Ülkeye yayılan 21 bölgede kurulu Köy Enstitülerinin verimsiz toprakları, modern bir tarım ülkesinin uygulama bahçeleri olmuştu… Bir başka içerik, bir başka biçimde yine olabilir.
‘Yıllar geçti, yok senden bir haber’ denilemez. Köy Enstitüleri sisteminin çok yönlü, çok programlı, hatta çok amaçlı işlevi konuşulmaya, yazılmaya devam ediyor.
Bugün Köy Enstitülerinin kuruluşunun 82. yılı, yeni kitaplar, coşkulu ve hüzünlü etkinlikler var. Seksen iki yaşında ama eğitim ve ekonomi ilişkisine çözümleri, “üretim içinde eğitim öğretim” yönteminin doğruluğu nedeniyle “genç”.
Bazı araştırmacılar “yarım kalmış Anadolu Rönesansı”, bazıları gazeteci-sevgili Varlık Özmenek’in sözleriyle “Anadolu'daki değişim-dönüşüm birey'leşme devrimi”, bu nedenle de “yarım kalmış mucize” olarak adlandırdı.
Köy Enstitülerinin yasayla da belirlenen birkaç belirleyici özelliği var.
- Onlardan biri, köy okul toprağının öğretmence köylüye örnek olacak biçimde işletilmesi.
- Enstitüde tarım dersi ve çalışmalarına konu olan bitki ve hayvanların bakımı, yetiştirilmesi.
- Toprağın işlenmesi vb. konuları iş içinde öğrenmeleri…
Ama projenin altında başka bir proje vardı: Modern-basit bir çiftçilik ya da yeni ekip biçme tekniklerinin kırsalda öğretilmesi kadar ulusal ve sağlıklı beslenme kültürünün oluşması, yaygınlaşmasını da sağlamak… Aç ve yoksullaşmadan yaşamak.
Kurulduğu ve işlevine son verildiği yıllar İkinci Dünya Savaşı yıllarıdır…Yani üretimin durduğu, ’ekmek karnesi, karaborsa’ yılları, ki halk, çektiği yoklukların nedeni olarak iktidardaki Cumhuriyet Halk Partisi’ni görmüş ve 1950 seçimlerinde iktidardan uzaklaştırmıştır.
O Enstitülerden birinden (Aksu) yetişen eğitimci-yazar Pakize Türkoğlu’nun sözleriyle enstitülü öğrenciler, tarımla toprakla uğraşırken, çevreyi ağaçlandırdı.
Suyu toprağı koruyarak, doğal olanı hırpalamadan verime durdurmanın, doğal ürün almanın yolunu öğrendi…
Devamı var:
"Köylülerin sağlıklı olan kadim üretim alışkanlıklarını bilimsel bulgular ışığında geliştirerek, kurutma, konserve, tarhana yaparak, tohum, fidan ve fide üreterek, eski alışkanlıklarına yenilikler kattılar.”
Yıllardır devam eden ise politik-ekonomik /bilinçli/ yanlışlıkların bir göstergesi olan ‘yokluk’un görünürlüğü: Günümüzde iyice ortaya çıkan buğday, arpa, mısır, pirinç, şeker pancarı, bakliyat ve et -çok popüler olduğu için ekleyelim: ayçiçek yağı- yokluğu… Ve ‘yokluk’ listesindekiler neredeyse mutfağa da giremiyor.
Köy Enstitüsü gerçeği üzerine filmler ‘ne zaman görülecek?’ diye soruluyordu. Sıra perdedeki ışıktaydı. “Denendi” diyebilirim. Belgeseller bir yana ilki Toprağın Çocukları (2012) filmiydi. Filmin mekânı Köy Enstitüleri arasında da öne çıkan Ankara-Hasanoğlan Köy Enstitüsü. “Sinemanın bilgi veren yönü kullanılarak dramatik bir hikâye içinde ‘eğitim’ konusuna değinilmek istenmiş” saptaması yapılan (Melis Zararsız, Beyaz Perde) filmlerden biri oldu. Ardından Biket İlhan’ın yönettiği Yarım Kalan Mucize kuruluşundan kapatılışına hikayesiydi. İkisi de hatırlatan/bilgilendiren ama işlenişleri, anlatımları, yapım zayıflıkları nedeniyle belki, denilir ya 'ses getiremeyen filmler’ sınıfına girdiler… Son kez de belgesel/kurmaca Cengiz Özkarabekir'in yaptığı Yücel'in Çiçekleri adlı filmle Köy Enstitüsü yılları beyaz perdeye taşındı.
Bu filmler çok şeyi anlatma telaşı nedeni/heyacanıyla yapılmıştı. Şimdi izlendiğinde Enstitülerin öğretmen okulu, müzik okulu, iş-sanat okulu, sağlık okulu, tarım okulu özelliklerini bir araya getiren gerçeği de keşfedilir…
Alt alta bazılarını sıralayacaklarım şu aralar aranmakta olan ’ekonomik krizsiz bir yaşam’ için tarım eğitimi ve politikalarının ne denli önemli olduğu gerçeğini sanırım hatırlatır.
Önce Eskişehir-Çifteler Köy Enstitüsü müdürü Rauf İnan’ın “Sevgili oğlum” diyerek köydeki aday öğrencisine yazdığı mektubu okuyalım:
“(…) Enstitümüzde hem okumanı, öğrenimini ilerletecek, hem de ileri usullerde ziraatöğreneceksin. Bağcılıkta, sebzecilikte, arıcılıkta, tavukçulukta, hayvan bakımında, makine ile ekim, biçim ve harman yapmasında, zahire hazırlamada çalışıp iyice yetişeceksin.” diyordu, ki tüm Köy Enstitülerinin uygulama anlayışıdır bu yazdıkları…
Çifteler Köy Enstitüsünün çevresinde öncesinde karpuz dışında hiçbir sebze ve meyve yetiştirilmez, neredeyse dikili bir ağaç bile yoktur. Beş yıl sonra, 1202 zerdali, 3500 badem, 1000 akasya, 1000 elma ve armut ağaçları, 120 dönüm toplam bağı vardır. Sebze bahçelerinden hem Enstitü mutfağının ve Hamidiye köyünün ihtiyacı karşılanabilmektedir.
Isparta-Gönen Köy Enstitüsü çıkışlı bir öğrenci “… Kendi ihtiyacımız için ve öğrenmek için her yıl devamlı sebze ürettik. (...) Domates ve biberden artanları salça için değerlendirdik. Ayrıca kurutma yaparak kışın kullandık. Konserve yapmasını öğrendik (...) Bağımızdan üzüm geliyordu, sirke yapılıyor. Bu sirkelerle sebzelerimizden artanı turşu yapıyorduk.” açıklaması yapacaktır.
Tüm Enstitülerde kız öğrenciler (1398 kadın öğretmen) sebze toplayarak konserve yapımı ve kurutulmasından, çiçekçiliğe, kümes hayvanları bakımı, süt sağma, yoğurt yapmaya dek öğrenmektedir. Her Enstitü bahar ve yazdan kış için mutlaka mutfak-yiyecek maddesi stoku yapmaktadır.
Akçadağ̆ Köy Enstitüsü (Malatya)… Kayısı üretimi, meyve bahçeleri, buğday üretimi; 1940’ta Enstitü kurulurken bir tek ağaç bile olmayan aynı topraklarda, 9.500 kayısı olmak üzere 17 bin meyve ağacı dikimi gerçekleşti.
Gölköy Köy Enstitüsü (Kastamonu)… İpek böcekçiliği, sebze ve meyve bahçeleri, tavukçuluk, süt üretimi, peynircilik, sığır besiciliği yulaf ekimi, arıcılık.
Aksu Köy Enstitüsü (Antalya)… Narenciye-zeytin bahçeleri, zeytin yapımı, bağcılık, pekmez yapımı, sebze bahçeleri, küçükbaş ve büyükbaş hayvancılık, kümes hayvancılığı, arıcılık.
Arifiye Köy Enstitüsü (Kocaeli)… Balıkçılık (Sapanca Gölü’nde ve İzmit Körfezi’nde), balık konserveciliği/ salamura, meyve ve sebze bahçeleri.
Cılavuz Köy Enstitüsü (Kars)… Kiraz ağaçları, büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık (1000 kadar), patates ekimi, arıcılık, meyve bahçeleri.
Düziçi Köy Enstitüsü (Adana)… Bağcılık, pekmez üretimi, at çiftliği, pamuk üretimi, meyve ve sebze bahçeleri, büyükbaş hayvancılık, kümes hayvancılığı, arıcılık.
İvriz Köy Enstitüsü (Konya)… Arıcılık, sebze bahçeleri, meyve bahçeleri (elma, kayısı, şeftali, armut, vişne vb.), bağcılık, şeker pancarı, nohut, mısır, buğday ve yonca. (12 inek, 130 koyun, 10 keçiden mutfak için süt elde edilmektedir.)
Pulur Köy Enstitüsü (Erzurum)…Süt hayvancılığı, peynir ve yoğurt üretimi, sebze bahçeleri, buğday ekimi.
Beşikdüzü Köy Enstitüsü (Trabzon)…Balıkçılık-kendi yaptıkları deniz motorları ile, balık konserveciliği/ salamura (1943-44 yılı içinde 88 ton hamsi tutmuşlardır ve Tonguç müdür Hürrem Arman’ı Beşikdüzü Köy Enstitüsüne görevlendirirken “Sizin tarlanız Karadeniz” demiştir.)
Ülkeye yayılan 21 bölgede kurulu Köy Enstitülerinin verimsiz toprakları, modern bir tarım ülkesinin uygulama bahçeleri olmuştu… Bir başka içerik, bir başka biçimde yine olabilir.