Bir videonun düşündürdükleri

Videoyu çeken cübbeli kişiyi hedef seçmiş, videoyu izleyenlerse marş söyleyenleri. Ya linç et ya da mağdur ol… Basit bir olayın bu kadar çok konuşulması, ardındaki birçok yöne, başka gerçeklere işaret etmektedir.

Abone ol

Eylem Vuranok

İktidarın ve iktidar yanlılarının belli başlı konularda hoşnutsuzluğu açık: Eğlenme(k) –bu, diğer ikisiyle ilişkili olarak–, laik değerler taşıma(k), genel ideolojiye aykırı duruş/duruşlar sergileme(k). Egemen sınıfın bütün değerleri de topluma büyük oranda sirayet etmiş durumda. Öyle ki en ufak bir olayda bile, egemen sınıfın görüşüne sahip olmayanlarca da, “hoşnutsuzluk” her biçimde dile getiriliyor. Söz edilen olaylarda özne olanların durumla bir ilişkisinin olmasına veya olayın basit/karmaşık olmasına gerek olmadan.

Türkiye’de siyasal İslam’a ait değerler ciddi bir yol kat etmiş vaziyette, bir “ortak duyu” durumunda olmasa bile büyük bir kesim adına dünyevileşmiş, evrenselleşmiş ve doğallaşmıştır. Gerek rızayla gerek zorla toplumda bunun belli ölçülerde yerleştiği, içselleştiği açıktır. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla metroda söylenen bir marş ve sonrasında sosyal medyada başlayan, televizyon kanallarında haber programlarına, gazetelere kadar konu olan, başka başka konularla eşitlendirilen, yargılanan… bir linç başlatılmıştır. İsmi de “metroda taciz/metro tacizi” olarak geçiyor. Bir grup insan Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla metroda marş söylüyor ve biri de videoya alıyor. Ancak videoya alan kişi bilinçli bir şekilde, durumla alakası olmayan ama kıyafetinden dolayı duruma iliştirilmesini uygun bulduğu birini hedef göstererek, odak noktası yapıyor. Marşı söyleyenlerin, konunun merkezine alınan kişiyle herhangi bir alakalarının olmadığı videoda açık, ancak günlerdir bayram kutlayan insanlara karşı özellikle sosyal medyada bir linç girişimi yürütülüyor:

“Sözde Atatürkçüler”, “15 Temmuz'da imamın kafasına taş ile vuranlarla bunlar arasındaki fark ne”, “15 Temmuz'da neden bu kadar sesiniz çıkmadı”, “Sözde çağdaş, insan demeye dilim varmıyor, bu adamın tırnağı olamazsınız”, “Elif gibi dik, Vav gibi hakka boynunu büküp vakarlı duruşun ile ümmetin gençlerine örnek oldun. Karşındaki şeytanları susarak cezalandırdın”, “Güneşin balçıkla sıvanamayacağını anlamayan zavallı bir güruhun tacizine uğradı”, “Sessizlik zilletten değil, sabırdan”, “edepsizler”, “Asil beyefendi”, “Atatürk’ü çok yanlış anladınız”, “Sen ne mübarek insansın”, “İslami düşünce engellenemez”, “Hain topluluk”, “Metro mücahidi”, “Kemalist yobazların tacizi”… Bunları ve benzeri birçok yorumu görmek mümkün. Bu yorumları spiker veya milletvekili isimlerden görmek de mümkün. Özellikle daha önce toplu taşımada kıyafetinden dolayı darp edilen, tacize uğrayan kadınla benzetilmesi veya bir tutulması bir hayli destekçi bulmuştur. Diğer yandan ders vermeyi seven spikerin: “Üstad Cemil Meriç’in dediği gibi sağcı-solcu yok, ilerici-gerici yok, namuslu-namussuz vardır; siz namuslulardan olun” sözleri ile nereye varmak istediği de ayrı bir noktadır. Nihayetinde sağ ve sol hâlâ vardır, ilerici-gerici de namuslu-namussuz da bulunur fakat bunların videoyla ilişkilendirilme sebebi nedir? Bu insanlara namussuz mu demek istemiştir spiker? Namuslu namussuz ayrımı siyasi duruşu yok eder mi? Siyasetten bağışık kılmaya çalışmak da ideolojik bir tavır değil midir? Veyahut amaç iktidarı rahatlatmak mıdır?

Ertesinde misilleme video olarak ileri sürülen zikir videosu da görülmüştür. Ancak çok beğenilen bu videonun -1 Kasım 2019’da bir kullanıcı tarafından yüklenmiş olsa da- teyit.org’un haberi doğrultusunda, 1 Ağustos 2016 tarihinde, “Siraceddin ilahi grubu metroda zikir” başlığıyla Youtube’a yüklendiği ortaya çıkmıştır. Yani misilleme olduğu ileri sürülen video aslında 15 Temmuz'dan dolayı çekilmiştir. Ancak bunu, metroda söylenen Onuncu Yıl Marşı'na karşılık yeni bir video gibi yüklemek hem daha önce de yapılan bir taktiktir hem de belirli bir amaca hizmet etmektir. Diğer yandan video eski ve durumla alakasız olunca, üzerinden geliştirilen tartışmalar da bir boşluğa düşmüştür. Öbür taraftan, başka bir sorunun belirmesine engel olamayacak bir şekilde, neden bu video 2016’da kimse tarafından “taciz” olarak nitelendirilmemiştir? Veya nitelendirilememiş midir? Videonun yeni olduğunu düşünerek, son yaşanan olay bağlantısında eleştiri geliştirenler olsa da, eleştirisini Cumhuriyet Bayramı'nda söylenen marş üzerinden kurmuştur. Bu da bitmeyen sorulardan bir başkasını daha akla getirir: Bazı toplumsal değerler, diğerlerine oranla daha mı üstündür? Cevabı evet olarak vermek çok da şaşırtıcı olmayacaktır…

Bu tepkilere ek olarak başka “mağduriyetleri” –ki bunlar siyasal İslam kanadına ait olanlardır– hatırlatanlar, Cumhurbaşkanına konuyu bağlayanlar, gurur duyanlar vs. hepsinden, her kesimden bir tutam bir araya gelmiştir.

Bir şey eleştirilecekse videoyu çekene odaklanmak da mümkündür; kişi böyle bir videoyu neden çekmiştir? Mevzuyu ve eleştirenleri yönlendiren videoya alan kişidir. Videoda var olan bütün insanların, videoyu çekenin özellikle odaklaması dışında, bir odak noktası yok. Neşeli bir güruh ve tahammül edemeyen video izleyicileri ki cübbeli, sarıklı olarak adlandırılan kişinin de tahammül edemediğine dair bir izlenim yok. O insanları mağdur ya da edepsiz yapan dışarıdan yorumlayanlardır. Videoyu çeken cübbeli kişiyi hedef seçmiş, videoyu izleyenlerse marş söyleyenleri. Ya linç et ya da mağdur ol…

Basit bir olayın bu kadar çok konuşulması, ardındaki birçok yöne, başka gerçeklere işaret etmektedir. Yıllardır İslamcıların hep “mağdur” oluşu yine hatırlanır. Bu durum başlı başına araştırılması/yazılması gereken bir nokta olmakla beraber; bugün siyasal İslam toplumda da iktidar, siyasette de. Bütün değerleri, o değerlere inanmayanlar arasında da –neredeyse- egemen vaziyette. Belki zorla belki rızayla ama hegemonyasını kurmuştur. Bu kadar egemenken, hâlâ mağdur nasıl olunur? İktidarın hegemonyasını devam ettirmesi için cevap olabilir. Veya "aman ağzımın tadı bozulmasın" gibi" aman mağdur olmasınlar" korkusu nedir? Bu kadar ajite etmek nedendir? İktidar blokunu koruma, güçlendirme kaygısının sebebi nedir? Bu kadar ses neden çıkar? Bu bir propaganda tekniği midir? Troller konuyla ne kadar ilişkilidir?

Bu olayı taciz olarak görenlerin, saygısızlık sayanların, edepsizlik diye bağıranların, günlerdir susmayanların, en duyarlıların sadece egemen görüşe bir şey değince/dokununca bu kadar candan ses çıkarmasına karşın; kadına, çocuğa, hayvana yapılan tacizlerde/tecavüzlerde nerelerde olduğu sorulabilir.

Ayrıca neden her şeyi kutsala atfetmek gibi bir dert vardır bu da başka bir boyuttur. Cübbe giymek ne zamandır kutsaldır? Cübbeli insanların yanında özel bir tavır mı alınmalıdır? Videoda kişinin kıyafetine dair herhangi bir taciz var mıdır? Hayır. Kişiye karşı özellikle bir tavır –videoya alan dışında- var mıdır? Hayır. İşin tuhaf tarafı kişinin de herhangi bir tavrı yoktur. Ama mesele en başta belirtildiği gibi bazı durumların -eğlenmek, laik değerler taşımak, genel ideolojiye aykırı duruş/duruşlar sergilemek- iktidar bloku adına tahammül sınırlarını aşıyor olmasıdır veya yine hegemonyanın devamı adına geliştirilen bir tavırdır, “bir arada” olmaya duydukları ihtiyaçtır. Toplum olmayı öğrenmek elbette önemlidir. Saygı gereklidir. Ancak toplum da saygı da sadece bazı değerler üzerinden değil, bütün değerler adına kurulmalıdır.

Artık yeni bir rejimin varlığından söz ederken, yeni rejimin muhalefeti de bulunduğu kabın şeklini mi almıştır? İktidarın ihtiyacına yönelik bir muhalefet, ne kadar muhalif olabilir, ne kadar muhalif sayılabilir ki…

Basit ve tek bir olay bazen bütünle yoğun bir biçimde ilişkilidir. Öyle bir duruma gelinmiştir ki dönüşüm, değişim, gelişim yerine; duran, zaman zaman geriye akan, sosyal medyayla var olmaya çalışan, büyük sorunları görmekten kaçan veya kapatan bir hal. Aynı kalmak, hiç değişmemek, dönüşmemek doğaya, tarihin akışına aykırıdır; bu çoğunlukla yaşatmaz öldürür veya böyle süründürür. Pusulasız bir haldir. Birbirine ilişik, sistematik, çeşitli zorlarla yerleşik hale getirilmiş, her yanı sarmış devasa bir ağ gibi toplumu hedeflemektedir. Bu hale getiren hegemonyayı dağıtmak, onu koruyup kollamaktan daha önemlidir, daha yeğdir, gerektir.