Bir polisin mektubu: ‘Anlamamaya değil, anlamaya çalıştığımız zaman insan oluruz’
Gündemden düşmeyen polis intiharları, polisin çalışma koşulları, yine emniyet teşkilatındaki baskı ve mobbing iddialarına ilişkin kaleme alınan mektupta, çarpıcı tespitler yer aldı.
İZMİR – Son yıllarda polis intiharları, polisin çalışma koşulları, yine emniyet teşkilatındaki baskı ve mobbing iddiaları birçok kez medyanın gündeminde yer aldı. Polislerin talepleri ve sorunları TBMM'de de defalarca soru önergelerine konu olurken, yaşadıklarını dile getiremeyen birçok emniyet personeli, halen çözüm bekliyor. Geçtiğimiz günlerde bir emniyet mensubunun kaleme aldığı mektup söz konusu sorunları bir kez daha gündeme taşıdı. Mektubu Gazete Duvar’a teyit eden emniyet mensubunun yaşadıkları ve tespitleri şöyle:
’13 YILDIR GÖREV YAPAN BİR POLİS MEMURU OLARAK YAZIYORUM…’
“Size 13 yıldır polis teşkilatında görev yapan bir polis memuru olarak yazıyorum. Teşkilata FETÖ’nün en güçlü olduğu zamanlarda, soruların çalındığının ortaya çıkması ile sınavın tekrar edilmesi sayesinde girebildim. Yoksa polis olamazdım. Öğretmen çocuğu ve Atatürkçü biri olarak yetiştim” şeklinde başlayan mektupta, polis intiharları konusunda "Maalesef bu konu EGM tarafından ciddiye alınıyormuş gibi gösterilen ancak her intiharda intihar eden polis arkadaşımızı zaten sorunluydu diyerek üstü örtülen bir sorun” ifadeleri yer aldı.
‘HEDEFİM BİRİ YA DA BİRİLERİ DEĞİL, SİSTEMİN KENDİSİ’
Herhangi “biri” ya da “birilerinin” hedef alınmadığı özellikle vurgulanan mektupta, “Yüksek düzey teşkilat mensuplarımız maalesef sistemin çarkları arasında öyle bir sıkışmış durumdalar ki, kimse gerçekleri konuşamıyor. Bu e-postada bu gerçekler üzerinden toplumun nasıl yanıltıldığından ve üst kademelerin hiç sorun yok algısı vermek için nasıl çabaladıklarından bahsetmek istiyorum. Hedefim biri ya da birileri değil. Sistemin kendisi” ifadeleri de dikkat çekti.
“Bazı sistemlerin onarılması, yeniden yapılmasından daha pahalıya gelir. Bu durumu HEK yani ‘Hasarlı, Eskimiş, Kullanılamaz’ın kısaltması tabiriyle ifade ederiz. Emniyet Teşkilatı maalesef ki HEK haline gelmiştir. Bunu size maddeler halinde açıklamak istiyorum” denilen mektubun devamında ise şu ifadeler yer aldı:
‘İSTATİSTİKLER GERÇEĞİ YANSITMIYOR’
“Emniyet Teşkilatı tarafından paylaşılan istatistiklerin büyük çoğunluğu yalan ya da sallamasyondan ibaret. Buradaki mantıksızlığı size şöyle izah edeyim. İstatistik ve planlamalar öngörülebilir olmalıdır. Yani siz yıl boyunca size lazım olabilecek istatistik ve verileri yılbaşında ilgili birimlere bildirmelisiniz. Şu an teşkilatımızda her şey popülist durumlar üzerinden normalde toplanması gereken veriler elde yokken bir anda isteniyor. Bu durumda hazırlıksız yakalanmış olan polis birimleri tamamen destekli uydurma veri vererek bunları yukarılara ulaştırıyor. İstatistik ya da verinin ilk istendiği yer, böyle bir verimiz yok, bize böyle bir veri toplamamız gerektiğini söylemediniz diyemediği için gelen istatistik taleplerinin büyük çoğunluğu sallama yöntemiyle uydurularak gönderiliyor. ‘Nerden biliyorsunuz?’ diye sorarsanız, bizzat ben bunu yapıyorum maalesef.”
‘POLİS AMİRLERİ KALİFİYE İNSANLAR DEĞİLLER’
“Polis amirleri kalifiye insanlar değiller. 15 Temmuz’dan sonra zaten FETÖ’nün karargahı olduğu bilinen Polis Akademisi öğrenci alımı yapmayı durdurarak dışarıdan üniversite okuyan ya da mezunlar arasından yetiştirmek üzere rütbeli personel alımları yapıldı. Teşkilatta bunlara PAEM (Polis Amir Eğitim Merkezi) ya da FYO (Fakülte Yüksek Okulu) diyoruz. Bunların seçiminde bakılan tek noktanın referans olması, yani kısaca AKP’den torpili olmayanın giremediği bir düzen. Liyakatsizlik Türkiye’nin genel bir sorunu ama teşkilatımız bunu hiç kaldıramıyor. Polis akademisi yetiştirdiği kişiye meslek hayatı boyunca lazım olacak tüm bilgileri 4 senede bile tam olarak veremiyorken bir senede bu PAEM’leri mezun edip rütbeli olarak birimlere getirdiler. Örnek olarak bilgi teknolojileriyle ilgilenen birime bilgisayarın monitör tuşuna basmadığı için kapalı olduğunu algılayamayan insanlar atandılar. Bir birimde işin ne olduğunu anlayamayan ya da bu konuda bilgi sahibi olmayan yöneticiler doğal olarak personele zülüm ediyor.”
'KALİFİYE PERSONEL YETİŞTİRME ORANI ÇOK DÜŞTÜ'
“Kalifiye olmayan polis amirleri yükseliyor ve 10 sene içinde teşkilatın kilit yerlerinde olacaklar. Polislik kanun mesleği olduğu kadar usta-çırak ilişkisiyle çalışılarak öğrenilen bir meslektir. Ancak bunun olabilmesi için alt üst ilişkisinde donanımlı, bilgili olanların olmayan altlarına öğretmesi ve yetiştirmesi gerekir. Polis amirlerinin teşkilata sonradan dahil edilmesiyle bu alt üst ilişkisinde aidiyet bağı koptuğu için alttan kalifiye personel ya da rütbeli yetiştirme oranı çok düştü. Bugün alınan rütbeli personeller yaklaşık 10-15 yıl içerisinde emniyet müdürleri olarak Türkiye’de görev yapacaklar. Maalesef gelecekte çok daha kötü günler ülkemizi bekliyor.”
‘SORUNLAR PAYLAŞILMIYOR’
“Polis teşkilatının geri besleme, bildirim mekanizması yok. Bir yazılım ya da aracı kullanırken son kullanıcının karşılaştığı sorunlar geliştiriciye gönderilir ki sistemi geliştirsin ve hataları düzeltsin. Teşkilatımızın en alt kısmında bulunan personeller sahada olaylar, uygulamalar, ekipmanlar gibi konularda karşılaştıkları sorunları bildirmek istediğinde bir üst birim amirine durumu iletebileceği bir mekanizma maalesef bulunmamakta. Halbuki siz aldığınız karar ya da uygulamaların sonuçlarının sağlıklı olup olmadığını kontrol etmelisiniz. Fakat en alttaki memur sorunu bir üstüne bildirdiğinde, sorunlar yokmuş, her şey güllük gülistanlıkmış gibi görünsün diye üstleri tarafından bu bilgiler paylaşılmıyor. Örnek olarak İstanbul’da her gün çeşitli uygulamalar (araçlara, motorlara yönelik vs.) yapıyor. Her gün yapıldığı için artık personel tarafından angarya olarak algılanıyor. Bu nedenle uygulamaya ayrılan kaynak ile uygulamadan elde edilen sonuçlar arasında müthiş bir israf mevcut. Bu dipten gelen geri beslemeyi de kimse iletmediği için sürekli uygulamalar ile daha da artan şekilde kaynak israfı mevcut. Uygulama yapılmasında ne sakınca olabilir, ne güzel her gün yapılsın diye düşünebilirsiniz. Ancak siz 10 ekibi bölgeden çekip verim alınmayan bir uygulamada görevlendirdiğinizde boş kalan bölgede artan hırsızlık vs. gibi olayları önleme yeteneğinizi kaybediyorsunuz. Kaş yaparken göz çıkarmak kısaca.”
‘BAŞIMIZ BELAYA GİRMESİN DİYEREK GERİ ADIM ATIYORUZ’
“Polisin hakkını savunacak bir mekanizmanın bulunmaması, sosyal medya mahkemelerinde polisin linç edilmesi ve yargının bu linçten etkilenerek kararlar vermesi nedeniyle görev yapan polislerin yasal sınırlar içinde olsa dahi çekingen davranmasına neden oluyor. Ben dahil birçok arkadaşım artık mahkemeye gitmemek için normalde tolerans gösterilmeyecek konularda başımız belaya girmesin diyerek geri adım atıyoruz. Çünkü doğru ya da yanlış yaptığınız fark etmeksizin bir olayla karşılaştığınızda tek başınasınız. Bizi tek başımıza bırakan devlet için neden aile hayatımızı, kendimizi sorunların içine atalım ki düşüncesi nedeniyle görev yapmak mümkün değil. Bakın, demeye çalıştığım şey yaşanan olayların haklılığı ya da haksızlığı değil. Yanlış müdahale yapan polisi savunmak da değil. Fakat bu sahipsizlik hissi nedeniyle görevini iyi yapan polisler de sinmiş durumdalar. Sinmiş bir teşkilattan da vatandaşın güvenliğini öncelemesini bekleyemezsiniz.”
‘POLİS İNTİHARLARI İÇİN GÖSTERMELİK ÇALIŞMA YAPIYORLAR’
“Polis intiharları ile ilgili emniyet göstermelik çalışmalar yapıyor. 6 ayda bir birim amirleri tarafından psikolojik değerlendirme formları doldurulması gerekiyor fakat bu formları biz kendimiz doldurup sadece amire imzalatıyoruz. Kağıt üzerinde psikolojik değerlendirme yapılmış gibi görünüyor. Her intiharda ailevi sorunlar ya da psikolojik sorunlar öne sürülüyor fakat buna neden olan sisteme kimse bir şey diyemiyor. Örnek olarak yakın zamanda İstanbul Personel Şube Müdürlüğü'nde bir polis arkadaşımız intihar etti. Olay aslında personel şube müdürünün polise hakaret etmesi ve talebini dikkate almaması nedeniyle müdürün makamında gerçekleşti. Fakat olaya tanık olan polisler dahil herkesi tehdit ederek intiharın bekleme odasında olduğu, müdürle bir ilgisi olmadığı şeklinde yalan beyanlar verdiler. Personel müdürünü kurtarabilmek adına intihar ettiği için kendisini savunamayacak meslektaşa iftira attılar. Bu İstanbul’da görev yapan tüm polislerin bildiği ama dile getiremediği bir bilgi. İsterseniz teyit edebilirsiniz. (Polis Memuru Enes Sayhan intiharı olarak bakabilirsiniz.) Birçok polis intihar notunda kendisine mobbing yapan amirleri ve olayları yazarak intihar ediyor. Fakat bir tane bile ceza alan ya da araştırma sonucu kusurlu bulunan rütbeli personel nasıl olmaz?”
‘POLİSİN KADERİNİ İKİ DUDAK ARASINDA TUTABİLMEK İÇİN SENDİKA HAKKI ENGELLENDİ’
“Sendikal hakkın bulunmaması nedeniyle polisin sesi çıkmıyor. Avrupa’nın ve dünyanın birçok yerinde 100 yıllık polis sendikaları bulunurken mevcut siyasi sistem polisin kaderini iki dudakları arasında tutabilmek için bu hakkı engelledi. Sokakta görev yaparken herkesin bir siyasi tanıdığı olması durumuna gelmek istiyorum. Özellikle mahalle muhtarları. Bu adamlar sanki çok önemli siyasi figürlermiş gibi Cumhurbaşkanı ile toplantılara katılmaları nedeniyle kendilerini farklı bir şekilde konumlandırdılar. Saçma sapan ricalar, işlem yapılacak yer ve kişilere iltimas gösterilmesi gibi durumlar maalesef her gün yaşanıyor. Siyaset teşkilata o kadar nüfuz etmiş durumda ki muhtar bile polisi sürdürebiliyor.”
Mektubun son satırı ise “Ne zaman insan oluruz?” sorusu ile bitiyor:
“Anlamamaya değil, anlamaya çalıştığımız zaman…”