Bir ülkenin röntgeni

"Bir Ailenin Röntgeni", kişisel olanın aynı zamanda toplumsal olduğuna dair güçlü bir kanıt. Firouzeh Khosrovani anne ve babasının hikâyesini anlatırken kişisel dönüşümlerin toplumsal kodlarını da ustaca çözüyor, bunu ülkesinin kaderiyle maharetle bağlıyor ve tertemiz bir anlatı çıkarıyor ortaya.

Şenay Aydemir sinesenay@gmail.com

Yeni bir çeyrek asrın kapısını aralayan Uçan Süpürge Film Festivali, 26'ncı kez Ankaralı sinemaseverlerle buluştu. Çarşamba akşamı gösterilen filmlerle sona eren festivalde kadın yönetmenlerin elinden çıkan onlarca yapım gösterildi. Birkaç yıldır kadın mücadelesinin yükseldiği, özgürlük sloganlarının atıldığı İran ise festivalin odak noktalarından birisiydi. İranlı kadın yönetmenlerin birbirinden önemli yapıtları da festival programında yer alıyordu. Bugün kısa süreliğine katılabildiğim festivalde izleme fırsatı bulduğum böylesi bir yapımdan, "Bir Ailenin Röntgeni" (Radiograph of a Family) filminden göz edeceğim.

Firouzeh Khosrovani’nin anne ve babasının hikâyesini merkeze alıp görselleştirdiği yapım, aynı zamanda İran’ın 20 yıllık büyük dönüşümünü de gözler önüne seriyor. 60’lı yıllardan 80’lerin ortasına kadar olan süreci buluntu görüntüler, kurmaca diyaloglar ve kurgu mizansenlerle yeniden inşa eden yönetmen yalnızca anne babasının değil, ülkesinin de röntgenini çekiyor gerçek anlamıyla. Film, "Annem, babamın bir fotoğrafıyla evlenmişti" cümlesiyle açılıyor. Belli ki zengin bir aileye mensup Hüseyin, İsviçre’de radyoloji eğitimi aldığı sırada ülkesine geldiği bir yaz tatilinde kendisinden 18 yaş küçük olan Tayi’yi görür ve aşık olur. Daha alt sınıftan ve dini inancı yüksek bir aileden gelen Tayi de buna kayıtsız kalmaz. Ancak düğün için Hüseyin izin alamayınca tören damatsız yapılır. Ardından Tayi, İsviçre’ye gider. İkili bir süre burada kalırlar.

Avrupa kültürü almış Hüseyin ile dindar Tayi arasındaki ilişkinin bu bölümünde Tayi eşine uyum sağlar. Başörtüsü takmaz, seküler bir hayat yaşar. Ancak Firouzeh’in doğumuyla birlikte İran’a dönme arzusu baş gösterir. Kocasını ikna eder ve dönerler. Ülkeye döndüklerinde ise roller değişmeye başlar. Hüseyin işinde gücünde takılırken Tayi hızla radikalleşir. Ali Şeriati’nin öğrencisi olan Tayi, kendisini yaklaşan devrime adar. Bu Hüseyin’le ilişkilerini de bozacaktır. İkili, devrim ve sonrasında yaşanılanlarla birlikte ayrılmazlar ama birbirlerinden koparlar. Hüseyin ve Tayi, İran toplumunun iki yüzü haline gelirler.

Öncelikle Firouzeh Khosrovani, tarih anlatısıyla kişisel anlatıyı iç içe geçiren bir metin ortaya koymuş. Hikâye anlatıcısının dışında yer yer oyuncuların seslendirdiği kurmaca diyaloglarla hikâyeye yeni boyutlar katıyor. Hem İsviçre hem de İran bölümleri için ailenin kısıtlı görsel ve metin hafızasını verimli bir şeklide kullanan yönetmen, eksiklikleri ise buluntu görüntüler ile metin arasında kurduğu çarpıcı bağlantılarla gideriyor. İşin görsel tarafına dair etkileyici bir diğer buluş ise büyüdüğü evin dönüşümünü temsil eden görüntüler. Khosrovani, aristokrat/burjuva baba evinin bir yanında piyano, diğer ucunda içki masası, duvarlarında resimlerle dolu olarak başlayan görsel atmosferini hikâye ilerledikçe durmadan yeniliyor. Önce resimler kalkıyor, sonra oturma düzeni değişiyor, yataklar ayrılıyor, kapılar birbirinin üstüne kapanıyor. Ülkedeki toplumsal dönüşüm hızının evdeki dönüşümde yarattığı etkinin görselleştirilmiş hali olarak güçlü bir imge bulmuş ve ustalıkla hayata geçirmiş yönetmen.

Son olarak filmin bizim gibilerin kimi ezberlerini bozan bir tarafı da var. İran devriminde kadınların rolünün ve gönüllülüğünün etkisini de maharetle gösteriyor yapım. Tayi’nin Ali Şeriati’nin derslerine katılmaya başladıktan sonra yaşadığı dönüşüm yalnızca dinsel bir radikalleşmeyi içermiyor. Politik olarak da radikalleşiyor. Ama aynı zamanda kendisinden 18 yaş büyük burjuva kökenli bir doktorun yanında onu temsil eden ‘güzel bir kadın’ iken toplumsal hayatın içine atılan, öğretmenlik yapmaya başlayan, yani evden kamusal alana çıkıp orada kendisini inşa eden bir kadına da dönüşüyor Tayi. Dolayısıyla İran devriminin dinamikleri üzerine yeniden düşünmemize de vesile oluyor.

"Bir Ailenin Röntgeni", kişisel olanın aynı zamanda toplumsal olduğuna dair güçlü bir kanıt. Firouzeh Khosrovani anne ve babasının hikâyesini anlatırken kişisel dönüşümlerin toplumsal kodlarını da ustaca çözüyor, bunu ülkesinin kaderiyle maharetle bağlıyor ve tertemiz bir anlatı çıkarıyor ortaya. Türkiye’de başka festivallerde de gösterilen 2020 tarihli bu belgeseli denk getirdiğiniz yerde mutlaka izleyiniz.

Tüm yazılarını göster