Bir video oyununun içinde mi yaşıyoruz?

Call of Duty isimli video oyununun Amsterdam kanallarını da içeren son versiyonu grafik tasarımıyla büyüledi. Görüntüler gerçekten daha gerçek. Teknoloji artık buna elveriyor ve gerçekle hayalin arasındaki sınırı ortadan kaldırıyor. Bundan sonra ne olacak? Bu oyunların içinde yaşamayı tercih edecek miyiz? Elon Musk ve Neil deGrasse Tyson gibi isimlere göre zaten oradayız. Bir video oyunundayız.

Yenal Bilgici yenalbilgici@gmail.com

Oudezijds Voorburgwal, Achterburgwal, Ouderkerk… Zor söylenen, tuhaf isimli sokaklarda kalabalık içinde yürümeye çalışıyorsunuz. Kalabalık, çünkü Amsterdam’ın en turistik yerlerinden birindesiniz. Yasal seks işçiliğinin, seks oyuncakları satan dükkânların, duman altında coffeeshopların Amsterdam’daki merkezi Red Light semtindesiniz. Bu ilginç semte dair bugüne dek epey hikâye işitmiştiniz; çünkü insanlar Red Light’tan bahsetmeye bayılır. 

Yalnız bir şeyi genelde atlarlar… 

Etraf öyle güzeldir ki… Kanallar, yüzlerce yıllık binalar, meydandaki kilise. Kirli, kalabalık ama güzel. Hele sabahın ilk saatlerinde. Bulutlu, yağmurlu, güneşli fark etmez, şehir daha o çılgın ritmine ulaşmamışken etrafa bakmaya doyulmaz. 

*

Oude Kerk Meydanı,  Amsterdam-Google Map görüntüsü

Bu ilginç yürüyüş parkuru, doğaldır, bir Amsterdam seyahati ve bütçe gerektiriyor. Ön gösterim için Google Maps de bir fikir verebilir. 

Şimdi bir sürpriz kanal daha var. Bir video oyununun içinde de aynı yolu yürüyebilirsiniz. Her yıl yeni versiyonuyla gündeme gelen Call of Duty isimli video oyunu da size bu rotayı çiziyor. Hem de gelişen grafikler ve veri akış hızı sayesinde, olağanüstü gerçek bir şekilde. Gerçekten daha gerçek. 

O kadar gerçek ki, genelde olağanüstü kalabalık ve gürültülü Ouderkerk civarını, Red Light’ı, zihninize gerçekte bu görüntülerdeki kadar detaylı kazıyamıyorsunuz.  

Gerçekten orada gibisiniz. 

Red Light - Call of Duty video oyunu görüntüsü

Call of Duty’nin silahlı külahlı, savaşlı terörizmli diğer görevleriyle, mesela Amsterdam’da Rijksmuseum’un dibinde bir otelde çatışmaya girmekle ilgilenmeseniz bile, bir köprüden uzun uzun etrafa bakmak, kanalda ilerleyen bir bota atlayıp şehrin tadını çıkarmak istiyorsunuz.  

Gerçek hayattan ne farkı var? İnsanlar, sohbetler, coğrafya, şehir, liman, kanallar, binalar tıpatıp aynı. 

Hep burada kalmanın ne mahzuru olabilir?

Bir video oyunu gerçek hayatla ikame edilemez mi? 

Video oyunu içinde yaşanır mı? Bunu isteyen çıkar mı?

Bugünün soruları…

*

Sorunun cevabını tahmin edersiniz. Video oyunlarının dünyasını, mevcut hayata tercih edenler var. 

Red Dead Redemption, Grand Theft Auto gibi olağanüstü ayrıntılı, sadece oynamayı değil, içinde öylesine vakit geçirmeyi, sözgelimi saatlerce müzik dinleyip araba kullanmayı, balık tutmayı mümkün kılan video oyunu dünyalarında gerçek hayattan daha fazla mesai yapanlar var.

Red Dead Redemption (bilgisayar oyunu) saatlerce sanal balık tutup oyalanabilirsiniz.

Distopyalar, uzak adalar, okyanuslar, başka gezegenler… Giderek daha gelişiyorlar; ayrıntılar artıyor ve gerçekle hayalin arasındaki çizgiler belirsizleşiyor. Bu çizgileri zaten hiç umursamayanlar, grafiği ne kadar basit olsa da video oyunları içinde yaşamak isteyenler zaten hep vardı; şimdi bu arzu, teknolojinin el vermesiyle beraber daha da kitleselleşiyor. 

İş bambaşka bir yere gitti. Öyle ki video oyunu sözcüğü biraz hafif kalmaya başladı. Alternatif hayatlar, alternatif mekânlar, alternatif zamanlar. Gerçeğin alternatifleri… 

Zamanla gerçeğin yerini almayacaklarını kim söyleyebilir?

*

Zaten bir video oyunu içinde yaşadığımızı söyleyenler de var. Sayıları az buz değil. Mesela Elon Musk, birkaç yıl önce verdiği röportajlarında bu görüşü dile getiriyordu. 

Bir simülasyonda yaşadığımıza dair en güçlü argüman Pong oyunu. 40 yıl önce Pong vardı. İki dikdörtgen, bir de nokta. Oyunlar o seviyedeydi. [Basit olmakla beraber, çok da güzel oyundur bu arada - YB]

Aradan 40 yıl geçti ve biz milyonlarca insanın aynı anda ve beraber oynadığı, grafik açıdan realistik, 3D oyunlara sahibiz; bu iş, her yıl gelişiyor. Yakında sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik de devreye girecek.”

Evet, video oyunları, simülasyonlar geliştiriyoruz; evet, gelecekte oyunlar gerçeklerden ayrıştırılamayacak ama Musk’a göre, biz de bir başka zihnin ya da uygarlığın geliştirdiği bir simülasyonun içindeyiz. O kadar ki, gerçekten ‘gerçeği’ yaşıyor olma ihtimalimiz, Musk’ın gözünde, milyarda bir. 

Nick Bostrom

Musk bu görüşünde yalnız değil. Felsefi açıdan yüzlerce yıldır tartışıldığını saymazsak, mevcut teknoloji ışığında iki binli yılların başından beri tartışılan bir mesele bu. İsveçli düşünür Nick Bostrom’un “Are You Living in A Computer Simulation - Bir Bilgisayar Simülasyonunda mı Yaşıyorsunuzmakalesi de bu tartışmanın dönüm noktası. 

Bostrom’a göre üç ihtimal var. Birinci ihtimal, evrendeki tüm uygarlıkların simüle edilmiş bir gerçeklik üretemeden yok olacağı. İkincisi, bu uygarlıkların simülasyon üretme teknolojisine erişse de bununla uğraşmayacağı ya da bunu istemeyeceği. Üçüncü ihtimalse, gelişmiş uygarlıkların çok fazla simülasyon üreteceği; öyle ki üretilmiş gerçekliklerin, üretilmemişlerin önüne geçeceği. 

Bu sonuncu ihtimal, milyarlarca yapma evrenden bahsediyor. 

Musk’ın ve daha birçok kişinin inandığı ya da fizikçi Neil deGrasse Tyson gibi yakın durduğu bu ihtimalde hepimiz işte böyle bir simülasyondayız. Bir tür video oyununun içindeyiz. 

*

Bu görüşler ileride daha da çok dillenecek, video oyunlarıyla beraber bu bakış açısı da gelişecek. Kültür bu hat üzerinde şekillenecek. Teoloji, ister istemez bu görüşlerin üzerinde de duracak. 

Ben herhangi bir fizik bilgisine sahip değilim, sözümün Neil deGrasse Tyson’ın yanında elbette hükmü yok ama kendi adıma yaşadığım evrenin gerçek olduğuna inanıyorum. İnanmak istiyorum. Musk’un ‘milyarda bir’ diye verdiği orana talibim yani. Dünya, doğa, ilişkiler, insanlar, hayatlar, hikâyeler… Bunların simülasyon olma ihtimali çok yorucu. 

Ya da o kadar mühim değil.

Güneşin denizin üzerinde batışını, bir çocuğun gülüverdiği anı, eller cepte yürürken ıslık çalmayı, insanın bir başka insana görünmez iplerle sımsıkı bağlanmasını ama bir yandan dünyanın türlü acılarla ve adaletsizlikle yoğrulmasını yeterince gerçek buluyorum.

Ama şu da var.

Grand Theft Auto V oyunundan gerçeğinden ayırt edilemeyen video manzarası

Amsterdam’ın Red Light’ındaki o kısa video oyun yolculuğunun benzerlerini, bunun daha da gelişmiş versiyonlarını gerçek dediğimiz hayata tercih edecek çok kişi olacak. O oyunlarda yaşamak isteyecekler. 

Kimisi 7/24 orayı seçecek, kimisi parça parça. Nostalji isteyene nostalji, fütürizm isteyene fütürizm. Aşkta ve savaşta, dünyanın dört yanında ve başka dünyalarda alternatif hayatlar… 

Bu heyecanla gelişen bir hikâye… Hepimizin hikâyesi… Nerelere gideceğini hepimiz merak ediyoruz.  

Hem Matrix’i izlerken kim kırmızı yerine mavi hapı seçmiştir ki? 

*

PS: Yitirdiğimiz Ahmet Tulgar ile Duvar’da yazmaya aynı hafta başlamıştık. Pazar günleri komşuyduk. Gurur duyduğum bir komşuluktu. Buralar da hayatın kendisi de onun kaybıyla çok eksildi. Özlemle…

Tüm yazılarını göster