Bir 'sömürü meşrulaştırma' örneği: 'Şortlu çocuk tahrik edermiş!'
Kapitalizm, kültürel yaşantıya yönelik işgalini en üst düzeyde ve ustaca sürdürmekte, “geri kalmışlık”, “bağnazlık” ve “yobazlık” gibi kavramların karşısına koyduğu “serbestlik” imgesinin içinde özgür iradeye ve özgür ifadeye yer bırakmamaya özen göstermektedir. Bu serbestlik, egemen medyanın tekelinde ve onun ölçümleriyle kurulmakta, toplumun sakatlanmış tüm yönleri sömürülmekte ve bu eylem, gericiliğin karşısına konulmaktadır.
Onurhan Demirkol - donurh@yahoo.com
Batılı, ilerici, modernist tarafta olmakla kendini tarif edenler, hangi kavram altında toplanırsa toplansınlar, tarihsel olarak aynı ideolojik tutumu sindirmişlerdir: Evrensel doğrunun çerçevesini faşistçe çizip, onun dışında kalan ayrık otlarını, her türlü yozluğun ve vahşetin sorumlusu ilan etmek. Böylece süregiden kurulu düzenin tüm tiksinti verici yanlarını birilerine atfetme özgürlüğünü ellerinde tutarlar. Bunun adı en basit anlamda ikiyüzlülüktür; ama bu ikiyüzlülüğü yapan kim ve kime karşı yapıyor?
Batılı ve ilerici modern kesim, sistemi içselleştirdiği ölçüde her bireyine kadar bu ikiyüzlülüğün öznesidir ve kendi yozlaşmışlığını kendinden gizlemek için yapıyor. Muhafazakârlaşmanın medyaya yansıyan olumsuzluklarına sık sık dikkat çektikleri şu dönemde modern batılılar, sayısız örnekte bu ikiyüzlülüklerini deşifre ettiler; öyle örnekler oldu ki, aklı, vicdanı, sağduyusu olan, gözü gören tek bir insanın bile kalmadığını hissettirecek kadar ikiyüzlüce tutumlar sergilendi. "Şortlu çocuk tahrik edermiş!" çıkışı bunların belki de en dayanılmaz olanı.
Bu cümleyi şimdi bir arama motorunda aratın, karşınıza şu kalıplar çıkacak: "pedofili kafası RTÜK'te", "zihniyetiniz batsın", "RTÜK'ü tahrik eden çocuklar"... Tersine vurgu yapılarak, üstü örtülmeye çalışan gerçekse şu: "Pedofili kafası", o şovu tasarlayanların, çocuğa cinselllik iliştirerek izlenirliğin artması beklentisinde. "Zihniyeti batasıcalar", "Yetenek Sizsiniz" adlı istismar temelli programda, bir grup çocuğun değil de, bir grup kız çocuğunun, doğal ve olası bir açıklıkta değil de, özellikle seçilmiş “vamp kadın” imajıyla sahneye çıkmasına tek bir ses bile çıkartmayan, çıkan seslere yer vermeyen ilerici basındır.
"Tahrik olması olası olan", RTÜK değil de, Yetenek Sizsiniz'in izleyici kitlesidir. O çocukların kıyafetlerine bakıldığında şunun çok açık olduğu görülür: O çocuklara "tek tip bir dans kıyafeti giydirelim" denmemiş, "açık ya da kapalı, gösteriye uygun bir kıyafet giydirelim" de denmemiş, hatta "dans etmeye uygun olması açısından şort giydirelim" de; "siyah büstiyer ve şorttan oluşan, "seksi kadın" imajı yaratacak bir kıyafet giydirelim" denmiş.
Peki bu fikir, tasarımcının fantezisi mi? Maalesef hayır; tasarımcının, izlenebilirliğin ve dikkat çekiciliğin artacağına dair, izlerkitleye dair öngörüsü. Pedofil olması beklenen kesim, izleyicinin ta kendisi. Tam da bu yüzden bu tepki aynı taraftan çıkıyor: "Bizim görsel olarak hoşumuza giden bir görüntüyü pedofili olarak adlandırma!"
Her şeye rağmen bu konu tartışılabilirdi, eğer RTÜK'ün açıklamasında tek bir falso olsaydı. Ama açıklama metni harfi harfine doğru: "Çocukluğun saflık ve masumiyetine tezat görüntüler içinde sahnede arzı endam eden kızlar, yaşlarına uygun olmayan kıyafet ve makyajlarla dans gösterilerini tamamlamışlar, söz konusu yarışmada yayın yoluyla istismar edilmişlerdir” Burada tartışılabilecek tek şey, "saflık" ve "masumiyet" kavramlarını, erişkinliğin karşısına koymak. Ama bir açıdan yine de doğru, çünkü bu kıyafetler giydirilirken o çocukların değerlendirme yapamayacak ve karar veremeyecek olmaları durumu da istismar edildi. Evet, o çocuklar tam olarak "yayın yoluyla istismar edilmişlerdir".
Ama asıl iki yüzlüce olan, bu istismarın, karşı çıkıyormuş gibi yapanlar tarafından sürdürülüyor olması. Tekrar vurguluyorum, bu durum, olası bir biçimde vücut hatları görünen çocuklarla ilgili bir durum değil; RTÜK, bacakları görünen çocuklara tepki vermedi, o çocuklara birileri tarafından, belli ve açık bir amaçla iliştirilen bir imaj dolayısıyla tepki verdi. Kaldı ki buradaki tartışmanın konusu bu tepkiyi veren RTÜK'ün kafa yapısı değil, kadın cinselliğini bir çekicilik unsuru olarak her yerde, gerekirse çocuklarda bile kullanmaktan çekinmeyen zihniyetsiz medyanın içinden, bu konuda tek bir ses bile çıkmadığı halde, pusuya yatıp politik bir kazanç uğruna sistemli bir biçimde süren tacizci kültürü sahipleniyor olması.
Daha da ileri gidelim: Bu tepki, RTÜK’ün açıklama metnine değil de, bu metin üzerine RTÜK’ü telefonla arayanların aldıklarını söyledikleri cevap üzerine şekillendi. Söylenene göre yetkili, çocukların şortlu olarak izleyiciyi tahrik edebileceğini söylemiş. Bu cümleye yönelen öfke, bir çocuktan tahrik olunabileceğini hisseden ve böylece bu potansiyeli taşıdığını gösteren birilerinin keşfedilmesinden mi kaynaklı? Tersine, vamp kadın şekli verilmiş çocukları izlemenin meşru ve estetik olarak tanımlanmasındaki talebin, bu cümleyle reddedilmesine yönelik bir öfke bu.
Eğer o çocuklar jartiyerle sahneye çıksalardı, muhtemelen RTÜK’den önce bu medya tepki gösterirdi. Aradaki fark, sadece ayar farkı; ilerici Batılı sistem, tam da bu ayar üstüne kurulu zaten; her türlü sömürüyü ayarında yapacaksın ki, toplum kendini istismarcı olarak görmeden önce sömürü meşrulaşabilsin.
RTÜK'ün bu açıklaması bu tartışmayı başlatmadan önce o görüntülerde bir sömürü görenler olmadı mı? Elbette olmuştur, sadece kendini feminist olarak tarif edenler değil, kadınların çoğu bu sömürüyü fark eder ama ilerici medya buna yer vermez. Murat Boz, çektiği filmde hemşirelere erotik kıyafetler giydirdiğinde hemşireler büyük tepki göstermiş ve şikayetçi olmuşlardı; büyük zorluklar altında, bin türlü trajedinin içinde iş yapanları, birileri kendi işine geldiği gibi şekle sokuyordu. Fakat bu olay modernist ilerici medyaya hiç yansımadı. Çünkü yansısaydı, bu haber riskli bir tartışmaya gebe olurdu: “Mini eteğin kısalık ölçüsü, onu erotik olarak adlandırmaya sebep midir?”
Hayır, o kıyafeti erotizm kavramı altına sokan şey, belli bir amacın belirgin olarak belli bir meslek grubuna iliştirilmesiyle hedeflenen algı manüpülasyonudur. Bunun tersi olsaydı, yani filmde hemşirelerin hepsi türbanlı olsaydı, aynı medyada “filmde dikkat çeken ayrıntı” başlıklarına rastlanacaktı. Bu fark, politik bir fark değildir; ideolojik bir farktır: Manipülasyon, tam olarak “özgürlük”, “ilericilik” gibi kavramları kıskacına almaktadır.
Kapitalizm, kültürel yaşantıya yönelik işgalini en üst düzeyde ve ustaca sürdürmekte, “geri kalmışlık”, “bağnazlık” ve “yobazlık” gibi kavramların karşısına koyduğu “serbestlik” imgesinin içinde özgür iradeye ve özgür ifadeye yer bırakmamaya özen göstermektedir. Bu serbestlik, egemen medyanın tekelinde ve onun ölçümleriyle kurulmakta, toplumun sakatlanmış tüm yönleri sömürülmekte ve bu eylem, gericiliğin karşısına konulmaktadır.
Bu şortlu çocuklar meselesi, herhangi bir "bir de bu açıdan bakın" meselesi değil, tam olarak sistematik bir biçimde işlenen bir suçun örtbas edilmesindeki ikiyüzlülüktür. Bu suçun niteliği, tarihsel olarak somut bir konuma işaret eder: Batı ilerlemeciliğinin en önemli keşfi, kültürel dönüşüm yoluyla eleştirel aklı sindirmektir.
Batı ideali, Aydınlanma’dan beri, gelişmekte olan eleştirel aklı ve iradi bilinci kendi alanında sindirmek için uzlaşmaz çelişkileri “modernizm” adı altında kültür aracılığıyla özdeşleştirmiştir. Böylece Aydınlanma’dan beri ortaya çıkan tüm muhalif potansiyel, çaresizlikle sarılınacak bir ilerleme şiarına kurban edilir. Bunun en somut görünen hali, Ortadoğu devlet yapısının bu konudaki özerkliğidir: Ortadoğu’da her türlü muhafazakârlık ve otoriter içe kapalılık, devlet özelliğidir. Toplumların faşizan eğilimleri, yasal çerçevede devlette cisimleşmiştir.
Batı’da ise Aydınlanma’dan itibaren, devlet ve toplumsal faşizm birbirinden ayrılmış, böylece demokratikmiş gibi davranabilen Batı devletleri, olası her türlü eleştirelliğin hedefini, illegal yapılara yöneltmiştir. Bu yüzden Batı’da devletlerden daha büyük mafyalar, sözde mücadele edilen büyük uluslararası suç örgütleri, silah, çocuk ve organ tüccarları vardır. Batı’da bunlar örgütler olarak karşımıza çıkarken, Ortadoğu’da “terörist devlet”, “bağnaz devlet” kavramları geçerlidir.
Çocuk tacizinin tarifi, Batı’da da Ortadoğu’da da yaş sınırıyla belirlense de, Batı için suç anlayışı, yasal çerçevenin içinde şekillenir; sık sık “sapık” bir öğretmenin, öğrencisiyle ilişki yaşadığı için hapse atıldığına, kızıyla yıllarca ilişkiye giren bir babanın yakalandığına dair korkunç münferit olaylara dair haberlere rastlarız; fakat çocuk gelinler, Ortadoğu’nun kültürel geri kalmışlığının bir parçası olarak sunulur. Orada suç, o devlet yapısının varoluş biçimindedir.
Verili Batı laikliği, devlet ve din işlerinin ayrılması değil, devlet ve suç işlerinin birbirinden ayrılmasına işaret eder. Böylece Batı’nın güvenlik güçleri için bir suç örgütüne operasyon yapmakla bir “terör devleti”ne operasyon yapmak aynı şeydir. Ortadoğu’nun sakallı, cüppeli, bağdaş kurmuş erkeklerinin fotoğraflarını görürüz; yanlarında peçeli ve küçük yaşta kız çocukları vardır. Bu itici imaj öylesine özenle ve başarılı çizilir ki, Batılı kodamanların devasa paralar harcayarak dünyanın her yanından küçük yaşta, bakire kız çocuklarını ayaklarına getirttiği gerçeğiyle yüzleşmeye gerek duymayız. Çünkü modern Batılı ilericilik projesi, her zaman kendi kalıpları dışındaki kesimleri, suçun asıl öznesi olarak kullanır. Çocuk istismarını ya yobazlar yapar, ya "geri kalmış Doğulular", ya da cahil köylüler çocuk gelinleriyle bilinir. Çünkü illegallik sorgulanmaz, zaten illegal ilan edilmiştir, sorgulamaya açık tutulan, legallik içinde görünür olandır.
Türkiye’de de modernist seküler kesimin en temel sorunu, özgürlüklerle bunun tam tersi olan özgürlüğün sömürülmesini aynı söylem altında dile getirme çabasıdır. Muhafazakârlaşmasından sızlandıkları bu dönem, bu vahşi sistemin bulduğu bir kulptur. O kulpu tutarak sistemin kapısında bekçilik yapmaktır bu, kendi sömürücü kültürünü gizlemek için. Kazanç ve izlenirlik için her şeyi sömürmekten çekinmeyen bu medyanın tarihsel sorunu hiçbir zaman muhafazakârlık olmadı, tersine, muhafazakârlık, medyanın kendini meşrulaştırma fırsatı oldu.
Bir şovda başarılı olmak için çocukları cinselleştiren medyada, bu “dikkat çeken ayrıntı” göze çarpmaz, çünkü aslında bu bir ayrıntı değildir. Televizyon ekranları, çocukların her yolla sömürülmesinin sayısız örnekleriyle doluyken asıl dikkat çeken ayrıntı, yıllardır, on yıllardır seküler basında bu sömürüden rahatsızlığın neredeyse hiç dile gelmiyor oluşu. Bu örnek, toplumsal bir sorundan çok, medyanın yapısına dair bir sorun, medyanın eşik bekçiliğine dair bir sorun. Bu gibi sömürülere karşı ses çıkartan oldukça geniş bir kesim var ama bu eşik bekçileri onlara kulak vermiyor, çünkü sistematik olarak hepsi aynı şeyin parçası.
Bir yanlışın söyleniyor olması, ona temel teşkil eden yanlış söylenmediğinde doğruya değil, yanlışa hizmet eder. Çocuk tacizinin ayrıştırılarak kadın taciziyle bağının kopartılması ve sigaranın büyük düşman olarak ilan edilerek tüm besin maddelerinin kimyasallarla dolu olduğu gerçeğinin dile gelmiyor oluşu, aynı şeydir. Zerre samimiyetleri olsaydı bu habercilerin, en çok çocuk istismarının da, en çok ensestin de, Batı’da olduğuna dair sayısız veriyi haber yaparlardı.
Tayland, çocuk seksi turizminin merkezidir ve oraya giden kodamanların en çok hangi ülkelerden gittiğine dair bir habere rastlanamaz bile. Oysa ne kadar çarpıcı ve sorumlu bir habercilik örneği olurdu. Ama buna rağmen yapamazlar; çünkü hepsi aynı şeyin parçası.
Avrupa'nın ortasında 90’larda soykırım olur, ABD ve Avrupalı barış gücü destekçileri milyonları katleder, ama vahşi olan geri kalmış Ortadoğu'dur. Suriye'de IŞİD katliam yapar, ama o katliamdan kaçan on bin çocuk Avrupa'da organ mafyası ve çocuk istismarcılarına satılır. SSCB dağılır, Rus kadınları vatansever erkeklerin geyşası olur, Türki cumhuriyetlerden gelenler batılı Türklerin 500 TL’ye çalışan hizmetçisi olur, çocuk tecavüzleri en çok Batı’da olur, çocuklar TV şovlarının malzemesi olur, ama taciz denilince akla sadece yobazlar gelmelidir. Çünkü gösterilen, gösterilmeyenden ötürü anlam kazanır. Göstergebilimin bu kuralını tüm medya uzmanları bilir.