Bir kadraj daha alır mısınız?

Leica Gallery'deki 'Persephone'un Kızkardeşleri' sergisi, Finlandiyalı genç objektif Anni Leppala ve bir süredir Kanada'da yaşayan Nazif Topçuoğlu'nun eserlerini buluşturdu. Aynı şişeden iki ayrı kadeh etkisi veren sergide bir tür oda müziği uyumu ve mahremiyeti dikkat çekiyor.

Evrim Altuğ evrimaltug@gmail.com

​İstanbul Bomontiada'daki Leica Gallery, 3 Mart'a değin kadın fotoğraf sanatçısı Anni Leppala (1981) ve bir süredir Kanada'da yaşayan ve çalışan Nazif Topçuoğlu'nunkadrajlarını, Sylvia Plath'ın dizeleri refakatinde buluşturdu.

​Yasemin Elçi direktörlüğündeki galeride, Berlin çıkışlı Gallery Talk Persons ve Galeri Nev İstanbul katkılarıyla düzenlenen sergide, bir tür 'oda müziği' uyum ve mahremiyeti göze çarpıyor. Kış melankolisini de hayli arkasına alan, şu içimize ve dışımıza hayli yağışlı günlerde gayet iyi giden sergi, ismini de Plath'ın 'Persephone'un Kızkardeşleri / Sistersof Persephone' başlıklı şiirinden alıyor.

​Sergide, Plath'in dizelerini içeren yayınlar da okunabilirken, Leppala ve Topçuoğlu'nun fotoğraflarındaki üslûpsal ötekilik, estetik olarak birbirlerini daha da netler bir duruş ortaya koyuyor. Bu durum da, tıpkı bir mahkemede, jüri üyesi olarak her iki tarafı da olanca sağduyunuzla, elinizdeki tek delil olan aynı şiir üzerinden dinlemeye çalıştığınız hissi ve çelişkisi uyandırıyor.

​Leppala'nın, varlığı ve hiçliği birbirine ezdirmeksizin demlemeye çalıştığı 'üçüncü bölge' / 'yok yer' kadrajlarında, gerçeküstücülüğün o kibar sihrinin kadın gözü, eli, saçı değmiş makyajı hissedilirken, Topçuoğlu kompozisyonlarında da yine aynı, ama sizi izlerken dışlayan bağımsız karakter(ler) ağırlık kazanıyor. Tuvale gönül borcu olan bir sergi, Persephone'un Kızkardeşleri.

Nazif Topçuoğlu, Proust

​Leppala'nın, kadını, bireyi fotoğrafta hem mahsur bırakmış, hem de bir o denli güvende kıldığı etkisi üretmiş sıra dışı kompozisyonları, bireyin dış dünya ile ne kadar empati kurabileceği ve bunu ne kadar görünür kılabileceğinin merak ve çocuksu deneycilik yüklü delillerine dönüşmüş gibi.

​Leppala'nın çalışmaları, imgenin ne kadar sır tutabileceğini, izleyicisinin kendisini ne kadar baştan çıkarabileceğini sınayan, kesinlikle doğurgan, kadınsı bir kendilik duygusu ve gizlilik taşı(rı)yor.

​Diğer duvarlarda, Klasik Batı salon tuvallerinin o dokunulmaz, alabildiğine mahrem mum ılıklığı ise, Topçuoğlu'nun kompozisyonlarının, müdavimleri için haniartık alışıldık bir görsel 'tını'sı olarak, bu sefer de aynı 'kav'dan açılmış, demli, yeni bir şarap şişesi etkisi veriyor.

​Aynı şişeden iki ayrı kadeh etkisi veren sergide, her kadeh / kadraj ile, Topçuoğlu imzalı bu seri, içine her daim,daha da fazla alıyor izleyiciyi. Ama, yakınlığın müsaadesi, en nihayetinde hep o imgenin / baktıranın / teşhir edeninkendisine kalıyor. Tabii bir de, onunla yüzleşmeye cüret edene.

​Sözgelimi, siz bir kompozisyonda göz gezdirirken, kendinizi, değil bir başkası, daha aynı kompozisyondaki bir başka figürün çoktan izlemeye koyulduğu hissine kaptırmanız, işten bile olmuyor. Avcıyken, av durumunda kalıyorsunuzdiyelim. Baktığınızdan değil, size bakıldığı için, izleyenden, çocukça, tüm samimiyetinizle utanıyorsunuz.

​Topçuoğlu kompozisyonlarının hemen hepsindeki bireyler, sanki, izlendiklerini pekalâ biliyor ve bunun emniyetli özgürlüğüyle fotoğraf kâğıdından öteye, sizden daha da tatmin olmuş bir halde, alenen, çekinmeden bakıyor. Diğer taraftan Nazif Topçuoğlu fotoğraflarında bir sanatçının daha,efsanevî ve tartışmalı sanatkâr Balthus'un ruhu geziniyor.Tıpkı, Leppala'nınkilerde Man Ray'in nazik sürprizliliği ve meraklı tavrının gezinmesi gibi.

Nazif Topçuoğlu, Piano Trio

​Bunun gibi, Leppala'nın kadınları da kendini sizden sakındığı oranda gösterir bir samimiyet naklediyor. Maharet, bu kadınların size bıraktıkları görsel yap bozla oynayıp oynamamayı 'göze almanızda' gizleniyor. Dahası, bu oyunun, öyle illa koyu cinsel içerikli olması da gerekmiyor. Bir insanı sahiden anlamak gibi, bu fotoğrafların her birini 'an'lamak da müthiş bir tatmin duygusu armağan edebiliyor.

​Leica'daki son sergi, kendinizden göz göre göre geçmeye kesinlikle değiyor. Ha, bir de, bu imgelerin refakatinde, kafanız hakikaten güzel iken neler göreceğiniz, artık beni değil, tümüyle, eğriden, doğrudan sizi ilgilendiriyor.

​Gülümseyin derim. Artık onlar sizi çekiyor.

Anni Leppälä, Mantlepiece with two sticks

ANNİ LEPPALA KİMDİR?

Anni Leppälä 1981 yılında Finlandiya’da doğdu. Finlandiya’daki Turku Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Sanat Akademisi ve ardından Helsinki Sanat ve Tasarım Üniversitesi Fotoğraf Bölümü’nde lisans ve yüksek lisans eğitimi aldı. 2006 yılından bu yana Tokyo Metropolitan Museum of Photography (Japonya, 2006), Kunstmuseum Wolfsburg (Almanya, 2009), Museo Thyssen-Bornemisza (İspanya, 2011), Les Rencontres d’Arles (Fransa, 2012) ve Scandinavia House (ABD, 2013) gibi uluslararası kurumlarda karma sergilere katıldı. Leppälä’nın son dönem bireysel sergi açtığı yerler arasında Kunstverein Schwäbisch Hall (Almanya, 2017), Le Centre d´art GwinZegal (Fransa, 2016), Ghent Photo Festival - St Peter’s Abbey (Belçika, 2015), Turku Art Museum (Finlandiya, 2014), Galerie Les Filles du Calvaire (Fransa, 2014), Purdy Hicks Gallery (İngiltere, 2014), Gallery Taik Persons (Almanya, 2016), AMA Gallery (Finlandiya, 2013), Barbara Gross Galerie (Almanya, 2011) ve Gallery TH13 (İsviçre, 2011) yer alıyor. 2010 yılında “Finnish Young Artist of the Year” (Yılın Genç Sanatçısı Ödülü, Finlandiya) ödülünü kazanan Leppälä’nın, Finlandiya’daki Tampere Art Museum’da ilk kapsamlı kişisel sergisi gerçekleşti ve fotoğraf kitabı yayımlandı. Sanatçının eserleri Finnish Museum of Photography, Kiasma Museum of Contemporary Art, EMMA - Espoo Museum of Modern Art, Deutsche Bank, Teutloff Photo ve Fondation d’entreprise Hermès koleksiyonlarında yer alıyor. Leppälä Helsinki’de çalışmalarını sürdürüyor.

Anni Leppälä, Small Forest

NAZİF TOPÇUOĞLU KİMDİR?

1953 yılında Türkiye’de doğan Nazif Topçuoğlu, 1978 yılında ODTÜ Mimarlık Bölümü’nde bitirdiği yüksek lisansın ardından, 1981 yılında Institute of Design, Chicago, Fotoğraf Bölümü’nde ikinci yüksek lisansını tamamladı. Türkiye’ye döndükten sonra Pamukbank Fotoğraf Galerisi’nde danışmanlık yapan Topçuoğlu, aynı zamanda üniversitelerde ders verdi. Reklam fotoğrafları çekti, 1990’ların sonunda ise sanatsal çalışmalarına yoğunlaştı. Galeri Nev – İstanbul ve Ankara (1990, 2001, 2003, 2004, 2006, 2010, 2011, 2013), Kunst:raum - Sylt Quelle (Almanya, 2005), Flatland Gallery (Hollanda, 2006, 2008, 2009) ve Green Art Gallery’de (Dubai, 2009, 2010, 2012) kişisel sergileri gerçekleşti. Topçuoğlu ayrıca 50. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu (2003), The ZKM / Center for Art and Media Karlsruhe - “Call Me Istanbul” (Almanya, 2004), Noorderlicht Photo Festival (Hollanda, 2007), Maison des Métallos (Fransa, 2009), Art Basel (Flatland Gallery, 2009), Cuadro Fine Art Gallery (Dubai, 2010), LTMH Gallery – “Istanbul Cool! What’s Happening in Contemporary Turkish Art Now” (ABD, 2010), Art Dubai (2012), Art Brussels (2013, 2014), Paris Photo (2005, 2006), Photo London (Flatland Gallery, 2007) ve Contemporary Istanbul (Galeri Nev, 2005 -2017) gibi yerli ve uluslararası sergilerde yer aldı. Fotoğraf tarihi ve eleştirisi üzerine yazıları Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan üç kitapta toplandı. Nazif Topçuoğlu’nun eserleri Boghossian Foundation (Belçika), Salsali Private Museum (Dubai), JPMorgan Chase Bank (ABD), Marion and Guy Naggar (İngiltere), Schürmann (Almanya), Sema and Barbaros Çağa (Türkiye), Fotocollectie Hoboken - Erasmus University Art Collection (Hollanda) ve Reflex Miniature Museum of Contemporary Art (Hollanda) gibi önemli koleksiyonlarda yer alıyor.

Tüm yazılarını göster