel Ekonomi Ödüllü Daniel Kahneman’ın da 2000’lerin başında tasarlayanlarının arasında bulunduğu “Gün İmar Yöntemi” (The Day Reconstruction Method) de günlük yaşam deneyimlerini karakterize etmeye yarayan ve bireylerin mutluluk seviyelerinin ölçüldüğü önemli çalışmalardan biridir. Bu durumda hem bilim hem de sanat birbirinden beslenebiliyor diyebiliriz.
Brehmer’in “Bir İşçinin Ruhu ve Duyguları” adlı eseri aklıma Refik Anadol’un bir marka için yaptığı eserini getirdi. Anadol, günümüzün gelişen teknolojisinden yararlanarak, Air Synapse eseriyle ürünü giyen 720 kişinin zihninden geçen duygusal tepkileri yapay zekayla -EEG teknolojisini kullanarak kaydedip- özel algoritmalardan geçirip müzik eşliğinde bir sanat eserine dönüştürmüştü. Bu eserlerin de kapitalist metalaşmanın bir parçası olduğunu da ifade edebiliriz.
Brehmer’in yukarıda bahsettiğim işçiler özelinde ele aldığı sanat eserinden yola çıkarak evrensel mutluluğu artırabilmenin yollarını bulmalıyız. Bu durum bilime yansısa da, ülkelerin çeşitli yöntemleri, ölçekleri ve hatta Birleşmiş Milletler bunu her yıl mutluluk raporu olarak yayımlasa da dünya mutluluğun arttığı bir yöne doğru gitmiyor.
Brehmer’in sergisi devam etmekte. İlgilenenler ve merak edenler sergiyi izleyebilir.
*Dr. Öğr. Üyesi, Kırklareli Üniversitesi