Bir yarı final daha gelir mi?

Grup aşamasındaki üç maç, orta sahada tek kesiciyle oynamanın ve santrforsuz sahaya çıkmanın eksilerini göstermiş oldu. Türkiye, 2008'den sonra ilk defa gruptan çıktı, üstelik önünde ciddi bir fikstür avantajıyla birlikte. Grup maçlarından gerekli dersleri çıkarılarak devam edilirse Türkiye'nin 2008'dekine benzer bir başarıyı tekrarlaması uzak bir ihtimal değil.

Eren Topuz etopuz@gazeteduvar.com.tr

İnişli çıkışlı performansların, kadro ve menajer tartışmalarının gölgesinde A Milli Futbol Takımı, EURO 2024'teki son grup maçına Çekya karşısında çıktı.

Maçtan önce Türkiye'nin gruptan lider çıkma şansı kalmamıştı, ikinci çıkmak için ise 1 puan yetiyordu. Çekya'nın gruptan ikinci çıkmasının tek yolu galibiyetti. Doğal olarak avantajlı durumda olan, daha sakin olması gereken, rakibini beklemesi gereken taraf Türkiye, skora ihtiyacı olan, daha çok denemesi ve risk alması gereken taraf ise Çekya olacaktı.

YENİ ORTA SAHA, ESKİ HÜCUM HATTI

Montella maçın hikayesine uygun olarak orta saha kurgusunda değişikliğe gitti ve merkezde İsmail-Salih çift pivotuyla sahaya çıktı. Orta sahada tek kesiciyle oynamanın takım savunmasında yarattığı zaaflar hem Gürcistan karşısında hem Portekiz karşısında soruna yol açmıştı. Grubun final maçında aynı hata yapılmadı, Hakan da bu ikilinin önünde 10 numarada görev aldı.

İleri üçlüde Arda ve Kenan yeniden ilk 11'deydi. Ama bu sefer Barış Alper sağ çizgide, Arda merkezdeydi. İtalyan teknik direktör, eleştirilmesine neden olan bir diğer konuda, santrforsuz oynama konusunda ısrarına bu maçta da devam etti, 4-6-0'la sahaya sürdü takımını.

ÇEKYA'NIN BOY AVANTAJI

Maçın ilk bölümünde topa sahip olan taraf Türkiye'ydi ama pozisyonlara Çekya girdi. İki takım arasında boy farkını iyi kullanan Çekya kornerden, taçtan, yan toplardan ceza sahasına yolladığı her topta tehlike yarattı. Türkiye ilk 20 dakikada topla oynama oranında yüzde 65'e 35 üstünlük kurmayı başarsa da topu efektif kullanamadı. Çekya bu bölümde top çeviren Türkiye'ye sertlikle cevap vermek istedi ancak Barak'ın 20'nci dakikada amatörce yaptığı fauller yüzünden ikinci sarı kartı görmesi maçın gidişatını da değiştirdi.

Kırmızı karttan sonra baskısını artıran Türkiye, ilk defa bu bölümde Çekya ceza sahasının çevresine yerleşebildi. İleri uçta başlayan Arda sık sık derine inerek orta sahadaki pas bağlantılarına dahil oldu. Ferdi ve Mert Müldür de ileri çıkarak oyunu genişletti. Özellikle Kenan-Ferdi kanadından Hakan'ın da desteğiyle yüklenen Milli Takım oyunu rakip kaleye yıksa da ceza sahası içinde aynı etkinliği sağlayamadığı için bu baskısından isabetli şut çıkaramadı. İlk yarının son dakikalarında baskıyı kıran Çekya hem kontra ataklarla hem uzun toplarla pozisyonlar bulmaya devam etti.

9 NUMARASINI ARAYAN BARIŞ ALPER

İkinci yarıya etkili başlayan taraf Türkiye oldu. 10 kişi kalan rakibine karşı skoru elde etmek isteyen Milli Takım, ilk isabetli şutunu da Merih'in uzun topunda Barış Alper'in kafasıyla buldu. Sağ kanadı zorlamaya devam eden milliler, Barış Alper'in getirdiği atakta seken topu sol çaprazdan düzgün bir vuruşla ağlarla buluşturan Hakan'ın golüyle 51'inci dakikada 1-0 öne geçti.

1 kişi eksik oynayan ve 1-0 geriye düşen Çekya'nın gruptan çıkması için artık mucizeye ihtiyacı vardı ama disiplinli yapıları sayesinde maça tutundular. Defans hattını öne çıkarmaları, Barış Alper'in önünde geniş alanlar bulmasını sağladı. İkinci yarıda bu alanları verimli kullanan Barış Alper taşıdığı toplarla pozisyonlar da yarattı ama içeride bir Icardi'si olmadığı için maçı asist yapamadan tamamladı. Soldan Ferdi'nin yaptığı servisler de aynı şekilde değerlendirilemedi. Arda ve Kenan'ın denemeleri de hedefi bulmayınca maçı koparacak ikinci golü yakalayamadı Milli Takım.

SANTRFORLA 15 DAKİKA

66'ncı dakikada Çekya'nın tartışmalı golüyle maçın gidişatı da bir kez daha değişti. Mucize ihtimaline inancı artan Çekya baskıyı yükseltirken Türkiye de Gürcistan maçında olduğu gibi, yine gereğinden fazla kendi sahasına gömüldü.

Montella'dan oyuna ilk müdahale 75'inci dakikada geldi. Fizik olarak düşen Kenan ve Arda, yerlerini Kerem ve Cenk'e bıraktı. Milli Takım böylece maçın son bölümüne hem iki kanatta top taşıyabilecek hızlı kanatlar hem de ileride top tutabilecek bir 9 numarayla girmiş oldu. 

Son 15 dakikalık bölümde bu formülle pozisyonlar da yakalandı ama final tercihlerinde yapılan hatalar ve Cenk'in oyuna hemen ısınamaması nedeniyle skor yine bulunamadı. Maçın final dakikalarıysa Türkiye-Çekya maçlarına yakışır şekilde oldu. Çekya'nın gol aradığı dakikalarda kontraya çıkan Milli Takım topu ceza sahasında Cenk'e kadar taşıdı. Dağınık durumdaki Çekya savunması karşısında sağ ayağına çektiği topu kalecinin soluna yuvarlayan Cenk maçın finalini yaptı ve son 16 öncesi Montella'ya "Ben de buradayım" dedi.

HAKAN VE ARDA'NIN ROLÜ

Her ne kadar galibiyetle son 16'ya çıkılmış olsa da oyunla ilgili eksileri görmezden gelmek de mümkün değil. Daha 3 gün önce "Ben 6 numarayım. O rolde kendimi iyi hissediyorum, mutluyum" diyen bir oyuncuyu 10 numara oynatmak eleştiri hak eden bir konu. Üstelik elde Arda Güler gibi 10 numara oynayabilecek bir isim, yedek kulübesinde de 3 forvet olduğunu düşünürsek. Maç boyunca sık sık Hakan'ın Arda'dan daha önde olduğunu, Çekya stoperleriyle mücadeleye girdiğini gördük. Böyle bir rol, ne Hakan için ne de Arda için ideal değil.

Örneğin Arda stoperlerin markajında kalmak istemez, önünde bir santrfor görmek, o santrforla duvar pasları yapmak, o santrforu defans arkasına kaçırmak, o santrforun boşaltacağı alanlara koşu atıp pozisyon yakalamak ister. Hakan da stoperlerle boğuşmak yerine daha derinde topla buluşmak ve oyunu yönlendirmek ister. Ayrıca solda Ferdi'nin, sağda Barış Alper'in çizgiye inerek çıkardığı toplar da ceza sahasında kara deliğe düşüyor. Bu isimler önlerinde oynayacak santrforu gol kralı yapacak kadar besleyebilir. Ancak belli ki Montella için Milli Takım kadrosunda o santrfor yok.

Feyyaz Uçar, Semih Kılıçsoy daha önce Ümit Milli Takım'a gönderildiğinde “A Milli Takımımız'da bir Haaland var da haberimiz mi yok?” diye sitem etmişti. Belli ki Montella, Cenk'i de Semih'i de Bertuğ'u da o pozisyon için yetersiz bulduğu için bir Haaland aramaktan vazgeçti ve farklı bir oyuna yöneldi. Ancak grup aşamasındaki üç maç, orta sahada tek kesiciyle oynamanın ve santrforsuz sahaya çıkmanın eksilerini gösterdi.

Türkiye, 2008'den sonra ilk defa gruptan çıktı, üstelik önünde ciddi bir fikstür avantajıyla birlikte. Avusturya, özellikle son maçtaki 6 gollü mağlubiyet düşünülürse, elbette kolay bir eşleşme değil. Son 16 turunda Avusturya'ya elenmek kimseyi şaşırtmayacaktır. Ama Fransa'yla kıyaslandığında takımın yeteneklerini daha rahat gösterebileceği bir rakip olduğu da kesin. Geçilmesi durumunda çeyrek finalde Romanya-Hollanda eşleşmesinin galibiyle karşılaşacak olmak da diğer olasılıklarla kıyaslandığında büyük şans. Kısacası grup maçlarından gerekli dersleri çıkarılarak devam edilirse Türkiye'nin 2008'dekine benzer bir başarıyı tekrarlaması uzak bir ihtimal değil.

Tüm yazılarını göster